• otuz yıllık hayatımda dün gece itibariyle ilk kez başıma gelmiştir.
    vücudumu hareket ettiremedim, konuşmak bağırmak istedim, nafile ağzımı açamadım.. ne olduğunu anlamadım. ne kadar sürdüğünü kestiremiyorum lakin o ara birileri yada bilinçaltım sure okumamı telkin etti ihlas, nas, felak ve fatiha okumaya koyuldum..
    bilimsel açıklamalara inanıyorum elbette lakin batıl yönüyle de ilgi çekici. bugün o rüyada yaşadıklarımın, gün içerisinde yansımalarını görmem beni fazlasıyla şaşırtmıştır.
    kimsenin başına gelmemesi temennisiyle nokta.
  • yanılmıyorsam rem uykusu esnasında gelen şey. beyin aşırı aktif olmasına rağmen kaslar tam dinlenme halinde bu uyumsuzluk da felç benzeri bir hali hissetmemize neden oluyor. kişisel tecrübe olarak da gece yenen bir ağır yemek sonrası görülüyor. alakayı ben de çözemedim ama var böyle bir şey.
  • ıki uc kere geldi basima o da seneler once hunharca mutlu olmustum lakin. cunku sebebini biliyordum ve merak ediyordum. bildigin guluyordum geldiginde ama milletin anlattigi gibi bi yasli kadin yaratik filan gormedim onlar olsaydi cidden korkabilirdim. sadece bembeyaz sabahmis gibi bir isik ve hareketsizlik uyandigimda karanlik oldugunu gorunce de uzulmustum.
  • bir süredir göremediğim. özlüyorum desem yeridir. yalnızlık hissini garip, ürkütücü ve gerici bir şekilde de olsa azalttığı yadsınamaz herhalde.
  • iğrenç bir örneği de şöyledir.
    (koşarak kaçıyorum)
  • karanlık korkumun derinlerinde yattığını düşündüğüm yaratık. 80 yaşıma da gelsem korkacağım, karanlıkta kaldığımda aklıma düşecek biliyorum. hele çocukluğumda, kalbimin atışı vücudumu sallardı, yatağın altındaki cadı yüzünden annemin yanına koşamazdım, ısınmak için yorgana sıkı sıkı sarıldığım yatak bir anda sıcacık olurdu. hayır tabi ki altıma işemiyordum, yani korkunun öyle bir etkisi oluyordu. işin garibi bu korku tamamen duyulanlardan ileri geliyor, hiç kesişmedi yollarımız.
  • sözcük genel anlamda insanların kötü şeyler görmesi demektir. korkulu rüyalardır. bazı yörelerde karakura veya kamos adlı bir varlığın neden olduğu düşünülür. ağırbasma ifadesi de kullanılır. karabasanlara kötü ruhların veya cinlerin neden olduğuna inanılır. bu ruhlar bazen ölümcül olabilmektedir. bazen uykuda ölen insanların bu varlıkların öfkeleri dolayısıyla öldükleri düşünülür. karabasmak fiili ile kullanıldığında kabus görmek veya bu nedenle hastalanmak manası verir. moğolca harah/karah sözcüğü bakmak ve harağah ise lanet anlamına gelir.

    karabasanların günümüzde bilimsel olarak uyku felci diye tabir edilen durumla örtüştüğü görülmektedir. buna göre uykunun bazı evrelerinde uyanılması halinde uyuma doğal döngüsünü sürdürmekte ve bilinç tam olarak açık olsa bile beden kımıldayamamaktadır.
  • henüz, on dakika önce gene beni terelelli etmiş dalga.

    bu sefer. yok bu sefer değil; zaten hep değişik şekillerde vuku buluyor.

    bugün uyumadan önce çenemi sıktığımı fark ettim. hep yaptığım bir şey değil. hatta hiç yapmıyorum diyebileceğim kadar nadiren yaptığım bir şey. ve bunu engellediğim, yani çenemi sıkmayı bıraktığım anda uykuya dalınan o güzel kısımdaydım, kısaca çenemi sıkmamı engellediğimde tam uykuya dalacakken uyandım. anlayacağınız, zaten bu gece uyku sıkıntısı çekiyordum. kafamda da sıkıntılı şeyler yoktu aslında. salak suluk şeyler düşünüyordum. işte bisiklet, müzik, seks filan. gerçi geçmek bilmeyen sağ omzumdaki sinek ısırığı kaşıntısı da gayet sinir bozucuydu. her neyse...

    belli ki uykuya dalmışım. muhtemelen çok taze bir uykuydu. hatta en başları olabilir. çat çat tüm canımı sıkan ufak büyük, alakalı alakasız her şey kafamdan geçmeye başladı. engelleyemedim; bir film şeridine arka arkaya montajlanmış bir şekilde hepsini görmeye başladım.

    normalde karabasanlarımın normal yaşantımla alakası olmaz. saçma salak yaratıklar, gerçeğe yatkın olmayan olaylar şeklinde başıma gelirdi; atıyorum, insanların yaratığa dönüşmesi, koca dağın yanarken üstünde tüten bulutların şeytansı yüzlere dönüşmesi, tanımadığım ufak çocukların pc ekranımı araklaması, favorim hz. muhammed'i görmem gibi abuk subuk ipe sapa gelmez şeyler.

    bu sefer, bak dur ya anlatayım hatta oh hehe;

    yaz gelince suyu soğuk içelim diye üstten basmalı termos piyasaya çıkar. bunda da su biter. su kimde bittiyse o doldurmak zorundadır. çünkü günün herhangi bir saatinde "bu suyu kim doldurmadı?" gibi saçma bir atarın cevabını vermek durumunda olabiliyorsunuz. ancak çok uzun bir iş. dolaptan daha önce soğumuş şişelerle termosu doldurup arkasından da damacanadan tekrar soğutmak üzere şişeler su doldurmak gerekiyor. bayağı zahmetli iş işte. velhasıl, karabasan halinden hemen önce ya da zaten karabasan halinin içindeyken, ben su içmeye kalktım, termosta su yok. dolabı açtım, o şişelerin içi de boş. hani olayın katmerlisi bir durum. çünkü o anda onu dolduramayacağım belli bu sefer. o anda o gerginliği öyle bir hissettim ki, çok enteresandı. yani bir yemekte baskın olan sarımsak tadını ayırt etmek gibiydi. birden bir kaynaktan çok yüksek sesin çıkması gibiydi. ben burdayım der gibiydi. bunu rüyama kendi müdahalemle geçiştirmeyi başardım ancak bir sonraki bölüme geçtim, bildiğin level atlamak gibiydi;

    balıkesir'de okul okuyorum hesapta, sıkıntılı yani. altıncı seneyi bitirdim hayırlısıyla. okul kapanınca işte bursa'ya döndüm, sıkıntılı memnuniyetsizim. yapacak hiç bir şeyim yok. bursa'da kimse yok. bok gibi bir durumdayım mental olarak yani. annemin kuzeninin nikahı ve sonrasında da eğlencesi vardı, barda marda içmeli filan. daha yeni geldiğim hafta sonu. gitmek istemedim çünkü, keyfim yok, eğlence darlayacak beni. ki hakkatten de geldiğimden beri de çıkıp da bir kere içmedim. dün de kendi kuzenimin, ki yaşça büyük, ağabeyimle yaşıt, bu tarz evlenme, söz, nişan temalı düzenlenmiş iftara kuzenlere gittik ailecenek. ne güzel işte sıkıntı yok. kuzenlerle sohbet muhabbet filan olacak. geldik daha on dakika filan dolu gençler olarak balkona geçtik sigara içmece. yeni sözlenen kuzen, öteki kuzenimin nikahına ve eğlencesine niye gelmediğimi sordu. aşırı darlandım. konuyu bir şekilde hemen kapattım. her neyse işte;

    bu buzdolabı mevzusundan sonra bu balkonda geçen bu mevzuyu, yavaş çekimde, ağır ağır, tüm ayrıntılarıyla karabasınımda yaşadım tekrar ve temin de dediğim gibi daha yoğun, daha hisli bir şekilde yaşadım. anlatamam tam olarak. bire bir olması çok enteresan. bunu bitirmek benim elimde değildi bu sefer, o olayı aynı şekilde bitene dek gördüm.

    sonrasında da hemen uyandım ancak çenemi bir türlü açamadığımı farkettim. çok enteresandı. bu sefer ses çıkarabiliyordum, iniltiler şeklinde seslerdi bunlar (gerçi bunu soracağım sabah babama, karşı yatağımda yatıyordu ve uyandığını farkettim) ama konuşamıyordum, zaten diyecek de bir şeyim yoktu da çenemi açamıyordum işte. karabasanda normalde bağırdığımızı hissederken de bir şeyler diyebiliyoruz zira. karabasandan halinden hemen çıkmadan önce, gözümü açtım, elimi de görebileceğim bir seviyeye kaldırabildim. bu noktada da enteresan olan, görüntü gidip geliyordu. görüntü sabitlendiğinde artık tamamen uyanmıştım.

    altıma sıçırtma seviyesinde korkudan ziyade çok gergin ve tatsızdı.

    sonra kalktım, pide kızarttım bir şeyler yedim ve bu yazıyı yazmaya başladım.

    gerçek lucid dreaming bu değil.

    bu arada sevgili kuzen jerome bu yazıyı okursan öptüm say gömdüm bay :))
hesabın var mı? giriş yap