• son yazdığım kitabın ardından sevgilimin ısrarı ve yüreklendirmesi üzerine on beş yayınevi belirledim ve herbiriyle tek tek iletişim kurduktan sonra arzu ettikleri şekilde kitabımı kendilerine gönderdim. ardından beklemeye başladım.

    bekledim. bekledim. bekledim.

    bir gün yayınevlerinden biri aradı. "kitabınız muhteşem, harika, şahane olmuş. şu kadar para verirseniz basarız, satarsa ikinci basım bize ait olur" şeklinde bir teklifte bulundular. "şayet dediğiniz kadar güzelse neden benden para istiyorsunuz?" diye sorduğumda kitap güzel olabilir; ama satmayabilir dediler. kabul etmedim.

    buna benzer iki teklif daha aldım. bir ara bastırayım diye düşünmedim değil; ancak bunun yalnızca kendimi kandırmak olacağını düşündüm ve bu teklifleri reddettim.

    dedim ya... bu son kitabım. yani öncesinde yazdıklarım da var. bu basılırsa birer ikişer yıl arayla diğerlerini de bastırırım, bu arada da ben de yeni kitaplar yazarım, diye düşünüyorum; ama yayınevleriyle görüşmelerimiz bir türlü bu kıvama gelemiyor. evet, üzülüyorum da...

    üzülüyorum; ancak yine de başım dik. zira kitaplarım zaten hedef kitlesine ulaşmış. hedef kitlem öyle milyonlar değil. yalnızca sevgilim. yani bir tek kişi. aylarca uğraş, programı yap, planla, yaz. olmadı, çöp. yine yaz. etrafı sürekli donuk gözlerle izle. kafanda binbir tilki dolaşsın. avuçlarım hep kalem izi. yerler silgi tozu. yer gök kağıt. laptop olmuş kürek mahkumu... ardından bir gece huzurla yatağa girip gözlerini kapkara tavana dikip "bitti" diyebilmenin övüncü. bu gece güzel bir uyku. yarın bu kitap kitlesiyle buluşacak. çok özel anlar.

    efendim, konuya döneyim. an itibariyle sekiz kitap yazdım. dokuzuncusunu yazmaktayım. elimde hazır iki roman, bir tiyatro, bir günlük, bir otobiyografi, bir (uzun) masal ve bir de öykülerim var.

    yukarıda yazdıklarım son romanımın ardından yaşadıklarım. dedim ya... bekle bekle cevap yok. moralim bozulmaya, kendimi ve yazdıklarımı değersiz hissetmeye başladım. çünkü yayınevleri resmen beni veya yazdığımı değil paramı önemsiyor. ki o yayınevlerinin bastığı kitapları evime yığıp, "aman korsan olmasın" endişesiyle bir ömür yaşamış biriyim. evet...

    bana dönüş yapmayan yayınevlerini teker teker aramaya karar verdim. ilk yayınevini aradım. tesadüf bu ya... telefonu yayınevi sahibi açtı. diyalog şu şekilde gerçekleşti:

    --- spoiler ---

    ubermans: merhaba, size yazdığım bir kitabı göndermiştim. dönüş yapmadınız ama...
    yayıncı: evet, kitabınıza göz attım. güzel yazmışsınız. elinize sağlık.

    ubermans: teşekkür ederim.
    yayıncı: açık konuşabilir miyim?

    ubermans: lütfen.
    yayıncı: tanınıyor musunuz?

    ubermans: anlamadım?
    yayıncı: insanlar sizi tanıyor mu? isminiz insanlar için bir anlam ifade ediyor mu? kitapçıda kitabınızı gördüklerinde "aaa, bak ubermans kitap yazmış, hemen alayım, diyecekler mi? ne bileyim, bir ününüz, unvanınız, koltuğunuz falan var mı?"

    ubermans: beyefendi, öyle bir hayatım olsaydım böyle bir kitabı yazamazdım. yaşayamadıklarımı, hayallerimi ve umduklarımı yazdım.
    yayıncı: anlıyorum, inanın sizi çok iyi anlıyorum; ancak şöyle düşünün. elinizde iyi bir kitap var. yazarını kimse tanımıyor. bu kitabı kim alır?

    ubermans: yayıncı olarak bu noktada sizin çözüm üretmeniz gerekmez mi?
    yayıncı: gerekir; ancak bunun için müthiş bütçeler gerekiyor. belli ki siz bir entelektüelsiniz. sizi toplum nezdinde çekici kılmak imkânsıza yakın. işte bu nedenle popüler olsaydınız bu kitap yok satardı.

    ubermans: şaka yapmıyorsunuz değil mi?
    yayıncı: gerçekçi olduğum için özür dilerim; ancak şu halinizle dostoyevski olsanız bu kitabı kimse basmaz. öncelikle kendinizi tanıtın. dergilerde yazın. yarışmalara katılın. büyük yazarların yanında görünün. sosyal medya kullanıp abartılı takipçi rakamlarına ulaşın.

    ubermans: beyefendi, ben sosyal medya kullanmıyorum.
    yayıncı: işte! demek istediğimi anladınız mı? biz yayıncılar taciriz, efendim. cebimizi düşünürüz. kâr amaçlı bakarız. kolay parayı arzularız. ünsüz birinin iyi bir kitabını basıp sürünmektense ünlü birinin kötü bir kitabını basmaktan gocunmayız.

    ubermans: ama edebiyat? insanlık?..
    yayıncı: (imalı bir şekilde gülerek) evet. onlar da var değil mi...

    ubermans: ...
    yayıncı: bakın, bizler misyoner değiliz. ama arayın... belki misyoner bir yayınevi, belki bir editör bulursunuz ve kitabınız basılır. sonra? eşe dosta dağıtırsınız. hepsi bu. bu ülkede yazar olmak istiyorsanız çıkmanız gereken basamaklar belli. ha, çok zengin ya da çok meşhur olmanız işleri değiştirir tabi.

    ubermans: peki, çok teşekkür ederim. vaktinizi aldım.
    yayıncı: ben teşekkür ederim. biraz sert konuşmuş olabilirim; ama kusuruma bakmayın.

    ubermans: teşekkür ederim.

    --- spoiler ---

    evet. aramızda tam olarak böyle bir konuşma geçti. sonra?

    sonra ben yazmadım. yazmayı bıraktım. hatta neredeyse okumayı da bırakıyordum. o bir tek sayfasını kırıştırmaya kıyamadığım kitaplarım bile gözüme öcü gibi görünmeye başlamıştı.

    tabi bu öyle bir şey değil. yani... bir yazarsanız kime, neye küserseniz küsün aklınıza bir kitap gelirse o kalem o ele yapışıyor ve bir de bakıyorsunuz ki yeniden yazmaya başlamışsınız. o romandan sonra bir uzunca bir masal (90 sayfa kadar) yazdım. ardından da kırdım dizimi oturdum.

    "bu ülke" böyle. olması gereken hiçbir şeyin olmadığı, olmaması gerekenlerinse gökten yağdığı bir ülke. sanatçıya, edebiyatçıya, düşünüre değer verilmeyen, bırakın yazmayı, konuşmayı zor öğrenenlerin ahkâm kestiği, devlete takanların göbek büyüttüğü, doğruluğun ve dürüstlüğün aptallıkla ölçüldüğü... uzar gider. bu ülke böyle.

    o zamandan bu yana ne yapıyorum? sessizim. kendimi delicesine geliştirmeye devam ediyorum. hayallerimde yazıyor, siliyor, sonra bir daha yazıyorum. bazen okur kitleme anlatıyorum, hayal ettiklerimi. sonra üzerine bir soğuk su daha içiyorum. bu ülke böyle.

    ha! bu ülke bana bu yüzünü gösterdi. umalım da ben son olayım ve benden sonrakiler çok daha değerli kazanımlarla ve ıslah edilebilir kaygılarla sürdürsün bu yolculuklarını.

    ek: kitap bastırıp, o kitap sayesinde ünlü olup, delice para kazanmaya, boğaz manzaralı yalılarda oturmaya karşıyım. kitaplar satılmamalı. sanat satılmamalı. sanatçılar devlet desteğiyle yaşamalı. kitaplarımı bu sebeple bastırmaya pek yanaşmadım. bir ara birkaçını meritokrasi olarak andığımız e-kitap servisinde paylaştırmıştım. birkaç gün sonra servis kapandı. şu an kitaplarımı parayla bastırabilecek imkana sahibim; ancak bastırmıyorum. matbaacılar sitesinde herbirinden birer tane bastırdım, kitaplığıma koydum. benden kralı yok.
  • önce kitabınızı yazıp bitirin, bu önemli. :)
    sonra bir kapak hazırlayın ya da hazırlatın.

    kitap ve kapak tamamlandıktan sonra;

    isbn numarası alın. (ücretsizdir, google'a "nasıl isbn alınır?" yazın)
    bir barkod hazırlayın, yine internetten ücretsiz halledebilirsiniz.

    sonra bu isbn numarası ve barkod'u kitabın arka kapak tasarımına ekleyin.

    kitabınız basıma hazır.

    internette onlarca kitap basım hizmeti veren firma var, bir tane de bastırabilirsiniz, 1000 tane de. böylece sizin de kendiniz dağıtabileceğiniz bir kitabınız olur. sonra bu kitabı hepsiburada ya da idefix gibi e-ticaret sitelerine koyabilirsiniz.

    artık basılı kitabınız var.
    bana da imzalayıp yollayın, mutlu olurum.
  • yazma ve daha ziyade basılma aşamasıyla alakalı olarak yardımcı olabilecek bir yazı, galip dursun tarafından yazarın yolculuğu adıyla kalemkahveklavye'nin "yazarla birlikte yer almak: türkiye'de yazar-yayıncı/okur ilişkisi" başlıklı dosya çalışmasında kaleme alınmıştır.
  • şu sayfaya bir bakın.

    edebiyat eserlerini destekleme projesi kapsamında, belki sizin eseriniz seçilecek.

    ooohooo, gideceği yer bellidir demeyin.
    deneyin.

    başvurular şubatın 29'una kadar.
  • büyük yayınevleri ünlü değilseniz, bir tanıdığınız yoksa ya da 10 bin takipçisi olan bir twitter fenomeni değilseniz %1 ihtimal ile kitap dosyanızı basar. o yüzden moral bozmak yok. ancak piyasada bazı çakal yayınevleri var bunlara dikkat edin. sizden para isteyip, itibarınızı da mahvedecek şekilde kitap basıyorlar. böyle yerlerden uzak durun.

    size tavsiyem her şeyi dürüstçe söyleyen yayınevleri ile anlaşın. büyük ihtimal ilk kitabınızda telif vermek istemeyecekler. zaten telif oranı da %6-10 arası. düzgün yayınevleri kitabın satacağına inanıyorsa direkt telif ücretini, kitabın basıldığı gün öder. örneğin kdv’siz kitap fiyatı diyelim 60 tl olsun. size de %6 arası telif ödenecek. 1000*60=60.000/100=600*6=3600 tl alırsınız.

    bu arada ofset baskı yerine dijital baskı teklifi yaparsalar da kabul edin. aralarında hiçbir fark yok. dijital de 300 adet basıp daha az maliyet çıkar. eğer kitap satılırsa ikinci baskı da yapılır. hepinize başarılar.
  • arkadaş çok fazla arkadaşımın dolandırıcı üç kağıtçı yayınevlerinde ağzı yandı. uzun zamandır sektörde olan birisi olarak gönüllü akıl fikir verebilirim. istediğiniz zaman yeşillendirebilirsiniz. şu yazı da ufaktan bir rehber olacaktır ayrıca mutlaka (bkz: kitap bastırma dolandırıcılığı)
  • kitap dosyasını tamamlayan her yazar adayının kafasında oluşan ilk soru budur. "kitabımı nasıl yayınlatırım?" ucundan sekektörün içinde bulunan biri olarak şunu diyebilirim ki bu soru; başta istanbul ve ankara'dakiler olmak üzere tüm merdiven altı yayıncıların iştahını kabartan da bir sorudur.

    iş bu mecralarda: "kardeşime bir güzellik yapayım, ayağın alışsın." seviyesine kadar düştü maalesef. sektördeki bu sorunları gören birkaç yazar, çizer, editör yayinevleri.com.tr adında bir edebiyat ajansı açmış. editörlük, redaktörlük, okuma değerlendirme, yazar yayınevi bağlantısı gibi hizmetler sunuyor; yazarları yönlendiriyor. "kitabımı yayınlatmak istiyorum." diyenlere gönül rahatlığıyla uğrayabilirsiniz derim.yayinevleri.com.tr
  • kitap dosyasını gönderme aşamasında olan yazar adayları için atölye kalemkahveklavye'nin "yayınevlerine kitap dosyası gönderme rehberi" hayli işe yaramaktadır.
  • kitap bastırmak isteyenlere lütfi can üstel'in 9 farklı kitabını yayınlayan ikinci adam yayınları'nı tavsiye edebilirim. lüfti can üstel kurumsal firmalara çeviri hizmeti veren sektörde tanınan bir çevirmen.

    ayrıca, aytuğ akdoğan, melodi baç, çiler çelikler, osman palabıyık gibi yazarlar da bu yayınevinde kitaplarını bastırmışlar.

    buradan sitelerini inceleyebilirsiniz;

    https://ikinciadamyayinlari.com.tr/

    herkesin bütçesine uygun yayın paketleri mevcut.
hesabın var mı? giriş yap