• "seni en çok sevdiğim, en güzel olduğum, en beyaz giyindiğim gün, elimde benden güzel olmasın bir çiçek, parmağımda senden değerli olmasın bir yüzük, suratımda bizden şen olmasın bir gülücükle koluna girip yepyeni, güpgüzel bir hayata yürürken çalmaya başlayan bu şarkıyı loopa aldım ben. kulağımda görünmez kulaklıklarla dolaşıyorum o zamandır.
    seni çok seviyorum. en çok seni seviyorum ne zamandır."
  • zaman tünelinde yolculuk yapmanızı sağlar, sevdiceğinizle durmaksızın dans etme isteği uyandırır.
  • gözünü kapıyorsun.

    mis gibi bir bahar havası.. rüzgar taze ve tatlı esiyor. güneş yakmıyor. her şey bir başka güzel. kırdasın. gelincikler, hanımelleri ve daha nice çiçekler açmış. güzel kokular geliyor burnuna. hiç olmadığın kadar mutlusun. hiç olmadığın kadar neşeli ve hiç olmadığın kadar saf.. dans ediyorsun sevdiğinle.. siyah bulutların en sonunda gittiği ve gökyüzünün artık masmavi olduğu günler olur ya işte öyle bir ruh halindesin. havada kahkahalar çınlıyor sadece. kulağına eğilip "seni çok seviyorum. biliyorsun değil mi?" diyor. sen de yüzün kızararak "hı hı" diyorsun sanki ilk defa duyuyormuşcasına o sözü. "ben de seni çok seviyorum. sen de bunu biliyorsun değil mi?" diye soruyorsun. koca bir gülümsemeyle "evet" diyor. dans ediyorsunuz. sanki kötü hiçbir şey hiç olmamış gibi, sanki ezelden beri böylemişcesine her şey... sonunda şarkı bitiyor. dans ederken o kadar hızla dönmüşsünüz ki bitince dengeyi kaybedip çimlere düşüyorsunuz. gene ve sadece kahkahalar.

    gözünü açıyorsun. otobüsten iniyorsun gülümseyerek. yolda yürümektesin. yağmur yağıyor. şemsiye taşımayı sevmediğin için sırılsıklam oluyorsun. soğuk iliklerine kadar işliyor. eldivenleri de düşürmüşsün otobüste. hasta olacaksın kesin. insanlar mutlu değil bu havadan. sokaktaki herkes somurtuyor. gülümsediğin için de sana garip garip bakıyorlar. seninse için hâlâ sıcacık. hasta olmayı bile takmıyorsun; ama yürürken yavaş yavaş dünyaya dönüyorsun. bir sürü düşünce doluşmaya başlıyor kafana ve gülümsemen de giderek soluyor. yarın teslim etmen gereken ödevine daha başlamadığın aklına geliyor. tembelliğine bir kere daha kahredip somurtuyorsun. kalabalığa dahil oluyorsun.

    sonrasında tekrar açıyorsun şarkıyı ve her seferinde olduğu gibi, her şey yeniden güzelleşiyor. yeniden umutla doluyorsun. iki dakika boyunca yeniden nefes alıyorsun. yeniden inancın kuvvetleniyor bir şeylere ve yeniden hayallere dalıyorsun... yağmur, ders, trafik hiç ama hiç ilgilendirmiyor seni. burnuna bir yerlerden hanımeli kokusu geliyor. kahkahalar duyuyorsun. yüzün gülüyor.
  • bir yann tiersen şaheseri, muhteşem.
  • carla bruni bu şarkının bir yerinde gülmektedir efendim. bize de eriyip gitmek düşer o an.
  • yann tiersenin en güzel bestelerinden biri.
  • youtube'da biri bu şarkı için şöyle bir yorum yapmış:

    "dear frends, someone? stole god's ipod"

    daha iyi anlatılamazdı.
  • bu şarkının notaları sanki jeunet'nin renkleri gibi, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil... sonbahar gibi.

    insanı her dinleyişinde "suda boğulmuş" balık gibi bırakan, tüm oksijene rağmen solunumu aksatan, kalbe tuhaf şeyler pompalatan, şu halde adını sonuna kadar hakeden şarkı...

    alarm sesi yapmak ise çok tehlikeli. güzel hayallere dalıp önemli işlere geç kalabiliyorsunuz!
  • le fabuleux destin d amelie poulain filminin müziklerinden biri. show haberde hayvanat bahçesine gelen küçük panda gibi haberlerde çalar fonda.
hesabın var mı? giriş yap