• çekimlerine başlanmış olan bir filmdir. henüz elimizdeki bilgi bu kadar. gelişmelerle karşınızda olacağız.
  • senaryosunu avni özgürel'in yazdığı, tarkan özel'in ise yönetmen koltuğunda oturduğu film. film, kösem sultan'ın entrikalarla dolu yaşamını beyazperdeye taşıyor. istanbul 2010 avrupa kültür başkenti ajansı’nın 3 milyon tl destek verdiği, toplam bütçesi ise 4 milyon tl olan filmde kösem sultan’ı usta oyuncu selda alkor canlandırdı. filmde kösem sultan’ın gençliğini altın portakallı oyuncu damla sönmez oynadı.

    final bestesine sezen aksu'nun imza attığı filmde selda özer, ayten soykök, suavi eren, mansur ark, öykü çelik ve başak parlak da rol aldı.

    (bkz: copy paste kokan entryler)
  • 15 ekim 2010'da vizyona girecektir.

    http://www.mahpeykersultan.com/
  • fragmanlarından anlaşıldığı üzre the tudors tarzı bi şey yapmak isterken merlin tadında bi şey ortaya çıkarmışlar. allah iyiliğinizi versin.
  • mahpeyker, çocuk yaşında esir kafilesiyle istanbul’a getirilip bir ailenin yanına evlâtlık olarak verilen genç kızın osmanlı imparatorluğu’nu yönetme gücünü elde edecek seviyeye tırmanışının hikâyesi.

    talihin kendisini topkapı sarayı’na sürükleyip sultan 1. ahmet’le karşılaştırdığı emine, saray geleneklerine aykırı olmasına, padişahın annesi handan sultan ve topkapı sarayı haremi’nin tek hakimi olan büyük valide safiye sultan’ın muhalefetine rağmen 1. ahmet’in kararından vazgeçmemesi neticesi nikâhlanır ve ahmet’in taktığı mahpeyker adını alır. safiye ve handan sultanlar evlilikten duydukları hoşnutsuzluk nedeniye mahpeyker’i ‘saray adetlerine alışsın, yol yordam öğrensin’ gerekçesiyle padişahın yanından uzaklaştırır ilgisini kendi buldukları mahfiruz’a yönlendirip mahpeyker’i unutturmaya çalışırlar.

    ahmet’in ne zaman sorsa ‘eğitimi devam ediyor’ cevabını aldığı süreçte mahpeyker haremin iki güçlü kadının emriyle hırpalanır, ezilir ve mahfiruz, sultan ahmet’in doğan ilk çocuklarının annesi olarak haremde itibar kazanır. ümitsizliğe kapılan mahpeyker’in talihi bir kez daha saraydan kaçmaya kalkışıp yakalandığı an tersine döner. sultan ahmet, mahpeyker’le bir araya gelmesini büyükanne ve annesinin engellediğini öğrendikten sonra kendisine söylenenlere inanmakla hata yaptığını anlayıp ayrılmamak üzere mahpeyker’le bir araya gelir...

    hanım sultan mevkiine yükseldikten sonra osmanlı sarayı’nın gördüğü son büyük aşkı yaşayan kösem mahpeyker, 1. ahmed’in 28 yaşında hastalanıp ölmesiyle sultan mustafa ve genç osman’ın kısa süreli saltanatları döneminde konumunu yitirse de, on yaşındaki oğlu 4. murat’ın tahta çıkmasıyla onun ülke yönetim sorumluluğunu üstlenecek yaşa gelmesine kadar on yıl saltanat naibi olarak imparatorluğu yönetir. sultan ahmet’in son verdiği kardeş katli uygulamasını tekrardan başlatan 4. murat’ın hayatta kalan tek şehzade ibrahim’i öldürtmesinin önüne geçmesiyle osmanlı hanedanının son bulmasını engelleyen mahpeyker kösem bundan sonra geçmişte sahip olduğu büyük güç ve iktidarı yeniden elde etmek için, darbe, suikast dahil her yolu kullanarak mücadeleye girişecektir
  • benim gibi türk sinemasında tarihi filmi açlığı çekiyorsanız, hele ki hanedan muhabbetine kafa yorduysanız, kesinlike doyurucu değil. buna mukabil bütçesi ile orantılı olarak başarılı bir film. en azından komik duruma düşmemişler. cast ve kostümler iyi. damla sönmez ise beklentilerin oldukça altında donuk bir oyunculuk sergilemiş. selda alkor ise başarılı lakin yeteneğini sergileyebileceği bir senaryo ise yok.

    mesela köle olarak istanbula gelişi ile başlayabilirdi film. sultan ahmet ile karşılaşmasında daha büyülü bir ambiyans yakalanabilirdi. en meşur yılları ( 4.murat dönemi saltanat naibliği ve sonra murat'ın ipleri eline alışı ) hiç anlatılmamış. saray entrikaları çok basit geçiştirilmiş.

    benim en başarılı ve etkileyici bulduğum yerler ise, safiye sultanın eski saraya gönderilişi, zülüflü baltacılar ( karizma herifler), mahfiruzun bulunduğu tüm sahneler ( nedense ) ve genel olarak oluşturulan mistik saray ortamı.

    uzun lafın kısası, çok muazzam sinematografik değeri olan bir konu. daha büyük bütçeli bir yapımda değerlendirilse fena olmazmış. yine de başarısız bir film demek insafsız olur. son olarak filmin sonundaki sezen aksu bestesi olmamış ağa.
  • fragmanına bakıp da izlemekten vazgeçmediğim ilk dönem filmi. iyi gözüküyo... da... bilemedim yeaa :/
  • bosnalı değil gürcü kökenli olan valide. doğrudan saraya gelen hediye-köle tayfasından farklı olarak, ihtiyar bir denizcinin köle pazarından satın alıp, yaşlı karısına yoldaşlık yapması için getirilmiş istanbula ve emine ismini almış. yani senaristler bu konuda hata yapmamıştır. ancak 1. ahmet'in ergenlik çağlarında olması ile filmdeki sakallı 30'undaki abi ciddi bir tezat ve yanlış olmuş. ve conrad bundy'in dediği gibi, hikayenin en trajik kısmı kendi oğlu 1.ibrahim'i ölüme göndermesi ( bence başlı başına film olur) işlenmemiş.
  • hakkında çok az entry girilmiş olmasından da açık edeceği üzere -kimse tenezzül dahi etmemiş anlaşılan- çok kötü film. bir giriş cümlesine yakışmayacak kadar net ve acımasız bir cümle oldu ama o derece artık siz düşünün.

    film için "kötü" haricinde daha fazla sıfat sıralamak gerekirse, ziyan edilmişlik, yazık, boşa harcanmışlık ilk tercihlerim olurdu... hatta mükemmel ve 24 kelimelik ingilizce haznemden de bir sıfat gelsin; wasted.

    efendim spoiler'lara falan hiç gerek yok. ne hikayede bir alt metin var, ne kıyafetler olmuş, ne de ihtişam.

    osmanlı imparatorluğu'nun ihtişamlı dönemleri ki; avusturya-macaristan imparatorunun osmanlı sadrazam-ı azamına denkliğinin daha yeni reddedildiği; saraylar, camiler yaptırıldığı dönem. ama filmde ihtişam adına tek bir sahne yok.

    kösem sultan'ımızın sarayda şahin, halk arasında hayırsever olarak bilinmesi durumuysa tek bir cümle ile geçiştirilmiş gitmiş. oysa o naif, ceylan gibi 13-14 yaşlarındaki iyi niyetli kızın nasıl da sarayda bu hale geldiği alttan alttan anlatılsa fena mı olurdu?

    son olarak yalvarıyorum; böyle görkemli, sarsıntılı, inişli-çıkışlı tarihten yapın artık 8.6-9.2 arası imdb puanlı bir film. (puan, istatistik olunca hassasım biraz. en az 8.6)

    edit:imla.
  • bir arkadaşın güzel yorumlarını duyduktan sonra kız arkadaşımla birlikte gittim filme. ama gittiğime pişman oldum. neresinden tutsam elimde kalan filmdi. kösem sultan ın bosnalı olduğunu hatırlıyordum. filmde istanbullu bir kız olduğunu görünce şaşırdım sonra ben yanlış biliyordum deyip sesimi çıkarmadım. yani film bırakın bilmeyene yanlış öğretmeyi benim gibi az çok bilgisi olan adamları da yamultmayı başardı. sonradan gelip kontrol ettiğimde aslında doğru hatırladığımı gördüm. sultan ahmed'in de yaşından çok büyük biri olarak gösterilmesi apayrı bir olay.

    filmin çok garip bir ilerleyişi var. sadece iki dönem anlatılmış onlarda yarım yamalak. hiçbirşey tam değil. dedim ya neresinden tutsam elde kalıyor. genç osman ın tahta çıkıp indirilmesi hadi bunu geçtim kendisiyle alakalı değil, ama oğlu 4. murat ın tahta çıkışı ve bir dönem devleti kendisinin yönetmesi, diğer oğlu ibrahim in idam ettirilmesi vs. hiç işlenmemiş. daha doğrusu işlenmiş ama 1 cümleyle. sonuçta mahpeykerin hayatında önemli bir yere sahip olaylar. bir insanın hayat hikayesi sadece 14-15 yaşındaki dönemi ve 60 yaşındaki bir-iki günlük hikayesimidir.

    sahne geçişleri de çok kötüydü. gereksiz bir slow motion kullanımı vardı. savaşımsı sahneler çok kötüydü. mekan kullanımı da pek iyi sayılmaz çok az yer gösterildi. konunun işlenişi zaten berbattı. sinemada izlediğim bir film için hayatımda ilk kez bu cümleyi kuruyorum. kesinlikle gitmeyin paranıza zamanınıza yazık.
hesabın var mı? giriş yap