aynı isimde "merhamet (dizi)" başlığı da var
  • bazen sevgi zannedilendir. özellikle, sevmeyi bilmeyen insanlar, bu duyguyu sevgi zannedebilir.
  • kendinize göstermediğiniz merhameti başkalarına gösterdiğiniz sürece daima size zarar verecek olan duygu.
  • birinin başini kesebilecekken kesmemek
  • maraz doğurur. doğrudur dogurur. yapmayın efenim.
  • aynalara dost olanların sahip oldukları bir duygudur. bazen de ihtiyacı olan birine o yardım elini uzatabilmektir.

    bu sabah internette okuduğum bir hikâyeyi de hemen buraya iliştireyim.

    " okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul için bağış toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası, katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: 'dışarıdaki etkenler tarafından etkilenmedikçe, doğa her şeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor; ama yine de oğlum shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'

    bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.

    baba devam etti. 'ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.'

    ve sonra aşağıdaki hikâyeyi anlatmaya başladı:

    shay ve babası bir gün parkta shay'in tanıdığı birkaç çocuğun beyzbol oynadıklarını gördüler. shay sordu, 'acaba oynamama izin verirler mi?' shay'in babası çoğu çocuğun shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini; ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse, oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu. shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla bir şey beklemeyerek) shay'in oynayıp oynayamayacağını sordu. çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. herhalde takıma girebilir, ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.

    shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım formasını giydi. babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. çocuklar, oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. sekizinci turun sonunda shay'in takımı birkaç puan kazandı; ama hala 3 sayı gerideydi. dokuzuncu turun başında shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde, yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
    dokuzuncu turun sonunda shay'in takımı yine puan kazandı. şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası shay'e gelmişti.

    bu noktada shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? şaşırtıcı bir hamleyle shay'e sopayı verdiler. herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyordu; çünkü bırakın topa vurmayı shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.

    ama shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şansını bir kenara bırakarak shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce, birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu shay'e doğru fırlattı. ilk topa shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde shay'e doğru attı. shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya doğru vurdu.

    oyun şimdi bitecekti. atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına
    kolaylıkla atabilecek ve shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti.

    ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı. tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, 'shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!' shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı; ama ilk kaleye gidebildi. şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü.

    herkes bağırmaya devam etti, 'ikinci kaleye koş, ikinci kaleye koş', nefes nefese shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı... takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından, o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı.

    herkes bağırıyordu, 'shay, shay, shay, bütün yolu koş shay'

    karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle shay üçüncü kaleye koşabildi, 'üçüncüye koş! shay, üçüncüye koş!'

    shay üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'shay, hepsini koş! hepsini koş!', shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.

    'o gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek, 'iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.

    shay bir sonraki yaza yetişemedi. o kış öldü. bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı. "
  • bünyesinde barındırmayan insanların başka insanlarda aradığı şey.
  • sadistlikten farkı yoktur aslında. ikisinin de temelin de yüce hissetme duygusu baş gösterir. e tabi ne yönde kendini tatmin edeceği de kişiye kalmış. bir tanesinde başkalarının sırtına basarak seviyenden aşağı indirip tatmine ulaşırsın, diğerinde zaten aşağıda gördüğünden iyilik yaparak onun üzerindeki hakimiyetini kanıtlarsın. her ne kadar odak noktaları aynı olsa da ikincisinde mutualist bir ilişki söz konusu ve her ne kadar ütopik de olsa el ele "nice güzel günlere!!" diyoruz.
  • beyin gelişmişliğinin göstergesidir.
  • aşktan daha güçlü olan duygudur.
  • insanlığa adaletten öte merhamet lazım...
hesabın var mı? giriş yap