• yakın zamanda çıkacak şairin romanı adlı kitabı için 15 yılını verdiğini söylüyor. çokça kalınca olacak eser, hayatının kitabı imiş. yayıncısı müge gürsoy sökmen`in de epey yardımı dokunmuş.
  • sevgiliyle tartışılır, okunur, mideye sancılar girer. ya kaybeder de böyle dile getirdiği acıları yaşarsam dedirtendir. insanın tarif edemediği hisleri tarif etmiştir kendisi. yapacağımız hatalarda yaşayabileceklerimizi o kadar güzel ortaya koymuştur ki okumak cesaret ister.
  • bilkent universitesine konusma yapmak icin geldiginde gorebildigim icin gozum acik gitmeyecegim, adam gibi adamdir. hele bir ahlak kavramini anlatisi, bir annemizden babamizdan boyle gormedik deyisi vardir ki..
    o ayni anda huzur ve heyecan veren sesi, anlattiklari ve elleri* unutulamaz benim icin. eserlerini her okuyusumdan sonra depresyonlara girip hayati sorgulamasam bir de keske..
  • kıvrıcık saçlı sanatçı sevgilisinden ayrıldıktan sonra (bkz: yenitürkü) şiirlerinin daha azı şarkıya dönüşmeye başlayan, mükemmel şiirlerin imza "babası"...
  • her biri farklı bir kentin sinema salonlarını anan öykülerden oluşmasını planladığı bir kitabı olduğu haberinin doğru olmasını dilediğimdir.
  • kendisine söyleşide yönelttiğim -dürüst olmak gerekirse çok çalıştığım- bir soruyu, televizyon programında gündeme getirmesi ve beni hatırlaması ile "bir okuru başka ne bu kadar mutlu edebilir?" dedirten insan..

    itiraf etmeliyim ki söyleşiden hüzünlü çıkmıştım.. beden dili ve kendisinin de ifade ettiği narsisizmi biraz uzağına atmıştı beni.. götürdüğüm kitapları bile imzalatmadan geri döndüm evime.. evet, aklıma takılan ve sevdiğim yazarla aramda bulanık bir perde gibi duran o soruyu sormuştum fakat tatmin olmamıştım işte.. bir yazarın benlik algısının bana kendimi bu kadar kötü hissettireceği -hele hele bu kişi o'ysa- hiç aklıma gelmezdi.. ertesi günkü imza gününe gitmekten vazgeçtim.. oysa vermem gereken semineri bile ertelemiştim bu randevu için.... derken imzanın başladığı saat geldi ve ben dayanamayıp yine ona gittim.. onunla barışmak umuduyla.. tahmin ediyordum,çok sıra olmalıydı.. olsundu.. ben de dönerdim geri.. gittiğimde bir koltukta oturmuş denizi izliyordu.. kalabalık dağılmıştı ve yalnızdı.. ilk kitabını çantamdan çıkararak iliştim yanına.. ortak coğrafyamızda geçen bir hikayeydi tek imzalamasını istediğim kitap.. ilk gözağrım dedi, benim de dedim.. sohbet ettik.. ve ben iyi ki gelmişim dedim.. iyi ki barışmışım bu harikulade adamla..

    iki gün sonra televizyonda denk geldim.. şehrimi,okulumu söyledi.. ve sorumu.. bir yazısında "ben onlar için yazıyorum" demişliği düştü aklıma.. "onlar"dan biri olduğumu hissettim..

    hayatımda bu kadar büyük yeri olan bir insanın aklında küçük de olsa yer etmek ne yalan söyleyeyim özel hissettirdi bana kendimi.. hiçbir erkeğin özel hissettiremediği kadar hem de..
  • "can kırıkları, cam kırıkları gibi değildir. öyle süpürünce gitmez; içinde kalır, aklına geldikçe de batar"
  • gazetedeki bir roportajinda "aşkı yaşatan ve ilişkiyi uzatan şey, zamanın ve hayatın sana öğrettiklerini kullanışlı kılmaktır" diyerek uzun iliskiler, ask ve sevmek uzerine super bir ozet gecmis kisidir.
    hastasiyim.
  • su anda ntv'de can dundar'la sairin romani kitabini tanitiyor. bence sakalsiz biyiksiz daha iyi olabilir eski gunlerdeki gibi. bence sunay akin'a da bolca benziyor.
  • ayşe arman'a verdiği röportajında "ayrılığı taşımak, insanların asaletlerini en zor korudukları alanlardan biri. özellikle aşk ilişkilerinden sonra." demiş. kedisi için açılmış laf ama genellemiş fikrini, pek de güzel söylemiş. ne kadar haklı. keşke olmasaydı ama, orası ayrı.
hesabın var mı? giriş yap