• yapıların tarihi süreci, başına gelen her anı içinde saklaması, spiritual yanı, ne kadar güçlü olursa, insanlar tarafından verilen değer ve tepki de o kadar fazla oluyor.

    notre dame, paris’in simgesi olan eifel’den daha önemli, üzerine filmler kitaplar yazılmış yaşayan bir eser. (evlenme teklifini eifel’in tepesinde yapmış olmanızdan ya da orada evlenme teklifi almış olmaktan bahsettiğim bir yaşayan kavramı değil bu )

    ruha dokunan her yapı bir yerlerde yaşamaya devam edecektir. yapılar yansa da yıkılsa da size hissettirdiği duygular sizinle yaşamaya devam edecektir. bu yüzdendir, “mekanın ruhu” üzerinde durulması.

    ihtişamlı bir yapının içinde duygulanıp ağladığınızda, size verebileceğini vermiş oluyor aslında. kültürel miras kavramı bu yüzden önemli belki de, duygu akışını sağlamak, aynı hisleri yaşatabilmek ve koruyabilmek.
  • studio nab adlı fransız tasarım ofisi tarafından hiç vakit kaybetmeden yanan kısmının üzerine greenhouse teklifi kondurulmuş katedral. bayağı konsept renderlı falan.

    link

    ya yanmaya başladığı anda eskizlerini çizmeye başladınız ya da planladınız ve binayı yakan sizsiniz, bu ne hız?! kim bilir saati brüt 10 euroya çalıştırdığınız ve fazladan mesaisini ödemediğiniz kaç mimar bunu yetiştirecek diye sabahlarken aklını kaybetti?

    evet, siz sanat görürken ben emek sömürüsü görüyorum.
  • gördüğüm en gösterişli katedrallerden biri. girince direkt 'hım burda bütün günahlar su gibi gider heralde' diye bi düşünceye kapılmamak elde değil (üzerine bir de xmas ayinine denk geldiğim gerçeğini farkedip sıralardan birine çökmüştüm ben şahsen). ayrıca uçan payandaları çok ünlüdür, incelemeden geçmeyin.
  • vay amk.

    1000 yıllık dünya kültür mirası nın yanmasına üzülecek kapasitesi olmayan davar lar utanmadan bi de entry kasıyorlar. akp nin bu ülkeye verdiği en büyük zarar bu : cahil olmayı erdem zannetmek

    notre dame , ayasofya , louvre sarayı , tac mahal , topkapı sarayı bunlar milletlerin değil insanlığın ortak malıdır.

    her birinin tek taşı zarar görse insan olanın canı yanar.

    nokta.

    ps: ayrıca kül olduğu filan yok notre dame ın. yanan çatı nın üçte ikisi. çan kuleleri ve ana yapı kurtarıldı. zor olacak ama bir kaç sene içerisinde eski ihtişamına kavuşacaktır.
  • kelime manası olarak "hanımefendi" anlamına gelen meryem anaya ithaf edilmiştir. çatısı haç şeklinde olan fransız gotik mimarisini içinde barındıran muazzam bir katedraldir. resimlerde genellikle gördüğünüz batı cephesi katedralin en ünlü kısmıdır. birbirinden ayrılan üç parçadan oluşur ki, bu roma mimari geleneğinden alınmıştır.
  • 19. yüzyıl başlarında paris şehir planlamacıları katedralin bakımsızlığından ötürü katedrali yıktırmak istemişlerdir. ünlü fransız yazar victor hugo, halkın ilgisini çekmek için notre dame'ın kamburu adlı romanını yazmıştır. roman, katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağlayarak katedralin yenilenmesinde büyük rol oynamıştır.

    ayrıca roman müzikale dönüştürülmüştür. müzikalin ismi de notre dame de paris'tir. bu müzikalin belle, tu vas me detruire, déchire gibi şarkıları klasikleşmiş, romanla bütünleşmiştir.
  • yangın çıkmış katedral. haydarpaşa nın çatısında çıkan yangın gibi.
  • gençlik yıllarımdaki o gotik ruh halinin vücut bulmuş haliydi benim için. o yıllardaki zihnini, ruhunu somut bir imgeyle anlat deseler notre dame'ın kasvetli atmosferi diye tarif ederdim.
    emo, gotik yılları gençlikle birlikte geride kaldı.
    şimdi yanan katedrale bakarken sanki geçmişim de onunla birlikte kül oluyormuş gibi hissediyorum. çok tuhaf...
    ve benim kişisel hislerim bir yana bütün dünya için çok ama çok acı.
    umarım tamamen kül olmaz, restore edilebilir bir şeyler kalır geriye...
  • bir diğeri de fransa'nın kuzeydoğu şehirlerinden strazburg'da bulunmaktadır.

    (bkz: strazburg katedrali)

    paris'tekini görmüş, strazburg'dakini görmemiş biri olarak söyleyebileceğim şey strazburg'dakinin fotoğraflardan inanılmaz heybetli durduğudur. 1647-1874 yılları arasında 142 metre ile dünyanın en yüksek, şuan ise altıncı kilisesiymiş.

    işte burada

    gezelim, görelim.

    edit: yön düzeltmesi için teşekkürler yer mantari
  • victor hugo'ya ilham veren yer. etkileyici.

    victor hugo notre dame'ı gezerken eski kilisenin duvarına yunan alfabesiyle ve büyük harflerle derince bir şekilde kazılarak yazılmış 'anaıkh' sözcükleriyle karşılaşır. adeta yazanın bir ortaçağ eli olduğu açığa vurulmak istenmiştir bu sözcükle.

    eski yunanca'da '' bedenin çektiği acı'' anlamına gelen sözcüğün, yazarın beyninde ve yüreğindeki yankısı da derin olur.

    victor hugo, ''eski kilisenin alnına bir suç ya da felaket damgasını vurmadan bu dünyadan ayrılmak istemeyen, acı içinde kıvranan bu ruh acaba kimindi?'' diye düşünür.

    işte bu sözcük üzerine yazmıştır victor hugo gotik dönem romanı olan ''notre dame'ın kamburu''nu.

    (ana karakterler esmeralda ve quasimodo'nun hikayesini anlatmasının yanısıra, döneminin kültürel ve toplumsal özelliklerini de gözler önüne seren bu eser; bujor hoinic tarafından, bale müziğinin önde gelen bestecilerinden biri olan cesare pugni'nin müzikleri üzerine yaptığı düzenlemelerle notalara dökülmüştür.)

    notre dame katedrali'nin, bulutları delmek istercesine göklere uzanan kuleleri ile yüce olduğu kuşkusuzdur. tarihe meydan okuyan yapı, zaman içerisinde kimi izlerini kaybetmiştir.

    yazar tarafından notre dame'a adanmış kitabı saymazsak; duvara kazılı bu gizemli kelimeden, gelip geçen kuşaklar arasında, geriye hiçbir iz kalmamıştır.

    19. yy. başlarında paris şehir planlamacılarının bakımsızlığından ötürü katedrali yıktırmak istemelerine karşı, ünlü fransız yazarı victor hugo, halkın ilgisini çekmek istemiş ve yazdığı romanla katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağlayarak, yapının yenilenmesinde büyük rol oynamıştır.

    kaynak: notre dame de paris, sosyal yayınlar 1. basım 1999.
    çeviren: nesrin altınova.
hesabın var mı? giriş yap