• hükümeti eleştiren bir paylaşımında, alkollü bir resminde ya da en basitinden eğitimle ilgili en ufak eleştirisinde kellesi alınabilecek kişi. malın önde gidenidir.
  • yukarıda birisi ayıp olmasın diye demiş de öğrenci mezun olana kadar hiçbir öğrenciyi eklememe prensibi getirilerek aşılabilecek olan bir problem bu.
    böyle bir prensip getirdiğinizde, hocam beni neden eklemediniz, diyen öğrencinize prensip olarak mezun olmadan hiçbir öğrencimi eklemiyorum diyebilirsiniz.

    öbür türlü, öğrenci çabuk cıvır, dersi kaynatmak için özel hayatınızı kullanabilir ayriyeten özel hayatınızı da bilmesine gerek yoktur.

    şahsi düşüncem tabii.

    ek: lisede bir hocamız sınıfa ilk girdiğinde "ben öğretmenim, siz öğrencisiniz. arkadaş değiliz." demişti. ben şahsen gidip bu kadar antipatik bir başlangıç yapmam ama prensipler aşağı yukarı bu seviyede olmalıdır.
    öğrencinin arkadaşlık isteğini kabul edip onu kişisel hayatınıza dahil etmek sınıf içindeki otoritenize zarar verir. o öğrenci sizi sallamaz sonra, arkadaşı gibi görür.
    vardı böyle bir öğretmenim, milleti ekleyip derste onun bunun dedikodusunu yapıp öğrencileriyle eğleniyordu. bir gün tepesine çıktılar, kaç yaşında adam ağlayarak dersten çıktı.

    bence öğrenci-öğretmen ilişkilerinde denge önemli. bu dengeyi siz sağlayacaksınız, öğrencileriniz değil.
  • asla olmaması gereken bir şey. özellikle erkek bir öğretmenseniz bu ülkede ciddi risk. ne öğrenci ne veliyle okul dışı muhattap olmayın.
  • ben öğrencilerinin sosyal medya takiplerini kabul etmeyenlerdenim. soran olursa da mezun olmamış bir öğrencinin takibini istisnasız şekilde kabul etmediğimi söylüyorum ve konu kapanıyor. bu yüzden ısrar eden ve alınganlık gösteren bir öğrenciye rastlamadım. eğer çocuklarla samimi ve çok fazla informal bir muhabbet içine girerseniz alınganlık gösterecek bir duygusal bağ kurup ısrar edebilecek bir cüret bulabilir tabii. açıkçası öğrenci ile sadece onun öğretmeni olmak bakımından eğer bir sorun sezersem nasıl hissettiği ve bir problemi olup olmadığını sormak dışında ders ve okul dışı bir sohbet etmiyorum. sohbet etmem ve arkadaşça yaklaşmam veya okul dışı bir iletişim kurmam gerektiğini de hiç düşünmüyorum. hekimlere de canımızı emanet ediyoruz, bazen bize ömrümüzü bağışlıyorlar, çok kıymetli ülküsü olan bir meslek ama nasıl ki doktorunuzun sizinle duygusal bir bağ ve yakınlık kurması gerekmiyorsa öğretmenin de öğrencisiyle böyle bir münasebet kurması gerekmiyor bana kalırsa. bu işini iyi yapmasına ve öğrencisini gözlemleyip anlamasına da engel bir durum değil. çocuğa değer katabileceğimiz sohbetleri ders esnasındaki etkinliklerle de öğretimin bir parçası olarak düzenleyebiliriz.
    edit: aşağıdaki entrylere cevaben, milli eğitim bakanını her gün okulda görme imkanımız olmadığı için onun teknoloji vasıtasıyla ulaşılabilir olması maküldür. ben zaten öğrenci için ulaşılabilirim hemen her gün okulda rastladığı öğretmenine bir de sosyal medya üzerinden veya telefonla ulaşması lüzum mu? bence hiç değil. doktor ve hasta arasındaki ilişki ile bağdaştırmamın sebebi de öğretmenlerin öğrencilerini mesleğe yüklenen anlamlardan dolayı muhakkak sevmesi gerektiğine dair beklentidir. benim nefret edip, kişisel problem haline getirdiğim bir öğrenci davranışı olamaz.örneğin; 35 yaşında bir insanın 15 yaşındaki bir çocukla ne derdi olabilir? bir sorun varsa bunu çözüme ulaştırmak yetişkin ve daha yetkin olan taraf olarak öğretmenin profesyonellik gereği sorumluluğudur. bunun için öğrencilerimizi sevmemiz gerekmez. her öğrencimi kesinlikle seviyor değilim, çoğuna karşı nötrüm. hoşlanmadığım gençler de oluyor hal ve hareketlerinden ama adil olmaya çalışıyorum. adalet de bir duygu değildir, mantıksal bir muhasebe ile duygulardan bağımsız objektif bir yargılama gerektirir. hatta öğrencilere karşı duygusallığı aksine objektif olmanın dolayısıyla da adil olmanın önünde bir engel gördüğümü de belirtmek isterim.

    edit: bazı öğretmen arkadaşlarımız sosyal medyayı kullanarak derslerine ilgilerini canlı tutmayı, yaptıkları paylaşımlarla katkı sağlamayı yahut çocukları daha yakından tanımayı hedeflediklerini yazmışlar. bence bu gayet güzel ve verimli bir yol. ancak bunu çocuklarla iletişim hedefli açılmış ayrı bir sosyal medya hesabından yapmak da mümkün. üstelik sosyal medya hesabımızı nasıl kullandığımız da bu tercihte tabii ki etkili. zaten sosyal medyada çok aktif değilsek ve hayatımızın her anını paylaşmıyor, okuldaki tutumumuzla tamamen tutarlı davranıyor ve ideolojik fikirlerimizi yansıtmıyorsak tabii sorun da olmayabilir. temel evrensel bir takım değerler dışında çocuğa kendi inanç ve dünya görüşümüzü yansıtmak da bence öğretmenlik mesleğinde kaçınmak gereken bir durum. bir konuyu araştırmaya sevk etmek, düşündürmek, eleştirmesine izin vermek kesinlikle doğru bir yolken bir inancı ve düşünceyi savunarak öğrenciye aktarmak doğru değil. etik boyutu bir yana bundan hem öğretmen hem de öğrenci zarar görebilir. gerçi okul zaten resmi bir ideolojiyi nesillere aktarmanın yolu olan bir kurumdur. ancak yeni nesil öğretmenlerin bunun karşısında takındıkları tavır yine aynı şekilde karşıt bir fikri telkin etmek değil, sorgulayıcı ve eleştirel olmanın önemini aktarmaktır. ben kesinlikle doğru olduğuna içten bir şekilde inansam da sahip olduğum bazı düşünceleri çocuğa şu yönden de akratamam; çoğu benim düşüncemin analizini doğru şekilde yapabilecek tecrübe ve donanıma henüz sahip değil. o yüzden çocuğun hayatını değiştirmek ve onu aydınlatmak konusunda bir hedefimiz varsa bunu da dikkatli ve doğru bir yolla yapmamız gerekiyor.
  • hiçbir sakıncasını görmediğim sözde sorunsal. felaket tellallığına gerek yok. okulda çizdiğim profil ile instagram profilim aynı. zaten 3 ayda bir paylaşım yapıyorum. hikayelerimi de gizliyorum , ne sorun olacak daha. altı üstü 3-5 fotoğrafınızı görüyor hepsi bu. hatta takip isteği atan tüm öğrencilerimi de bizzat takip ediyorum. hayatını, müzik tarzını, düşüncelerini görebiliyorum. hem çocuk özelinde hem de nesil hakkında bilgi sahibi oluyorum. öğretmenlik zaten ne idi ki ?
  • mevzu mesafe mevzusu değil türkiye'de öğretmene olan bakış açısıdır.

    bugün "aaa ne güzel bak etkileşim olsun iletişim kuralım ohh miss çiçek böcek" dediğiniz o ponçik öğrencilerin ya da velilerinin yarın düşük not verdiniz diye fotoğraflarınızı tek tek tarayıp oturduğunuz bir mekanda arka masanızdaki (bakın sizin masanız bile değil) rakı bardağını bahane ederek sizi tehdit ya da doğrudan şikayet etmeyeceğinin garantisini bu ülkede kimse veremez. ben veririm diyen de yalan söyler. böyle içi boş bir şikayetten elbette korkmam ama karşılıksız da bırakmak istemem. bunun için de muhatabımın cezai ehliyete sahip olması lazım. e çocuğu da mahkemeye veremeyeceğime göre en kolay şey bu tip saçmalıkların önünü tıkamak.

    velhasıl; ben de mezun olmadan istek kabul etmeyenlerdenim hatta mezun olanlarda bile çok seçiciyimdir. benimle iletişim kuracaksa okul bunun için en doğru yer. bunun dışında herhangi bir şeyi merak ediyorsa sınıf whatsapp grupları var telefon numaram var arar sorar. ama sosyal medyam bana ve benim çevreme ait, öğrencinin orda işi yok.

    not: söylediklerim lise içindir.

    edit: moronlar için ekleme
  • risk alan öğretmen.
    -sosyal medyada rakı bardağı ile poz veren bir öğretmen arkadaş açılan soruşturma sonucu, antalya'dan karadenizin bir dağ köyüne sürgün gitti.

    -yine açık saçık giyinen kadın ingilizce öğretmeni. göğüs dekoltesi yüzünden, malum parti kadın kollarında çalışan bir velisi tarafından yapılan şikayet sonucu; iç anadolu'nun dağ köyüne tayini çıktı.

    - sosyal medyada ekonomi ile paylaşım yapan başka bir öğretmen arkadaş, velisi tarafından yapılan bir şikayet sonucu; maaştan kesme ve görev yeri değişikliği cezası aldı. merkeze 170 km uzaklıktaki bir köy okuluna görevlendirildi.

    - bir öğretmen veli whatsapp grubu kurmuştu. evli bir erkek veli, yine evli olan bir kadın velinin telefon numarasını bularak mesaj atıyor. kadında kocasına söylüyor bu durumu . ortalık 56. o öğretmen arkadaşın başı baya ağrıdı. mahkemeye gitmek zorunda kaldı. tanık olarak.

    -sosyal medya hesabınız varsa öğrenci ve velilerin dedikodu malzemesi olursunuz.

    -öğrencilerinizle mesafeyi koruyamazsanız, otoriteniz biter sizi kimse iplemez.

    - gece saat 12'ye kadar size mesaj atarlar sürekli. cevap vermezsiniz. trip atarlar. size küserler.

    -ne geceniz olur ne gündüzünüz ne de hafta sonlarınız.
  • universitedeki iliskiler iki tarafin da birer “birey” oldugu esasina dayanarak yurudugu icin gayet dogal bir iletisim bicimidir.
  • öğrenciler vaktinin büyük çoğunluğunda sosyal medyaya baktıkları için hoca, öğrencilerin dikkatini çekmek, motivasyonunu arttırmak, belki hayat tarzıyla örnek olmak için belirli bir seviye çerçevesinde elbette arkadaş olabilir, neden olmasın?

    öğrenciler için örnek ve tavsiye olabilir, kitap, film, müzik paylaşabilir...

    çağımızın ve yeni neslin ilgisinin nereye yönelik olduğunu sanırım farketmişsinizdir.

    eskisi gibi notla, hötle, otur yerineyle, disiplinle nüfuz edilecek bir nesil yok artık karşımızda.

    öğretmenler de eğer öğrenciye nüfuz etmek istiyorlarsa bu imkanları da kullanabilir.

    eğitim sadece okulda değil her alanda olmalıdır.
  • facebook un en meşhur dönemlerinde üniversitede bir hoca kendisine hesap açmıştı. arada öğrenciler arkadaşlık isteği göndermiyor diye dertlenirdi. sonra istek gönderdikçe sürekli akşam baktım 100 kişi olmuş gibi yorumlar yapıp mutlu olurdu. şimdi hala takip ederim kendisini, emekli de oldu. sabah akşam ulusa sesleniş gerçekleştiriyor.
hesabın var mı? giriş yap