• platon ve aristoteles'ten farklı olarak, en aşırı şüpheciler herhangi bir konuda belli bir düşünceyi savunmaktan kaçındılar. antik yunanistan'da yaşamış pyrrhon (m.ö. 365-270), tüm zamanların en ünlü ve belki de en uç şüphecisidir. sokrates'in, tek bildiğinin, hiçbir şey bilmediği olduğunda ısrar etmesi de şüpheci bir bakış açısıydı. pyrrhon bunu çok daha da ileriye taşıdı; belki de biraz fazla ileriye. pyrrhon'un hayatıyla ilgili anlatılanlara inanılacak olursa, hiçbir şeye kesin gözüyle bakmamayı kariyere dönüştürdüğünü görürüz. sokrates gibi o da hiçbir şey yazmadı. dolayısıyla onunla ilgili bilinenler her şeyi ölümünden birkaç yüzyıl sonra başkalarının yazdıklarından. onlardan biri de diogenes laertios'tur. pyrrhon'un meşhur olduğunu, yaşadığı yer olan elis'te yüksek rahip konumuna getirildiğini ve onun onuruna filozofların vergi ödemek zorunda olmadığını söyler. filozofların vergi ödememesi gayet iyi bir fikir olsa da, bunun doğru olup olmadığını bilmeminyolu yoktur. yine de bilebildiğimiz kadarıyla, pyrrhon şüpheciliğini oldukça olağanüstü şekillerde yaşadı. pyrrhon hayata şöyle yaklaşırdı. duyularımıza tamamen güvenemeyiz çünkü bazen bizi aldatırlar. örneğin karanlıkta gördüğünüz bir şey hakkında kolayca yanılabilirsiniz. tilki gibi görünen şey sadece bir kedi olabilir. birinin size seslendiğini düşündüğünüz zaman yalnızca ağaçlar arasında esen rüzgârı işitmiş olabilirsiniz. duyularımız bizi oldukça sık aldattığı için onlara asla güven olmayacağına karar verir pyrrhon. duyularının ona doğru bilgi verme olasılığını hepten göz ardı etmez ama meseleye karşı açık görüşlü tavrından da ödün vermez. dolayısıyla pek çok kişi sarp bir uçurumun kıyısındayken yürümeye devam etmeyi aptallık sayarken, pyrrhon bunu yapmaz. duyuları onu aldatabileceği için onlara güvenmez. ayaklarının uçurumun kenarında kıvrıldığını ya da öne doğru devrildiğini hissetse bile aşağıdaki kayalara düşeceğine ikna olmaz. kayalara düşmenin sağlığına zarar vereceği bile onun için açık değildir. her nasılsa pyrrhon, bu bütünüyle kayıtsızlık felsefesini sonuna kadar yaşamayı başardı, tüm olağan ve doğal insani duygularla davranış kalıplarını yendi. en azından efsane böyle diyor. onunla ilgili bu hikâyelerin bazıları, felsefesiyle dalga geçmek isteyenlerin uydurduğu masallar muhtemelen. fakat hepsinin uydurma olduğu da söylenemez. mesela gemiyle yolculuk yaptığı sırada, gelmiş geçmiş en korkunç fırtınalardan birinin ortasında kaldığında serinkanlılığı hiç bozmamasıyla ünlüdür. sert rüzgâr geminin yelkenlerini parçalar, dev dalgalar tekneyi döver. etrafındaki herkes korkuya kapılır ama pyrrhon bunların hiçbirinden etkilenmez. görünüşler sıklıkla aldatıcı olduğundan, fırtınadan gelebilecek herhangi bir zarardan da kesin olarak emin olamayacaktır. en tecrübeli denizciler bile paniğe kapıldığında, o sükûnetini korumuştur. bu şartlar altında bile kayıtsız kalmanın mümkün olduğunu kanıtlamıştır. bu hikâye muhtemelen gerçektir. pyrrhon gençliğinde hindistan'a gitmişti. muhtemelen sıradışı yaşamının ilham kaynağı da burası oldu. hindistan, kendilerini aşırı, neredeyse inanılmaz boyutlarda fiziksel zorluklara tabi tutabilen ruhani hocalar ve guruların muazzam bir geleneğine sahipti: içsel dinginliğe ulaşmak için diri diri gömülme, bedenin hassas bölgelerine ağırlıklar asma ve haftalarca yemek yemeden yaşama. pyrrhon'un felsefeye yaklaşımı bir mistiğinkine yakındı. bunu başarmak için kullandığı teknikler ne olursa olsun, dediklerini uyguluyordu. sakin ruh hali, etrafındakileri derinden etkiliyordu. ona göre, herhangi bir şey karşısında galeyana gelmemesinin nedeni, mutlak anlamda her şeyin bir yargı meselesi olmasıydı. hakikati keşfetmenin bir yolu yoksa, endişeye de mahal yoktur
    nesnelerin gerçek yapısı nedir?
    nesneler karşısında duruşumuz ne olmalıdır?
    nesneler karşısında doğru bir duruştan ne kazanırız?
    cevapları basit ve isabetliydi. ilk cevap, dünyanın neye benzediğini kesinlikle bilemeyiz — o, anlayışımızın ötesinde bir şeydir. hiç kimse gerçekliğin nihai doğasını bilemez. bu bilgiyi elde etmek insanlar için mümkün değildir. bu yüzden bu soruyu unutalım gitsin. bu görüş, platon'un formlar teorisine ve filozofların bunların bilgisini soyut düşünce yoluyla elde edebilecekleri ihtimaline tamamen çekişme içindedir. ikincisi ilk cevabın sonucu olarak, kendimizi hiçbir görüşe teslim etmemeliyiz. hiçbir şeyi kesin olarak bilemeyeceğimizden, tüm yargılarımızı askıya almalı ve hayatlarımızı yargıdan kaçınarak yaşamalıyız. sahip olduğunuz her arzu, bir şeyin diğerinden daha iyi olduğuna inandığınızı gösterir. istediğinizi elde edemediğinizde mutsuz olursunuz. ne var ki, bir şeyin diğerinden daha iyi olduğunu bilemezsiniz. dolayısıyla mutlu olmak için, kendimizi arzularımızdan kurtarmamız ve işlerin nasıl sonuçlanacağıyla ilgilenmememiz gerekir. doğru yaşamanın yolu budur. hiçbir şeyin önemli olmadığının farkına varın. böylece hiçbir şey, ruh halinizi yani iç huzurunuzu bozmayacaktır. üçüncüsü bu öğretiyi takip ederseniz, hayatınız şöyle olacaktır: başta, herhangi bir şey hakkında muhtemelen ne diyeceğinizi bilemeyeceğiniz için, sessiz kalırsınız. sonunda da bütün endişelerinizden arınırsınız. bu da bir insanın hayattan bekleyebileceği en iyi şeydir. tüm bunlar neredeyse dinsel bir deneyim gibidir. teoride böyle bir şeydi. bu teori pyrrhon özelinde işe yaramıştır anlaşılan, ancak insanlığın çoğu için aynı sonuçları vereceğini kabul etmek güçtür. pek azımız onun önerdiği türde bir kayıtsızlık haline ulaşabilir. herkes en kötü hatalarından onu kurtaracak bir arkadaş grubuna sahip olacak kadar şanslı değildir. aslında herkes pyrrhon'un tavsiyesini takip etseydi, pyrrhoncu şüphecileri kendilerinden koruyacak kimse kalmazdı ve koca felsefe ekolü çok geçmeden uçurumun kenarından tepetaklak düşerek, hareket halindeki araçların önüne atlayarak ya da vahşi köpekler tarafından parçalanarak yok olup giderdi. pyrrhon'un yaklaşımının temel zayıflığı, "hiçbir şeyi bilemeyiz"le başlayıp "tehlikeli bir şey karşısındaki içgüdülerinizi ve hislerinizi yok saymalısınız" sonucuna ulaşmasıdır. ne var ki birçok olası tehlikeden içgüdülerimiz sayesinde kurtuluruz. bütünüyle güvenilir olmayabilirler, ama sırf bu nedenle içgüdülerimizi öylece yok sayamayız. hatta pyrrhon bile bir köpek ısırdığında oradan uzaklaşacaktır: ne kadar istese de otomatik tepkilerini tam anlamıyla ortadan kaldıramazdı. dolayısıyla pyrrhoncu şüpheciliği denemek ve sonuna kadar yaşamak aykırılık görünür. bu şekilde yaşamanın pyrrhon'un düşündüğü gibi bir iç huzuru sağladığı da kesin değildir. pyrrhon'un şüpheciliğiyle ilgili şüpheye düşmek mümkündür. huzurun, onun girdiği türden tehlikelerle gerçekten elde edilip edilemeyeceğini sorgulamak isteyebilirsiniz. bu öğreti pyrrhon için işe yaradı diye sizin de işinize yarayacağı kesin mi? vahşi bir köpeğin sizi ısıracağından yüzde yüz emin olamayabilirsiniz, ama yüzde doksan dokuzluk bir ihtimal varsa işi şansa bırakmamak akıllıca olur. felsefe tarihindeki tüm şüpheciler pyrrhon kadar uç noktada değildi. her zaman her şey kuşku altındaymış gibi yaşamak yerine, varsayımları sorgulayan ve inandığımız şeylere dair kanıtlara yakından bakan muazzam bir ılımlı şüphecilik geleneği de vardır. bu çeşit bir şüpheci sorgulama, felsefenin özünde yatar. aslında bu anlamda tüm büyük filozoflar şüphecidir. bu dogmatikliğin karşıtıdır. dogmatik olan biri gerçeği bildiğinden çok emindir. filozoflar dogmaya meydan okurlar. insanların yaptıkları şeye neden inandıklarını, sonuçlarını desteklemek için ellerinde ne gibi kanıtlar olduğunu sorarlar. sokrates ve aristoteles'in yaptıkları buydu, günümüz filozofları da aynı şeyi yapar. ama bunu sadece huzursuz etmek adına yapmazlar. ılımlı felsefi şüpheciliğin amacı gerçeğe yaklaşmak, en azından ne kadar az bildiğimizi ya da bilebildiğimizi göstermektir. bu tür bir şüpheci olduğunuz için uçurumun kenarından düşme tehlikesine girmeniz gerekmez. ancak farklı sorular sormaya hazırlıklı olmanız ve insanların vereceği cevaplar hakkında eleştirel düşünmeniz gerekir. pyrrhon tüm endişelerden özgür olmayı tavsiye etse de çoğumuz bunu başaramayız. ortak kaygılarımızdan biri de öleceğimiz gerçeğidir. bir başka yunan filozofu epikuros bu konuyu nasıl kabullenebileceğimizle ilgili bazı zekice önerilerde bulunmuştur.
  • pyrrhonculuk akımının kurucusu olan pyrrhon genellikle şüpheciliğin babası sayılır. abderalı anaksarkhos'un öğrencisi olan pyrrhon elis'de öğretmenlik yaptı. bir önermenin lehinde ve aleyhinde aynı geçerlilikte görüşler belirtilebileceği inancıyla hakikati aramanın boş bir çaba olduğunu öne sürdü. büyük iskender'in hindistan seferine katıldı ve orada fakirlerin koşutlara kayıtsız kalmaktan kaynaklanan bir mutluluk duyduklarını gözlemledi.

    insanların duyu algılarının güvenilirliği konusunda yargıda bulunmasının (yani epokhe'yi uygulamasını) ve görünen biçimiyle gerçekliğe uygun olarak yaşamasını savundu. pyrrhon ne varlığı araştırdı, ne "bu iyidir bu kötüdür" diyerek bir seçim yaptı, ne de bir hüküm verdi. ne bir şey bekledi, ne bir şey ümit etti, ne de bir şeye inandı. septik filozoflarda görülen bu tutumlar tam anlamıyla dogmatik özellikler olarak nitelendirilebilir.

    pyrrhonculuk atina'da orta ve yeni akademia'da etkili oldu. ayrıca m.s. iii. yüzyıl'da yunan şüpheciliğini sistemleştiren sekstos empeirikos'un yapıtlarının yeniden yayınlanmasıyla 17. yüzyıl avrupa'sında felsefi düşünceyi önemli ölçüde etkiledi. ayrıca, pyrrhon'un görüşlerine öğrencisi olan phleiuslu timon'un şiirlerinde de rastlanır.
    (bkz: pyrrhonism)
  • hakkinda anlatilan bir oykuye gore gencliginde bir aksam yuruyusu sirasinda hocasini bir cukura sikismis halde gorur. hoca kendi kendine kurtulamayacak bir vaziyettedir. pyrrhon bir sure hocasini seyrettikten sonra yasli adami disari cekmenin bir yarari olacagini dusunmek icin yeterli neden olmadigina karar verip yoluna devam eder. onun kadar kuskucu olmayan cevredeki insanlar hocayi kurtarir ve pyrrhon'u acimasizlikla suclarlar. lakin hocasi kendi ogretisine sadik kalan ogrencisini bu tutarliligindan oturu kutlar.
  • diogenes laertios'un aktardığına göre, teori hayatıyla pratik hayatı uyumlu olan ender filozoflardanmış. hoş bir mizaca sahip olduğu ve çok sevildiği anlatılır. şöyle ki, pyrrhon öldüğünde bulunduğu mahalleye büstü yapılmış ve yine pyrrhon sayesinde tüm filozoflar vergiden muaf tutulmuş.

    çabuk sinirlenen biri olmasına rağmen tavrını hiç bozmazmış. henüz konuşmasını tamamlamadan çevresindekiler çekip gitse de, konuşmasını kendi kendine tamamlarmış. fakat bir gün öğrencilerinin sorularına dayanamayıp denize atladığı ve karşı kıyıya kadar yüzdüğü söylenir.

    köpeklere, arabalara, yoldaki çukurlara aldırmadan yürür, duyularının kendini yanıltmasına izin vermezmiş. buna rağmen 90 yaşına kadar yaşadığı söylenir, fakat ömrü boyunca sevenleri hep peşinde dolaşıp pyrrhon'u tehlikelerden korumuş.

    (bkz: diogenes laertios)
    (bkz: ünlü filozofların yaşamları ve öğretileri)

    pyrrhon'un yaşamı genel olarak, ideal bir kuşkucu hayatıdır. kuşkucular, asıl olarak yargılardan kaçınmayı kendilerine ilke edinirler. sonuçta insan oldukları için, bir şekilde davranmaları gerekir. onlar da geleneğin, alışkanlıklarının getirdiği şekilde yaşarlar. alışkanlıklardan dışarı çıkmak bu noktada kuşkucu tavra tezat oluşturur. alışkanlıklardan vazgeçmek "şu anki hayat yanlıştır, düzgün değildir, yeni bir yaşam tarzı belirleyerek bu yanlışlığı düzeltmeliyim manasına gelir".

    kuşkucu acıktığında yemek yemesi gerektiğini, susadığında su içeceğini kuşkusuz* bilmektedir. fakat bunun doğruluğu üzerine yargıda bulunamamaktadır.
  • kafani sunu mu seceyim bunu mu seceyim, bu iyi mi yoksa kotu mu gibi dertlerden uzak tut, hayati onune geldigi gibi yasa, gordugun seylerin ve olaylarin ne menem birsey olduklarina dair fazla kafani kurcalama, kendini bir eylemi yapmak icin karar vermeye zorlama gibi argumanlarla insani kus tuyu hafifligine ulastirabilecek yasam tarzini bizzat yasamis ve bu yasantisini farkedenler tarafindan ekol haline getirilmis deli adam.
    kendisi hakkinda bir hemserisini cukurdan kurtarmamasi hikayesi anlatilsa da daha da garibi yolda yururken ayaklarinin onune o cukur gelse kendisinin muhtemelen yonunu degistirmeyerek gore gore icine dusecek olmasidir.
    zannimca oyle bildigimiz sekli ile ustalik (ogretmen anlaminda) yaptigi falan olmamistir. timon bu hocamizin (bak iki dakikada hoca demeye basladim adama) yanina muntazaman ugramis ve hayat tarzini ekollestirmistir. yoksa okul kuracagim, supheciligi ogretecegim diye bir gayreti oldugu sanilmamaktadir. yine de supheciligin babasidir. ayni zamanda isim babamdir.
  • nietzsche'nin ilham kaynaklarından biridir. ne nietzsche'nin ne de pyrrho'nun başlıklarında buna değinilmemesine şaşırdım diyebilirim. yabancı kaynaklar genelde bu ilişkiyi nietzsche ve eski yunan felsefeleri başlığında incelemişler ama az çok pyrrho ve nietzsche okumuş bir insan bu iki filozofun arasında yaklaşık 2000 yıl olmasına rağmen dünyayı algılama biçimi bakımından birçok ortak noktaya rastlayabilir.

    nietzsche and the ancient skeptical tradition isimli kitabın kısa bir incelemesi de buna değinmiştir:

    http://ndpr.nd.edu/…he-ancient-skeptical-tradition/
  • sanıldığının aksine, pratiğe aktarılması mümkün bir felsefesi vardır. şüphecilikten / septisizm'den daha öte, şüpheye bile şüpheyle yaklaşılması gerektiğini söyler. bu gerçekleştiğinde direkt şüphe denen şey ortadan kalkar. bir paradoks, bir oksimorondur bu belki fakat doğrudur.

    "never say never" gibi, henüz tamamen gerçekleşmiş veya gerçekleşmemiş olaylar için hiçbir tepkide bulunmamaktır. bir şeyin gerçek olma olasılığı kadar olmama olasılığı da var. güneşin her sabah doğuyor olması, yarın da doğacağı anlamına gelmiyor. bir köpeğin size doğru koşturuyor olması, sizi ısıracağı manasına gelmiyor. hayatınızdaki insanın "seni seviyorum" diyip bir şeyler yapması, sizi aldatmayacağını göstermiyor.

    pyrrhon, gerçek ile değil; gerçeklik algısı ile kafayı bozmuş bir filozoftur. hani biz, zamanın lineal yapıda olduğuna kesin gözüyle bakarken zaman algısının göreceli olduğunu düşünüyoruz ya, işte pyrrhon da gerçeklik kavramının bütününe bu gözle bakıyor. sevgilisine çiçek alan biri, onu seviyordur herhalde, doğru mu? doğru. fakat gerçek mi? bilemeyiz. hani internette, yanny ve laurel diye bir şey viral olmuştu: sen yanny duyarken, ben laurel'i işitiyordum. şimdi yanny de doğru, laurel de doğru, peki hangisi gerçek? afrika'nın bilmem ne kabilesinden bir herifin, yanny veya laurel değil de "necati" olarak duymama olasılığı nedir? veya 3. kattan düşüp ölen adam ile 8. kattan düşüp kurtulan bebek için ne denilebilir?

    bakın, bunlar hep şüphe cümleleri. şu an septik yaklaşıyoruz olaya. pyrrhon ise bu noktada şunu diyor: " niçin şüphe duyuyorum ki? şüphe duyanın da, şüphe duyulanın da gerçekliği sadece kendinden ibaret." tamamen perspektif.

    ayrıca
    (bkz: quantum fiziği)
    (bkz: fenomenoloji)

    edit: kendisine ve felsefesine muazzam ilgi duysam da katılmıyorum.
    çünkü dünya kötüdür,
    insanlar kötücüldür,
    acıdan kaçmak hiçbir şekilde mümkün değildir,
    güç istenci yegane gerçektir,
    cinsellik ve şiddet en temel dürtülerdir,
    diğerini yok etmek, kendini var etmek üzerine işler sistem,
    bencillik, sadizm ve sadizme bağımlı mazoşizm vardır,
    her şey kötüye gider (bkz: entropi),
    ....
  • supheciligin babalarindan biri. hicbir sey bilemeyiz. dogru olduguna inandigimiz seylere guvenemeyiz. cunku yaniliyor olabiliriz. her seyden suphe edilebilir. kendinizi bir dusunceye adarsaniz hayal kirikligina ugrayabilirsiniz. duyulara tam guvenemeyiz. bazen bizi aldatirlar. bu nedenle yapacaginiz en iyi sey acik fikirli olmayi surdurmektir.

    hicbir seyi tam olarak bilemeyecegimizden kesin yargilardan kacinmaliyiz. sahip oldugunuz her arzu bir seyin digerinden iyi olduguna inandiginizi gosterir. istediginizi elde edemeyince mutsuz olursunuz. ne var ki bir seyin digerinden daha iyi oldugunu bilemezsiniz. dolayisiyla mutlu olmak icin kendimizi arzularimizdan kurtarmaliyiz. hicbir seyin onemli olmadiginin farkina varin. bazen kayitsiz kalmak endiselerden arinmaktir. bu da ic huzuru saglar. ek olarak, gereksiz tartismalarin sonucunda mutlak bir sonuc olmayacagindan mutsuzluga neden olur. o yuzden gereksiz tartismalardan kacinmak, doga yasalarina ve oyunun kurallarina uymak gerekir.
  • yaşlı: muazzam olana cürret edip, insanları büyük çapta mı eğitmek istiyorsun? teminatın nedir?
    pyrrho: işte teminatım budur: insanları kendime karşı uyaracağım; mizacımın tüm hatalarımı açıkça kabul edeceğim ve acele ettiğim şeyleri, çelişkilerimi ve aptallıklarımı herkesin gözleri önüne sereceğim. aranızda en düşük seviyede olanla aynı seviyeye gelene ve ondan daha aşağı bir seviyeye düşene kadar beni dinlemeyin diyeceğim onlara. gerçek adına konuşana duyduğumuz tiksintiden dolayı gerçeğe direnebildiğiniz kadar direnin. üzerimde saygınlık ve ağırbaşlılığın en ufak parlaklığını bile gördüğünüz sürece sizi kandırıp baştan çıkaracağım.
    yaşlı: çok fazla söz veriyorsun, bu yükün altından kalkamazsın.
    pyrrho: o zaman insanlara zayıf olduğumu ve vadettiklerimi yerine getiremeyeceğimi de söylerim. ne kadar az saygın gözükürsem, ağzımdan çıkan gerçeklere o kadar az güveneceklerdir.
    yaşlı: gerçeğe karşı şüphenin öğretmeni mi olmak istiyorsun?
    pyrrho: dünyada hiç görülmemiş bir şüphenin; herkese ve her şeye kaşı şüphenin. gerçeğe giden tek yol bu. sağ göz, sol göze güvenmemeli ve ışık bir süreliğine karanlık anlamına gelmeli. takip etmeniz gereken yol bu. bu yolun sizi meyve ağaçlarına ve güzel çayırlara götüreceğini sakın düşünmeyin. üzerinde küçük kaba çakıllar bulacaksınız -işte gerçekler bunlar: onlarca yıl boyunca yalan olduklarını bile bile aç kalmamak için yalanları avuç dolusu yutmak zorunda kalacaksınız. kaba çakıllarsa tarlalara atılacak ve gömülecektir ve belki de bir gün hasat zamanı gelecektir. bu hasat gününü kimse vadetmemeli, meğer ki fanatik olmasın.
    yaşlı: dostum! dostum! senin sözlerin de bir fanatiğin sözleridir!
    pyrrho: haklısın! ben tüm sözcüklere karşı şüphe duymak istiyorum.
    yaşlı: o zaman susmak zorunda kalacaksın.
    pyrrho: insanlara susmak zorunda olduğumu ve sessizliğimden şüphe duymak zorunda olduklarını söyleyeceğim.
    yaşlı: öyleyse girişiminden vazgeçiyorsun?
    pyrrho: daha fazlasını yapacağım; bana az önce geçmem gereken kapıyı gösterdin.
    yaşlı: bilmiyorum. hâlâ birbirimizi doğru anlıyor muyuz?
    pyrrho: muhtemelen anlamıyoruz.
    yaşlı: sen kendini anla yeter!

    -pyrrho arkasını döner ve güler-

    yaşlı: ah dostum! susmak ve gülmek; felsefenin tamamı artık bu mu?
    pyrrho: en kötüsü olmazdı.
  • sofistlere- savunulan şüpheciliğin katkısıyla - sistemli ve deneye bağlı olan düşünce akımı ilk çağ septisizmi'nin öğrencisi timon'la ilk temsilcisi....
    (bkz: timon)
    (bkz: septisizm)
hesabın var mı? giriş yap