• yeni tanıştığım biriyle konuştuğum sırada ikametimin ve işyerimin yakın olduğunu ögrenince ne kadar şanslı biri olduğumu belirtti.

    istediğim yerlerde oturmaya ve istediğim yerlerde çalışmaya özen gösteriyorum diyelim.

    insanlar şansa yaşıyor valla. bu şansa yaşayan insanların, olumlu olumsuz sonuçları şanslı şanssız ekseninde tanımlamalarıdır şans. yani böyle bir şey yok ama olabilir de.
  • oyle bir şey yoktur veya herkes kendi şansını kendi yaratır diyenlere, sans veya bazı seylerin kısmet oldugu bariz gercegini gormezden geldikleri icin sasiriyorum. kendi sansimizi yaratırız kısmı dogru ama sadece o konuda sansli olma olasılıgını arttırabiliriz. hepimizin bildiği gibi her zaman olasiligi en yuksek olan sey olmaz, olasilik da aslinda biraz yanılsamadir ve cogu sey gelisiguzel gelisir.

    mesela ben yaptigim her seyde en iyisini yapmaya calisirim, ozellikle yetenekli oldugum konularda daha cok ugrasirim ve cogu zaman da en iyisini yaparim. ama bu zamana kadar yasadiklarimdan anladim ki bir seyi ne kadar cok isterseniz isteyin, en iyisini yapsanız veya en iyisi olsaniz da, sans faktoru olmadiginda hak ettiginizi alamıyorsunuz.

    match point’in baslangıcındaki bu sahnede gayet guzel bir sekilde anlatilmis. istediginiz kadar hesaplayin, defalarca pratik yapın, topa vurduktan sonra filede takılması veya gecmesi şansa kaliyor. tipki hayattaki diger her konuda oldugu gibi.
  • önedit: okumayı sevmeyenler için video hali.

    şu çalışmada çok ilginç bilgiler var. çalışmayı ve tüm yönlendirdiği kaynakları okumuş birisi olarak öne çıkan şaşırtıcı bilgileri ve sonuçları paylaşayım:

    - insanlar arasındaki gelir dağılımı farkının yarısını yaşanılan ülke ve o ülkedeki gelir dağılımı belirliyor. (coğrafya kaderdir)

    - yüksek bir üretkenlik, bilimsel kariyer yapmada çok kısıtlı bir etkiye sahip.

    - s&p top 500 firmalar incelendiğide 1992-2009 arası 375 ceo’ya bakıldığında, ceo olmak isimle ve doğum tarihi ile ilişkili:

    amerika’da okul kayıt dönemi 1 eylülden itibaren başlıyor. bu durumda aileler çoğunlukla ağustos doğumlu çocuklarını o dönem yerine diğer döneme yazdırma eğiliminde oluyor. bu durumda da kendi dönemlerinin en küçükleri haziran ve temmuz doğumlular oluyor. akranlarından neredeyse 1 yıl küçük başlıyorlar okula.

    bu 375 ceo’nun sadece %12’si haziran ve temmuz doğumlu. oysa abd toplumunun %16.71’i haziran ve temmuz doğumlu.

    yani haziran ve temmuz doğumlu olmak ceo olma konusunda biraz şanssız olduğunuzu gösteriyor. buna relative-age-effect ya da birth-date-effect deniyor.

    yine bulunmuş ki lisedeki lider öğrenciler çoğunlukla sınflarının yaşça en büyükleri ve liseden 11 yıl sonra yönetimsel işlerde çalışma ihtimalleri diğer sınıf arkadaşlarından çok daha fazla.

    - soy ismi alfabede daha önce gelen harflerden birisiyle başlayanların görev süreleri daha uzun, john bates clark medal ve nobel alma ihtimalleri daha fazla. bilimsel alanda referans listelerinin alfabetik olması gibi bazı faktörlerin de bu bilimsel genel başarıda etkili olduğunu düşünüyorlar.

    - ikinci ismin baş harfini de isim yazarken belirtmek insanlar üzerinde olumlu bir etkiye sahip.

    - kolay söylenebilen isimler insanlarda pozitif etki bırakıyor. kolay söylenebilen soyisimler hukuk alanında daha yüksek pozisyonlarda işlere sahipler.

    - erkeksi bir fonetiğe sahip isimlere sahip kadınlar hukukta daha başarılı bir kariyere sahipler.

    - tecrübeyi objektif olarak tanımlamak gerekirse “10 yıllık planlı bir pratik” olarak tanımlıyorlar.

    tecrübe yani planlı pratik, (müzik ve satranç alanlarında) iki insan arasındaki performans farkının sadece %30’undan sorumlu.

    - yeteneği, daha çabuk bir şekilde daha iyi olmak olarak tanımlıyorlar.

    - attığımız her adımın vücudumuzdaki her bir hücrenin konfigürasyonunu değiştirdiğini söylüyorlar. genetik etkilenmenin önemini vurguluyorlar.

    - dahiler genelde 10 yaşından önce erişkin performans seviyelerine ulaşıyorlar.

    pareto prensibi toplumda da geçerli. sonuçların %80’i, nedenlerin %20’sinden kaynaklı.

    - dünyadaki sadece 8 kişi, dünya nüfusunun en fakir yarısının servetine denk bir servete sahip.

    - en yetenekliler nadiren en başarılılar oluyorlar. vasat ama şanslılar, yetenekli ama şanssızlardan çok daha başarılılar.

    mevcut sistemde başarılı öğrenciye burs, başarılı insana ödül sisteminin bu durumda en yetenekli ama şanssızları gözden kaçırdığını söylüyorlar. (matthew effect)

    yani sistem zengini zengin, fakir fakir yapmak üzerine kurulu oluyor bu durumda.

    - elit kategorideki bilim insanlarının yayın sayılarının azalan marjinal faydası olduğunu görmüşler. yani ne kadar çok yayın yaparlarsa ortalama vermlilikleri o kadar düşüyor.
  • şans ne demeek bileen var mı? ilaç mı yoksa yasak mı bilemiyorum nedir o ya. jdjd
  • ne kadar yetenekli, çalışkan, zeki, akıllı vs. olduğunuzdan bağımsız bir şekilde, kesin sonucu belirleyen faktör.
  • sonucuyla bağlantısını açıklamak istemediğimiz sebep ilişkisi için ürettiğimiz hayali kahraman.

    (bkz: god does not play dice)
  • mucize, genellikle olmaz
  • boethius, şans'ı şöyle tanımlıyor: "tanrısal öngörünün başlattığı ve kaderin yerine getirdiği beklenmedik nedenlerin bir araya gelmesi."
  • kişisel deneyimler bir nevi o insanın doğrusudur. benim de doğrum şu oldu; geçmiş yıllarda yaşadığım şanssız olaylara baktığımda ya bir "bilgisizlik/tedbirsizlik" ya da bir "bile bile" durumu olduğunu görüyorum. bundan sonraki yorumlarım hiç bilimsel olmayacak okumak istemeyenler şimdiden bırakabilir. şanssız olaylarımda içimde hep bir şüphe ve şüphenin beslediği "olmayacak" ya da "kötü olacak" hissi vardı. bu şanssız ve süreğen olaylardan beni döndüren ilahi bir gücün bana yardım ettiğini düşünüyorum. sanırım bazı saçmalıklarıma dış güç müdahale etmek istedi, o yüzden o dış güce çok müteşekkirim. karma deyin, iyi niyet deyin ne derseniz deyin, içimde hep ümit eden, her olaya pozitif bakmaya çalışan ve bu enerjiyi yine aynı insanlar çevresinde olduğunda daha çok yaydığımı düşünen bir insanım. mutlu oldukça, her durumda pozitif oldukça şansımın açıldığını net bir şekilde gördüm. ben kötüysem şansım da kötü, ben iyiysem şansım da iyi. şu ana kadar yaşadıklarımın böyle basit bir denklemi vardı. ben iyiysem ve şansım kötüyse de o şansı çevirmenin başka yollarını buldum, bulacağım, gücüm var, çünkü iyiyim. bakış açısı da giriyor tabi devreye; sağlıklı olmak çoğu sağlıksız insana göre büyük bir şanstır. bu bakış açısına göre ekşi itirafta ağlayan o sözlük yazarlarının çoğu şanslı ama öyle bakmıyorlar işte. iyi şansın ruh haliyle paralel olduğunu biliyorum. bu enerji manyaklığına inananlardan biriyim. iyi enerji şansı açıyor. bu yüzden tüm okurlara mutlu bir benlik ve şanssızlık başlarına gelse dahi onu döndürebilme enerjisi diliyorum.
  • en ihtiyacının olmadığı anda gelir seni bulur
hesabın var mı? giriş yap