• bir cahit zarifoglu şiiri..

    "bir adam bir kadın var içimde iyice anladım
    bana bunu sessizce anlatıyorlardı
    bir yerde onların yönlerinden
    alımlı bir zarf katlanmıştı uzaktaki
    bulvarların geceye vurdukları
    çağırmasız kır günlerini zararsız akrepleri
    uzunlamasına yaşayıp yatay bir çocukla kalkan
    bir sürü alışkanlıklar taşıyan
    insanlığımızın gülüşü yalnızlar çarşısında
    çağrılmış gümüş seslerini aynadaki yüzlerin
    başkası sevsin diye en seçkin yerine
    bir şal gezdirirdi
    insanlığımıza birşey getirirdi yalnızlara

    bir sen varsın hep saçların ağzın
    bir merdiven hücresinde
    uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem
    senin sonsuz gelişinle
    saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor
    eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman
    uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi
    artık gecikmiş alışıldığım gidişinle
    davranılmaz üstünde durulmaz
    hiçbir tüfeğe gelmez kekliksem

    yüzün soygundan geçmiş öyle bir yerde
    durmuş ki bakışın boynun bozgun
    üstünden bir nehir geçer gibi
    ya gecedir ondan ya bulanık sudan
    bir hasta gibi ağrımaktasın

    gelişini aldım onu nasıl harcadım
    denizden bulanıp okyanusa
    selam çakan vapurun
    aman o ne güzel o nasıl
    sevindik adımına birden parka çekildik
    ve birden nasıl bayram bıyıklı
    bir yaylım herkesin yaydığı bir merhabayla
    eğip başını içlerimden gittiğim zaman
    uzağa bir yolcuya çıkar gibi

    selini üstüme çektin önce
    camdan bir mektup dolabının
    üstüste sayısız koridorunu yüzüme yakın
    başını duvara değdirmiş bir benzetişle
    jozefka benzeri bir bakışındı
    ya da konuşmayı kesip aman sen
    öyle bir gittin ki benimle

    piknik beni sana verdi önce

    gelişen güneş yalnızlıktan
    bir göze
    eski ellerin
    ve çağlarınla birşeye uzanmış etin
    ve hançerinle zamana saf durmuş
    son gidişindir bu

    bunların hepsi beni çağırıyorlar sevinçlerimden
    biri denizdir uzun boylu gürültüsüyle
    zaten hangisi kavak zürafası değil
    biri bütün yan odaları bekler
    kuşkulu geçer camlardan
    ve bırakır yerini bir koridor bekçisine

    haydi sen bütün onlara git benimle
    son sigaramdın
    gidişin antinikotin

    birden birşey mutlu piyano çalıyor
    elleri iki çeşit durgun
    gerçi çıkmıyor gelenlerin karanlığa duranların
    suya inen sesleri

    tam şimdi denizinle
    bir çakıl taşına yaklaşıyor
    kuma çok yakın bütün kesitlerinle
    bakıyor ve bunalıyorsun

    tam şimdi ipe koşan
    beni elleriyle alkışlayan
    ağrıyan bir gün geliyor"
  • lisede bir sınavda maruz kaldığım ve 30 puanımı heba eden şiir.

    "uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem
    senin sonsuz gelişinle
    saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor
    eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman
    uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi
    artık gecikmiş alışıldığım gidişinle
    davranılmaz üstünde durulmaz
    hiçbir tüfeğe gelmez kekliksem"

    anlayan beri gelsin. bu ne biçim şiir yahu? başı sonuna uymuyor. sanki her mısra farklı bir şiirden alınmış gibi. hadi "tüfeğe gelmeyen keklik" söz grubu ile bağdaştırma yapılmış olsun. siz hiç hayatınızda uzağa bir yolcuya karşı çıktınız mı? peki "alışıldığım gidişin" nedir? belki de sorun bendedir, zaten bbc'nin testinde feminen yüz seven empati ve sistemize özelliği yüksek %25'lik bir kadın çıktım. bırakıyorum bu işleri.
  • ilhan berk'in güzel bir dizesi var;

    '' özlemekten yorulur mu insan? yoruluyor işte, söyleyemeyince. "

    acz uyarlaması yaparsak;

    '' sevmekten yorulur mu insan? yoruluyor işte, söyleyemeyince.''

    bence çok güzel oldu da..
    şiir nimettir. kelimelerle oynamayalım.
  • cahit zarifoğlu dışında kimse bu şiirin naifliğini tam olarak anlayamayacağı için, sanırım bu şiir bizler için hep dünyanın en anlaşılmaz/güzel şeyi olarak kalacak.
  • zarifoğlunun bu şiirinde insan "imgeleminde"kayboluyor.şairin dünyasında kendimizi buluyoruz.
    "bir adam bir kadın var içimde iyice anladım"
    "artık gecikmiş alışıldığım gidişinle"
  • " ya seni seviyorum da, seni sevmeyi eskisi kadar sevemiyorum.." diyen mükremin çıtır'ın cümlelerinin edebi olarak uyarlanması gibi bir şey bu şiir.

    sevmek yorulur. siz hazırsınızdır, yine, yine, yine... ama sevmek yoruldu mu işte onun çıkışı pek yoktur.

    "bir adam bir kadın var içimde iyice anladım"

    şiirin giriş cümlesindeki hassasiyetinden öperim zarifoğlu. bu nimeti senden başka kimse anlamadı. sen öldün, artık kimse anlamayacak.
  • bir zarifoğlu şiiri..
    attila ilhan' ın dediği gibi " sevmek kimi zaman rezilce korkuludur."
    korkarsın.

    "ne yapsam, ne tutsam , nereye gitsem" dersin,

    " durup köşe başında deliksiz dinlesem" dersin .. dersin de dersin..

    fakat yoruldu diyemezsin , demezsin.
    sevmek yorulmaz, yorulan sensin.

    not:şiirin adına binaen yazdım.. şiiri genel olarak anlamakta çok zorlanıyorum. şair isminin hakkını verip kişiyi acz'e düşüren bir şiir yazmış.
  • bir vakit söylendi bu bana. şiir çok severim de bu söz, nasıl ifade etsem, sitemkârım çok. bir sevgi yoktu ki yorulsun. buna adım kadar eminim artık. başka sevgilerdeki yorgunlukların acısı olmayacak kişilerden mi çıkıyor acaba? acı bir gülüş dudağımın kenarında...
    sorsam söyleyene, abartıyorsun der. anlatsam, abartıyorum sanılır. insanın gönlüne bir çiçek ekip, o çiçeği koparmak nasıl bir şeyse öyle bir şeydi işte. basit ama kırılgan.

    bana sorsan sevmek yorulacak bir şey değil. yoruldu diyelim, dinlenir biraz. hem iki sevmek bir olunca o yorgunluğun tozunu attırırlar.

    şimdi solgun bir haziran bitişinde, artık son vermek adına bu yazı.
    bana söylendi bu. alınmıştım çok. bana ait olmayan bir şeye alınmıştım ve üzgünüm ki etkisi çok fazlaydı. sevgi yoktu. ne söyleyende ne de bende.
  • "gelişini aldım onu nasıl harcadım
    denizden bunalıp okyanusa
    selâm çakan vapurun
    aman o ne güzel o nasıl
    sevindik adımına birden parka çekildik
    ve birden nasıl bayram bıyıklı
    bir yaylım herkesin yaydığı bir merhabayla
    eğip başını içlerimden gittiğin zaman
    uzağa bir yolcuya çıkar gibi

    selini üstüme çektin önce
    camdan bir mektup dolabının
    üstüste sayısız koridorunu yüzüme yakın
    başını duvara değdirmiş bir benzetişle
    josef ka benzeri bir bakışındı
    ya da konuşmayı kesip aman sen
    öyle bir gittin ki benimle..."

    - cahit zarifoğlu
  • “gelişini aldım onu nasıl harcadım”
hesabın var mı? giriş yap