• biraz dikkat ederseniz bu eylemi gün içinde insanların ne kadar çok yaptığını fark ederek dehşete düşersiniz. şikayet etmek kötü bir şeydir. bugüne kadar herhangi bir faydası görülmemiştir. her kim hangi konuda, hangi dayanaklarla, hangi üslupla bu eylemi yapıyor olursa olsun bilin ki yanlış yapıyordur.
  • simdi ona oyle demeyelim deee direkt muhatabina karsi hakkini savunamiyor diyelim, homurdaniyor diyelim, ne bileyim soyleniyor diyelim. degilse herhangi bir yanlis muameleyi sikayet etmek elzemdir. bukemedigin eli buktureceksin. ozellikle cinnet esigini epey asagi ceken cogu devlet dairesinde bana kopek muamelesi ceken memuru ben hayallerimdeki kopegin gotune sokma noktasina geliyorum cogu zaman. kendisiyle gelebilecegim son iletisim noktasina kadar gelip de sonuc alamiyorsam gider direkt sikayetimi yaparim. ha ama diyorsan ki onun bunun ekmegiyle oynamak falan. o zaman deathmatch'in onunu acsinlar arkadasim. direkt muhatabimizin hak ettigini verelim kendisine.
  • icra iflas hukukundaki bir kavramdır. memurun usule aykırı işlemleri için söz konusu olur. süreli(7gün) ve süresiz şikayet olmak üzere ikiye ayrılır. süresiz şikayet memurun resen yapmak zorunda olduğu işlemleri yapmamasından veya yanlış yapmasından kaynaklanır (haczedilemez malın haczi gibi), yani yapılmama sonucu daha ağır olan işlemler söz konusudur. süreli şikayetlerde ise süresinde şikayet edilmezse ve mücbir sebep veya şikayet edecek tarafın kusuru olmaksızın habersiz kalması (usulsüz tebliğ vs.) halleri hariç olmak üzere şikayet hakkı düşer.
    önemli bir kavramdır vesselam... kardeşi de itirazdır.
  • devamlı yaptığımız bir şey.

    yazın sıcaktan şikayet ediyoruz kışın soğuktan.

    gözleri yüzde 20 görebilen bir arkadaşım vardı. kar yağdığı zaman, insanlar soğuktan, trafikten şikayet ederken o sevinirdi. bütün gün dışarıda olurdu. pırıl pırıl caddeleri birazcık olsun daha net görebildiği için..

    oysa biz yüzde 100 görebilen bir çift gözümüz olduğunu bile unutuyoruz çoğu zaman.
  • genellikle, "eleştirmek" ile arasındaki mesafeyi koruyamadığımız eylem.
  • dünyanın en gereksiz eylemi. pardon eylemi değil, eylemsizliği. eyleme geçmek, şikayetten geçmek en güzeli. pasif bir halden aktif olana geçmek için, bunu terk etmek gereklidir.
  • şikayet etmek, sakız çiğnemekten bile daha kolay. gerçekten... bir laf duymuştum yakın zamanda "dertler sik gibidir, en büyüğü benimki sanırsın." komik, ancak gerçeklik payı da fazlasıyla var.
    çok fazla şikayet ediyorsun hayatından. dertlerin var ancak dünyada daha büyük dert yok mu? tabii ki var. evine ekmek götüremeyen baba var, başlık parasıyla evlendirilen on dört yaşındaki kız var, şehit yakını olan var; var oğlu var...
    şimdi düz mantıkla, "en büyük derdiniz, yaşadığınız dert olsun be..." diyecek değilim. tabii ki herkesin değer yargıları var, herkesin bireysel sıkıntıları var ve herkesin pireyi deve yapma durumları var.
    ancak her derdinde "şikayet eden" adam kadar nefret ettiğim bir şey yok dünyada. gerçekten... hatta bunu bir de facebook'ta uzun uzun iletiler paylaşarak yapıyorlar ya, ayrı fitil oluyorum. peki sen nesin diye soracaksın değil mi, ben başıma gelenleri yazıyorum; şikayet etmiyorum ve "eğip başımı usul usul yürüyorum." (masumiyet, haluk bilginer)
    büyük bir şirkette çalışmaya başlar, beyaz yakalı olursun; stresten şikayet edersin. küçük şirkette yüksek mevkiden çalışmaya başlarsın, şirketin kurumsal olmamasından şikayet edersin.
    araba alır, arabanın klimasının ve teybinin yokuş yukarı giderken birlikte çalışamamasından şikayet edersin.
    tatile gider, otelde rus kız olmamasından şikayet edersin.
    yeni eve taşınır, evin saten boya olmamasından şikayet edersin.
    istediğin okulda yüksek lisansa başlar, yaptığın veya yapacağı belge işleri, getir götür başlangıçlarından şikayet edersin.
    erasmus'la yurtdışına gider, aileni göremediğinden şikayet edersin.
    yurtdışında çalışmaya başlar, yurtdışında türk yemeği yiyemediğinden şikayet edersin.
    ağlarsın, her zaman, susmadan... ve asla bilmezsin ki şikayet ettiklerin, aslında senin verdiğin kararın sonuçlarıdır. dertlenirsin, ancak kendi kararların yüzünden dertlenirsin ve bu yüzden işte senin sikindirik birincil dünya dertlerine değil, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde gördüklerime, bir kadının içine giremeden daha on sekiz yaşında yaka paça doğuya gönderilen askerlere, unutulup gidilen, sokakta yaşayan anne babalara, sevdiği kadını, istenen başlık parasını denkleştirecek gücü veya diploma sahibi olmadığı için öpemeyen adamlara üzülürüm ben.
    defolun gidin, cidden. insani yönüm fazlasıyla az zaten, o azıcık insancıl yanımı da sizin ağız kokunuzu, pişmanlıklarınızı ve boş dertlerinizi dinleyerek köreltmeyeyim.

    http://bosmideyeikidubleviski.blogspot.com/…33.html
  • - şimdi şikayet ediyorsun! ceplerini şekerlerle doldurdun ve karıncalar istila etti!
  • çalıştığım şirketlerden birinde, müşteri hizmetleri departmanında bütün işi ''copy paste'' yapmak olan bir kız vardı. o kadar çok şikayet eder, o kadar çok şikayet ederdi ki söylenmekten dudakları morarmış, dili şişmişti.

    bütün gün baygın, mutsuz bakışlar ile yaşar, sürekli başkalarını suçlardı. hele o ses tonu yok mu. delirtirdi adamı.

    ben buna dedim ki birgün. arkadaşım dedim, madem bu kadar mutsuzsun dedim neden bu işi yapıyorsun, hadi sektörü değiştirmeyi geçtim, neden en azından başka bir şirkete gitmeyi düşünmüyorsun dedim. bir sürü şey saydı yine, yine şikayet etti bir sürü şeyden. bok atacak bir sürü yeni şey buldu.

    vay dedim amk.
    efendim dedi.
    vay be amk dedim.
    anlamadı.

    ben ayrıldım şirketten, o hala oralardadır kesin.
    eminim aynı koltukta aynı koca götüyle oturup, aynı iğrenç ses tonuyla aynı şeylerden şikayet ediyordur hala.

    diyeceğim o ki özellikle kurumsallık zırvalarını benimsemeye çalışan özel sektörü bir sallasan çalışanların yarıdan fazlası çöp.

    aynı bok çukuruna çekmeye çalışıyorlar bunlar etraflarındaki insanları.
    copy paste yapmaktan beyinleri yanmış, geri zekalı çapsızlar.
  • ben her yazışiirimi defalarca evirip çevirip öyle yazdığıma göre, ileride belki tekrar yazıp bozacağıma göre, okuyabilen de defalarca okuyacak. bu yazanla okurun bütünlenmesi, iş bölümü. okuyan okuya okuya anlamıyorsa, emin olsun, yazan da anlamamıştır yazdığını. hatta yazmak, olası okura kendini şikayet etmektir.

    (bkz: yakınmak), yağınmak
    (bkz: şikayet etmeden yaşamak)
hesabın var mı? giriş yap