• çirkin ağacı adlı ilk şiir kitabı yasakmeyve-komşu yayınları'nca yayımlanan genç şair.
  • dokuz eylül üniversitesi eğitim fakültesinde araşrıma görevlisi
  • şiirleri ilk okunduğunda kalbinizin üstünde esmeye başlayan bir “ses”in fısıltılarını hissedebileceğiniz bir şair sinan oruçoğlu. asla dağılmayan sağlam bir yapı, özgün imgeler ve içten içe akıp giden bir ritim duygusu…

    yol

    kendime başlamak farz oldu

    uzun bir marazdan doğmuşum ben
    annemin gözleri acınacak bir ağaçmış
    babamın teni durulmaz bir rüzgar
    yeryüzü serhoş etmiş içimi
    yeryüzü tok içimli bir esrarmış

    kucağa sığmaz bir urmuşum
    herkesin saate baktığı vakitte
    bir yıkıntı olmuşum kendime
    taşımayla bitmeyecek bir yıkıntı
    gömleğim zifiriymiş, boynum
    dayanmazmış bu kire, geçermiş
    o mevsim de benim geçtiklerimle

    kendime başlamak farz oldu

    uyku boşlukmuş uyanıklık ateş
    çamların dibinde dururmuşum
    ellerimde leylak, ateş ensemi kemirdikçe
    giz budur, dermiş gece
    sözcükler zehirli birer başlangıçmış kendime
    onlarla kurulmuş yoldan geldim
    buraya geldim zehirli sözcüklerle
    uzun bir marazdan doğmuşum ben
    dile gelince çirkinleşen, acımsı
    bir tat bırakan tende

    çocuklar yağarmış odaya yokluktan
    harfler, alkol günleri, yıpratıcı zaman
    yıkamakla geçmez karartıymış yüzüm
    kendini kanat sanıp çırparmış
    bütün halleri kalmak olan
    dönüp durduğum bir labirentmiş ev
    şiirler bahçeye çıkarmış

    kendime başlamak farz oldu

    aksi desem ağırıma gider, hasta!
    gözlerimi kapayıp bakarmışım aynaya
    yağmur benim sevincimi silmekmiş
    yağmur ben yokken gelmekmiş...

    ii

    kaldığım yeri unutmuşum
    bilinen zamana geçmeli öyleyse...

    anneme, benden artarsa bir sıkıntı
    daha doğur dediydim, rahatlarsın!
    utandı ve beni kendime fırlattı
    dünyada bir sinek gibi gezindim
    çorap yıkadım, ten ütüledim
    çıkmaz evlere girdim ah !
    ellerimi uçuşan şeylere buladım
    içimde gizli bir görev vardı hep
    ağaçların görünen yüzüne saklandım

    kendime başlamak farz oldu

    farzı kucağıma aldım, soyundum
    velev ki ben baştan sona yanlışım
    adımı koymanın anlamı ne
    adıma dokunmanın, bu toprak beni
    benden edecekse bu toprağın

    sana yürümek yanılgısı ömrüm
    asıl yanılgı yalnızca yürümek
    rüzgarı hiç anlamadım suyu hiç
    yollar sallandı bende

    iii

    bavulumun içine adımı yazıyorum
  • aşağıdaki şiiri yazan, şiir dünyasında adını daha sık duymayı umduğum kişi.

    vertigo

    geçici bir zaman daha buradayım

    bu tuhaf ağırlık gene geldi
    canımda bir eksilme var

    bombalar patlıyor sözcüklerin içinde
    küfrüm etkisini yitirdi
    yok oldu alıngan tepeler
    şimdi bir ipin üzerinde dümdüz yürüyorum
    yere çakılınca uyanmak üzere
    uyanınca derin uyumak üzere
    canımda bir eksilme var
    yere bakınca dünya kararıyor
    düşersem kalbine batarım
    düşmezsem kendime

    geçmeyen bir söküğüm vardı
    onu gösterecektim terzime
    dünyadaki sökükleri gösterecektim
    aklımın yamalı yerlerini, kapanan yollarımı
    bir şehir çok kasvetliydi örneğin
    orayı ağır kılan şeyi
    anlamakla susmak arasındaki anlamsız çizgiyi
    kalakaldım bir toz bulutunun içinde
    aklım kamaştı, yine aynı yere vardım
    yoğun bir bulantıyla sabahları erken kalktım
    geceleri geç yattım inanmadığım tanrımla
    dünyada dolanan bir şaşkınlıktım önceleri
    yarım bırakılmış bir şeydim
    ayakları oyulmuş anneme baktıkça
    bulmacadaki anahtar sözcük çıktı ortaya
    sokak boşaldı, şehir boşaldı
    yüksek bir yerden dağıtılmış bir meydana
    sevdiğim şarkılar çalınmaya başladı
    kaçarken bunu dinledi herkes

    bu tuhaf ağırlık gene geldi
    kapının önünde bekleşen kalabalık
    sanırım hiç gitmeyecek

    eksile eksile akacak
    kararsız bir hayat

    ateş almaya geldimdi
    bir buzulun üzerinde uyuyakaldım

    gözlerim açık
  • bu evde artık şiir yazılmaz
    bu evde artık düzyazı... yazılsın bitsin!
    gönlüme bir hafız dadandı sanki
    ezberden ağlıyor, ezberden gülüyor
  • çapak

    bana dilini öğret ve sözcükler fısılda
    insanın insana yüklediği acıyı anlat
    göze inen perdeyi anlamak için
    şiire başla

    bir harfin etrafında dön ve
    dön

    baktığın ağaç kurumayı öğrensin senden
    suya gir ve ağla
    dibe yaklaştıkça aşk yakınlaşır
    gizli bir uçurum vardır
    harflerle harfler arasında
    o uçurumu bul ve atla

    sesim bir suç gibi kalsın kulaklarında
    yine bilmediğin bir dile akıyorum
    gün uzar, uzar ve kopar nasılsa

    uzayan saçlarına siner dalgınlık
    söze iner dalgınlık
    yakaya takılan gül solar
    insana yakılan ağıt
    insanı unutur bir zaman sonra

    bana dilini öğret ve sözcükler fısılda
  • türkiye standartlarının bir hayli üzerinde olan akademisyen. derslerini zevkle dinlettirir, saçma sapan yazım kurallarını ve anlatım bozukluklarını anlatmak yerine dil ve edebiyat hakkında konuşur, aydınlatır. baska bir dersinize girmeyecek olması da üzüntü vericidir.
  • ''mutsuzluk dünyada durulan bir yer adıdır"
  • akdeniz üniversitesi iletisim fakültesi'nde ögretim görevlisi.
    akademisyendir, hocadir, arkadastir, esdir, dosttur.
    edebiyata bir gram ilgim olmamasina ragmen sirf sohbetine katilabileyim, dinleyebileyim diye seçmeli ders olarak "çagdas türk ve dünya edebiyati" dersinin de hocasidir.
    sevilesi, sayilasi hocalardandir..
  • akdeniz üniversitesi'ndeki görevine son verilen değerli hocadır. öyle bir hoca ki müfredat dışına çıkarak saussure anlatan, semiyolojiyi ön planda tutarak derslerini işlerdi. hal böyleyken bir yıldır koca fakülteye lise müdürü gibi çöken zihniyet (bkz: ahmet ayhan) tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden fakültedeki görevine son verilmiş.
hesabın var mı? giriş yap