• sokrates'in ölümü- david

    sokrates’in ölüm anının 1786 sonbaharında j.l.david tarafından resmedildiği tablodur. bu trajik ama bir o kadar da cesaret dolu ölümün arka planı phaidon’un anlatımıyla şöyledir:

    “vakit geldiğinde sokrates yalnız ve sakindi. aslında karısını ve üç çocuğunu yanına getirmişlerdi ama xanthippe öylesine histerik bir ağlama tutturmuştu ki sokrates onun dışarı çıkartılmasını istedi. ölümünü izlemeye gelen dostları da az gözyaşı dökmüyorlardı. onca kişinin ölüme gidişini izlemiş olan gardiyan bile şu tuhaf veda konuşmasını yapacak kadar hüzünlenmişti:
    'burada geçirdiğin zaman içinde seni tanıdığım kadarıyla, sen buraya şimdiye kadar getirilenlerin arasında en cömert, en nazik en iyi adamsın... getirdiğim mesajın ne olduğunu biliyorsun: güle güle arkadaşım, kaçınılmaz olana katlanmaya çalış.'

    gardiyan bunu söyledikten sonra arkasını döndü ve gözyaşları içinde hücreden çıktı. sonra elinde bir tas baldıranla cellat içeri girdi. onu görünce sokrates şöyle dedi: ‘evet, dostum, sen bu meselelerde uzmansın, şimdi ne yapmam gerekiyor?' 'sadece iç ve bacaklarına bir ağırlık gelene kadar hücrenin içinde yürü; sonra uzan, zehir yapması gerekeni yapacaktır.' diye yanıtladı cellat. bunu söyledikten sonra tası sokrates'e uzattı. sokrates tası soğukkanlılıkla aldı. ne bedeninde bir titreme, ne yüzünün renginde bir değişiklik... tası dudaklarına götürdü, içindeki baldıranı uysal uysal içti; baldıranın tadından dolayı en ufak bir hoşnutsuzluk göstermedi. o ana kadar hepimiz gözyaşlarımızı tutmayı başarmıştık fakat onun baldıranı içtiğini, hatta bitirdiğini görünce artık kendimizi tutamaz olduk. gözyaşlarımı durduramıyordum. kriton (en yakın dostu) gözyaşlarını tutamadığı için yanımızdan uzaklaşmıştı. hepimizden önce ağlamaya başlayan apollodorus artık o denli yüksek sesle haykırıp ağlıyordu ki onun bu halini gören herkes kendini iyice bıraktı, sokrates dışında.

    sokrates dostlarını sakinleşmeye çağırdı:
    ‘şu halinize bakın, benim tuhaf dostlarım!’ diye eğlendi onlarla. sonra ayağa kalkıp zehir etkisini göstersin diye hücrenin içinde yürümeye başladı. bacaklarında bir ağırlık hissetmeye başlayınca sırtüstü uzandı. bacaklarında ve ayaklarında his kalmamıştı. zehir bedeninde yukarı doğru ilerleyip göğsüne ulaştığında bilincini yitirdi. soluk alışı ağırlaştı. en yakın dostunun gözlerinin artık sabitleştiğini görünce kriton uzanıp sokrates'in gözlerini kapadı. işte! dostumuz yaşamını bu şekilde yitirdi. onun, kendi dönemi içinde yaşayan tanıdıklarımız arasında en yürekli, en bilge ye en dürüst insan olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.”

    iç yakıyor...
  • jacques-louis david’in 1787 yılında yaptığı, yağlıboya tablo, new york'taki metropolitan sanat müzesi'nde sergilenmektedir.
  • bir ihtilalci ile bir düşünürün buluşması; sokrates'in ölümü
    (jacques louis david, 1787)

    antik yunan çağının ünlü düşünürü sokrates, gençlerin ahlakını bozma suçlamaları sonucunda dönemin otoritesi tarafından ölüme mahkum edilmiştir.

    bu resimde sanatçı, sokrates'in baldıran zehrini içmeden önceki anı resmetmiş. resimdeki ana figür sokrates yatağın içinde oturur vaziyette bir elinde zehirli kadeh tutmakta diğer eliyle yukarısını işaret ederek ölüm karşısındaki kayıtsızlığını göstermektedir. kalabalık bir figür topluluğu olan resimde platon, sokrates'in ayakucunda yerdeki kağıt ve kalemle betimlenmiş. bugün sokrates hakkında bilgileri platon'un yazdığı eserlerden biliyoruz. sokrates'i kaçırmak isteyen kriton ise sokrates'in dizine eline koymuş vaziyette gösterilmiş. arka planda merdivenlerde olan kişiler ise sokrates'in akrabalarıdır.

    jacques louis david sıkı bir fransız ihtilali taraftarıdır. bu tarz bir resim yaparak halka ihtiyacı olan cesareti vermeyi amaçlamıştır. saraya ve kiliseye karşı durulan kararlı duruşu sokrates'in kararlı duruşu ile benzetmeye çalışmış, insanlara özgürlük ve demokrasi fikirlerini aşılamaya çalışmıştır.
  • şu videoda oldukça güzel bir şekilde açıklanan bir jacques louis david eseri.
  • enteresan bir şekilde bende celladıma gülümserken çektirdiğim son resmin arkasında kalan satırlar şiirini getiren eserdir... resimde platon sokrates in ayak ucunda ölümünü izleyemeyecek kadar üzüntülüdur... yalnız resimde anakronik bir dizim de söz konusudur, çünkü öğrencisi olan platon neredeyse sokrates ten daha yaşlı resmedilmiştir... ancak resimdeki en güzel ayrıntı bence kriton değil, kendini duvarlara vuran arkadaşı apolloduras'tır. neo-klasik tarzda yapılan eser ressamı david'in fransız toplumuna adeta bir haykirmasidir :

    zaten öleceğiz, bari onurumuz ve serefimizle ölelim... tıpkı sokrat gibi demiştir david.

    (bkz: the death of socrates)
  • üniversite yıllarında öğrendiğim şeylerden bir tanesi; sanat sokaktaki sıradan adamın işi pek değil. elbette sanat eserlerinin her insanda yaratacağı belli hisler vardır. "sen niye müzeye gidiyorsun ki?" diyecek değiliz kimseye. ancak bir tablo renklerden, kompozisyondan ya da gerçekçilikten çok daha fazlasını barındırır.

    bir birey, olarak tablonun yapıldığı dönemden tutun da ressamın duygudurumuna kadar her şeyi bilmeye gerek görmemek ve sanatı fast food misali daha hızlı ve sıradan tüketmek elbette bir tercih. gittiğiniz müzelerde uzun kuyruklardan sonra story atıp yolunuza bakabilirsiniz. ancak gurme bir tecrübe istiyorsanız, sadece frontal korteksinizin olması yetmiyor.

    neoklasisizm akımının etkisinde, 1787 yılında, fransız ressam jacques-louis david tarafından yapılmış sokrates'in ölümü tablosu üzerinden bir sanat okuması anlatacağım.

    tabloda betimlenen hikaye adından anlaşılacağı üzere sokrates'in ölümü. sokrates gençleri yozlaştırmakla ve tanrılara inançlarını sarsmakla suçlanıyor ve baldıran otu içerek ölüm cezasına çarptırılıyor.

    • sokrates bu cezadan kaçabilecek olmasına karşın son bir ders vermek için kalıyor. bir eliyle zehre uzanırken diğer eliyle parmağını sertçe yukarı kaldırışından bunu anlıyoruz.

    • ressam sokrates'i bir idol olarak görüyor. o dönem 70 yaşlarında olan sokrates'in vücudu gücü simgeler şekilde betimleniyor. david'e göre sokrates ölüm pahasına da olsa bir ideolojinin savunulmasının simgesi. dönemin fransasında monarşi gücünü kaybediyor ve demokrasi rüzgarları esiyor. tıpkı sokrates zamanında antik yunan'da olduğu gibi. nitekim 2 sene sonra 1789'da fransız ihtilali yaşanıyor.

    • tablonun arka planındaki taşlar düz ve 2 boyutlu betimleniyor. bu ön plandaki hareketin daha iyi algılanmasını sağlıyor. bu akımın özelliklerinden biri.

    • resmi sağdan sola okuduğumuzda sokrates'in başında duran ve oldukça üzgün haldeki takipçilerini görüyoruz. sonra sokrates ve cellat geliyor. zehir dolu kadeh tablonun tam ortasında yer alıyor. en solda gördüğümüz oturan adam ise platon, sokrates'in öğrencisi.

    • arka planda görülen ve tablodaki tek kadın sokrates'in karısı xanthippe. endişeli bir şekilde alandan uzaklaştırılıyor.

    • sokratesin bacağına dokunan kişi kriton, sokrates'in en sadık takipçilerinden. kriton'un oturduğu taşın üzerine ressam kendi imzasını atmış. bu, ressamın kendini onunla özdeşleştirdiğini düşündürüyor.

    • resimde sokrates dışında yer alan kişilerin sayısı son akşam yemeği tablosundaki gibi 12.

    • yatağın başında yaşlı bir adam olarak betimlenmiş platon aslında o sıralar oldukça genç ve sokrates'in idamı sırasında orada değil. burada tabloyu soldan sağa doğru okursak, her şey platon'un hayali/anısı şeklinde yorumlanabilir. kafasının arkasından çıkan bir sahne. platon'un düz arka plandan ayrı bir derinlikte konumlanması zaman ve gerçekliği düşündürüyor.

    • sokrates tıpkı atina okulu tablosundaki platon gibi betimlenmiş. bu ve aynı yaşta çizilmiş olmaları aralarındaki bağın gücünü anlatıyor. ne de olsa sokrates'i her türlü öğretisi platon tarafından bizlere ulaştırılıyor. sokrates nerede bitiyor platon nerede başlıyor tam olarak bilmek imkansız.

    orijinal video: link
  • sokrates'in atina tanrılarına değil de başka manevi güçlere inandığı,bu yüzden diğer insanları da yozlaştırdığı gerekçesiyle idam edilmesini * *resmeden tablo.resimde sokrates'in her şeye rağmen dik durduğunu,ölümden korkmadığını ; etrafındaki insanların ise üzüntü içinde olduğunu gösterir.resimdeki figürlerden biri de sokrates'in öğrencisi platon'dur.1787 yılında yapılmış olan bu resim aynı zamanda 2 yıl sonra gelecek devrimin * habercisi olmuş.
  • 18 yy’da jacques-louis david’in sokrates’in ölümünden hemen önceki anı betimleyen meşhur tablosu. resme biraz ayrıntılı bakıldığında; baldıran zehrine uzanan eli, cesur ve ölüme dimdik meydan okuyan sokrates ve bu olaya perişan bir şekilde tanıklık eden başta platon ve diğerleri...belki haksız yere ölüme mahkum edilen ilk düşünürlerden biri ama o, düşüncelerinden vazgeçmek yerine ölmeyi tercih etti.

    günümüzdeki topluma bakıyorum da belli bir düşüncemiz/doğrumuz yok, durum ve şartlara göre eğilip bükülebiliyoruz. kimimize göre bir doğru kişiden kişiye değişebilir, bazen saçma sapan şeyleri amba da abartıyoruz öyle değil mi?

    birçok kaçış planı ve affedilme durumunu bir kenara itip(kimimize göre avanaklık! gelse de)kendi doğruları sebepli ölüme giden sokrates’in son sözü ise: “ayrılık saati geldi, herkes kendi yoluna gidecek, ben ölüme siz hayata. hangisinin iyi olduğunu sadece tanrı bilir”
  • platon'un devlet adlı kitabının başında bulunan bölüm.
  • buruk bir tebessümle beraber gözlerimden usulca yaş akmasına sebep olan sondur.

    – sevgili dostum, bu işleri en iyi sen bilirsin. söyle bakalım ne yapmam gerekiyor?
    – fazla bir şey yapmana gerek yok. zehri içtikten sonra bacaklarında bir ağırlık hissedene kadar yürümelisin. sonra da uzanırsın ve zehir etkisini gösterir. adam bunları söyleyerek kabı uzattı.
    sokrates sakince kabı eline aldı ve inanır mısın ekhekrates, titremedi, rengi atmadı ve ifadesi hiç değişmedi. hiç duraksamadan ve yüzünü buruşturmadan, büyük bir rahatlıkla zehri son damlasına kadar içti. o ana kadar çoğumuz duygularımızı denetleyerek gözyaşlarımızı engellemeyi başardığımız hâlde zehri içip bitirdiğini görünce kendimizi tutamadık. ben de kendimi kaybettim, yüzümü örttüm ve gözyaşlarım seller gibi boşandı. ona değil, daha çok kendime, böyle değerli bir dostumu yitirmeme neden olan kaderime ağlıyordum. kriton benden çok önce gözyaşlarına boğularak kendini odadan dışarıya atmıştı. başından beri hüngür hüngür ağlayan apollodoros ise kendini tamamen kaybetmişti, çaresizlik ve acı içinde dövünüyor, sokrates dışında hepimizin yüreğini paralıyordu.
    o zaman sokrates:
    – ne yapıyorsunuz sevgili dostlarım? bildiğim kadarıyla bir insan iyi dileklerle uğurlanmalıdır. sakinleşin ve metin olun!
    bu uyarısıyla hepimiz utandık ve gözyaşlarımızı engellemeye çalıştık. ona gelince, oda içinde biraz dolaştıktan sonra bacaklarının ağırlaştığını söyledi. zehri veren adamın önerisine uyarak sırtüstü uzandı. adam, sık sık bacaklarıyla ayaklarına dokunarak onu yokluyordu. ayağını kuvvetlice sıkarak herhangi bir şey hissedip hissetmediğini sordu. sokrates hissetmediğini söyledi. adam bundan sonra baldırlarını sıktı ve ellerini ağır ağır yukarıya doğru kaydırarak sokrates'in bedeninin soğuyup katılaşmaya başladığını gösterdi. katılaşma kalbe ulaştığında ölümün gerçekleşeceğini söyledi. soğukluk karın altı bölgesine varınca, sokrates örtmuş olduğu yüzünü açarak şu son sözlerini söyledi:
    – asklepios'a bir horoz borçluyuz kriton. parasını ödeyin, sakın ihmal etmeyin.
    –bunu olmuş bil, dedi kriton. bizden başka bir isteğin var mı?
    bu soruya artık yanıt veremedi. az sonra hafifçe kımıldadı. adam örtüyü açarak yüzüne baktı, gözleri sabit bir noktaya dikilmişti. kriton bunu görünce ağzını ve gözlerini kapadı.
hesabın var mı? giriş yap