• müslümanlar arasında, şu dünya en "özgüven manyağı" olan müslüman güruhuna sahip ülke bizim ülkemiz. hastasıyım aga ben bu milletteki "dini meselelerde tek akıllı benim" tribine.

    bu din geleli 1400 küsür yıl olmuş. bu kadar alimler, hayatını bu işe adayan insanlar gelip geçmiş. imam-ı rabbaniler , imam-ı gazali'ler, imam-ı azam'lar, imam-ı şafi'ler vs..hayatını bu işe hasretmek bir yana, din hayatını kendi hayat tarzı bellemiş, bu işin yolunda ömür çürütmüş ve dünya çapında yüzyıllardır bitmeyen bir şöhrete sahip olmuş insanlar var.

    bizim ülkemizin 2013 müslümanlarına bir bakıyorsun, bu yukarıda saydığım adamların hiçbirinin demediği, düşünmediği, keşfetmediği(!) süper keşifleri, gerçekleri bizim ülkemizdeki beş vakit namazı doğru dürüst kılamayan adamlar söyleyebiliyor. namaz yok diyeni mi ararsın, hayız halinde kadın namaz kılabilir diyen mi. tavuktan kurban yapanı var, çoraba mesh eden var, var oğlu var. ve ilginçtir, bütün islâm literatüründe olmayan bir dünya yenilik (!) bizim ülkemizdeki bu adamlarda var. teravih namazı'nın hz.ömer (r.a.) tarafından kılındığını kabul ediyor ama aynı zamanda onu eleştirip "yanlış yapmış, kendi uydurmuş" diyebiliyor. hz.ömer... ayet indiğinde orada olan insan. bu dinin peygamberinin en yakın iki arkadaşından biri, kur'an-ı kerim'de, içtihadını tasdikleyen on civarında ayet olduğu biliniyor. ama benim ülkemdeki ortalama bir ilahiyatçı, burun kıvırıp içtihadını eleştirebiliyor. benim ülkemde olabiliyor böyle şeyler.

    dayanak olan tek nokta var, o da diğer insanların cahilliği ve konuyla ciddi ilgilenmemesi. adamın biri çıkıp "kur'an'da namaz yok" dediğinde, başkalarının bunu gerçekten araştırma zahmetine katlanmayacağını biliyor çünkü. zaten fetva arayan insanlar "aaa, biliyor musun, aslında namaz yokmuş kur'an'da " diye sağda solda anlatıyor. aklına hiç gelmiyor ki bu dinin peygamberi, sahabe, halifeler ne demeye gece gündüz namaz kılıyorlardı. hadis-i şeriflere uydurma bulaştı diyelim. ulan bu konuda binlerce hadis var, hepsi mi uydurma... mekke medine, islâmiyet geldikten sonra tamamen kafirlerin eline geçti, islâm bir süre yasaklandı da o zaman mı çıktı bu uydurmalar. hiç kesinti olmadı ki nesiller arasında. bir öncekinde ne gördülerse aynen devam ettiler oysa ki..

    yok abi, bizim ülkemizin ilahiyatçısı, dincisi, google müftüleri, solcusu, komünisti, ateisti vs. müslümanlığı ebussuud efendi'den de, imam-ı azam'dan da, sahabeden de peygamberden de iyi bilir abicim. tabi ya, ne sandın, peygamberden de iyi bilir.

    şimdi gelelim tefsir meselesine. bildiğin haricilik zihniyetini alttan alta yutturmaya çalışan bir iç misyonerlik ile karşı karşıyayız. neymiş, tefsir allah'a ortak koşmakmış. al-i imran suresi 3.ayete gidelim bakalım ne yazıyor:

    "sana kitabı indiren o'dur. o'ndan kitabın anası (temeli) olan bir kısım âyetler muhkemdir; diğerleri ise müteşabihtir/benzeşenlerdir. kalplerinde bir eğrilik/kayma olanlar fitne çıkarmak ve olmadık te’vilini/yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. oysa onun te’vilini allah'tan başkası bilemez. ilimde râsih olanlar (derinleşenler) ise: ‘biz ona inandık, tümü rabbimizin katındandır’ derler. temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşün(e)mez."

    hımm, demek ki muhkem ve müteşabih, yani hükmü açık veya saklı ayetler var. demek ki bu ayetlerin bil ilmi, inceliği var ve bunları bilmek gerekiyor.

    kur'an'da birçok yerde "allah muhsinleri sever", "allah muttakileri sever" türü ayetler var. bu muhsinler, muttakiler kimler acaba? ismi muhsin olanlar mı? kapsamı nedir, nasıl insanlardır?

    uyanık ya bizimkiler, soruyor "dört halife devrinde tefsir var mıydı?" adamlar soracaklarını doğrudan resulullah'a (s.a.v.) sormuşlar, neyin tefsirini yapacaklar. bütün soruların cevabını almışlar zaten. ayetler geldiğinde kendilerine okunuyordu ve onlar da sohbetlerde soruyorlardı "kimdir onlar ya resulallah" diye. veya bazı ayetlerde "biz buna takât getiremeyiz" diyorlardı, o da onlara açıklıyordu. eğer hadisleri karıştırırsan görürsün. ha, onları yalan sayan bir zihniyetteysen o başka tabi. o zaman, dört halife döneminde tefsir vardı desek, yine yalan sayarsın, ne anlamı kaldı bu soruyu sormanın?

    tefsir başka, meal başka şeydir. insanları şirke düşüren şey, mealdir. kuru kuru tercüme yapan insanlardır, birbirinden farklı yazılmış ayet görüntüsünü sergileyen. olayı anlatmaz, arapça'daki inceliği vermez, kelimenin işaret edebileceği manaları vermez, konuyu açıklayıcı hadisleri görmezden gelir ve insanları yarım yamalak çevrilmiş allah kelamıyla başbaşa bırakırsan, adam da kendi nefsine göre uydurur durur. her istediği iş için bir fetva bulur. mis. oturur elinize adam gibi bir tefsir alırsanız, o ayette ne anlatılmak istendiğini, ayetin hangi olaya ilişkin indiğini gayet rahat ve doğru şekilde anlarsınız. hiç olmayan arapçanızla, hangi arapça bilgisiyle çevrildiği meçhul mealleri elinize alıp sağa sola ahkâm kesecek kadar kolay olsaydı bu işler, emin olun o eski insanlar da böyle yaparlar, boş yere ömürlerini heba etmezlerdi.

    "kur'an'da namaz geçmiyor, salah geçiyor, salah da arapça'da dua demektir, kur'an'da namaz yok yanieee" bu safsatayı yutabilecek kadar enayi olan arkadaşlar, başlığın tuttuğu yoldan gitmeye devam edebilirler, içerik aynı. bildiğin haricilik propagandası.
  • bugün dincilerden yeni bir şey öğrendim:
    - allah'ın söylediği iddia edilen sözlerin birebir -en yakın- tercümesi demek olan meal şirkmiş,
    - bir takım insanların kuranı okuyup kendi kafasına göre yorum yapması, insanlara "kuran böyle emrediyor" demesi şirk değilmiş.

    bir şey merak ediyorum. bu hadislerin, tefsirlerin hepsi arapça. onlar da arapça asıllarından türkçeye çevrilerek meal ediliyorlar. bunların da birebir doğru olduğunu nereden bileceğiz?
  • allah sana bir şey söylüyor ama senin anlayacağın şekilde söylemekten aciz.
    ama neyse ki bu tefsirci arkadaşlar hemen yardıma koşuyor da allahın derdini biz insanlara anlatmasını sağlıyorlar.

    hayır madem derdini anlatmaktan acizsin niye kitabın içinde sağa sola bu kitap apacıktır, her şeyi açık seçik yazar, biz her şeyi açıklarız diye yazıp kendinle çelişiyorsun?

    gerçi tefsircilere sormak lazım, acaba kuran apaçık olduğunu iddia ederken aslında ne demek istemiş olabilir? belki de tefsirciler için apacık demek istemiştir ama bunu apaçık bir şekilde demeye ilmi yetmemiştir.
  • birilerinin tefsir veya teviline başvurularak yapılmış bir çıkarım ve tespittir. kuran ayetlerini açıklayarak üretilmiştir. kuran'da "tefsir ve tevil aslında tağut ve şirk demektir" şeklinde bir ayet yoktur.

    benzer şekilde mantık şeytandandır, "ilk mantığı şeytan yapmıştır" gibi aforizmalar, hadisler de,

    "ilk mantık yapan şeytan bu konudaki hatası nedeniyle tanrıya isyan etmiştir, bu nedenle mantığı temel alarak din hakkında konuşulamaz, aslolan nass'dır"

    gibi bir ifade de, mantıksal çıkarım ve akıl yürütme içermekte ve dolayısıyla kendi ile çelişme içermektedir.
hesabın var mı? giriş yap