• hürgeneral olunan andır.
  • "istersem sağa giderim, istersem sola giderim" anı. değişik bir ruh halidir, güzeldir.
  • hayatımın en mutlu anıymış, biliyordum. dağın başıydı araç yoktu ama çantamı aldığım gibi şener şen koşuşuyla çıktım nizamiyeden. (gerçi etraf yol filan videodaki yer gibiydi zaten orjinaline yakın bir çıkış yaptım nizamiyeden) köyün içinden toprak yolu tozu dumana katarak tavukların horozların arasından yardırdım. selam olsun sana toprakla oynayan sümüklü çocuk! selam olsun sana tarlada çalışan emekçi amca! selam olsun sana traktörüyle karşıdan gelen dayı! derken nefesim tükendi tabi. fazla uzağa gidemeden ana yola doğru sürünmeye başladığım sırada karşımdan traktörle gelen dayı da "bu geri zekalının gidişi iyi değil" demiş olacak ki birkaç dakika sonra arkamdan korna çalarak geldi ve alıp merkeze götürdü sağolsun.
  • sabah beş buçukta önceden bölük komutanına imzalattığım için albayı almaya giden arabayla çıktım, arkadaşlar korna çala çala beni terminale bıraktılar. sordum ilk otobüs saat sekizden sonra dediler, içeri girmedim sabahın altısından sekiz buçuğuna kadar kasım ayında afyonun soğuğunda t-shirt ile bankta oturdum.

    zerre üşümedim, sonra hasta da olmadım.

    o iki saat dışarıda oturup gelip geçene bakmanın tadı tarifsizdi.
  • sırf bu anı yaşamak için tekrar askerlik yapabilirim.
  • çayır görmüş eşşek gibi sırıtarak dışarı çıktığım o andır.

    askere gitmeyen bilemez.
  • doğru düzgün hissedemediğimdir.

    bugün terhis olacak 6 askerden biri olarak merkez kalekoldan terhis belgesini aldım. önce bir kobra 2 eskortluğunda bir unimogla başka bir karakola gittik. sonrasında araç değiştirip bizi kirpi 2ye bindirdiler. eskortluğa bir de vuran katıldı. bir saatlik bir pasavan yolculuğundan sonra alaya vardık. gözüm hemen nizamiyeyi aradı. aha da orda, işte buradan çıkıp yukarıda yazılan duyguları benim de yaşayacağım yer. alayda gerekli işlemler yapıldıktan sonra dediler ki, istihbarat var, sıkıntı olabilir, sizi biz bırakıcaz. yalnız öyle emir kipli cümleler kurmazsanız daha iyi olur bilader, biz artık siviliz, diyecektim ama işte bir tatsızlık çıksın istemedim tabii.* zira bu sözleri söyleyen deliliği ile ünlenmiş astsubay başçavuş fişek erol olmasa belki derdim bilemiyorum. * o fişek erol ki duş aldığı bir sırada pasavanda ivedi var haberini duyunca sadece baxerını giyip, elinde beylik tabancası ile havaya ateş ederek, hem de ocak ayında, koşan fişek erol'dur. şehit olan arkadaşını anlatırken, ulan herifteki şansa bak! ilk çatışmasında şehit oldu diye hayıflanan, karakolda sinirlenince, şu düşmanın gözü kör olsun hala temizleyemediler beni diyen, yakalanınca suriyeli göçmen numarası yapan bir urfalı kaçakçıya saniyesinde türkçe öğreten manyak erol. herif kurt gibi, yakalıyor bizim kaçakçıyı, ama kaçakçı bir türlü türkçe konuşmuyor, suriyeliyim, göçmenin falan filan diyor tercümana, herkesi de kandırıyor. fişek erol geliyor yanlarına dinliyor biraz bunları. sonrasında yüzbaşı gidince yalandan urfalı kaçakçının duyacağı şekilde diyor ki; yanındaki takım komutanına, bununla ne uğraşcaz, bak suriyeliyimiş zaten, şimdi şu saatte jandarma falan bir sürü iş. götürüp arkada kafasına sıkın diğerlerinin yanına gömün. tabii kaçakçı bunu duyunca bağırıyor giden yüzbaşıya komutanım vallahi billahi ben size yalan söyledim urfalıyım ben türk vatandaşıyım demeye.

    neyse alaya geldiğimiz kirpi 2'ye geri bindik tabii. fişek de bizle birlikte bindi araca, arka koltuğa, arka kapının açıldığı yere oturdu. başladı kendi kendine anlaşılmaz mırıldanmalara yine. hepimizin gözü deli fişekte. adam bişi olsa da kapıyı açıp ortaya dalsam diye bekliyor. durup durup bir mpt 76'sını bir beylik tabancasını kontrol ediyor.

    yani nizamiye denen yerden işte böyle çıktım. hadi pasavan hattını anladık, teröristi var, kaçakçısı var, havan atıyorlar falan filan da onlar için pasavan da nöbet tuttuğumuz adamlardan bizi korumaları olmadı be sözlük. ha bu arada deli fişek bizi indirirken hepimize, bişi olursa bana haber verin, arayın ha demeyi ihmal etmedi. bize sarılıp öyle uğurladı hepimizi...

    ah deli fişek erol ah. seni ayrı müsait bir zamanımda yazcam buraya. gerçi seni dostoyevski bile anlatamaz ama...
  • bu an için aklımda kalan en önemli şey ordudaki personellerin olaya bakışlarıdır.

    yedek subay olarak direk karargahta yaptım askerliği, sağım solum albaydan, yarbaydan geçilmiyordu. nöbeti de nizamiye'de tutuyoruz. başçavuşlar falan var. terhis belgesini alan geliyor nizamiyeye, hop atlamalar zıplamalar gözden kayboluyor çocuk. arkasından bakakalan askerlerden çok oradaki uzmanlar, astsubaylar ve hatta subaylar üzüyordu beni. bir kişi senin emekli olacağın yerden ''amına koyim böyle yerin yihuuu bitti artık'' diye gidiyor. baya bildiğin üzülüyorlardı adamlar.

    yancı bi uzman vardı, arada bi görevlerde denk gelirdik. emekliliğine 1-2 yıl kalmış ama kıçı kırık yedek subayın araba kapısını açmaya yeltenecek kadar görevine saygılı, e saygılı olunca da ne iş varsa kitliyorlar buna. adam bildiğin sürünüyor. en çok o adama üzülürdüm. çünkü kurtulmak istiyordu oradan. her asker gittiğinde bu adamın gözleri dolardı, efkarlı bir sigara yakar emekliliğine kaç gün kaldığını söylerdi. işin garibi şimdi adını bile hatırlamıyorum. umarım kazasız belasız emekli falan olmuştur.

    12 ay askerlik yaptım ama açıkçası ben bu anı doyasıya yaşamadım. bu yüzden hep kısa dönemleri merak etmişimdir. mesai gibi 9 da gidip akşama kadar mesleğinle alakalı aksiyonlar yapıp akşam 5'te evine dönmek ne olursa olsun içinde askerlik olunca zordu. ama gerçek askerlik bu değildi. terhis olacağım gün giydim sivil kıyafetleri, tuğgeneralinden, uzman çavuşuna kadar dolaşıp hadi eyv ben gidiyorum dedim. 1 gün içinde belki 5 demlik çay içmişimdir bu yüzden. giderken aklımda kalan en büyük şey tuğgeneralinden uzmanına kadar ''ulan bu adam da kurtuldu, biz ne zaman gideceğiz böyle'' bakışları olmuştu. içerisi öyle karanlıktı ki, dışarıda yanan bir adet mum onlara cennetin ışığı gibi geliyordu sanki. oysa gittiğimiz yer benzer çileleri farklı şekillerde çekeceğimiz saçma bir hayattı...
  • 13 saat 1 dakika sonra gerçekleştireceğim hede.anlatılmaz yaşanılır duygusuna dahil olacağımı hissettiğim durum.
  • çıkmadan az evvel arkadaşlarınız yardımcı olmak için valizleri alır. siz çıkarken de valizi vermezler. askeriyenin kapısının önünde şınav, komando dansı gibi hareketler yaptırır ve valizi de ancak emirlerini yerine getirmeniz durumunda verirler.

    evet bana yaptılar...evet başkalarına yaptım.
hesabın var mı? giriş yap