• fragmanıyla "beni izleyin" diye bağıran film.
    http://www.youtube.com/watch?v=cc0rcrwdpwk
  • bir garip film.
  • soundtrackleri, yönetmeni ari folman olduğundan büyük ihtimalle, max richter tarafından yapılmış bir film. bir diğeri için (bkz: vals im bashir)
  • filmekimi 2013' te izlemiş olduğum filmdir. görsel açıdan tatmin etmiştir, hatta bir ara "ya kafam mı iyi acaba?" tereddütüne düşürmüştür. sountrackleri pek hoştur, listesine şurdan ulaşılabilir. buyrun bu da trailer .
  • digital gelecekten çok kimyasal geleceği anlatan film. bundan 50 yıl sonra kıt olan kaynaklar tükendiğinde, ortalık savaştan geçilmediğinde, gini katsayısı 0,99 olduğunda kim o sefalet içinde zar zor yaşadığı hayat yerine bu kimyasalı tercih etmez ki? geleceği bırakın şu an bile bu imkan sunulsa milyarlarca kişi gerekirse organlarını satıp ölene kadar istediği hayal dünyasında ömrünü tamamlar. kitabını okumak elzem.
  • hayal kirikligi. kotu yanlari, ucuz felsefe, zayif sinematografi (ozellikle animasyon olmayan kisimlar), kliselerle dolu animasyon, irite eden oyunculuk. iyi yani, gene kliselerle dolu olmakla beraber (yani su filme bir leonard cohen patlatamayacaksak ne anladik di mi?) muzigin kullanimi.

    felsefesinin bu kadar ucuz olmasi, senaryonun arkasinda stanislaw lem oldugu dusunulurse, ari folman'in uyarlama sirasinda onemli incelikleri kacirdigini dusunduruyor. aci cekerek gercekler mi, halusinasyonlar esliginde kacis mi? kendini olumlamanin, aktris-rol yapma ikiligi uzerinden sembolize edilmesi. daha akla gelmeyen, gelmiyor cunku o kadar yapay ve banal ki insan kendi sagligi icin bir an once aklindan silmek istiyor, bir sure ipe sapa gelmez, sikintilar bastiran vecize tesebbusleri, hakikat kirintilari, vs. peh!

    sinematografi zayif cunku cekimlerin cogunda ekranin tamamini insan yuzu dolduruyor. bu kadar "yuz yuze" olacak bir durum yok halbuki. fazla insanin gozune sokuluyor bu sekilde. ozellikle ilk eksiklik ile birlestirince, bu filmin temel problemlerinden birinin fazla didaktik, hatta ondan da ote pedantik, oldugu ortaya cikiyor. cok fazla alti ciziliyor her seyin. galiba ari folman pek kitabi anlamamis ama anlamaya calismis; zorlandiginin farkinda ve bir sekilde seyircinin ayni aciyi cekmesini istemiyor (nereden biliyor seyircinin ayni zorlugu cekecegini? narsizm? megalomani?). bir de, hangar/ev sahneleri maasallah en baba sit-com'lari aratmiyor; insan ciddi ciddi acaba bu bir tv filmi mi diye dusunebiliyor.

    animasyonlarin gercekten (!) hic bir yaratici yani yok. oylesine, psycho-delic ve distopik animasyonlarin harmanlanmasi. surekli kivrimlar uzerinden akan nesneler, renk cumbusu, bilindik gecisler (yaslanma, kararma, kusa donusme, vs.). her ne kadar animasyon olmayan kisimlardan daha basarili ise de (ozellikle ambiyans yaratma bakimindan), gene de vasatin pek ustune cikmiyor.

    oyunculuk, felaket. harvey keitel'in bu kadar kotu oynatilabilmesi, basli basina bir arastirma konusu. robin wright, altindan kalkamayacagi bir rol kabul etmis; maalesef sasirtmiyor. aaron pek sinir bozucu bir velet; hollywood'un streotipik kirilgan, kirilgan oldugu kadar duyarli ve zeki cocuklarinin amalgamasyonu. genel olarak, cocuk haric, digerlerinin bu kadar kotu rol yapmasini gene yonetmene baglamak gerek. ne demek istedigini tam olarak bilmeyen bir insan, nasil olur da bu bilinmeyen seyin duzgun sekilde aktarilmasini saglayabilir ki? aynen boyle olur iste: kopuk, sahte, yapay.

    evet, muzik iyi sayilir. ozellikle sonlara dogru yayli calgilar agirlikli kisimlar, insanin icine sikinti veriyor (amacin bu oldugunu varsayarsak, amacina ulasiyor). ama siradan bir sesten cohen (neydi sarki?) ve dylan (forever young) dinlemek, gene ve israrla insani filme yabancilastiriyor. sanki yemegi tatmaktan ziyade, yemegin nasil yapildigini goruyor gibi oluyor insan, malzemeleri, alet edevati; yapildigi yerin pek de hijyenik olmadigi da anlasiliyor.

    onemli bir film degil; iyi bir uyarlama (lem'in bu kadar sacmalamayacagini umarak) hic degil.

    4/10

    edit oncesi edit: cohen'in sarkisi, "if it be your will".
  • kitabını okumadım , film olarak da inanılmaz depresif bir film. diyalog,oyuncular,oyunculuk,müzik,animasyon,hikaye neredeyse filmde kullanılan tüm öğeler insanları bunalıma sürüklesin diye çekilmiş sanki.
  • son yılların en iyi bilim kurgu filmi. şöyle güzel bir incelemesi var: http://morukbuiyi.wordpress.com/…igin-sonuna-dogru/
  • kitabını okumam büyük ihtimal ama film olmuş.
  • bunalım, depresyon... çağın vebası gibi. 2013 yapımı bu film, geleceğin teknolojik açıdan değil antideprasanlardan yani kimyasallardan oluşmuş halini anlatıyor.
    farklı açılardan yaklaşılmış bir bilim kurgu filmi.
hesabın var mı? giriş yap