25 entry daha
  • harika bir bernardo bertolucci filmi. pu yi'nin hapishane ve geçmiş yıllarını bir arada vermesi filmin sıradan bir biyografiden uzaklaşıp, kaliteli bir yapıma dönmesindeki en büyük etkenlerden biri. çin imparatorluğu içindeki ritüelleri, gelenekleri anlatmaları da oldukça ilginç bir noktaya taşıyor filmi. burada filmi güzel yapan birçok etkenin kusursuz birleşimini görüyoruz. bu etkenler neler? bu film yaklaşık 50 yıllık çin tarihini tarıyarak belgesel tadında ilerlerken sizi ekrana kitliyor öncelikle. çin imparatorluk kültürü hakkında bilgiler verirken bir taraftan da imparatorun yasak bölgede sıkışmış hayatını çok güzel anlatıyor. katı geleneklerin içinde dünyaya ayak uyduramayan meşruluğunu yitirmiş imparatorluğun yanlışlarını gören modernleşme yanlısı bir imparatorun reformcu kişiliğini gösterirken, bir taraftan da onun yaşamındaki kişisel veya politik hataları, eksiklikleri göstermesi, klasikleşmiş ya yücelt ya yerin dibine sok mantığıyla yazılmış ve kurgulanmış biyografi filmlerine ders niteliğinde. bunların hepsine başarılı oyunculuklar da eklenince harikulade bir film ortaya çıkıyor. filmin son dakikalarından başka pu yi'nin karısının son hali de beni en çok etkileyen kısımlarındandı filmin. harika bir performans sergilemiş oyuncu. bunun dışında pu yi'nin hapishaneye düştüğünde bile hala işlerini koğuşundaki eski hizmetkarına yaptırması en vurucu sahnelerden biriydi. pu yi'nin kendini hala imparator olarak gördüğü son andı. her şeyini yitirmiş bir adamın kendi geçmişine tutunması için elinde son kalan güç başkasının hala ona hizmet ediyor oluşunu bilmesiydi. onu da kaybedince artık imparator değil sıradan bir insan olduğu gerçeğini kabullenme yoluna girmiş oldu. bazı alışkanlıkların kırılması çok zor. pu yi'nin alışkanlık ve gurur karışımı hizmet edilme ihtiyacı aklıma -yakın dönemde izlediğim için muhtemelen- blue jasmine'de jasmine'nin aşağılık komplekslerini getirdi.

    filmdeki hangi sahneyi, hangi oyunculuğu anlatayım bilemiyorum. her sahne başka bir ders başka bir güzellik barındırıyor. film aklıma vahdettin'i de getirmedi değil. o da imparatorluğun fiili çöküşünde tahtta yer almış ve aldığı kararlar açısından pu yi ile benzerlikler gösteren başka bir son imparator.

    bu tarz tarihsel filmleri izlediğimde, iyi bir yabancı yönetmen ve ekip osmanlı'ya veya cumhuriyet tarihinin ilk yarısındaki spesifik bir olaya veya döneme el atsa ne başyapıtlar çıkar diye düşünüyorum. mesela bertolucci gibi usta bir yönetmen iyi bir bütçe ile bu havada yani hem tarihi, hem dönemi, hem olayları akıcı ve objektif şekilde anlatan, iyi oyuncularla bir vahdettin filmi çekse veya abdülhamit ya da adnan menderes her neyse oscarlık bir başka film çıkar. bizim tarihimizde geçen olaylardan, dönemlerden sürüyle başyapıt çıkar. neden bir türk değil neden yabancı derseniz, elimizden çıkan en iyi şeyin 1453 olduğu tokat gibi çarpıyor.

    filme tek eleştirim dili. o film çince olmalı. buna fazla mı takıyorum bilmiyorum ama bir filmde hangi millet veya toplum anlatılıyorsa o dil kullanılmalı. dönemi yansıtması açısından bence çok önemli. fransız devrimini fransızca izlemek ister insan ya da mussolini dönemindeki italya'yı italyanca. o da bunun gibi işte.
27 entry daha
hesabın var mı? giriş yap