• 2015 tarihli joost van ginkel filmi.

    yönetmen amsterdam'da çok farklı kökenlerden altı göçmenin bir şekilde kesişen hikayelerini anlatıyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=wezlxi_1xpg
  • "cennet apartmanı" olarak çevrilmiş ama "cennet katı" olsa daha uygun olacak olan ismi ile ironik müsemma filmde, altı farklı öykünün hollanda gibi bir ülkede şaşırtıcı bir gerçeklik ve kurguyla kesişmesi oldukça etkileyici.
    faşizmi anlamayı kolaylaştırırcasına, mutlu aile babasının uygun ortamda nasıl bir canavara dönüşebiliyor olduğunun gösterilmesi ve güç karşısında hissedilen çaresizliğin uygun müzik ile de duyumsatılmasıyla önemli bir film çıkmış ortaya...
  • beni en etkileyen kısmı "sadeliğidir"
    (bkz: requiem for a dream) vuruculuğu yoktur,
    ve evet (bkz: sanat)

    özet:

    --- spoiler ---

    ilk nota yumuşak
    --- spoiler ---
  • joost van ginkel'in yönettiği, 2015 yapım, paramparça aşklar köpekler ve 21 gram tarzı bir film
  • etkileyici bir kesişen hayatlar filmi, seyredin pişman olmazsınız.
  • gerçekten kötü insanları ve yaşadığı kötülükler yüzünden yapmaması gereken şeyleri yapmak zorunda kalan iyi insanları anlatan film.
    uzun zamandır görmek istediğim amsterdam'dan gözümü korkuttu ve hatta hayvanlar hapsolmasında payım olmasın diye hayvanat bahçesine gitmemem gibi amsterdam'a da gitmemem gerektiğini düşündürdü.
    yapay değil, daha önce az filmde aldığım 'gerçekten yaşanan hayatları dışarıdan gözetliyormuşum.' tadı veren filmlerden. yarattığı o ince merak duygusu ve farklı 6 hayatın oldukça başarılı kesiştirilmesi (kimi zaman küçük bir noktayla, kimi zaman birbirine giren doğrularla) oldukça başarılı. böyle güzel bir senaryo daha yüksek bir finalle taçlandırılabilseydi çok daha muazzam olurdu ama bu haliyle de oldukça izlenebilir bir film.
  • izlediğim güzel filmlerden biri. kurgu olarak karamsar başlamasına ve sarsici bir film olmasina ragmen bad tribe girmiyorsun. bu filme en yakın bulduğum film requem for a dream. ancak "bir rüya için ağıt" filminden sonra uzun bir süre kendime gelememiştim. bu film ise dramatik hikayelerine rağmen yine de insana umut veriyor.

    spoiler geliyor:

    --- spoiler ---

    filmde öncelikle iyi ve kötü kavramı ele alınıyor. filmin başında ailesine ve ogluna deli gibi duskun iyi bir kocayi goruyoruz. kadınların çoğunun " ayy ne minnoş bir baba" diyecegi tatlikta. ancak nefes alın, koltuklarınızı dik konuma getirin çünkü ilerleyen sahnelerde sıkı küfür etmeye başlayacaksınız ;
    ayni adam kadinlari zorla seks iscisi olarak calistiran bir pezevenk ve bircok insani katletmis sogukkanli bir savas suclusu.

    sonra başka bir babaya geçiyoruz. bir müzisyen bir orkestra şefi. bulunduğu sınıf olan burjuva sınıfının üretim kabızlığı, zoraki yaratıcılığı, içten içe bildiği yetersizlik duygusu bu karakterle anlatılıyor. ama muzisyen bulunduğu sınıfın namuslu insanlarından biri diğerleri gibi mozart dinleyip sanatın o güzel ışığında kendinden geçtikten sonra çıkışta sistem tarafından ezilen ve kullanılan insanların dramına sanat gibi ya da hoş bir değişiklik olarak bakmıyor. ayrıca müzisyen, sahnede sevişen bulgar kadın ve siyah erkeğe baktığında orada sikiş görmüyor, ortamdaki en gerçek şeyin o kadın olduğunu farkediyor. ancak bu bakış diğer sınıfdaşları tarafından ya bizimki karıya hasta oldu olarak algılanıyor.

    aynı zamanda yaşlı avrupa, eğer yoksul siyahi veya yoksul kadın göçmensen kısaca yoksul göçmensen bizim sana sunacağımız hikaye budur diyor filmde.

    bulgar kız; sıradan bir insan. tüm sıradan insanlar gibi şöhrete, popiye düşkün, kolay manipüle edilebilen tabi ki kolay harcanan ve kurtlar sofrasında bir kuzu.

    siyah adam; iyi insanın tipik temsilcisi. sıradan insanlar için kendini adayacak kadar güzel. bir isa. ölmeden önce onu vuracak katili için tanrıdan af dileyen, sıradan insanların uğruna ölen iyi insanların tarifi. zaten o yaşadığı şeyi ne kadar ulvi bir amaç için yapmış olursa olsun o eylemden sonra onun ağırlığını kaldırabilecek bir varoluşa sahip değil. buradan harcanan tüm iyi insanlara selam gönderiyoruz.

    çocuğu katledilen kadın; intikamın şıklığını gözler önüne seriyor. nefret ettiğinin en çok sevdiğini alarak. ama yine de bebişi masum bir melek olarak görebilip öperken insanı gülümsetiyor. ama şu var ki kadındaki nefreti sevgiye dönüştüren sarışın minnakla kadının karşılaşması ve sarışın çocuğun kadına bakışı. kadın herhalde içinden ne yapıyorum laa ben diyor ve o sevimli sahne oluyor. işin ilginci bebek cidden filmdeki babasina benziyor.

    filmin umudu hatta hayatın umudu; sarışın çocuk. doğasında yaratıcılık var, değerli, yetenekli ama ne zaman ki itaat etmeyi bırakıyor, yeter be diyor; işte o zaman o minnak yaşında kendi potansiyeli ortaya çıkıyor. cocugunu kaybeden kadinin öfkesiyle, babasının ise yetersizlik duygusu ile yüzleşmesini sağlıyor. geleceğin yeni insanı.

    evet onları bekliyoruz.

    --- spoiler ---
  • magduriyetin ve caresizligin, insanlar tarafindan nasil kullanildigina sahit oldugumuz film. izlerken kahroldum, hatta hayattan sogudum. guce ve paraya sahip olunca iyi bir insan olmak bu kadar zor olmamali isyani icindeyim..
    neyse ki iyi insanlar da var diyip sakinlesmek gerek..
  • çok matah bir senaryosu yok aslında...birden fazla karakterin kesiştiği noktaları finalde bağlamış...merakla izlettiriyor ama sakin bir havası var filmin...durağan bir akıcılık var böyle ağır çekim ilerliyor gibi...dram hayatların kesişmesi olarak özetlenebilir...
  • her sahnesi ve karakteriyle içinize öküz oturtan film. nereden denk geldiğimi hatırlamıyorum ama iyi ki denk gelip izlemişim. filmde sade ve gerçekçi hikayeler, etkili ve abartıya kaçmayacak şekilde tüm çarpıcılığıyla gösterilmiş. yemin ediyorum efkar bastı.
hesabın var mı? giriş yap