• ikibinlerin başında, başlı başına bır olaydı ailemiz icin. yeni evlenmiştik, küçük bır evimiz vardı, apartmanın bahçesindeki ağaçlar camlara vururdu zaman zaman, irkilirdim. işte o zamanlar muhterem dizimizi izlemek ayri bır keyif verirdi. şimdilerde oldugu gibi, internetten dizi takip etmeniz mümkün olmadığı için paşa paşa yayınlandığı gün ve saatleri beklerdik, çayımızı, çekirdeğimizi hazır ederek... hatta o dönem aramızdaki en büyükk geyik çocuklarımızın birinin kiz birinin erkek olması durumunda isimlerini skali ve moldir koymaktı. yıllar geçti, dizi bitti, bizim çocuklar dünyaya geldi, isimleri farklı kondu, zaten biri kız olmadi, üzerine çok dizi izlendi, ama bu diziyi izlerken alınan keyif hiç birinden alınmadı.

    iş bu entry bir saygı duruşudur.
  • 30 yıl önce bugün ilk bölümü yayınlamış olan eşsiz dizi.
    bana ve benim gibi birçok kişiye yepyeni düşünme biçimleri öğretmiş, hayal gücünün sınırlarını flulaştırmıştır.

    (bkz: x'e verilen en büyük değer)
  • neredeyse 30 senelik bir dizidir.

    fringe falan yanında hikayedir; faso fisodur.

    kendine has bir üslubu vardır. ilk sezonları pek çok bölüm ucu açık sonlara sahiptir. bu yolla gizemi pekiştirmeyi sever. bazı noktaları izleyicisinin doldurmasını bekler. bilim/metafizik-paranormal çatışmalarına yer verir. mulder bir kutbu scully'i öteki kutbu temsil eder. ucu açık sonlu bölümlerde de izleyiciyi adeta taraf olmaya zorlar. fringe'yi referans alıp, her şeyin adeta pişirilip önünüze konmasını bekleyerek izleyip bu klasik esere hakaret etmemelisiniz.

    ve tekrar yazıyorum; 30 senelik bir dizi izlediğinizi unutmayın. "yeterli görsellikle" ne kastediyorsunuz bilmiyorum ama neyi izlediğinizin farkında olun.

    nb: son olarak her sezon illa ki bir absürd komedi tadında bir bölüm çekerler. tamamen gırgırına. ona denk gelip de "bu ne la" demeyin.
  • 9 sezon yayınlanan, 200'den fazla bölümü çekilen, bir filmi yayınlanmış, ikincisinin çekimi devam eden, 16 emmy, 5 tanede golden globe ödülüne layık görülmüş, yüzbinlerce insanın hayatının bir parçası olmuş dizidir.

    fikir beyanı özgürlüğü hakkını kullanan birisi çıkıp, bu başarı abidesi diziyi 'dünyanın en gereksiz dizisi' ilan etse bile, bu beyan dizinin değerinden bir gram bile eksilmesine neden olmaz.

    ancak, bu beyanı okuduktan sonra insan bazı şeyleri açıklığa kavuşturma isteğiyle yanıp tutuşuyor.

    mesela:

    -dizinin senaryosunun neresinde çelişki var?

    dizinin amansız bir fanatiği ve takipçisi olarak şu yorumu getirmekte sakınca görmüyorum. ancak altıncı sezonun ortasına kadar bütün bölümleri izledikten sonra dizinin senaryosu eksiksiz diyebileceğimiz bir şekilde açıklığa kavuşmaktadır.

    o bakımdan; misal, ben diziden, senaryodan kopuk bir insanım diyelim. daha fox mulder'ın adını bilmiyorum. arada denk gelince izliyorum. zaten başını sonunu görünce, tüm senaryoyu şıp diye anlayacak derecede keskin zekalıyım ve tümevarım mantığına tamamen vakıfım. bu durumda bile kaçınılmaz olarak senaryoyla ilgili bir çok çelişki olacaktır kafamda. dikkatinizi çekerim, çelişki senaryoda değil benim kafamda vuku bulacaktır.

    -scully'nin dünya dışı yaşam formlarını inkarı, her bölüm başında sırtındaki hafıza reset tuşuna basılmasından mıdır? scully casio hesap makinesi midir?

    scully, senaristin yarattığı bir karakterdir. senarist bu karakteri yaratırken ona bazı özellikler vermiştir. bu özelliklerden konuyla alakalı olanı, bilmsel olarak somut delillerle kanıtlanmamış, 'hiçbir şeye' inanmamasıdır. gözle gördüğüne, duyularıyla hissettiğine değil, bilimsel delillerle kanıtlayabildiklerine inanır. çünkü duyularının onu yanıltabileceğine inanan bir karakterdir. daha açık nasıl anlatsam. bir paladin, çirkeflik yapan bir, hmm... ne bileyim red dragon olsa bile, buyur kardeşim gel kozumuzu paylaşalım demekten başka seçeneğe sahip değildir. karakterinin doğası onun davranış modelinin sınırlarını, şeklini beliler. scully'nin karakteri, davranış modelide senarist tarafından belli sınırlar içinde, dizinin kendi mantığı içinde belirlenmiştir. superman neden sabah kahvaltısında kryptonite yiyemiyorsa, örümcek adam neden kollarından örümcek ağı yerine müfettiş gaddet gibi canı ne istiyorsa onu çıkaramıyorsa, scully'de o yüzden gülhane askeri tıp akademisinin resmi sağlık heyeti karşısında etiyle kemiğiyle capcanlı bir alien gelipte onu sinkaf etmediği sürece dünya dışı canlıların var olduğuna inanmayacaktır.

    ayrıca scully'nin bu inatçılığı, diziye renk katar. mulder ve scully arasındaki çekişmeler, laf sokmalar, espiriler, en önemlisi iki karakterin birbirini tamamlaması scully'nin bu temel özelliğine göbekten bağlıdır. bilmem anlatabildim mi...
  • ne lost'u, ne fringe'i ne de supernatural'i ne de bir başkası. hiçbirisiyle kıyas bile kabul etmeyecek kadar harika bir dizidir.

    (bkz: the truth is out there)
  • gender bender isimli bölümünde geçen diyalogla beni yarmış dizidir..

    dana scully : there's something up there mulder..*
    fox mulder : i've been saying this for years..
  • ikinci kez izlerken tüm aforizmaları kenara not ettiğim dizidir. şimdi hepsini paylaşıyorum izninizle.

    • paslanmanın organik eş değeri erken yaşlanmaktır - mulder

    • bir insanin karakteri onun kaderi ise bu savaş bir seçim değil sadece çağrıdır. yine de bazen bu yükün ağırlığı yanılmamıza neden olarak aklımızın kolay incinen kalesine erişir ve canavarları serbest bırakır. ve deliliğin gülen yüzüne doğru boşluğa bakar kalırız - mulder (bu sözler aklıma h. p. lovecraft'ın at the mountains of madness öyküsünü getirdi)

    • ölüm korkulacak bir şey değildir. sadece bir geçiş sürecidir. ama umutsuz bir hayat cehennemde yaşamak gibidir. bu yüzden sonu ölüm de olsa umut benim onlara verdiğim bir hediye - yer altında illegal oyun oynatan çin'li amca

    • canavarları defetmek için önce onları anlamamız gerek, zihinlerine girmeyi göze almalıyız. ama bunu yaparken onların da bizim zihnimize girmelerine izin vermiş olmuyor muyuz? - scully

    • zamanın geçişi bizi tuğla ve harçla yapılmış bir hücreye değil sönmüş umutlar ve önlenmiş trajedilere mahkum eder. geri dönme şansı yakaladığında geçmişle yüzleşmek, kendinle yüzleşmek zorunda kalmak ne büyük bir derstir. zamanın mahkumiyetinden kurtulmak seni kendi karakterinin hapishanesinden kurtaramıyor. üstelik bundan kaçış yoktur - mr x

    • insanoğlu besin zincirinin en tepesindedir ve diğer türlerin yaşama şansını azaltır - scully

    • birinin vicdanını susturabilen bir kişi onun özgürlüğünü de alabilir - cigarette smoking man

    • bilimin asla açıklayamayacağı bir şey var ki o da içimizdeki bilinmeyen korkusu. bizi gerçeği anlamak için araştırmaya değil; yalana, iki yüzlülüğe ve sahtekarlığa saptıran korku. gerçeği sadece başkalarından değil kendimizden de saklama korkusu - scully

    • bir rüya nasıl soracağımızı bilmediğimiz bir soruya verilen bir yanıttır - mulder

    • sürekli inkar edildiğinde cehalet, gerçek kadar kabul edilebilir oluyor - mulder

    • hayal gücü insanı bilgeliğe götürür - mulder

    • dilek sözcüğünü hiç duymamış olmayı dilerdim. hayatımın her anını tadını çıkararak yaşamak isterdim. böylece hayatın ne olmadığı konusundaki endişelerimi bırakırdım. bir yerde oturup kahve içerken hayatın akışını izlerdim - insanların dileklerini gerçekleştiren kadın kılığındaki cin
  • tahmin ettiğimden biraz daha uzun sürse de tam bir sene süren üçüncü kere döndüğüm x-files turuma uzunca bir süre son veriyorum. ilk defa tgrt kanalında gördüğüm, cuma günlerini iple çektiğim ve anneannemle birlikte izlediğim o güzel zamanları hatırlatması bir yana aynı zamanda küçükken okuduğum jules verne kitaplarıyla birlikte bilim-kurgu aşkımı kabartan, karanlık yapısıyla daha sonrasında korkuya merak salmama neden olmuş diziyi bu sefer biraz daha geniş çaplı tükettim.

    11 sezon x-files, spin-off dizileri olan 3 sezon millennium, tek sezon the lone gunmen'in yanı sıra bazı bölümlerin genişletilmiş hali olan zamanında ithaki'den çıkmış olan 5 kitap, 2 uzun metraj film ve the x-files* adındaki playstation 2 oyunuyla bu serüveni şimdilik bitirdim.

    belki ileride daha ayrıntılı bir incelemesini yaparım fakat televizyon tarihinin gördüğü en iyi iş bana kalırsa. dizinin içeriğini bilen biliyor bilmeyenler için kısaca şöyle; x-files adındaki açılanamayan, bu yüzden çoğu dosyanın kapanmadığı ve kimsenin umursamadığı bir birimde çalışan fox william mulder, birşeylere inanma isteği fazla olan bir komplo teorisyenidir, dünya dışı varlıkların olduğunu ve hükümetin de bu gerçeği sakladığına inanıyor. motivasyon kaynağını da küçükken kaçırılan kız kardeşi üzerinden alıyor. ortağı olacak dana scully'e ise bu birimde mulder'ı denetleyip üstlerine rapor vermesi ve bir an önce bu birimin kapatılması için görev verilir böylece macera başlar.

    dizi sezonlar içinde ana hikayeyi takip eden yani dünya dışı varlıkların olduğu komploları yada gerçekleri belli sayıda bölümde işlerken geri kalan kısımda monster of the week adını verdikleri bölümlerle devam ettiriyor. bu bölümlerde o bölümün kötü adamı veya açıklanmayan olayı başta sunuluyor ve sonunda açıklığa kavuşuyor veya kavuşamıyor(!)

    chris carter ile frank spotnitz dizinin bel kemiği olduğunu düşünürsek, breaking bad'in yaratıcısı vince gilligan yazarlıkta ne kadar harika işler çıkardığını buradaki çömez işlerinde bile anlayabilirsiniz. james wong ve howard gordon ilk dört sezonun özellikle ayakta durmasını sağlayan yazarlar. arada da william gibson ve stephen king gibi konuk yazarlar da alan dizi de başrol oyuncularımızın da kendi senaryolarını yazdığı, yönettiği bölümler de mevcut. hatta onların da bazı işleri şahane. fakat ben burada özellikle iki yazara dikkat çekmek istiyorum.

    saydığım diğer isimlerin 4. sezonla başlayıp 6. sezona kadar devam eden dizideki yazarlıkla zirve yaptıkları dönem haricinde glen morgan ve darin morgan kardeşler yazdıkları her senaryoyla akılda kalıcı iş yapmayı başarmışlar. özellikle abi olan darin, bunca senelik külliyata 6 kere senaryo yazmış ve yazdığı tüm bu bölümler o sezonun en iyi işi olmuşlardır. bunun nedenlerinden biri olaylara yaklaştığı mizahi dilde saklıdır aslında.

    dizinin hiç mi sarkan yanı yok tabi ki var. mesela şüpheci ve herşeyi bilime dayandırmaya çalışan taraf olan scully uzun sürecek bu serüvende çok uzun bir süre gördüğü şeyleri reddetmesi bir yerden sonra bayıyor. mulder'ın olmadığı 8. ve 9. sezonlar serinin de en kötü sezonları maalesef. fakat dizinin sarkan en büyük tarafı bu komplo teorilerinin çözülmeye başlanacağı zamanlara denk gelmesi bir yandan da. çünkü bu 30 senelik dizi de artık bir yerde komplonun komplosu diye uzamaya başlıyor. özellikle son 2016 ve 2018 çıkışlı iki sezonun çok beğenilmemesinin nedenini de buraya bağlıyorum. dizinin ilk çıktığı dönemdeki bilginin saklanabilmesi kolayken şimdi durum pek öyle değil ve dizi de aslında son sezonlarda birazda bu kısımlarla dalga da geçiyor. uzaylı meselesi o yüzden biraz günümüzün meselesi değil gibi.
    spin-off dizilerinin ana diziye direk bir katkısı olmazken filmlerden ilki fight the future 5. ve 6. sezonu bağlayan, izlenmesi şart iyi bir hikayeden oluşuyor. yalnız 9. sezon bittikten yıllar sonra gelen film ı want to believe için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. en kötü x-files bölümünden bile kötü. saati uzatılmış bir dizi bölümünden farksız. playstation 2 oyunu resist or serve ise silent hill ve resident evil klonu olsa da 7. sezondan sonra olanları konu alan yine güzel bir hikayesi olan bir yapım.

    toparlayacak olursam; günümüzdeki işlerin bir çoğuna hikayesi ve senaryolarıyla hatta bu diziye giremeyen senaryolarıyla (bkz. final destination) öncülük etmiş, birçok açıdan hala ilginçliğini koruyan x-files'ı hala izlememiş olanlar için bilim-kurgu ve korku açlığınızı yatıştırmak için şiddetle tavsiye ediyorum.
  • sağolsun yazarlar tarihini, karakterleri, geçmişini vs açıklayan bilgilendirici şeyler yazmışlar. ben de 11 sezonun ardından kendi yorumlarımı bırakayım.

    not: yazacaklarım bilgi değil tamamen kişisel yorumlarımdır, yani tamamı sallama sayılır. bol miktarda spoiler var olabilir...

    evet efendim, dizi tarihine damga vurmuş bu yapımı ben de küçükken para parça izleyip hayran olmuş, yıllar sonra da baştan sona izleyip huzura ermişlerdenim. tüm sezonları toplu halde izleyince eseri bütün olarak görmek daha kolay olduğu için bir toparlama yapayım dedim.

    öncelikle x files evreni;
    içinde yaşadığımız evrene çok benziyor gibi görünensede bildiğimiz doğa yasalarının ve gerçek üstünün aynı derecede var olduğu bir evrenle karşı karşıyayız. hemen hemen her türlü mit ve komplo teorisinin gerçeklik payının olduğu bu evrende alışkın olduğumuzun tersine bilim ve deneysel yöntemler komik ve zavallı kalmakta, "neden" leri çözüldükten sonra "nasıl" ları kurcalanamaz şekilde olguların varlığı kabul edilmektedir.

    sıradan insanların ve hatta ana karakterlerimizin "açıklanamaz" lık engeline takılmasına rağmen "hükümet" denen daha üst bir otorite bu duvarın önünde durmamakta ve kimi fenomenleri anlamak ve faydalanmak için bildiğimiz ötesinde bir bilimi kullanmaktadır. karakterlerimiz gibi sıradan insanlar için bu bilimde açıklanamaz kategorisindedir.
    kısaca bildiğimize çok benzesede bazı yönlerden ters yüz edilmiş bir evrende geçer maceramız. bu ters yüz olma durumu dizinin en önemli itici gücünü oluşturur. bu sayede; normalde komik olabilecek sıra dışı teorilerin sıkıcı akılcılığa ve katı bilime karşı tekrar tekrar zafer kazanmasını izler ve keyif alırız. bu yönüyle frankenstein gibi determinizmin sıkıcılığına karşı oluşturulmuş alternatif bir evrendir. bilim vardır ama sahip olduğumuz soruların sonsuzluğu karşısında yetersizdir ve o bilim ile şekillenen gözler ötesini görmekte yetersiz kalmaktadır.

    ana karakterler;
    fox mulder ; occam'ın usturası na tepki olarak yaşayan bir karakter desek abartmış olmayız sanırım. ilk sezonda daha geek bir karakter gibi görünüp zamanla dönüşüm geçirip daha sert bir erkek olmuştur. şimdi bölüm bölüm yazamayacağım ama iki ya da üçüncü sezonla birlikte hem öfke patlamaları artmaya hem de ajan scully üzerinde fazlasıyla koruyucu bir rol oynamaya başlamıştır. tahminimce bu değişiklikler amerikan izleyicisinin beklentileri üzerine ve o dönemin atmosferine uygun şekilde gelişmiştir. bence çoğunlukla tutarlı bir karakter oluşturulmuş. gene ilk sezonlarda sportif yönü öne çıkarılmış, başına buyruk sert ama espirili ve yakışıklı ikonik bir ajan olarak sunulmuş. sonradan saplantıları daha öne çıkarılarak zayıf yanları da vurgulanarak daha insanlaştırılmış.

    olaylara yaklaşımı alışkın olduğumuzun tam tersidir; genelde en başından olayın ne olduğunu bilir ve sonra bildiğini kanıtlayacak delilleri arar. alışkın olduğumuzun tam tersi olan bu metod hemen hemen her seferinde çalışır. şüpheli olayların şüpheli gelen açıklamalarının aslında doğru olduğu ile ilgili hiç şüphesi yoktur. bu kendinden emin olma durumu çoğunlukla başarı ile ödüllendirilir. şimdilik hızlı geçelim gene bahsedeceğiz nasılsa.

    dana scully ; mulder'ın sıra dışı yaklaşımlarının sıra dışılığını vurgulamak için yanında olan ve alışkın olduğumuz sıkıcı dünyayı temsil eden karakterimiz. bana göre scully karakteri çok fazla değişime uğruyor. ilk bölümlerde hem cinsel bir karşıtlık hem de feminizmi simgeleyen iki kutup arasında gidip geliyor. daha sonra mulder ın alfa erkekliğinin vurgulandığı bölümlerle birlikte sürekli kurtarılan kadın durumuna düşmeye başlıyor. daha sonra sanırım değişen izleyici profili ile ve zamanla birlikte bu durumu tamamen değiştiriyorlar ve en son kendisini iki kez kaçıran katilden mulderin yardımı olmadan kurtulup öldürmesi ile bir nevi kendisinden özür dileyip hakkını teslim ediyorlar. bundan sonra da karakter gelişmeye-değişmeye devam ediyor. özellikle hamile kalması ile yavaş yavaş sahalardan çekilip danışman konumuna geliyor.

    bunların yanında ilk sezonlarda dini yönü öne çıkarılıyor. nedense bunun da amerikan halkına yaranmak için olduğunu hissediyorum. mulderin iğnelemelerine rağmen hiç bir kanıtın olmadığı bir varlığa inanıyor gibi görünse de aslında dizi evreninde dini varlıkları ve tanrıyı ıspatlayan bir çok bölümle bu inancın boş olmadığını bize gösteriyorlar.

    walter skinner ; karakterini en çok hissettiren oyuncu bana göre. otoriteye olan güvensizlikten nasibini alıyor ve ajanlarımız tarafından sık sık dürüstlüğü ve sadakati sorgulanıyor. kıyafetinden bakışlarına kadar her şeyiyle evliliği kötü gitmiş kariyerinde bir noktaya takılı kalmış ama içten içe ideallerinden vazgeçmemiş bir müdür yardımcısı. hem masa başında hem sahada. koruyor, denge kuruyor ve hep kendini riske ederek ve ödün vererek ve karşılık beklemeden yapıyor bunları. bu yönüyle baba rolünde denebilir.

    smoking man ; dizinin kötü adamı. aslında kötü adam boşluğu büyüdükçe smoking man de kendiliğinden büyüyor. olay şöyle gelişiyor; hikayeyi katmanlandırma ihtiyacı > daha büyük komplo ihtiyacı > daha büyük smoking man. aslında başlarda mulder in babasıyla neredeyse aynı seviyedeler. dizinin sonlarına gelindiğinde ise dünyayı yönetecek güce ulaşmış oluyor. ama bu yükselişi çok anlatmıyorlar. her karşılaştığımızda, aslında daha önce buz dağının görünen kısmını görmüş olduğumuzu öğreniyoruz. böyle böyle dünyanın en büyük buz dağına dönüşüyor. bunun yanında sonradan mulder ve scully e olan zaafı gösterilerek insanlaştırılıyor. bence çok ikonik ve başarılı bir karakter. hikayede kalabilmesi için sürekli karizması ve gücü büyüsede bir miktar derinlik taşımayı başarıyor.

    john doggett; bence diziye çok güzel eklemlenip uyum sağlamış bir karakter. john lu bölümlerden hiç sıkılmadım ve şikayet etmedim. çocuğunun kaybına takıntılı ve hırslı bir karakter. şüpheci yapısıyla scully nin ilk zamanlarını hatırlatsa da şüpheciliğinin kaynağı ile ondan ayrılıyor. scully şüpheciliğini olguların bilimle çelişmesine dayandırırken, john sıradışı açıklamaların yöneticilerine vereceği rapora uygun olmamasına dayandırır. yani jonh alında ordu geçmişi ve bürokrasinin katı sınırları içinde kalabilmek için direnir. oysa ki kendisi de sıra dışı fenomenlerin içindedir.

    monica reyes; monica ise scully nin son dönemlerine benzer. sıra dışı olayları kabul etmeye hazır olması bir yana aynı zamanda anaç ve şefkatlidir. satanik ritüeller üzerine uzman olsa da bu alanda çok fazla iş düşmez. başlarda sahip olduğu "kötülüğü hissetme" gibi özel yetenekleri yavaş yavaş ikinci plana düşer. tahminimce onunla ilgili planlar farklıydı ama umdukları gibi gitmeyince değiştirdiler. geçmişine ve arkaplanına pek değinilmemesinden bunu çıkarıyorum.

    temalar:

    x files evreninde geçen olayları en başta ikiye ayırıyoruz

    1-x files mitolojisi.
    2- canavarlar.

    mitoloji kısmı malum, komplo teorilerinden temelini alan uzaylı istilası, hükümet ve ana karakterlerin geçmişlerinin de dahil olduğu, sonunda dünyanın yok edilmesi ihtimaline kadar giden olaylar. bu kısım benim için sıkıcı olan kısımdı. hikayenin ilerleyişi duruma ve zamana göre değiştiği için ve her seferinde vites büyütmek gerektiği için biraz zorlama buluyorum.açıkcası benim için x files ı asıl izleme sebebim değiller.

    canavarlara gelirsek, bazı kaba kategorilendirmeler yapabiliriz diye düşünüyorum;

    1: doğa-doğal mutasyon-gizemli yaratıklar (kertenkele adamlar, mutasyon ile özel yetenekler kazanmış insanlar ve zaten aramızda olup bir şekilde bizimle yaşamaya adapte olmuş doğal yaratıklar, mantarlar vb)
    2: mitoloji - kültler-hikayeler (kurt adamlar, bölgeye özgü canavarlar, vampirler, hikayesi olan, kültüre , çoğunlukla bir kasabaya özgü varlıklar )
    3: uzaylılar (mitoloji ile paralel giden tekil hikayeler)
    4: paranormal olaylar ( ölülerin dünyada kalan enerjileri, intikam alan ya da yardım eden ruhlar, kendi kendine hareket eden objeler vs)
    5: süper insan (bir şekilde özel güçlere sahip olan normal görünümlü insanlar. elektiriği kontrol etme, duvarların arkasını görebilme, hayal ettiği şeyleri gerçek yapma, insanlara olmayan şeyleri gösterme gibi )
    6: din (tanrıyla, şeytanlarla, meleklerle, ölüm veya öteki dünyalarla etkileşime geçilen; kader, ölüm, inanç konularının işlendiği çoğu zaman hristiyanlık temaları etrafında dönen olaylar )
    7: doğal olmayan mutasyon-kötü bilim (hükümet ya da şirketlerin ya da çılgın bilim adamlarının kurbanı olmuş insanlar ya da yaratıklar, gizli ve tehlikeli araştırmalar, biyolojik silahlar)
    8: kültler (çoğunlukla cadılık teması üzerinden, kült inanışlar, büyü ve doğa üstü yaratıklar ile temasa geçme. lanetli objeler, çağırılan yaratıklar vb)
    9: günlük hayat anomalileri (adı ben uydurdum :) ama günlük hayatın içinde sürekliliği olmayan kişiye ya da duruma özgü gariplikler. aynı günü tekrar yaşama, günleri geriye doğru yaşama, çok şanslı olan adam gibi temalar. çoğunlukla öğrettiği bir ana fikri vardır...)
    10: x files olmayan olaylar (adından da anlaşılacağı gibi bir x files zannedilen ama sonunda x files çıkmayan olaylar. karakterlerin yaşadığı dünyanın harikalar diyarı olmadığını hissettirmek için arada iyi oluyor)

    tabi bu temalar bazen saf halde ama çoğunlukla iç içe geçmiş şekilde işleniyorlar. örneğin uzaylı temalı açılan bir dava kötü bilim temalı bitebiliyor.

    x files ı başka bir şekilde ikiye ayırmak istersek o da heralde "mulder lı ve muldersız" olarak olabilir.

    ilk sezonlardaki senaryolarda hissedilen bilimkurgu ve bilinmeze duyulan tutku yavaş yavaş azalıyor ve karakterler üzerinden giden bir ikili ilişki merkezli anlatıma evriliyor. ilk sezonlarda ki zamanının black mirroru diyebileceğimiz öngörülü ve iddialı bölümler yok artık. muhtemelen en başından bu kadar uzayacağı beklenilmeyen bir proje olduğu için bu süreç çok doğal. mulderin diziden çıkmasına giden süreçte bunun sonucu diye düşünüyorum. dizi kendi kendinin parodisine dönüşüyor. bu noktada artık olması gereken kırılma gerçekleşiyor ve mulder diziden çıkıyor, dizi bir kaç yönden biçim değiştiriyor;

    mulderin kaçırıldığı ve john un devreye girdiği sezonlarda dizinin de karakterinde önemli bulduğum 3 değişiklik var.
    1: dizinin parodi bölümleri gelmemeye başlıyor
    2: bölümlerin içeriğinde paranormal-madde ötesi ve din-inaç temelli konuların yoğunluğu artıyor.
    3: dizide polisiye gerilim karakteri baskınlaşıyor ve bilim kurgu-fantezi geriye çekiliyor .

    kısaca dizi sert ve keskinleşiyor. ayrıca bu sezonlarda hikaye anlatımı bir miktar yüzeyselleşiyor. buna rağmen bence bu sezonlar gayet güzel. ayrıca adamın dibi john u gördükten sonra mulder daha bi zengin sitesinde basketbolu seven ergen gibi görünmeye başlıyor. ayrıca monica ile de elektrikleri iyi. eğer mulder ve scully nin yerine koymaya çalışırsak olmaz ama alternatif olarak düşününce bence iyi bir dizi ve ekip oluyor. bu bölümlere çok ön yargılı yaklaşmayıp izlemek gerek diye düşünüyorum.

    zaten mulder gitmeden önce dizide bir kendi kendi ile dalga geçme ve "siz istediniz diye çekiyoruz bu bölümleri" havası gelmeye başlamıştı. mulderin gitmesiyle scully de yavaş yavaş kenara çekiliyor ama mitoloji ile bağı olan tek ana karakter olduğu için tamamen de çekilmesi mümkün değil elbette. bu noktada bilge ve anaç bir role bürünüyor. bu bölümler aynı zamanda dizinin kontrolünün kadınların eline geçtiği bölümler. scully ve monica sırayla john a dersler verip duruyorlar. john ise sürekli bir bocalama ve inkar içinde savrulup duruyor.

    mulderin geri gelmesi sinyalleri verilince mulder ilahlaştırılmaya başlanıyor. "mulder olsa şöyle yapardı" "mulder buna izin vermezdi" vb gibi cümlelerle anılmaları sıklaşıyor. burada da dizinin artık iyice karakterlere sırt yasladığını görüyoruz. elbette her dizide karakterler çok önemli ama x files için konsept te bir o kadar önemliyken konsepti sıradanlaştırıyorlar, karakterleri de aynı oranda sıradışılaştırıyorlar. uzaylı bebek vs derken bence olaylar kontrolden çıkıyor. olan olayların büyüklüğü ve etki alanı karşısında "sıradışı olana inanmaya açık olma- olmama" konsepti komik kalmaya başlıyor.

    son olarak dizinin uzun bir aradan sonra kısa sezonlarla geri dönüşü var. bu geri dönüşlerde karakterler iyice stereotipleşiyor. daha ne kadar olabilirlerse o kadar. mulder ı da galiba en kritik anlarda espri yapan karakterlerden olacaksın diye kandırmışlar, bilemiyorum. neyse bu sezonlarda güzel bir toparlama yapıyorlar, sanki son bi söyleyeceklerimiz var dercesine...

    son sezonda bir zamanlar eğlendikleri, güzel anı olarak aklımızda kalan ve inanmak istediğimiz yalanların günümüzde gerçek gibi kabul edilmesini kafaya takmışlar ve hatta belki de kendilerini de bir miktar sorumlu hissetmiş olabilirler ki post truth meselesine, sosyal medya etkilerine vs değiniyorlar. yer yer güzel yer yer de kötü değil diyebileceğimiz bir sezonla seriyi ucu açık şekilde bitiriyorlar. tüm insanlığın kaderini defalarca eliyle belirlemiş, tarihi şekillendirmiş, dünyanın en güçlü adamını bir limanda yalnız basınayken bir kaç kurşunla öldürüyorlar (mı acaba?). gider ayak hafiften süper yetenekli mutantlar evrenine evrilmeye uygun bir tema ile bitiriyorlar (mı acaba?)

    geçmiş olsun.
hesabın var mı? giriş yap