• bir realite.

    bakınız, hayatımda hiçbir zaman "ırmağının akışına" mentalitesinde biri olmadım. bilâkis kendimi liberal ve özgürlükçü çizgiye yakın görürüm. ancak çok basit bir gerçeklik vardır ki, yerli malı kullanımı toplumun ve dolayısıyla her bir bireyin ekonomik menfaatinedir.

    basitce düşünürsek fikrî mülkiyet yabancı dâhi olsa yerli üretim en azından istihdam ve dolayısıyla iç piyasaya katma değer demektir. hele fikrî mülkiyet de içerideyse yerlilik oranı ne olursa olsun, ithal bir maldan daha çok refah üreteceği kesindir.

    girişten sonra şunu söyleyelim ki, milletimiz ithal mala meraklı olmanin da ötesinde adeta yerli malından tiksinme noktasındadır. şimdi derhal, türkiye'nin görece okumuş gençleri de burada karşı argüman üretecektir.

    nedir bu karşı argümanlar:

    1- cep telefonu, bilgisayar, otomobil ürettiniz de almadık mı?

    - doğrudur yüksek teknoloji üretiminde oldukça gerideyiz. ancak bazı şeylerin olmaması, hiçbir şeyin olmaması anlamına gelmez. biz burada ülkemizin on yıllardır, belki yüz yıllardır ürettiği kalemleri düşünelim.

    2- yerli malı çok kalitesiz.

    kisa ve öz, doğru değil. türkiye ezberden söylenenin aksine işçilik kalitesi yüksek ülkelerdendir. doğru fiyata, doğru kriterlerde istenen mal türkiye'de dünya kalitesinde üretilir. elbette her piyasada olduğu gibi bizde de kalitesiz üretim vardır. ancak bizdeki dip kalite mal dahi, uzak doğu, doğu avrupa ve güney amerika'nın dip kalitesinden oldukça iyidir.

    3- yerli malı yeterince ucuz değil.

    bu eleştiri birkaç yıl öncesine kadar haklıydı. özellikle suni olarak yüksek tutulan tl ithal mallar lehine ciddi avantaj sağlamaktaydi. şu an bu durumun tam tersi geçerli.

    gereksiz ithal mal hayranlığına bazı önemli örnekler:

    - ayakkabı sektöründe dünyanın en önemli ülkelerinde biriyiz. güncel kurlarla dünyanın en ucuz ayakkabı alınan ülkelerinden biri de olduk. sözgelimi %100 deri, teknolojik tabana sahip birinci sınıf bir ayakkabıyı piyasada 200 tl civarına bulabilirsiniz. aynı zamanda nike ya da adidas gibi bir markanın pakistan'da veya vietnam'da üretilen 6 ay ömürlü plastik bir modeli 400-500 tl bandında.

    - giyim ürünleri nde akılalmaz bir yabancı hayranlığı var. gayet iyi biliyoruz ki ülkemizin batı ve güney kısımları oldukça ılıman bir iklime sahip. kar kış kıyamet aşırı soğuk diyeceğimiz iklim şartları senede maksimum 10 - 15 gün yaşanıyor. bu anlamda orta avrupa, iskandinavya, kanada hatta abd gibi ülkelerle alakamız yok. ancak bakıyorsunuz ortadirek ve üstü hemen herkesin üzerinde northface - columbia ve benzeri markalar. bu markaların sıradan (yüksek teknoloji ürünü özel dağcılık ürünleri falan değil) montları, ürünleri 2000 - 3000 bandına vuruyor. aynı esnada sözgelimi mavi jeans'in kış şartlarına fazlasıyla yeterli, gayet kaliteli ve güzel tasarımlı bir montu 300 tl civarı. ancak biz ithal olanı almak için yeri geliyor aç kalıyoruz.

    - otomobil lastiği birçoğumuz için işten eve gelirken kullandığımız arabamızın bir sarf malzemesi. off road falan yapmıyoruz. ancak lassa lastikleri barcelona'nin dahi sponsoru iken biz 4 katı fiyata lastik alıyoruz.

    - beyaz esya hayatım boyunca bosch ve siemens kullanmıştım. ilk defa son evimi kurarken baştan aşağı arçelik tercih ettim. ortalama 1\3 maliyetim oldu. sonuç olarak çok ama çok memnunum.

    elbette ben burada hamaset yapanlar gibi vestel telefon alın, egea'ya binin demiyorum. ancak milletimizde anormallik noktasında bir yerli malı nefreti var.

    bu zorlama ya da kampanya ile değişmez. bir bilinç meselesi.
  • dandik olmasından dolayı olabilir mi diye sordurtan başlık.
    arkadaşın havalı tüfeğe paraşüt alıcaz iki çeşit var biri ithal biri yerli.
    ithal olan kaliteli ve bir nebze daha pahalı,kalitesiz olan hangisi? tabiki de yerli.
    yahu mermiden bahsediyorum size.paraşüt saçma.
    kutuyu açıyorsun yerlinin içindekiler yamuk yumuk rengi bile farklı.
    sen neden bahsediyorsun hacım?
  • yerli malından değil yerli malı kalitesizliğinden nefret etmesi olsa doğru olabilecek önerme.

    katma değer konusunda ne kadar başarısızsak, kalite konusunda da o kadar başarısızız malesef. zaten biri olmadan diğeri de olmuyor.

    istisnai markaları tenzih ederim. ama malesef geneldeki durum bu şekilde.
  • ilk giride açıkça burada kast edilenin vestel gibi markalar olmadığı açıkça yazılmasına rağmen ardı ardına vestel diyenler geldiğine göre, daha yanıt verdiği giriyi okumaktan aciz insanlar için normal önyargı demek ki.
  • dünyanın en kalitesiz ürününü "yerli ve milli" diyerek itelemeye çalışmalarındandır.
  • boron deterjan kullanmamış bir suser isyanı.
  • birincisi bilgisayar üretilmez. toplanır. toplama ürünlerle işlemci, anakart , ekran kartı gibi ürünleri toplarsın masa üstü veya diz üstü bilgisayar yaparsın. monster gibi. gel gelelim casper gibi türk mallarının hangi ekran kartını anakartı kullandığına ; en kötü çin malı pentagron anakartı, neydüğü belirsiz, güç kaynağını kullanırsan kolayca bozulur. müşteri de haklı olarak monster alır. tv konusunda vestel ise gayet iyi gelişimler yaptı, fakat vergi az alınmasına rağmen firma aradaki parayı cebe atıyor ve yabancı rakiplerine yakın fiyata satıyor, müşteri de yabancıyı alıyor haklı olarak. giyime gelir isek colins, mavi gayet kaliteli ürünler üretiyor , ama orta direk nedense nortface , columbia tercih ediyor. vatandaş ithal mal tercih etmesinde yerli üreticinin de suçu büyük. daha az vergi alınmasına rağmen fazla kar etmek amaçlı ürünleri yüksek tutuyor. ithal mala yakın oluyor. ama vergi olarak yarı yarıya az ödüyor. tüketiciden önce birazda üreticiye iş düşüyor.
  • lan o değilde ekşi sözlük yazarlarının %82 si falan twitter ahalisinin de en az %93 ü falan hem ağır gerizekalı hem ahkam kestikleri konu hakkında zerre bilgileri yok hem de bunun ikisinin de farkında değiller ki her ekşi sözlüğe ayakkabı sektörü hakkında iki satır yazı karaladığımda ne cahilliğim kalıyor, ne çomarlığım ne de aktrollüğüm. adam/kadın sormaya bile tenezzül etmiyor birader sen kimsin, necisin, doktoran ne üzerine. lüzum da hissetmiyor zira onun gibi düşünüp onu tükettiklerini tüketmeyen herkese çoban etiketini yapıştırıp geçiyor. instagram ve twitter neslinin gerekleri olmuş durumda. o değil 13 yaşında çocuk düpedüz hakaret ediyor. umrumda olmaz da allah rahmet eylesin gazi mustafa kemal atatürk ün emeklerine üzülüyorum çoğu zaman ..

    1- “organik ve ortopedik spor ayakkabı” isimli son derece özel bir segmentte üretim yapan bir ayakkabı fabrikasının tek başıma sahibiyim.

    2- fabrika 1955 yılında öz dedem tarafından kurulmuş 2014 yılına kadar klasik ve ortopedik kadın ve erkek ayakkabısı üretmiş bu süreçte de iç piyasada adından söz ettirip çok az avrupa ülkesine de ihracat yapmayı başarmış.

    3- 2014 yılında ailevi nedenli fabrikanın tüm sahipliği ve yönetimi şahsıma geçti.

    4- 2015 yılında ben iç piyasadan ziyade dünyaya özellikle de avrupa ülkelerine ne satabiliriz arayışına girdim ve isveç, norveç, finlandiya ve hollanda gibi pazarlardan gelen “hakiki deri ortopedik spor ayakkabı” talebi ile karşılaşıp konuyu araştırınca segmentin ultra niş fakat yükselen bir talebe sahip olmakla beraber segmentte üretimin yok denecek kadar az olduğunu ve segmentte yer alan az sayıda avrupalı markanın(ecco sport, clarks orthopedics, vs.)da kaliteli ancak son derece estetik ve tasarım özürlü modeller üretip satmaya çalıştıklarını gördüm.

    5- 2015 yılı içerisinde biz bu segmente yoğunlaşmaya karar verip.. segmentte yer alan avrupalı üreticilerden daha yüksek kalitede daha yüksek konfor seviyesinde ve çok daha şık ve modern tasarımlı sadece 10 ayrı model (renk seçenekleri ile beraber 30 ayrı ürün kodu olmak üzere) erkek ayakkabısı ve sadece 10 ayrı model(renkleri ile 30 ayrı kod) kadın ayakkabısı modeli ile üretime başlayıp 2016 yılı içerisinde bu ayakkabıları 10 dan fazla avrupa ülkesine ihracat etmeyi başardık.

    6- günümüz itibari ile toplam 300 ayrı model hakiki deri ve ortopedik erkek ayakkabısı ve 200 ayrı model hakiki deri ve ortopedik kadın ayakkabısı üretiyoruz.

    7- 2019 yılında israil, isviçre, hong kong, singapur ve japonya dahil 32 ülkeye ihracat yapmayı başardık.

    8- 2019 yılında toplam üretimimizin %90ını ihraç edip %10 unu kendi şehrimizde yer alan fabrika satış mağazamızda perakende olarak sattık.

    9- tamamı uluslararası üniversite ve tıp fakültelerinden aldığımız sertifika, onay belgesi, tebrik ve başarı ödülü sayımız 100 ün üzerinde.

    10- ben dahil 26 sigortalı işçimiz var.

    11- çalışanlarımızın 12 tanesini kadın.

    12- şirket değil vergi levhası benim adıma olan bir şahıs firmasıyız ve her yıl üst üste konya ticaret odası, konya sanayi odası, ve konya vergi dairesinden takdir belgesi alıyoruz.

    13- bunu buraya ben değil başkası yazsaydı daha şık bir hareket olurdu ama mevcut durumda ben yazmak durumunda olduğum için mecburen yazıyorum kızmayın o bakımdan. ultra niş bir segment olmasından dolayı segment içinde dünyada en çok adet üretip, satan ve bariz bir farkla segment içerisinde dünyanın en iyisi kabul edilen markayız mesela.

    14- iç piyasadan daima yüksek talep alıyoruz ancak genel ayakkabı sektörüne göre gerçekten yüksek kalan fiyatlarımızı duyan toptancı ve perakendeciler heyecanını kaybedip arkasına bakmadan koşarak uzaklaşmayı tercih ediyorlar.

    15- firma olarak benim, çalışanlarımızın ve sadık müşterilerimizin gözünde adidas, nike, puma, reebok gibi jenerik haline gelmiş markalar ayakkabı markasından ziyade moda markası olarak kabul edilir. biz bu markaları ve modellerini ayakkabı değil ayakkabı görünümlü sağlığa zararlı fashion ürünleri olarak nitelendiririz.

    16- ismini burada yazmayacağım ama ülkemizde özellikle son 5 yılda inanılmaz popüler olmuş olan malum markanın ayak sağlığına çok kısa bir sürede ve aynı anda birden fazla doku ve kemikte verdiği hasardan ötürü bizim bulunduğumuz segmentte üretim yapan uluslarası üreticiler arasındaki ismi “dünyanın en sağlıksız ayakkabısı“ olarak geçer mesela.

    17- düpedüz dağcılar için üretilmiş ve mecburi olarak vibram dış tabana sahip columbia, north face ve hatta segmentin ağır abileri salomon ve merell markalı outdoor ürünlerini kadın akademisyenlere hava atmak maksadı ile üniversite kampüsünde kullanıp üzerine kar yağmış fayans ve mermer zeminde buz pateni yapıp her sene götünün ayrı kemiklerini kırmasına rağmen problemin 1.500 lira para verip satın aldığı o çok havalı goretex waterproof botlarından kaynaklandığına uyanamayan, hadi uyanır gibi olsa da maaşının yarısını çin malı ve ultra rahatsız bir ayakkabıya yatırıp onun da olup olabilecek en yanlış modelini satın aldığını ne kendine ne de etrafına itiraf etmekten aciz olup şehir hayatı için düpedüz güvensiz olan trekking botları kullanmakta ısrar eden gerizekalı öğretim üyeleri de dünyanın hiçbir ülkesinde yer almayıp sadece ülkemize has olan bir cahiliyet çeşididir mesela.

    18- trekking ayakkabıyı avrupa’da dağcılar bizim ülkede gerizekalı ortaokul öğretmenleri giyer mesela. geceleri de şunu der bu salaklar “hanım benim bu belim gene çok ağrıyor yaw, nasıl yapsak” ..

    19- mesela biz de bufalo derisi dış yüzey ve goretex shield serisi iç astara sahip trekking ayakkabısı ve botu üretiyoruz ama bizim trekking modellerimiz arazi için vibram tabanlı “adventure serisi” ve winter için tpu destekli kauçuk tabanlı “outdoor serisi” olmak üzere iki ayrı kategoride üretilir ve bu konu mutlaka ayakkabı kutusunun alt yüzeyinde ve ayrıca kutu içerisinde teslim edilen kullanma ve garanti belgesinde son olarak da sözlü olarak mutlaka kullanıcıya bilgisi verilerek ürün teslim edilir ki hem ihtiyacına göre doğru ürünü satın alsın hem de istenmeyen bir kaza veya sakatlık durumu yaşanmasın ..

    20- sağlık bakanlığı ve sosyal güvenlik kurumu tarafından 2019 yılında istanbul üniversitesi tıp fakültesi hastanesine yaptırılan araştırmaya göre türkiye’de 18 yaş üzeri yetişkin nüfus toplam 55 milyon kişi ve bu 55 milyon nüfusun 45 milyon kişisinde “sağlıksız” spor ayakkabı kullanımı kaynaklı en az 1, 35 milyon kişi de ise aynı anda birden fazla ayak sağlığı problemi(mantar, nasır, ekzema, bunyon, ökçe dikeni, menisküs yırtığj, kemik hasarı, kemik deformasyonu , vs.) mevcut.

    21- türkiye’de başta konya, istanbul, izmir, gaziantep de yer alan 500 üzerinde ayakkabı fabrikası(en az 20 ve daha fazla-mesela greyder de 1.000 işçi vardı geçen yıl-sigortalı işçi çalıştıran) 10.000 üzerinde de ayakkabı atölyesi(3-20 işçi arası) yer alıyor.

    22- sektörün toplam istihdamı 900.000 sigortalı işçi(sgk 2019 raporu kesin rakamı) ve 200.000 çeşitli nedenlerden sigortasız çalışmayı tercih eden işçi(iş-kur 2019 anketi tahmini rakamı) toplam 1.100.000 işçi olarak kabul ediliyor.

    23- sektör 2019 yılında 140 milyon çift ayakkabı üretip, bunun 80 milyonunu iç piyasada satıp(40 milyon adet de ithal ürün satılmış) 60 milyon adetini toplam 60 ın üzerindeki ülkeye ihracat yapmış.

    24- sektörün 2019 yılı toplam ihracatı 2 milyar dolar.

    25- ihracat yaptğımız ayakkabıda ortalama adet fiyatımız 35 dolar.

    26- ithalat yaptığımız ayakkabıda ortalama adet fiyatımız 20 dolar.

    27- ihracat yaptığımız ayakkabının adet bazında %99 u hakiki deri ürün olarak gerçekleşmiş.

    28- ithalat yaptığımız ayakkabının adet bazında %99 u sentetik ve petrol türevi olarak gerçekleşmiş.

    29- hem adet hem de fiyat bazında ilk 3 ihracat pazarımız almanya, hollanda ve birleşik krallık olmuş mesela.

    ————————————

    30- sonuç olarak alışveriş öncesi okuma ve araştırma yapıp sonrasında satın alma yapan avrupa ve uzakdoğu insanı “%100 leather” ve ortopedik “made in türkiye” etiketli dünyanın en kaliteli ayakkabı ürünlerini satın almayı ve kullanmayı tercih ederken alışveriş kararını verirken ki kriterlerinin dayanak noktası damla biliç ve enes batır challenge videoları olan yurdum gençliği “%100 petrol residue” ve sağlık düşmanı “made in china” etiketli ayakkabı benzeri ürünler kategorisinden satın alıp kullanmayı tercih etmiş..

    31- son tahlilde türk tüketicisi özellikle ayakkabı ve kıyafet satın alma sürecinde inanılmaz cahil ve bilinçsiz ve üstelik bu durumun farkında da değil .. ve çoğunluk ekşi sözlük yazarı ben çok daha farklı olmasını beklerken ne yazık ki genel geçer türk vatandaşından zerre miktarda farklı bir vizyona da sahip değil ne yazık aynı konularda ..

    edit: ben bizim halkımız benim ürünlerimi satın almıyor diye ağlamıyorum bugün türkiye’nin en ünlü ve en kaliteli perakende zincirleri benden ürün satın almak istiyor ben reddediyorum.. çünkü yüksek işçilikli özel üretim yapıyoruz.. kapasiteyi öyle bir günde %10-%15 arttırdım diye bir dünya yok. bizim ürünlerde kapasite artışı uzun vadeli bir yatırım ki biz onu bile tercih etmiyoruz kaliteden ödün vermemek adına .. benim anlatmaya çalıştığım türkiye’de yüzlerce kaliteli, sağlıklı ve uygun fiyatlı ayakkabı üretimi yapıp bütün dünya ülkelerine de ihracat yapan son derece kaliteli üreticilerimiz varken bizim gençlerin çok daha sağlıksız ithal ürünleri çok daha yüksek fiyatlar ödeyerek satın alıp, üstüne bir de istihdam sağlayan, vergi ödeyen, ülkeye döviz getiren yerli üreticiye. çoban, çomar, aktroll, zaten vergi kaçırıyorlar vs. şeklinde hakaret etmesi.. işte bu en son yazdığım davranış şekli benim dünyanın hiçbir ülkesinde rastlamadığım bir davranış şekli ve başlık da onu anlatıyor zaten …
  • türk insanı yerli malından değil yerli sermayeden nefret ediyor.
    başlığı akıllıca bulmadım, benim tespitim daha hoş bir genelleme oldu.
  • adam bir de oran filan vermiş. o zaman haklısın ne diyelim.
hesabın var mı? giriş yap