• geçen haftaya kadar herkes tarafından yok sanılan güç. 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi sayesinde gördük ki ne kadar güçlü olursa olsun kimse halkın karşısında duramıyor. bunu uzun zaman önce unutmuştuk tabii, garipsiyor insan.
  • talan edilen haklara ve talan eden guce karsi, halkin kus tuyu etkisidir. yontma tas duvara veya granit kayaya kafa atmakla yapilan etki kadardir. ama yilma be azizim biliyorsun ki, " azimle sican tasi deler lafi da hani bizden cikmadir " ..
  • üretime hakim olmayan sınıflar gürühlar tarafından yapılmadığı sürece sadece türkiye'de değil bütün dünyada etkisizdir. öğrenci hareketleri bu anlamda sadece destekleyici unsur olarak yer alabilir zira 68 in dahi devrime dönüşmemesinin sebebi büyük oranda öğrenci hareketi olmasıdır. üretim ilişkileri değişmediği sürece hiçbir şey değişmez. şu noktada protestodan daha çok grev anlamlı ve gereklidir. ha o olur mu ülkede, insanlar bunu göze alırlar mı orası ayrı bir meseledir. elinde gücü olmayan halkın yaptığı protesto babasına oyuncak aldırmak için ağlayan zırlayan çocuk kadar etkilidir, zamanla susacaktır en kötü tokadı yiyecektir. üretim bir kez daha her şeydir.

    grev denilen şey de öyle galatasaraydan taksime yürümek gibi en fazla bir saatinizi alan bir şey olmadığından, çoluğunuz çoçuğunuzun günlerce aç kalması, grevin başarısız olması neticesinde işsiz kalma ihtimalleri, binlerce insanı birden buna ikna etmenin pek de kolay olmaması, protesto ve grevleri organize edebilecek neredeyse yegane kuvvetler olan sendikaların işlevsizleştirilmesi, sendikaya üye olmanın dahi işten çıkarılmaya sebep olması, bu halk için tweeterdan facebooktan saydırmak fazlası ile yeterli görünmesi ve bütün buna benzer muhtelif sebeplerden kelli pek mümkün görünmemektedir.

    bütün bunlara rağmen, biraz şiir okusa şu halk, biraz bilse şunu;

    biz olmasak ray, dönen tekerlek, yıkanan buğday, ayın onbeşi;
    biz olmasak taşova'nın tütünü, kütahya'nın çinisi, yani bizsiz
    anne dizi, kardeş dizi,yar dizi güzel değildir.

    belki biraz bunu anlasa bu halk, biraz anlasa gücünü o zaman her şey başka olur.
  • eksilerdedir. lakin bir etkisi olmamakla kalmaz, sonrasında başınıza bir iş gelmesi kuvvetle muhtemeldir.
  • rtuk un yeni baskani ile elde patlamaya mahkum olusunu ortaya koyan guc.

    (bkz: http://www.milliyet.com.tr/…e=17.07.2009&b=laiklige sapkin ataturk ve inonuye militan diyor&kategoriid=12&ver=63)
  • sansüre karşı yürüyüşün ardindan bir kez daha ne denli yarar saglayacagini gorebilecegimiz etki . ozel cikarlarini baz alarak kötek attığı halk için referandum hamlesi yapmaktan hicap duymayanlarin basi cektigi bir ulkede korkarim iyi sonuclar alinamiyor protestolarda .. su aralar tekel iscilerine destek verenlerin haril haril hapse tikildigina bakildiginda durum bunu gosteriyor. ve fakat yine de yilmamak lazim ..
  • var olabilmesi için gereken şey, memlekette yaşayan insanların çoğunluğunun*, problemin ucunun kıçına dokunduğunu farkedebilmesidir.

    peki nedir şu anda sorun ? basın özgürlüğü, fikir özgürlüğü, konuşma özgürlüğü, eğer internet kafe ağzı ile konuşacak isek klavye özgürlüğünün var olmamasıdır. 1980 dönemindeki gibi düşünce suçlusu damgası ile içeri atılanlar olmayabilir, evet. eğer olacaksa da en başta girmeye hazırım. hazır olacak bir çok insan da tanıyorum.

    ancak baskı rejiminin ortasında olduğumuzun anlaşılması için, zihni sinir projeler üreten bir başbakan'a değil, azcık akla, fikre ihtiyaç vardır..
  • halkın bilinç ve özgüven kazanması ile doğru orantılı olarak artan güç. kitleler ne kadar farkındalık kazanır ve bu sayede güdülmeye hazır, çobanının yolunu gözleyen sürü mantığından kurtulursa o denli omurgalı ve kayde değer protestolar yapabilir hale gelir. sadece stres atmak ve biraz aksiyon için değil de gerçekten yüreği ile inandığı değerlerin kayda geçebilmesi ve yöneten sınıfça fark edilebilmesi için tek bilek olabilmiş bir kitle elbet ki devlet kapısını gümbür gümbür çalmasını becerecektir, lakin bu gümbürtüden kastım, haklı demokratik duruşun etkisidir yoksa başıbozuk şiddet ve bölücülük faaliyetleri değil. bilinçli, örgütlü, saklı planlar olmadan tüm samimiyeti ile ülkesinin refahı için meydanlara inen bir kitlenin yaptırım gücü bu sınırları bile aşmaya muktedirdir. yeter ki yeni yeni kazanmaya başladığımız protesto kültürümüzü bu filizlenme çağında önyargılara kurban etmeyelim, asıl amacı halkın nabzını tutmak ve duruşunu sergilemek olan bu kültürün faydalarını devlet adamlarımızın da fark etmelerini sağlayabilelim. bakarsınız bu topraklardan da dünya'nın kıskanacağı güzel şeyler doğar, bize yakıştırılan şer yuvası kalıpları kırılır.
  • kendisini pek sevmesem de süleyman demirel'in yollar yürümekle aşınmaz lafının bu konuyu çok iyi özetlediğini düşünürüm. bu ülkede yıllardır çok geniş kitleler sokağa dökülmüştür fakat ayakkabılarını aşındırmaktan, kendilerini paralamaktan, başka bir işe yaramamıştır. oysa ki yürümek yerine o ayakkabıları çıkarıp birilerinin kafasına atsaydık tıpkı yunanistan'daki gibi, fransa'daki gibi işte o zaman yaptırım gücünden bahsedecek duruma gelmiş olurduk.
hesabın var mı? giriş yap