tutkulu
-
her kim ise, er ya da geç duygularının esiri olacaktır. haliyle (bkz: tutuklu)
-
bu sıfata sahip kişiler ya çok mutlu olurlar ya da çok mutsuz... ortası yoktur.
-
tutku ihtiva eden
-
sarıl lan sarıl, tutuklusun. yok yok, tutkulusun, tamam.
hele iki boyut -bir yüzey- olan fotoğraftan, orada tutulu insanın bakışının kağıdın içinden, selofandan kurtulup, boşluğu delip, bakan gözümün içine saplanması, daha içeriye ve diplere tutkulu olması var ya... (bkz: dik dik bakan fotoğraf)
"kötü müzikten nefret edin ama onu küçümsemeyin. kötü müzik iyi müzikten çok daha fazla ve çok daha tutkulu biçimde çalınıp söylendikçe, gitgide iyi müzikten çok daha fazla düş ve gözyaşıyla dolmuştur. ona bu yüzden saygı duyun. sanat tarihinde yeri olmadığı halde toplumların duygusal tarihinde muazzam bir yer kaplar. kötü müzik aşkı demiyorum, ama saygısı, yalnızca zevk sahibi olmanın hayırseverliği ya da şüpheciliği diyebileceğimiz şeyin bir şekli olmakla kalmaz, aynı zamanda müziğin önemli toplumsal rolünün de bilincidir. bir sanatçının gözünde hiçbir değeri olmayan kimbilir kaç ezgi, romantik gençler ve sevdalı genç kızlar güruhunun seçme sırdaşları arasında yer alır. (...) kullanılmaktan aşınmış bir kötü romanslar kitabı bizi bir mezarlık ya da köy gibi etkilemelidir. evlerin bir üslubu yokmuş, mezarlar zevksiz yazılarla süslerin arasında kaybolmuş, ne gam!" marcel proust - les plaisirs et les jours (kötü müziğe övgü yazısından)
"yaşam, mutlak tutkularla dolu. yaşamı sevmekle birlikte ölüme alışmak da büyüyor, gelişiyor. güzellikler kazanıyor. bu sevgiyi nasıl rahatlıkla uğurluyorsam, yaşamı da o denli rahat, o denli güzel uğurlamalı." tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri
(bkz: tutku/@ibisile)
(bkz: tutkulu aşk), tutkulu ilişki
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap