• net ortaminda yogun bir bicimde dolasan ve "tavuk suyuna corba" oykuleri kadar embesil duygusallikta olan bir yazinin adi tuzlu kahve.. iste oykumuz:

    "...
    kiza bir partide rastlamisti.. harika birseydi. o gün pesinde o kadar delikanli vardi ki.. partinin sonunda kizi kahve içmeye davet etti. kiz parti boyu dikkatini çekmeyen oglanin davetine sasirdi, ama tam bir kibarlik gösterisi yaparak kabul etti. hemen kösedeki sirin kafeye oturdular. delikanli öyle heyecanliydi ki, kalbinin çarpmasindan konusamiyordu. onun bu hali kizin da huzurunu kaçirdi.. "ben artik gideyim" demeye hazirlanirken, delikanli birden garsonu çagirdi.. "bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "kahveme koymak için.."

    yan masalardan bile saskin yüzler delikanliya bakti..

    kahveye tuz!..

    delikanli kipkirmizi oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye basladi. kiz, merakla "garip bir agiz tadiniz var" dedi..

    delikanli anlatti:

    "çocukken deniz kenarinda yasardik. hep deniz kenarinda ve denizde oynardim. denizin tuzlu suyunun tadi agzimdan hiç eksilmedi. bu tatla büyüdüm ben.. bu tadi çok sevdim. kahveme tuz koymam bundan. ne zaman o tuzlu tadi dilimde hissetsem, çocuklugumu, deniz kenarindaki evimizi ve mutlu ailemi hatirliyorum. . annemle babam hala o deniz kenarinda oturuyorlar.. onlari ve evimi öyle özlüyorum ki.."

    bunlari söylerken gözleri nemlenmisti delikanlinin.. kiz dinlediklerinden çok duygulanmisti.

    içini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmaliydi. evini düsünen, evini arayan, evini sakinan biri.. ev duyusu olan biri..

    kiz da konusmaya basladi.. onun da evi uzaklardaydi.. çocuklugu gibi.. o da ailesini anlatti. çok sirin bir sohbet olmustu.. tatli ve sicak..

    ..ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel baslangici olmustu tabii..

    bulusmaya devam ettiler ve her güzel öyküde oldugu gibi, prenses, prensle evlendi. ve de sonuna kadar çok mutlu yasadilar. prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kasik tuz koydu, hayat boyu..

    onun böyle sevdigini biliyordu çünkü..

    40 yil sonra, adam dünyaya veda etti. "ölümümden sonra aç" diye bir mektup birakmisti sevgili karisina.. söyle diyordu, satirlarinda..

    "sevgilim, bir tanem..
    lütfen beni affet. bütün hayatimizi bir yalan üzerine kurdugum için beni affet. sana hayatimda bir tek kere yalan söyledim.. tuzlu kahvede.. ilk bulustugumuz günü hatirliyor musun?.öyle heyecanli ve gergindim ki, seker diyecekken 'tuz' çikti agzimdan.. sen ve herkes bana bakarken, degistirmeye o kadar utandim ki, yalanla devam ettim.
    bu yalanin bizim iliskimizin temeli olacagi hiç aklima gelmemisti. sana gerçegi anlatmayi defalarca düsündüm. ama her defasinda korkudan vazgeçtim. simdi ölüyorum ve artik korkmam için hiçbir sebep yok.. iste gerçek.. ben tuzlu kahve sevmem. o garip ve rezil bir tat.. ama seni tanidigim andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. hem de zerre pismanlik duymadan. seninle olmak hayatimin en büyük mutlulugu idi ve ben bu mutlulugu tuzlu kahveye borçluydum.

    dünyaya bir daha gelsem, herseyi yeniden yasamak, seni yeniden tanimak ve bütün hayatimi yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.."

    yasli kadinin gözyaslari mektubu sirilsiklam islatti.

    lafi açildiginda birgün biri, kadina "tuzlu kahve nasil bir sey" diye soracak oldu..
    gözleri nemlendi kadinin.. "çok tatli!.." dedi.."

    not: len "icmek zorunda kaldim" ne demek, "hanim kahve bende carpinti yapmaya basladi, cay icelim bundan sonra" deseydin ya be dallama.. tanismasini borclu oldugundan dolayi icmis bu rezil seyi bir de, demek tanismasini bir arkadasina borclu olsa 40 yil boyunca 3 kisi paylasacaklarmis yatagi..
  • adetini bilmem de hikayesi iyiden iyiye baymıştır artık.

    lan üniversitede bu hikayeyi önüne gelene anlatarak kız tavlamaya çalışan adam tanıyorum. eleman tam bir meriç'ti; böyle saçlar at kuyruğu, çenede eser miktarda sakal falan. okula da uzun bir yolculuk sonucu gidip gelirdik; yolda ne zaman bu elemanın yanına denk gelsek bir kıza bu hikayeyi böyle dokunaklı dokunaklı anlatıp ekmek çıkarmaya çalıştığını görür acırdık adama. ikinci bir numarası daha vardı:

    - ayy sen bir erkeğin karşısında böyle kollarını bağlayarak duruyorsan onunla iletişime kapalısın demektir.

    bir de tuzlu kahve nedir lan?! winchester kardeşler'e mi gidiyoruz kız istemeye?! oldu olacak kutsal su da atsınlar suratımıza!

    edit: bahsettiğim bu meriç de yazar olmuş buraya, başka bir entry'mden dolayı tanıyıp mesaj atmış. profiline baktım; amansızca ''bir kadının en güzel olduğu yaş'' tarzı başlıkları kollayıp ''kadınlar... kadınlarımız...'' temalı etnry'lerle amacına koşuyor. gördüğünüz yerde etkisiz hale getirip ilgili birimlere teslim edilmesi rica olunur.
  • tuzlu kahveyi ık-mık etmeden içen damat adayı, kahvenin üzerine yaktığı keyif sigarasını, gelin adayının avuç içinde söndürmeye hak kazanmış sayılır.
    bütün bunlar tabii ki gelin adayının sabrını, sebatını, vakurluğunu ölçmek için kullanılan hoş geleneklerdir.
    (bkz: kız istemeye gidip seri katil olarak dönmek)
  • bir rivayete göre ise vakti zamanında kızların görücü gelen damat adayını beğenmediklerini başvurdukları bir yöntemmiş. gelin adayı müstakbel damada hayır demek istiyorsa kahveye tuz atıyor ve damat adayı durumu anlayıp ailesini alıp gidiyormuş, yok damat adyı beğenildiyse o zaman kahvesi güzel oluyormuş. günümüz şartlarına pek uymayan ve zaten farklı amaçlarla kullanılan bir gelenek.
  • bi yudum alıp ''bu nasıl kahve'' diyip geri kalanını içmeyen adama kız verilir.dürüsttür,iki yüzlü değildir.köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demez.samimidir,yapmacık olamaz.bugün o kahveyi sessizce içenlerin yarısı karısına ızdırap oluyor diğer yarısı hovardalıkta.
  • oglan tarafi, kizi istemeye geldiklerinde, mustakbel gelinin mustakbel dama yaptigi kahve... amac, diger aile erbabi kopuklu kahvelerini hupur hupur icerken delikanlinin kahvedeki tuz karsisinda ne tepki verecegini olcmektir... bu rituel oncesinde genc kiz, bu tuzlu kahveyi tepsinin neresine koyacagini dusunur ve tasinir ki yanlis insana vermesin...
    mantinin icine konan misir tanesinin kime cikar acaba heyecani yoktur bu durumda, cunku kurbanin kim olacagi basindan bellidir...
  • bugün bizzat tadına bakma şerefine nail olduğum kahve. sade tuzlu mu peki kırmızı biber karabiber vb. baharatlar da var içinde. ilk yudumu içmedim tabi tavsiyelere uyarak. herkes tepkimi görmek için beklerken içmiş gibi yaptım dudak değdirdim sadece sonra millet bakmıyorken yavaş yavaş içtim tabi mecburen.ama şöyle bir sorun oluştu acıbiber girince hiç içemez diye atılan kırmızıbiber beni kurtardı. çünkü acıdan tuzu hissetmedim. acı seven birisi olarak hiç zorlanmadım içerken.ama bugün sadece o muydu peki. su da iç bari biraz iyi gelir diye uzatılan suda da tuz vardı. allahım bu ne büyük işkencedir dedim ve onu da içtim mecburen. yeminle lokum vardı orda ona da tuz attılar mı diye düşünmeden edemedim. iyi yandan bakarsak iki haftalık tuz stoklamış oldum.
    bi de şu var: nescafe damat
  • tuzlu kahve, kız isteme ritüellerinin en klasik ve gereksiz adetlerinden biridir ama belki de en masumudur. çünkü içine bulaşık deterjanı bile koyanı gördüm. bu sebeple, sadece tuzlu kahveye şükretmek gerekiyor.
  • gelinin belindeki kırmızı kuşak kadar gereksizdir. klişedir.
  • yapmadığım kahve. kıyamadım adama bir de midesi ağrır bütün gece şimdi onun daha gece dışarı çıkacağız şeklinde bir düşüncem oldu. illa ona farklı bir şey yapmak istiyorsanız herkese makine kahvesi yapıp ona cezvede hazırlayın. deneyim konuşuyor.
hesabın var mı? giriş yap