• uykusundan çığlık atarak sıçradı:
    - ayyy!
    - noldu?
    - yaa :( ayağıma cam battı :(
    - hadi be?
    - evet :( bardak kırılmıştı ya :(
    - hıhı :(
    - taşımışız işte, ayağımızda filan, cam kırıklarını

    2 saat sonra yine sıçradı:
    - aaaay!
    - noldu, noluyor?
    - ayağıma tavuk battı :(
    - tavuk mu?
    - evet :( tavuk battı çok acıyor :(
    - rüyadır rüya...
    - (ağlar gibi) değil :( ya, tavuk...
    - ahahaha, tavuk olabilir mi sence burada?
    - :)
    - uyu hadi
    - hıhı :)

    tekrar uykuya daldı. 5 dakika sonra, (gözleri kapalı) sayıklar gibi:
    - tavuğu buldum
    - ...
  • saat 01 de cnbcede counting crows konseri var dedim
    ben gelemem dedi.
    uyuyodu yine.
  • ya bazen insanlara "adamın annesi körmüş yani " demek istiyorum. beni kimse anlamaz diye susuyorum.
  • 1998 amerika cikisli metalcore grubu. 1 live, 1 split albumleri, 5 albumleri var. 1 de compilation'da yer almislar. bunlar sirasiyla;

    undying - unearth (split - 1999)
    the stings of conscience (2001)
    the oncoming storm (2004)
    our days of eulogy (compilation - 2005)
    iii: in the eyes of fire (2006)
    alive from the apocalypse (cd) (live - 2008)
    the march (2008)
    darkness in the light (2011)

    line up soyle;

    trevor phipps : vokal
    buz mcgrath : gitar
    john "slo" maggard : bass
    ken susi : gitar
    justin foley : davul

    son albumlerinin 320kbps hali malum yerlerde bulunabilir. artwork baya iyi olmus.
  • 2011 albümleri darkness in the light albümünü arka arkaya baştan sona 5 defa dinlemiş, sonunda muhteşem bir albüm çıkartıklarına kanaat getirdiğim uzun zamandır dinlediğim metalcore grubu.
  • açık ara ortamların en iyi metalcore grubu. son albümleri watchers of rule'dan bugün haberim oldu (niye daha önce olmadıysa amk) resmen tır gibin kamyon gibin albüm olmuş. niye çok az reklamının yapıldığına da anlama veremedim. sabahtan beri dinliyorum herhalde bütün yıl da dinlerim.
  • gayet başarılı müzik yapmalarına rağmen türkiye'de çok bilinmeyen amerikan metalcore grubu. pantera, slayer, metallica, earth crisis, in flames gibi grupları örnek aldıklarını söylüyorlar ve müziklerinde bu etkileri rahatça görebiliriz.

    fakat kişisel görüşümdür ki; gitarlar, riffler ne kadar yaratıcı ise davul o kadar sıradan. aynı zamanda davul, ton olarak da eksik kalıyor gibi. bir chris adler'a sahip olsalardı çok çok daha iyi yerlere gelebilirlerdi.
  • bir albüm daha çıkarsalar artık fena olmayacak.
    seçmek zor ama yine de endless
  • yeni albümleri the march'dan düşen şarkı, my will be done'a bakarsak daha bir melodik death metalleşmiş, daha bir teknikleşmiş grup sanki.
  • monosodyum glutamat batağına düşmüş ve düştüğünün bilincinde olan bilinçli tüketici.

    geçen gün odaya girdim, cenin pozisyonunda titreyerek yatıyor, alnından şıpır şıpır soğuk terler boşanıyordu. bu manzara karşısında dizlerimin bağı çözüldü, yere çöktüm. titreyen dudaklarından bir sözcük düştü de havadaki o ölüm sessizliği kırıldı:

    - monosodyum...

    yastığı ısırdım, gözlerimden yaşlar akmaya başladı, duygularımı dizginleyerek konuşmaya çalıştım:

    - geçicek... biz neler içtik, neler yedik, bak hala burdayız... bunu da atlatacağız...

    inleyerek cevap verdi:

    - monosodyum glutamat... soya sosu...
    - hepsini bitirdin... saat çok geç...
    - mono :( bir şeyler yap lütfen...

    allahım bu da mı başıma gelecekti? hani koruyan esirgeyendin? neden onu kollamadın? neden onun gibi muhteşem birini bu dünyanın illetlerinden korumadın? sonra allahın benimle konuşmadığı aklıma geldi. bu sefer sonsuz bir vicdan azabıyla kendimi suçlamaya başladım. onun günden güne bu batağın içine saplanışını izlemiştim ben. neden her seferinde gözündeki ışıltıya kanıp, kendi ellerimle konserveden ne çıksa yedirmiştim? neden sushileri bol soya sosuyla hüpletmesine izin vermiştim? neden gözümün önünde kendi trajik sonuna koşuşuna alkışlarla, gülücüklerle, usul usul eşlik etmelerle adeta kutlayarak destek vermiştim? neden onun se

    - hoşbeş... hoşbeş olacak mutfakta... nolursun... içinde biraz monosodyum glutamat vardır belki...

    o müjdeleyici sesiyle kurtuluşu gösteren peygamber gibi düşüncelerimi yardı, içinden mutfağa geçtim. evet, biraz eti hoşbeş vardı. ona monosodyum glutamat getirdim. bu da böyle bir anımdır.
hesabın var mı? giriş yap