• ender balkır'dan dinlediğim hikayesi çok acıklı olan türkü. yine o hikayeye göre "niye kıydın bana el sözü için" cümlesi de anlam kazanıyor. dinlenesi, çalınası, söylenesi ve elbette ağlanası.
  • bir fahri kayahan türküsü.

    sanırım nedeni kıskançlık olacak karısını öldürdükten sonra karısı için yazdığı türkü.

    eve sarhoş gelir. karısını öldürür. sızar. sabah uyanır ama suna uyanmaz.
  • başar dikici ve savaş özkök tarafından kanun ve ney eşliğinde muazzam bir girizgahla birlikte sunulan yorumu şöyledir.
  • malatyalı fahri kayahan'ın suna isminde bir karısı vardır. suna'nın kalçasının kenarında bir ben... köyün kadınları hamamda görürler bu beni. bir şekilde içlerinden birinin eşinin kulağına çalınır.

    derken birgün kahvede kavga çıkar. kavga sırasında sinirlenen adam fahri kayahana karısının kalçasında bir ben olduğunu, onu gördüğünü ima ederek söyler söyler. kan beynine sıçrar tabi. o an ki öfkeyle kavgayı bırakıp eve gider ve el sözüyle suna'yı öldürür.

    sonra işin aslı ortaya çıkar tabi ama olan olmuştur. bu türkü o olay üstüne fahri kayahan tarafından söylenmiştir.
  • hikayesi

    suna, fahri kayhan’ın eşidir. çok sevmektedir fahri bey suna’yı… devir, o zamanın malatya’sı… ancak sevdiğine sevdiğini söylemenin bile ayıp karşılandığı o dönemde fahri bey her daim söyler suna’ya, ona olan sadakatini ve bağlılığını… ve bilir karısının gözlerinin başka kimselere bakmadığını…

    o dönemin kadınlarının en büyük eğlencesidir, haftada bir yapılan hamam sefaları… kendilerine ayrılan günde toplanıp hamama gider mahallenin tüm kadınları… işte o hamam sefalarından birinde suna’nın sırtında bulunan ve normal şartlarda kıyafetinden asla görünme ihtimali olmayan bir ben dikkatini çeker hamamda bulunan ve sunanın yakın arkadaşı olan neriman hanım’ın…

    neriman hanım, akşam eve geldiğinde laf arasında eşi mustafa bey’e, suna’nın sırtında ben olduğunu anlatır… aradan zaman geçer… fahri kayhan bir gün evlerinin yakınında bulunan kahvede mustafa bey ile karşılaşır… aralarındaki sohbet belli bir süre sonra tartışmaya dönüşür ve olay karşılıklı hakarete kadar gider… fahri kayhan hiddetle cevap verir mustafa bey’e: “bir daha karşıma çıkma, seni el aleme rezil ederim.” bu söylem karşısında sinirlerine hakim olamayan ve sırf fahri kayhan’ı yaralamak gayesiyle hareket eden mustafa bey’in dudaklarından şu sözler dökülüverir: “sen benimle uğraşacağına kendi karına sahip çık, ben senin karının sırtındaki beni bile bilirim.”

    fahri kayhan beyninden vurulmuşa döner… evet inanamaz biricik suna’sının kendisine ihanet ettiğine, ama bu başına gelen neyin nesidir? elin adamı, suna’nın sırtındaki beni nerden bilecektir? bu sorular kafasında iken eve varır, dayanamaz ve karşısına alıp suna’yı durumu anlatır… suna iki gözü iki çeşme yeminler eder fahri kayhan’a: “aman beyim etme” der, “bakar mıyım senden bir başkasına?” o gece konuşurlar, konuşurlar… fahri kayhan eşine sarılır, ve ikna olduğunu söyleyip bir daha hiç açmamacasına konuyu kapatır… lakin durum hiç de öyle olmamıştır… o günden sonra istemeden de olsa aklında hep o şüphe, fahri bey karısına kötü davranır…

    yine bir akşam yemekte sudan bir sebeple çıkan tartışma sonrasında fahri kayhan ceketini alır ve başlar malatya sokaklarında dolaşmaya… eve geldiğinde neredeyse güneş doğmak üzeredir… eve girer ve gördüğü manzara karşısında dona kalır… biricik karısı suna, kendini asmıştır… sallanan ayağının dibinde elinden düşmüş bir mektup durmaktadır. o mektupta suna son sözlerinde şunları yazmıştır: “kusura bakma beyim, ama günlerdir kafandaki soru işaretlerinin sebebini bilmekteyim… kendimi temize çıkarmak için başka yol göremedim. şunu bil ki, ben sana hiç ihanet etmedim… “

    fahri kayhan gözyaşları içinde eşinin cansız bedenini yağlı urgandan ayırır, yere yatırır… islak gözlerini silerken bir bakar ki hava aydınlanmıştır… içindeki yangın öyle büyüktür ki, sözün bittiği yerde, kelimelerin küllerinden o meşhur türküyü yakmıştır

    uyan sunam

    “şafak söktü, suna’m yine uyanmaz
    hasret çeken gönül derde dayanmaz
    çağırırım suna’m sesim duyulmaz
    uyan suna’m uyan, derin uykudan

    nice diyar gezdim gözlerin için
    niye kızdın bana el sözü için
    dilerim allah’tan sızlasın için
    uyan suna’m uyan derin uykudan

    çektiğim gönül elinden
    usandım gurbet elinden
    hiç kimse bilmez halimden
    uyan suna’m, derin uykudan…”
  • her dinledigimde keske evlenecegim kadinin ismi suna olsa diye icimden gecirdigim turku.gerci elif ve zeynebim turkulerini dinlerken de elif ve zeynep sevesim geliyo ama bu daha tesirli.
  • "bunca diyar gezdim gözlerin için niye küstün bana el sözü için" diyor ya,

    amca! kadını el sözüyle depresyona girip bitiren sensin hani şimdi acını anlıyorum ama... doğruya doğru.

    cidden bu türkü hikayesiyle filan çok acıklı bir türkü ama hani neden üzdün ki kadını... senin yüzünden, bunu böyle suratına suratına söyleyebilseydim keşke.

    keşke sizin komşunuz filan olsaydım al sana namus, al kuşku, al depresyon diye diye döşünü dövseydim. oturmuş şarkı yazmışsın bir de.

    neyse.
  • bu türküde beni etkileyen böyle derinden acı çektiren bir şeyler var be. ilk kez bir türküyü dinlerken ağladım, yaşlanıyor muyum diye düşündüm. çok güzel, eşssiz gerçekten. ölümün ne menem bir şey olduğunu, çaresizce beklenen günleri sanki türkü boyunca sizde yaşarsınız.
  • güzel bir malatya türküsü...
    yıldız ablamdan dinleyin bir de bence...
hesabın var mı? giriş yap