• bana göre bir mucizedir.binlerce yıl atalarınıza hiçbir şey olmuyor ve siz dünyaya geliyorsunuz.
  • seçim şansı tanınmamak.
  • belki de hissedebildiğini bilebilmektir
  • varoluş iyisiyle kötüsüyle herkesin şikayet ettiği durumdur.
  • sevilmektir.
  • "düşünüyorum öyleyse varım" teorisini kısaca açıklayan önerme. düşünmeyenler yok mu?
  • hegel'e göre bir oluş sürecidir.
    varlık; aynı zamanda hem varlık, hem de yokluk olduğu için vardır. varlığı varlaştıran bu güç, kendisi olan varlık ve karşıtı olan yokluğun çelişmesidir.
    sadece kendisi olsaydı, salt varlık olarak, bu süreç kısır kalacaktı. burada varlıkla yokluk arasındaki çelişme, oluşun devamlılığını sağlayan güçtür.
    her varlaşma yoklaşmayı içerir.
    toplumda da bu var oluş çelişkisi görülür.
    akıl akılsızlığa, adalet adaletsizliğe dönüşür. ancak bu çelişme ise gelişmeyi doğurur. örneğin adaletsizlik adaleti yadsır (yok sayar), ama bu yadsınma yeni bir adaleti doğurur. üretim, gelişim işte bu yok saymanın da yok saymasındadır.
  • olmayı sevmiyorum.
    yani olmak, sadece fiziksel olarak bi alan kaplamayı çağrıştırıyor bana. felsefede ve psikolojide varoluşçuları sevmiyor, anlamıyor ve uzak duruyorum, bu da ayrı bir konu.
    sürekli bir döngü yaşıyoruz:
    güveniyoruz birilerine hayatın içindeyken; romantik ilişki anlamından bahsetmiyorum rutinlerdeki güvenlerimiz örneğin, toplu taşımada bile saldırı uğramayacağımızı düşünerek bekliyoruz. anne bile bebeği sevgisizliği ile cezalandırırken biz güven duyacağımız birilerini arıyoruz, bize güvenenleri kırıyoruz hiç kendi içimizde nedenlerini sorgulamadan.
    seviyor, seviliyoruz. belki bir ömrü, sadece bunu arayarak geçiriyoruz. sevgisiz yaşamanın mümkün olduğunu ve yaşadığında hiçbir eksikliği olmadığını düşünen insanların varlığı ne kadar da korkunç. acımasız hatta. tanrı -veya yüce olgu- insanı bi açlıkla bi de sevgisizlikle terbiye etmesin. insanlık adına giydiğimiz tüm kıyafetlerimizi çıkarıyoruz. ruhun henüz ölçülebilen bir değeri yok fakat insani değerlere yaklaştıran ve biziinsan olmaktan çıkaran kavramlar üzerinden gözlemleyebiliyoruz.
    uyuyoruz. beynin ihtiyacı var. kimyasal sistemden destekli bir bedensel süreklilik üzerinden uyumak zorundayız. diğerlerinden belki kaçınıyor insanlar ama bu ortak özelliğe mecburlar. uyumayınca farklı hastalıklar bile oluyor. hem uyuduğumuzda rüyalar ile ram, non-ram bize hafıza ve sağlıklı bir ruh hali için de yardımcı oluyor. ben uykuyu çok seven biri değilim bilmiyorum. tek bildiğim her uyuduğumda her uyandığımda bu eylemi sevmediğimi tekrar tekrar anlıyorum.
    dışkılıyoruz. bu kelime çok komik hehe. tuvalete gidiyoruz desem onda da sanki gidiyoruz sadece ama öylece oturuyoruz anlama geleceğinden bu ilkel kelimeyi kullanayım. birçok haz ilkesi için de kullanılan anüs üzerinden, bağırsakların durumuna göre rahatlıyoruz. çok bira içmişsek, işemenin keyfi şüphesiz ki rahatlatıcıdır. yani başlı başına bile rahatlatıcı bir eylemdır. yine de bir günde çok fazla sayıda tuvalete gidiyoruz. çok yani. eğer yeterince sıvı alınıyorsa, sağlıklı bir beden varsa sürekli tuvaletteyiz. mesela bazen gece istediğim kadar su içemiyorum çünkü sabah çişle uyanmaktan keyif almıyorum. hala buna çözüm bulamadılar :/
    seks yapıyoruz. yani hep yapmıyoruz da yapan nasıl yapıyor?? swh basit düşünelim. bir uzvu bir uzvun içine sokuyoruz. yani ben elimi senin ağzına sokup bundan zevk alsam, sen de elimin ağzında olmasından zevk alsaydın bu şekilde sevişecektik. -ki bence korkunç. tabii böyle de korkunç. ben seksin beden tatmini değil ruhani bir ritüel olduğuna inanıyorum artık sanırım. belki ruhumuzda alakalı bir şeyler oluyordur o ara fakat ruhani şeylere inanmadığım için burayı da boş bırakıyorum.
    yemek yiyoruz. ay bu kısım en sevdiğim :d bence, dürtü kontrolsüzüğü ve sevgisizliğin başını çeken konu. yemek yemek çok keyifli, güzel yemek daha keyifli. yapması, yemesi vs derken keyif alsam da, bir ömür bunu yapınca çok keyifli olmuyor. yani her gün sürekli ağzına bişey atıyorsun. tombiş olsan da yiyeceksin (bir tencere makarnayı), spor yapsan da yiyeceksin (ara öğünler, çaylar, hızlandırıcılar vb) e bu da sıkıcı. yemeyi reddetsen öleceksin diye ortada bir mecburiyet var. hadi minimum düzeyde beslendin. e ulan yediklerin vücudunu ve beynini etkiliyor. fakir insanlar düzgün beslemedikleri için aptallığa mahrum bırakılmıyor mu böyle? pizza en süper buluşlardan bu arada..
    nefes alıyoruz. sıkıyorsa almayalım. bunda asilik mümkün bile değil. nefes almamak ölümü kabul etmek demek. nefes düzenlemesi vucut alort hale geçmesin diye yapılan, panik ataktan tutun da günlük yaşamda an'da olmaya kadar bir çok şeyde kullanılan yöntem. doğru-düzgün nefes alamayan biri olaraki ben zaten erken öleceğimi biliyorum. işin garibi çoğu zaman bu beni rahatsız etmiyor. hayır suisaydıl değilim fakat zaten keyifli değilken hiçbir, çoğu, birçok, birkaç şey... zaten rutin alıyorsun. en en rutinimiz bu. diğerleri aksine gariptir ki :d bu beni rahatsız etmiyor. rahatsız olan okb, zaten ölür büyük ihtimalle. güzel bu da. ormana gidince hissedebiliyorum. her ''iyi ki'' nin içinde olduğumda, histen öte gerçeklik gibi bir algı kendisi, bu bile çok hoş.

    evet sanıyorum bunlar en temel şeyler. sürekli döngü, sürekli... ölmek istemeyen ama bunları kabul etmeyen insanlar ne olacak? yani nevrotik olmaktan başka ne olacağız? bu anlattıklarımn adı fakirlik çerçevesinde düşünülebilir fakat tüm insanlık olarak bunlara maruz kaldığımız için üzülmüyorum bu konuda. bilgelik ve sevgi peşinde koşarken heder olduğumu biliyorum. en az bir yıldız tilbe kadar, beni de rahatsız ediyor yalnızlık. çoğu zaman derime battığını bile hissedebiliyorum fakat bu başka bir yazının konusu.

    var olmak, yani dünyada bir hacme sahip olup yer kaplamak, bizim elimizde olmayan başlangıç ile kendimizi ortasında bulduğumuz, yaşam hakkı üzerinden bizim ellerimize teslim edilen, her an haktan vazgeçebildiğimiz fakat bunu yaşarken üstte saydığım birçok ritüele bizi mecbur bırakan bir süreç.
    kabul etmiyor, reddedemiyorum. pasif-agresif bişey yaşamak dediğimiz şey; yükseliş ve düşüş arasında bir yerlerde, duygu durum hızla değişmesin diye arada sigara sararak kendimizi mutlu etmeye çalışıyoruz sanki.
    tek sıkıntı - ben uyuşturucu sevmiyorum.
  • "üç kişi karanlıkta kalmıştır:
    aşkından çok talakatını kullanan, imanını iddia yapan, aklın meyvesinden lezzet almayan."

    damlalar yazısından üçlemelerden alınmıştır, nurettin topçu; dergah yayınları.
  • özellikle var olmak, yok olmak sorununu da getiriyor. bu dünyada yok olamıyorsun, ölsen bile. bu ruhani olarak tartışılır ama bedensel olarak ise bir şekilde yeryüzünde varsın; cesedini yaksalar bile toz olarak varsın, yani her zaman... evet dostum, maalesef her zaman varsın.
hesabın var mı? giriş yap