• eserin yazılma hikayesini öğrendikten sonra dinlemek, içimi çok daha fazla acıtmıştır.

    bugüne kadar aşk acısı çeken bir bünye için yazıldığını düşünmüştüm. lakin şiir, bambaşka duyguları içermekteymiş. orhan seyfi orhon kanser yüzünden kaybettiği kızı içi yazmış.

    şimdi bir de bu düşünce ışığında dinleyiniz. hele ki babaysanız gözyaşlarınıza hakim olunuz.
  • tarkan tarafından ahde vefa albümünde ne kadar da güzel seslendirilen şarkı....
  • romantik filminde geçen pamela versiyonu oldukça sağlam şarkı. sanılanın aksine bir aşk şarkısı değildir; orhan seyfi orhon sözleri hasta olan kızına yazmıştır.
  • bir pera şarkısı.

    yorgun denizler usanmış fırtınadan
    bense bir gemi ve kaybolmuşum
    kıyıları görünmez fenerinde ışık
    ay bile gizlenmiş yıldızlar karanlık
    ne bir ses var ne bir nefes aldırıyor
    ayrılık yakın vuslat görünmüyor

    öncesi yok sonrası yok sanki hepsi hayaldi
    bana sevgisi yok yokluğu çok ağır gelirdi
    kulağımda hala sesi bir veda busesi
    bile bırakmadan gitti gidiş o gidiş

    küskün bu dallar kırılmış rüzgarlardan
    bense filizlenmiş açacakken solmuşum
    baharı beklerken güze boğulmuş bir çiçek
    gülümsemeler gibi o da solup gidecek
    ne bir umut ne ihtimal kar etmiyor
    ayrılık yakın vuslat görünmüyor
  • bu şarkı, her şeyin son şarkısıdır desem kendi kendime, "hadi ordan" diye yadırgamam kendimi. her şey bitiyor sonunda. veda busesi; o bitişin, öldürücü güzellikte üzüntülü olduğu kadar centilmen, şık, incelikli sitemli fon müziğidir.

    kulaklarıma yıllardır inanamıyorum, bir şey bu kadar güzel olmamalı.
  • bir türk filminin ve pera adlı grubun bir şarkısının adıdır. sanılanın aksine meşhur şarkının adı veda busesi değil veda'dır. zeki müren tarafından da söylenmiş olan şarkı orhan seyfi orhon'un yine "veda" adlı şiirinin 1. ve 3. kıtalarından oluşmaktadır. zakkum'un yorumu ve akustik müzik mükemmel bir ikili oluşturmuştur.
  • ne efsaneler seslendirmiş bu şarkıyı. zeki müren, bülent ersoy, muazzez ersoy ilk aklıma gelenler. lakin türk sanat müziği performansı çok eleştirilen tarkan bir okumuş ki bu efsane parçayı, çıtayı öyle böyle yükseğe koymamış.
  • yüzüme ne türlü baktığını, yüzünü görmeden biliyorum.
    veda busemi ise bedenine değil, derilmiş papatya ve günebakanlarla örülmüş, ince ruhuna kondurdum biliyorsun.

    veda etmeyi hiçbir zaman beceremedim. kimsenin gideni olmadım. gitmeyi sevemedim, onlar gitsin istedim. neden gideyim ki? bu kez etrafımdaki duvarlar bunun bir yolunu bulmamı sağladı. içinde en mutlu olduğum anları yaşadığım ama aradaki mesafe ile beni boğan ve artık aşılması gereken duvarlarım... kendime en yakın olan insan bana o kadar uzaktı ki. daha önce de dedim; o, bana en uzak bendi.
    o mesafeye bir türlü bir çare bulamayışın tek sonu bu oldu. son? son muydu? hayır hayır. son değildi. başlangıç mıydı? belki yeni alışkanlıkların, evet. ama asla sonlanan bir şey yoktu. seni ilk tanıdığım günden beri katlanarak arttığı gibi, içimdekiler hala artıyor. bu asla bir son değildi.
    tek çıkışı mı demeliyim? çıkışlar bir kurtuluş anlamındaysa, bu onlardan değil. bu ne bir kurtuluştu ne de bir hapsoluş. bilmiyorum, bilmediğim tüm diğer şeyler gibi bunu da bilmiyorum.

    bana yaşattığın güzel anların hiçbirisini, hiçbir anımda unutmayacağım. sinirden çıldırdığım geceleri, ağlayışlarında omuz olamayışlarımdaki hüzünlerimi, mesafelere sövdüğüm geceleri telefondaki gülüşleri, susuşları, susarken konuşup anlaşabiliyor oluşları ve yüzlerce kilometre öteden gelen tüm diğer güzel hisleri... hiçbirisini asla unutmayacağım. hepsini pas ve toz tutmaz güzel kutulara koyup saklayacağım, söz.

    ben tüm bunlara rüya demek istiyorum. sen, en gerçek olmasını istediğim rüyamsın. sen bana uzaydan gelen bir mutluluk incisiydin. ansızın küçük avuçlarıma kondun. bu kötülük dolu dünya'nın atmosferine girerken bir terslik olmuştu ve bir olumsuzluk sana takılmıştı. takılmazsa zaten olmazdı, bana geliyordun. ben varsam olumsuzluk bir şekilde vardır. aramızdaki mesafe bir geminin pervanesine dolanan bir poşet gibi gittikçe kötü bir hal aldırdı. ben o poşedi sıyırıp atmanın bir yolunu bulamadım. biliyorsun, denedim.

    içinde olduğum yolun sonunu hiçbir zaman göremedim. şimdi girdiğim yolun sonunu da görmediğim gibi. en azından 'şöyle olur' diyebileceğim hiçbir şey yok elimde. mühim değil.
    gelecekle ilgili iyi dileklerimi bir bir göğe yolluyorum. malum kişinin spam kutusuna gitmezse yine, hak ettiğin gibi olacağını düşünüyorum.
    bu bilinmezlikte bir yanın günebakan tarlaları bir yanın ise papatyalarla dolu olsun.

    sen, en güzel rüyamdın. uyanma vakti geldi, uyandım.
    gerçek olmasını istediğim bu rüyanın içindeyken uzun zamandır, uyandım. rüya bitti, etkisi kaldı. ne kadar süreceği kestiremediklerimden. sürüyor ve yön verecek.
    ince ruhuna hep başucumda olduğu için olan minnetimi anlatmaya ömrüm ve kelime haznem hiçbir zaman yetmeyecek.
    -umut- bitmez derdim hep. umut bazen başlarken, tam da başladığı yerden bitebiliyormuş. umut, kendiyken, kendi içinde sonuçlanabiliyormuş.

    hayalimdeki kadın sensin, çok sevdim.
    o rüya sendin, uyandım.
    -umut- sendin, bitti.

    şimdi kapat ışıkları, çek perdeleri.
  • orhan seyfi orhon'nun kanser hastası olan kızının ölümünden sonra yazdığı "veda" isimli şiirinden, yusuf nalkesen tarafından bestelenmiştir. kızının babasından isteği, arkasından gözyaşı dökmemesidir ama baba yüreği dayanamamış, orhon yine de ağlamıştır. ("hani ey gözyaşım akmayacaktın...")

    bu şarkıyı içki masalarına meze yapıp olmayacak tiplerin arkasından boşu boşuna gözyaşı dökerken, aklınıza evladından sonraya kalan bu baba gelsin.
  • veda busesi, sözleri itibariyle iki aşığın birbirine yazdiği şiir olarak algılanmıştır hep. fakat veda busesi adlı şiir, orhan seyfi orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir. bu ünlü şiirin hikayesi şöyle anlatılmaktadır;
    babası kızının kapısını açarken biraz duraksadı. sessizce kapının kolunu aşağı indirdi, kızının bugün daha iyi olması için dua etti. gün boyunca kızına doyasıya sarılmayı düşünüyordu . o yüzden bütün işlerini iptal etmiş, akşama kadar onun yanında oturmayı planlamıştı. uyuyup uyumadığını kontrol etmek için usulca yatağın üstüne eğildi.kızı perişan halde görünüyordu. gözleri hemen yaşaran baba, kızının bu halini görmesini istemediği için usulca eğildi ve dudaklarını kızının alnına koydu. öpmedi çünkü öpmek çok kısa bir andı. öylece durdu ve derin derin nefes alarak kızının kokusunu içine çekti. kız, eliyle babasının kolunu tuttu; ancak baba kızının alnında öylece durdu. biraz daha dursaydı gözyaşları kızının yüzüne damlayacaktı, ağladığı anlaşılacaktı. yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. kız, o kadar bitkin düşmüştü ki çok kısık bir sesle, "babacığım, annemin öldüğü günü hatırlıyorum, günlerce çok ağlamıştın. şu son anlarımda senden bir şey istiyorum babacığım, dedi. ben öldükten sonra hiç ağlamıyacaksın, gözünden bir damla yaş bile düşmeyecek, anlaştık mı?.." dedi . baba, imkansızı isteyen kızına baktı, ağlamaklı halini bastırarak başını hafifçe salladı. kızı çok zor nefes alıyordu. birkaç saniye içinde nefes alışverişleri kesildi, başı yana düştü. hıçkırıklar içinde kızını kucağına aldı. kızının cansız bedeni hala ateşler içindeydi. buna rağmen kızı üşümesin diye battaniyeyle sardı bahçeye çıkardı. kızını sandalyeye oturtup, yere çöktü, başını kızının kucağına koydu, hıçkırıklarla ağlamaya başladı. işte o an dilinden bu ölümsüz mısralar döküldü.

    https://youtu.be/xbk7yt6epsw

    veda busesi,
    hani o bırakıp giderken seni
    bu öksüz tavrını takmayacaktın?..
    alnına koyarken veda buseni
    yüzüne bu türlü bakmayacaktın.

    hani ey gözlerim bu son vedada,
    yolunu kaybeden yolcunun dağda
    birini çağırmak için imdada
    yaktığı ateşi yakmayacaktın?..

    gelse de en acı sözler dilime
    uçacak sanırdım birkaç kelime...
    bir alev halinde düştün elime
    hani ey gözyaşım akmayacaktın?..

    orhan seyfi orhon
hesabın var mı? giriş yap