• urla'daki şarap bağlarına yakın bir lokasyonda bulunan ve rafine yemekler sunan bir restoran. mekanın kendisine özel şarabı yok, ancak urla'da üretilen şarapları menüsünde bulabiliyorsunuz.

    vino locale'deki şef, mekanın aynı zamanda eşiyle beraber sahibi. bu nedenle yemeklerin lezzeti ve sunumlarındaki özen dikkati çekiyor. menülerinin kalabalık olmaması ve her ay içeriğinin değiştirilmesi nasıl üzerine titrendiğinin kanıtı zaten.

    fiyatlarının tuzlu olduğu yazılmış, yediklerinizin artık gurme seviyesinde bir kalitede olduğunu düşünerek bu rakamları mekanın hakkettiğini söyleyebilirim. yani kazıklanmıyorsunuz, zira ödediğinizin karşılığını verebilen bir yer. benim bozulduğum yemek sonrası kahvenin veya çayın ikram olmaması, öyle bir jest yapabilirler bence.

    bu arada mekanın kapasitesi son derece limitli. o nedenle haftasonları gitmeden telefonla yer ayırtmakta fayda var. ayrıca bahçede oturabileceği günler bu mekana gitmek için daha cazip.
  • urla kuşçular köyünde bulunan, menüsünün her ay değiştiğini iddia eden bir şef restoranı. bahçe ve iç tasarımı gerçekten çok şık. masalar arasındaki mesafenin geniş olması ortamdan daha fazla keyif almanızı sağlıyor. şömineli bir ortamda şarap ayrı bir zevk. fakat menü zayıftı, sadece 2 farklı ana yemek, 4-5 farklı başlangıç, salata ve tatlı seçenekleri mevcuttu. şarap menüsü tamamen yerli şaraplardan oluşuyordu. bunu destekliyorum çünkü urla gerçekten büyük bir potansiyele sahip bu konuda ama ana yemek menüsü zenginleşebilir.
  • küçük ve güzel bir restoran. izmir ve çevresinde yemek için güzel bir yer bulmak imkansıza yakın olduğu için kıymetini bilmek lazım. vino locale’e gelecek olursak, müşteri kapasitesi fazla olmadığı için gitmeden önce mutlaka rezervasyon yapın.

    yemek menüsünün zengin olmadığı ve her ay değiştiği doğru. sanıyorum övündükleri şey de bu. her ay özel birkaç yemek seçip, onların üstüne yoğunlaşıp, lezzetli tabaklar çıkarmak istemeleri. bu sebeple, yediğimiz yemekler gayet lezzetliydi. beğendiğim bir şarap markası olan usca’nın güzel şaraplarını da menülerinde bulabiliyorsunuz.

    buranın dezavantajı, bir köyün içinde konumlandığı için etraftaki tarlalar ve ağıllardan dolayı sivrisinekler gelebiliyor. ben pek rahatsız olmadım, ama sizi sinekler çok seviyorsa biraz rahatsız edebilir.
  • ozan şefin her zaman taze malzemelerle hazırladığı ve her ay değiştirdiği menüsü, eşi serayın güzel enerjisi ve mekanın ambiyansı ile birleşince sonuç mükemmel... istanbuldan urlaya sırf burası için, birkaç saatliğine gelinir.
  • şef ozan kumbasar ve eşi seray sen kumbasar'ın açtığı urla'daki fine dine restoran. fine dine'ın hakkını veren bir restoran demek daha doğru olur hatta.

    biz bayıldık. menü çok sade ve her ay değişiyor. 4-5 başlangıç ve ara sıcak, 2'şer salata, ana yemek ve tatlıdan oluşuyor. baştan kısır geliyor menü ama her seçenekten kendinize uygun bir şey bulunuyor.

    yemekler bizce çok lezzetliydi, porsiyonlar bir fine dine restoranda olmayacak kadar büyük. hatta çoğunu bitiremedik, sürekli bir problem olup olmadığını sordular. halbuki bu klasmandaki restoranlarda daha yemek gelmeden " evde çorba vardı di mi ya, ben gidince yerim " diyen sevdiceğimle bile burada porsiyonları bitiremedik.

    restoran sadece yetişkin kabul ediyor, konfirmasyon için aradıklarında da bunu hatırlatıyorlar. buna rağmen " ya 10 yetişkiniz sonuçta, çocuğu nereye bırakacağız, gidelim de kapıdan döndürecek halleri yok " düşüncesinde insanlarımız var maalesef. kibarca geri çevirdiler ki çok haklı buldum.

    masa sayısı az, rezervasyon gerekiyor. servis ve hizmetten çok memnun kaldık. servis ücreti dahi yansıtmıyorlar hesaba, çok şık bulduk bu kısmı. tekrar gideceğim bir restoran oldu özetle, civara gidecek herkese de ilk önereceğim yer.
  • bu cuma kısmetse 10 günlük çeşme planımız var, bu mekanı duymuştuk rezervasyon için aradık, önümüzdeki 15 gün boyunca maalesef yer yok, pes :) ne yapsak acaba 2024 yazı için şimdiden mi planlama yapsak dediğim mekan.
  • gittim gördüm beğendim. cumartesi sabahı rezervasyon sormama rağmen yedeklerden akşam üzeri anca düştü sıra.

    menü porsiyonlamasi güzel ürünler lezzetli. mekan şık ve sade. masa sayısı limitli. haliyle kesinlikle gitmeden önce rezervasyon sorun.
    servisini de beğendim.

    od urla ya gidip tokatlanmak istemiyorsanız burada karnınizı güzelce doyurun.
  • michelin yıldızı almış restoran.

    öncelikle tebrik ederim. kendilerinde yıllar önce yemek yemiştim ve epey kötü bir deneyimdi benim için, şu an nasıldır bilemiyorum. biriciğimiz canımız aylin yazıcıoğlu burayı destekleyen hamleler yaptığında niye bunlarla adınızı bir geçiriyorsunuz ki diye sorduğumda kendileri daha yolun başındalar bana güvenin çok gelişecekler demişti. ben de aylin hanım diyorsa bir bildiği vardır demiştim, hakikaten varmış.

    ancak yine de aklımdan ortalama altı yemekleri çıkaramıyorum, ortam hakikaten güzeldi ama mesela aynı sos farklı tabaklarda kullanılmıştı ve gayet standart bir sostu. üstüne menüdeki bazı yemekler eksik ürünle servis edilmişti ve gerçekten tatsızdı. belki de en faciası, şef dışarıda sigara içerken samimi arkadaşlarına “bunlara zaten ne dayasan yiyorlar” demişti, mevcutta olan iki kulağımla duydum maalesef bunları. insandır bazen istemediği ya da niyetinin dışında sözler söyleyebilir ama zaten iyi bir şef asla servis devam ederken mekan dışına sigaraya üstelik konukların göreceği bir yerde sigaraya çıkmaz.

    michelin aldığına göre bu hal ve tavrından muhtemelen eser kalmamış, kendisini de her anlamda geliştirmiştir ama bunca yıllık şef restoranı deneyimime dayanarak da bunları söylemek istedim.
  • michelin rehberine girse şaşırmazdım ama yıldız bence fazla olmuş. vedat milor son birkaç senedir sürekli rehberin anlamını yitirdiğini söyleyip duruyordu, tamamen hak verdim kendisine. bilmeyenler için “rehbere girme” işini de özetleyeyim. eğer sitelerine bakarsanız binlerce restoran göreceksiniz fakat bunlar yıldız aldıkları anlamına gelmiyor. örneğin istanbul için konuşacak olursak, beyti (evet, kebap olana adını veren adamın restoranı) ve onun gibi yüzden fazla restoran rehberde fakat bunların yıldızı yok. istanbul'da altı tane tek yıldızlı, yalnızca bir tane de iki yıldızlı* restoran mevcut.

    bu konuda daha önce biraz araştırma yaptım. yıldız alma kriterleri tam olarak michelin tarafından açıklanmış değil fakat bilinen bazı şeyler var. mesela üç yıldız almak için harika bir yemek yapıyor olmanız yeterli değil, buna ek olarak müşteriye farklı bir deneyim sunmanız gerek. buna en iyi örnek sanırım kopenhag'daki alchemist isimli restoran. neden bahsettiğimi daha iyi anlamak için aha buraya tık.

    tahmin edeceğiniz üzere, alması en kolay olan tek yıldız. fakat onda da güzel ve/veya değişik/yenilikçi bir yemek, kaliteli malzeme, üst düzey servis ve farklı pişirme teknikleri gibi değerlendirme kriterleri olduğu biliniyor. bunları anlatıyorum çünkü metnin devamında buralara değineceğim ve neden yıldızı hak etmediklerini düşündüğümü anlatmaya çalışacağım.

    michelin bir süre önce bodrum ve izmir'i de listeye alacağını açıklamıştı. e izmir'de alin's ya da happy moon's gibi zincirleri rehbere koymayacaklarına göre en büyük iki aday od ile burasıydı, ikisi de birer yıldız almış. sonuç olarak; bu yıldızın zorlama verildiğini söylemeye çalıştığımı anlamışsınızdır. şimdi bu restorandaki kişisel deneyimlerimi aktarayım.

    ben bu restorana iki kez gittim. kesinlikle kötü bir restoran değil, hatta ortalama üstü diyebilirim. ancak ciddi bazı eksiklikleri var ve bence bu eksiklikler yıldız almalarına engel teşkil ediyor. ilk ziyaretim geçen sene mart ya da nisan ayında, ikinci ziyaretim ise yine geçen sene ekim ayındaydı. şimdi yıldız aldıklarına göre muhtemelen michelin müfettişleri de geçen sene ekim gibi orayı ziyaret etmiş olmalılar, öyle bir günde verilmiyor bu yıldız.

    önce yemeklerden bahsedeyim. gerçekten farklı şeyler yapıyor şef. lezzetli de derim ancak senelerdir sigara içen birisi olarak bunu çok iyi değerlendiremeyeceğimi de söylemem lazım. fakat hani bazen bir şey yersiniz ve aklınızı kaybedecek gibi olursunuz ya, bir şey bir anda vurur, işte onu bu restoranda yaşamadım. menülerini her ay değiştiriyorlardı en son, işte sezondaki meyve ve sebzelere göre bir ayarlama yapıyorlardı. bence bu çok güzel. ben gittiğimde tadım menüsü yoktu, a la carte servis yapılıyordu. şimdi durum değiştiyse bilemem.

    bence en eksik yanları servis. ikinci ziyaretimde servis inanılmaz yavaştı, hatta bazı siparişlerimizi unuttular. masada biraz kalabalıktık ve bazı arkadaşlarımız yemek seçiminde kararsız kalınca ufak bir kargaşa oldu. bu durum garsonların bize olan ilgisini kaybetmelerine neden oldu. yani mekanda muhtemelen en tepedeki kişilerden başlayan ve daha altta çalışanlara da sirayet eden "aman salla ya bunlarla mı uğraşacağım" kafası mevcut. ilk ziyaretimde böyle değildi mesela herkes çok ilgiliydi, ancak ikincide deyim yerindeyse umursanmadık.

    karşılama ve ağırlama kısımları da sorunlu. mesela ben geçen ay kopenhag'da yıldızı olmayan ama rehbere girmiş bir restorana gittim. kapıda sizi karşılayıp, bir garsona "emanet ediyorlar". sonrasında her şeyinizle aynı garson ilgileniyor. masaya gelen her şey size anlatılıyor (eğer istemezseniz anlatmıyorlar tabii) ve bu sıkıcı bir şekilde de yapılmıyor. genel olarak yemekte neler olduğu, hangi pişirme tekniklerinin kullanıldığı, eğer şarap eşleştirmesi de istediyseniz, eşleştirilen şarabın türü, nereden geldiği gibi kısa bilgiler veriyorlar. hatta tüm yemekleri yapan şef bizzat masanıza gelip anlatıyor bunları. bence michelin rehberinde olan bir fine dining restoranında olması gereken şey budur. peki vino locale nasıl? son bir senede eğer durum değişmediyse, şefi görme şansınız pek yok. servis bittikten sonra masaları geziyor ama benim iki ziyaretimde de tanıdıklarının olduğu kalabalık bir masa vardı ve sürekli orada takıldı. hatta sanırım ikinci ziyarette masamıza uğramadı bile. şimdi "lan ye yemeğini defol git, adam gelse ne olacak gelmese ne olacak?" diyebilirsiniz. eğer bir akşam yemeğine ortalamanın birkaç katı para ödüyorsam bunu beklerim. herkes bekler. bu bir gelenektir zaten. şarap tavsiyesi istiyorsun mesela, bir şeyler öneriyorlar ama nedeni yok. yani "şu nedenden dolayı şu şarap" gibi bir açıklama bekliyor bir insan. hele benim gibi şaraptan gram anlamayan insanlar için daha önemli.

    dikkatimi çeken bir konu daha vardı. fine dining restoranlarında size gelen yemekle birlikte çoğunlukla servis de değişir. yani 7 course bir tadım menüsü aldıysanız, o masadaki çatal bıçak kaşık ne varsa 7 kez değişir. en azından bana öyle denk geldi hep. vino locale'de öyle değil. daha çok pideci gibi "şefim bize bi kaşık yolla be" usulü ilerliyor işler. ya bu tabii ki çok da önemli değil ama yıldız veriyorsan restorana bence bunlar önemli şeyler.

    sürekli olumsuz şeylerden bahsetmeyeyim. bence restoranın en büyük olayı şefin yeni şeyler denemesi. ikinci ziyaretimde patatesten yaptığı bir gofret vardı, bayıldık. ahtapottan iskender yapmış, yani lezzeti bana göre değildi pek ama bu tür farklı şeyler denemesi bence takdire şayan. ilk ziyaretimde gazpacho yanında servis ettiği kızarmış adaçayı yaprağı da çok farklı ve güzeldi.

    vino locale kötü bir restoran değil. ancak michelin yıldızını hak ettiğini de düşünmüyorum. güzel yemek ve keyifli bir akşam için gidilir. bahçesi güzel ama telefon çekmiyor mesela. hah evet şimdi geldi aklıma bu telefon konusu da. telefonun çekmemesi elbette restoranın kabahati değil ama bugün internete bağlı yaşıyoruz. sonuçta restoran da biliyor o bölgede telefon çekmediğini. en azından misafirlere masaya oturduklarında güzel bir şekilde durum anlatılıp wi-fi şifresi verilebilir. önemsiz gibi görünüyor ama bence önemli bu tür detaylar.

    neyse, toparlayayım. eğer yemeğe vereceğiniz parayla bir derdiniz yoksa mutlaka gidin. sırf şefin farklı yemeklerini denemek için bile gidilir. yukarıda da bahsettiğim gibi, ben en son bir sene önce gittim. o günden bu yana benim yazdığım olumsuz şeyler belki de giderilmiştir. sonuç olarak; restoran iyi fakat rehber tırtlaştı.
  • şefin eşinin sommelier kategorisinde michelin yıldızı alması bizim hanın çaycısı için de bir umut olmuştur...
hesabın var mı? giriş yap