• ikisi de değil. adamın içini bayar.

    bir dönem etilden yaparak yoğun bir şekilde tükettiğim vodkada en çok beğendiğim meze biberli yeşil zeytin olmuştu. hem çok tüketmene gerek kalmıyor, hem de tatlı bir içecekle karıştırıp içiyorsan ağzının tadını dengeliyor.
  • ton baligi herhalde havyar niyetine ama ne alaka allaskina?!? fakirlik idare ederde ozentilik cok kotu cidden... sorunun cevabi ise; cok sulu olmayan meyveler guzel gider, erik elma armut vs...
  • sucukta baharat oranı azsa gidebilir bir ihtimal de baya şüpheli. ton balığı direk midesizlik.

    votkanın en kral mezesi lakerda, yanında kavrulmuş soğanlı patatestir. soğan ve patates karamelize olacak. çeşit olsun isteyen hıyar turşusu da alabilir ama bizim tarz çok tuzlu turşulardan değil, beyaz sirke, şeker ve kişnişle kurulmuş turşu olacak. onun harici, lakerda yoksa kurutulmuş et gider ama tuzlu olmayacak. kazakların at etinden yaptığı kazı denen bir kurutulmuş et vardır nefis olur. bar kulüp ortamlarında tek gideri limon ya da portakaldır.
  • ikisi de değil. turşu.
  • vodka yemek içkisi değildir. mezesi de genelde meyve ve kuruyemiş türüdür.
  • absolut'u votka olarak iciyorsaniz, yaninda istediginiz yiyebilirsiniz, bir onemi yoktur. bunlardan ancak kokteyl votkasi olur.

    dogru duzgun votka yani ukrayna veya rus votkasi iciyorsaniz yaninda oncelikle cesitli tursu, et olarak da kolbasa ve saslik yenir. et bildircin ve tavuk ile de cesitlenebilir. salatalari bile genelde tursulanmis sebzelerden yapilir.
  • tabi ki de pickled herringdir efendim.
  • biber dolgulu yeşil zeytin
  • birincisi vodka değil o votka.

    ikincisi de ne lan düğün meşrubatı mi bu ?

    votkanın tarafimca olmazsa olmazı meyve olarak ballı muz ve elma, şayet bunlar yoksa pofidik beyaz leblebidir.
  • votka hakkında yazmak için doğru başlığın burası olmadığını sanıyorum. ancak bu başlık önüme geldi. okudum. çok sıradan başlık, çok sıradan yanıtlar var burada. sözlük zaten çok seyreltik olup eski kimliğinden başkaca yerlere savruldu. diyecek bir şey yok. yeni sahipleri ve yönetimi bunu uygun gördü...

    biz biraz daha eski kuşağız bu sözlükte ve geleneğimiz farklı idi. hem buradan hem de bu dünyadan giderayak kısmına yakınız. sağlık sorunlarım çoğaldı. gözüm , kulağım ve daha önceki sorunlarıma benzer yakınlık göstermeye başladı. bir tek hafızam zehir zemberek o kadar... gelen mesajların seviyesizliği yüzünden mesaj ile iletişimi kapattım. çocuk çombalak kısmı rahatsız olmasın diye yazmayı kestim. ama bu akşam ayranım kabardı; vodka deyince...

    vodkanın mezesi sucuk mu ton balığı mı sorunsalı başlığı; 40 yıllık kerhaneciye, "erkek ve kadın arasında cinsel yakınlaşmanın ideali ne olur acaba" diye mektup yazan güzin abla okuyucusu beyanı gibidir...

    vodkayı bilmeyenlerin açtığı başlığa ve vodka ile ilişkisiz beyanların sahibi cevap kısmındakilere şimdi naçizane bir iki kelam etmek arzusundayım.

    erdal ataberk diye muhteşem bir doktor ve alkol konusunda güzel şeyler söyleyen bir kişi vardır. sanırım buradakilerin pek çoğu ismini yeni duyuyordur. erdal atabetk'in "alkol ve insan" diye çok eskiden çıkan bir kitabı vardır. (bkz: https://www.nadirkitap.com/…tabek-kitap4983904.html)

    bu kitabın girişinde şöyle bir cümle olması lazım; "ben bu kitapta içki içmeyin demeyeceğim. çünkü ben de içiyorum. ama ben size bu kitapta hangi içki nasıl içilmesi gerekir onu anlatacağım". yaklaşık anlamı böyleydi. kitabı şimdi bulamam. doğrusunu yazamam. ama özü bu idi...

    şimdi gelelim vodka kısmına.

    bakınız günümüzde içilen vodka, iki kez rektifiye edilen ve kömür süzgeçten süzülerek içilebilecek düzeyde sulandırılan saf alkoldür. özel bir tat ve kokusu bulunmaz. şimdi sanıyorum alkol oranı da %35 ile %70 arasında değişiyor. ama biliyor musunuz ki 1990 yılında üretimi durdurulan sovyet vodkasındaki alkol oranı %92 idi. içimi çok zor olan bir içki idi. o nedenle hafızalarda kalan gerçek; "sovyet vodkasının içimi çok zordur" ifadesi çıkmıştır. imdi artık bu eski sovyet vodkası üretilmemektedir.

    şimdi bu kertede size zamanın behrinde sovyetler birliği ülkesinde geçen bir anımı nakletmek istiyorum. çünkü başlık ile ilişkiyi kanımca bu anıda anlatılanlar kuracaktır diye düşünüyorum.

    efendim biz sovyet vatandaşı dostlarımızla vodka içiyoruz. yanında işte başlıkta belirtildiği gibi böyle gerekli gereksiz mezeler de var. ancak vodkanın ana vatanındayız bunu biliyoruz. dostlarımızın bir kısmı sanatçı, bir kısmı üniversitede öğretim üyesi ve ülkelerinde her gittiği herde tanınıyorlar. bulunduğumuz ortamlarda mekana gelen kişiler selamlarını eksik etmiyorlar. bazılarını dostlarımız masaya konuk ediyorlar. işte o sıra gerçekleşti anlatacağım anı.

    yine bir gün bir mekandayız dostlarımızla. çok keyifliyiz. masamıza katılanlar da oldu. renk renk çeşitlenip zenginleşmeyi yaşıyoruz her anlamda. o sıra uzun boylu, sert sakallı bir kişi masamıza konuk oldu. kadehimizi o konuk için kaldırdık, içtik. o konuk bir şey yaptı. vodkayı içti, ekmekten bir parçayı burnuna götürdü ve gözlerini yumarak derince ciğerlerine o ekmek kokusunu çekti...

    bunu o masada konuşmadım. sonra öğretim üyesi dostumuzla bunu konuştum. "eski bir rus geleneğidir" dedi. o yukarıda bahsettiğim ve şimdi üretilmeyen meşhur 92 derecelik rus vodkası var ya. hah işte o vodkadan bir yudum alırmış eski ruslar, sonra da ekmeği derince koklarlarmış...

    erdal ataberk kitabında alkol kültüründen bahsediyor. bir akolü ele alıyoruz. o alkolün de bir tarihi, tarihi süreçteki kültürü olduğunu bilmediğimiz gibi düşünmüyoruz da. en iyi çağdaş alkolü olan vodka diye 35 derecedeki finladiya akolünü ilan edip, bu başlıkta da yanında şimdi sucuk mu, ton balığı mı yoksa zeytinyağlı pırasa mı yiyelim diye soruyorlar...

    e ben şimdi ne diyeyim?
hesabın var mı? giriş yap