• bir gün moldovada bir parkta otururken bunun nedenini çok iyi gözlemlemiştim. yaşlı bir kadın - muhtemelen bakıcı- küçücük bir çocukla birlikte yürüyordu sonra birden çocuk düştü ama bildiğiniz yere kapaklandı. kadın ardına dönüp bakmadı bile, çocuk kendi kalktı, üstünü başını çırptı ve koşup kadının elini tuttu. yani bu çocuk düşmeyi de kendi ayakları üstüne kalkmayı da öğrendi, ağlamadı. çünkü adamlar prens/prenses gibi yetiştirmiyor. bu tamamen yetiştirme ile alakalı bir şey. bizde en ufak şeyde ağlamayı koz olarak kullanmayı öğrenen çocuk bir kere istediğini elde etmeyi öğrendi mi, hiç susmaz.
  • çocuk her şeyi yaşayarak öğrenir. misafirlikte gördüğü bir oyuncağı eve götürmek istedi eğer bir kere izin verirseniz her sefer aynı şeyi yapıp olmayınca ağlayacaktır. ama ağlaması pahasına hayır bu bizim değil eve götüremeyiz der birkaç kez ağlamasına takılmazsanız emin olun birkaç seferden sonra bayıldığı bi şey de olsa orada bırakıp çıktığını göreceksiniz(tecrübeyle sabit)
    peki bunun toplumla ne alakası var? hiç dışarda çocuğunuz ağladı mı bilmem ama sokaklarımız bi çocuk her ne sebepten ağlarsa ağlasın müdahale eden, tanımadığı bilmediği (belki alerjisi filan var) çocuklara paketli yiyecek uzatan, ağlayan çocuğa saçma salak davranışlarda bulunan bi hareketi söndürmek için görmezden gelmenize asla izin vermeyen, anında müdahale eden hatta sizinle bu konuda tartışan manyaklarla dolu. oğlumun bi süre istediği yapılmayınca kendini yere atma dönemi vardı, kaldırdığım an kendini yine yere atar bana vururdu filan. ama peki diyip görmezden geldiğimde bir dakika sonra ağlamayı kesip yanıma gelirdi. 2 kez insanlarla kavga ettim bu yüzden, çocuğu (davranışını) görmezden geldiğim için benimle kavga ettiler, hemen yerden kaldırsana diyecek kadar küstahlardı. bizim toplumda çocuk ağlamamalı algısı var, annemlerden de biliyorum bu algı oldukça çocuklarımız her istediğini ağlayarak ifade etmeye alışacak ve ne yazık ki böyle devam edecek.
  • evrimsel üstünlükle alakası olmayan, çocukların duygularını ifade etmesine olanak tanıyan anne babalık tutumları ile daha ilişkili olması muhtemel durumdur.

    ağlamak; psikolojik ya da fiziksel bir kayıp karşısında yaşanan üzüntünün; hazzın kesilmesi karşısında yaşanan öfkenin bir dışa vurumudur. çocuklar için de bir kendini ifade aracıdır. başka yollarla kendini anlatamayan, ihtiyacını aktaramayan aktarsa da dinlenmeyen çocuğun “bir derdim var” deme şeklidir. bizim anne babaların da bu ihtiyaçları görmeme, anlamama, anlamamazlıktan gelme, çocuğu çok rahat teskin edebilecekken bir başına bırakma konusunda maşallahları var. çocuklar da öğrenilmiş çaresizlik sonucu sadece ağlıyorlar; sonra bizimkiler ne yapıyor, matah bir şeymiş gibi ağlayan çocuğun önünde deli divane olmalar, susturmaya çalışmalar, strese girip ne istiyorsa vermeler... halbuki çocuk ağlamadan evvel ihtiyacı tanısa, giderilecek bir şeyse giderse; yok değilse “biliyorum şu an bunu istiyorsun ama şundan şundan ötürü bunu yapamayız” diyerek sınır çizse çocuk kendi içinde işleyecek süreci.

    biz sürekli çocukların üzerindeyiz, (bkz: işgal) altında tutuyoruz onları. kişisel gözlemlerim yabancıların daha esnek ve duygu odaklı sözel ifadeyi daha başarılı kullanmaları nedeniyle çocukların ağlamak yerine daha aktif şekilde baş ettikleri yönünde.
  • suriyeliler hariç de lan!!!

    kesinlikle ırkçılık yapmıyorum ama yan komşumuz maalesef suriyeli evet maalesef diyorum çünkü 15 kişi 1 evde kalıyorlar, en az 7-8 tanesi 1 yaş arayla yapılmış çocuklar. gece 2'ye kadar dışarıda ağlama,zırlama, ses yapma her şey var kendilerinde. üstelik insan gibi de ağlamıyorlar.
  • özellikle tatilde deneyimlediğim bir durum. elalemin 3-4 yaşındaki çocuğu açık büfeden tek başına yemek alabiliyor, kendini doğru ifade edebiliyor, tüm gün etraftaki çoluk çocukla oynayabiliyor. bizimkiler bağırış çağırış, anneye yapışık şekilde takılıyor. temel neden çocuğu düzgün eğitememiş olmamız. ana baba ne kadar eğitimli ki, çocuktan ne bekliyoruz orası da ayrı..
  • ağlıyorlar ama aile ağlamayı bi iletişim şekli olarak görüp yüz vermiyor. çocukta sorununu çözmek için başka iletişim şekilleri denemesi gerektiğini öğreniyor. 2018 yılında würzburg'ta hüngür hüngür ağlayan bi çocuk görmüştüm. neler olacağını izlerken, ailesi gelip yatıştırır falan diye düşünmüştüm. onun boylarındaki kardeşide dahil olmak üzere annesi ve babası çocuğu umursamadan yollarına devam ettiler. çocuk bir süre daha ağladı ve ondan uzaklaşmakta olan ailesini görünce bir karar vermesi gerektiğini düşünmüş olacak ki ağlamayı kesti ve ailesinin yakalamak için koşmaya başladı ve gözden kayboldular. bu konudan çıkarımım ailenin ağlamayı bir iletişim yolu kabul etmemesinden dolayı yabancı çocuklarının böyle olmasıydı. tabii siz türkiyede çocuğunuzu böyle eğitmeye çalışmayın. burası bavyera değil 3 metre uzaklaştığınızda bi daha o çocuğu anca ana haberlerde whatsapp ihbar hattından gelen bir fotoğraf olarak görürsünüz.
  • her tatil dönüşü sürekli ağlayan çocukları önünde perişan olan arkadaşlarıma hatırlattığın gerçektir. kaş’ta güneşleniyoruz, rus bir aile de önümüzde. o çocuklar denize girdi, çıktı, kurulandı, yattı şezlonga uyudu, kalktı akıllı akıllı yemeğini yedi. bir kere sesini duymadım. arkamda da bir türk ailesi vardı, abla çocuğu sürekli tehdit ediyordu yemeğini yemesi için en sonunda çocuk isyan etti, ağladı, paparayı yedi, ağlamaya devam etti. kaputaş maputaş kalmadı yani. dostlarım türkler olarak çocuklarımızı az salsak mı acaba, biraz rahat bıraksak belki ağlamazlar...
  • türklere has olayların başında duygu durumu geliyor bence..
    gaz milletiz..!
    ya en altta ya en üstte o duygular.. aramız yok..!
    bir aile çocuğunu bir aslan parçası gibi yetiştirebilir de terkedip gidebilir de..
    arası cidden yok..!
    o çocuk ileri derecede şımarıkta olabilir, ileride derin depresyon da yaşayabilir..
    orda da ara yok..!
    çünkü sorgulama yok..!
    karar devri yok..
    çok biliyoruz çok fazla hem de..
    ekşi sözlük ciddi bir örnek.. okumadan direkt yazan sayısı o kadar fazla ve o kadar anlaşılıyor ki.. ve herkes herşeyi zaten biliyor..
    bırak o çocuk bilsin biraz desek..
    imkansızzz.. bilen ebeveynler varken o ağlayarak anca benliğini gösterebilir.
  • yüzyılın klişelerinden biri. yok evrimdenmiş yok bilmem nedenmiş, sanki 365 gün 24 saat gözlemliyorsun o çocukları.
  • hatta bu konuyla alakalı güzel bir deyim var ‘ağlamayana meme vermezler’.
hesabın var mı? giriş yap