• entry silme sorunları yaşandığına inanarak, yazılmış uzunca bir entry'i deneme amaçlı silmek.. sonra geri almayı unutup her şeyi yok et tuşuna basmak.
  • lavabonun yanında asılı olan "suyu boşa harcamayın" yazılı afişi incelemeye dalıp suyu boşa harcamak.
  • turkcell hatli cep telefonunda *123# i tuslayip telefonu kulaga goturmek ve bir sure oylece beklemek.
  • yeni tanışılan bir grup insanın ortasında "şahan'ı pek sevmiyorum" yerine "şahin k'yı pek sevmiyorum" demek, insanların birbirine garip bakışlar atmasını önemsememek, sonra eve gelip sözlüğü açmak, sol framede şahin k'yla ilgili başlık görmek, jetonun çıkırt sesi eşliğinde düşmesinin ardından "aaııhhhhggg" nidaları eşliğinde kendi kendine yerin dibine girmek...
    neyse ki hala benimle konuşuyorlar...
  • gördüğüm kadarıyla diş macunu bu dalgınlıkların başrol oyuncularından.

    (bkz: http://sozluk.sourtimes.org/…ca dalgınlık&kw=macunu)
  • buzdolabındaki sıkış tıkış zerzavat yüzünden alt kapağı sertçe kapatıp bu yüzden buzluk kapağının aralandığını farketmeden işe gitmek, akşam eve gelince o sünger senin, bu havlu benim vaziyette eriyen buzların sularını silmek. av tazısına taş çıkartırcasına etleri, balıkları tek tek koklayıp test etmek.
  • o gece eve biraz geç geleceğimi evden çıkarken babama söylemeyi unutmuştum.
    babam çok evhamlı adamdır benim.oturur pencerenin önüne, sabaha kadar yolumu gözler.

    "baba biraz gecikeceğim" diye mesaj atmak nedense hiç aklıma gelmemişti.belki de o yıllarda cep telefonu henüz icat edilmediğindendir.

    neyse,
    en kafa arkadaşlarla muhabbetlerin en güzeli yapılmış, biralar su olup akmış ve en şahanelerinden bir gecenin sabahına yaklaşılmıştır.

    boş caddelerde anıra anıra şarkılar söyleyerek bizim eve yaklaştık.yol boyu kusanı mı ararsın, bir köşeye işeyenini mi.her çeşit lavuk var bizim grupta.

    ama ben ne kustum, ne işedim, ne de sıçtım o gece..
    aslanlar gibi her birşeyi evime sakladım.ama saniyeler içinde eve varamazsam değil köşe başına, park halindeki ilk arabanın lastiğine işeyecem.

    neyse ki apartmana girdim ama asansörün kaçınca katta olduğunu uzun uzun bakmama rağmen anlayamadığım için seğirte seğitre merdivenlerden çıktım.

    anahtarı bulup deliğe sokmaya çalışırken babam "nerde kaldın lan eşşeoğlusu" diyerek, gayet sıcak bir karşılamayla açtı kapıyı.

    baba çok sıkıştım deyip hemen olay mahallinden tuvalete doğru yöneldim.

    kapısını açtım tam işiycem ama bi tuhaflık sanki,

    tuvaletin orta yerinde kocaman bir tencere..
    "bunun burda ne işi var amına koyayım" derken salıvermişim içimdeki coşkun ırmağı.

    ardından sevgili babamın gürlemesiyle kendime geldim;

    "buzdolabına işiyorsun ulan it oğlu it!"
  • bir is arkadasim tarafindan yapilmis olan ve sirkette konuyu bilenler tarafindan cokca dalga gecilen dalginliktir zannimca.

    is seyahati donusu, arabayi, parkedildigi yerde bulamamak. aramak, taramak, guvenlikcilere sormak. bir sonuc cikmamasi. mecburen polise haber vermek.
    o sirada, eve temizlige gelen kadindan, kadina verilmesi icin anahtar birakilan guvenlikciden vs herkesten suphe etmek. (yedek anahtar da bir turlu bulunamamistir cunku)
    poliste uzunca ifade vermek. sonra sigorta sirketine basvurmak. elbette sigorta sirketi, her arabam calindi diyene, buyrun bu yenisi dememektedir. polise basvuru yapildiktan sonra belli bir bekleme (ve inceleme) suresi bulunmaktadir. sinir icinde, zaten alali 3 ay oldugu halde, hic sucun olmadigi halde 3 defa carpilmis olan arabanin "lanetli" oldugunu dusunmek.
    beklemek, beklemek, beklemek... o sirada, sigorta sirketindeki islemleri, yuksek yerlerdeki tanidiklar vasitasiyla hizlandirmaya calismak...diger yandan polisin arabayi bulmasi icin yuksek yerlerden torpiller bulmak.

    tam bekleme suresinin bitmesine 2 gun kala, bilinmeyen numaradan bir telefon gelmesi..

    - x bey?
    -evet benim.
    -x bey, arabanizi ne zaman gelip alacaksiniz? 1 ay oldu, park parasi da oldukca yukseldi
    -????????? siz kimsiniz?
    - falanca havaalani , bilmem ne kart vale servisinden ariyorum. araci bize biraktiniz su tarihte, bakin su kadar gun olmus. park ucreti de bilmem kacyuz liraya dayandi.
    -???????????????????????

    (not: x bey, is nedeniyle surekli ucak yolculugu yapilmaktadir. ucus saatleri, varis noktalari vs. nedeniyle, kimi zaman eve cok yakin olan sabiha gokcenden kimi zaman mecburen ataturk havaalanindan uculmaktadir. havaalanina, kimi zaman taksiyle, kimi zaman kendi arabasiyla gitmektedir. havaalanina,arabasiyla gittigi bir seyahatten, farkli bir havaalani uzerinden taksiyle donmus ve bunu unutmustur. insanlik hali, unutulur elbette, aptalca olan kismi burasi degildir de 1 ay boyunca bunu hic hatirlamamis olmasi, kendisini bence top ten'e yerlestirmektedir. bu durum, patron tarafindan da, "ya x, biz sana koca sirketi emanet ettik, sen bir arabaya sahip olamiyorsun" seklinde belirtilmistir. )
  • lise stajında bilgisayar satan firmanın kargolayacağı pc yi kargo şubesine götürmem. elektriklerin kesik olmasından dolayı işlem yapılamaması ve "neyse bu kalsın burada" deyip iş yerine geri dönmem. müdür sorunca da kağıdını almayı unutmuşum deyip, geri gidip elektriklerin gelmesini beklemem.

    edit:lise stajında çalışmak ne demek, staj yapıyoruz:)
  • yer: metrobüs durağı.

    iki sevgili metrobüs bekliyor. metrobüs geliyor. kapı açılınca kız beklemeden içeri atlıyor ama erkek, arkalarındaki boş metrobüsü işaret ederek inmesini istiyor. kız tam inecekken kapı kapanıveriyor. kız "ay ay ay ay ay ay kapıyı açın" diye bağırınca kapı açılıyor. kapı açıldığında kız kendini dışarı atarken aynı anda da erkek içeri atlıyor. daha bunlar ne olduğunu anlamadan kapı tekrar kapanıyor. erkek, şoföre el kol hareketi yapıyor ama "ay ay ay ay ay ay" diye bağıramadığı için metrobüs hareketlenip gözden kayboluyor.

    kavuşabildiler mi bilmiyorum ama zaten hiç anlaşamıyorlardı, kavuşamamışlarsa da hayırlarına olmuştur diye umuyorum.
hesabın var mı? giriş yap