• "aman ali rıza bey, ağzımızın tadı bozulmasın" repliği ile kült olan dizi.. bir dönem sosyal medya da herkesin ağzındaydı..

    hiç bir zaman oturup izlemedim bana göre değildi ama ev ahalisinin mutlak surette kaçırmadığı ve benim de işten sonra akşam yemeği yerken izlemek zorunda kaldığım bir dizi idi.. diziyi kötülemiyorum ama bana göre değildi be abi.. bu arada yanılmıyorsam o dönem klasik türk edebiyatından uyarlama diziler revaçtaydı ve bu da onlardan biriydi.

    kadın ağzımızın tadı bozulmasın diye diye koca bir ailenin mına kodu yalnız.
  • baştan başlayıp izlediğim dizi. tam da bugün final sahnesini izledim baktım başlık açılmış.
  • bir ikinci bahar
    iki bu dizi. hep bitirip bitirip 2 3 sene sonra izlerim.

    ancak bu ikinci bahar gibi neşe ile doldurmuyor tabii çat bi tokat çaat iki tokat habire sağlı sollu geçiriyor. hayatta asla yaşamam dediklerini görüyorsun bu dizide. ilk çıktığında burda izleyip "hadi ya bu ne yaağ" diye gördüklerimin tek tek karşıma çıktığını gördüm hemen hemen. aldatılma, maddi durumu yüzünden yavaş yavaş hor görülm, aileye asla yetememek. ahlak kavramlarının mahalle baskısının ne kadar aptal oluşu ve gerçekten var oluşu. vb. hepsi gerçek. abartı çok azdır bu dizide. ali rıza kabahatleri olan adamdır bu arada. o da sonlarda bunu anlamıştır. sonuçta en basitinden kızını tecavüzcüsüyle evlendirebilen bir babadır. anadolu'nun numunesi bir babadır. çoktur bu profil. sadece dürüstlüğün ve örf adetin gerçek mutluluk için yeterli olmadığını, gerektiğinde her şeyin yapılabildiğini, sabit iyi veya sabit kötülüğün olmadığını zor yoldan anlamıştır.

    izleyin izlemediyseniz. hobi işinizi yaparken atölyede belki kod yazarken... yanda oynasın öyle bile çok kitleneceksiniz.
  • kesinlikle türk televizyon tarihinin en gerçekçi dizisidir. şahsi fikrime göre dizisi romanının üstüne çıkabilmiş çok çok nadir yapımlardandır.

    dizi izleyen hemen herkeste şu izlenimi bırakmış;

    sanki o evde tüm aileyle o masada yemek yiyor, sonra ali rıza bey ile sedirli odaya geçip oturuyorsunuz.

    olaylar yalın, gerçek, fakirler normal fakir gibi, zenginler normal zengin gibi abartı yok. kadınlar kocalarını, kocalar karılarını aldatıyor, ahlak abidesi kibirli babanın kızları sıra sıra enişteleriyle(enişte tek bir kişi kızlar dönüşümlü olarak kullanıyor) kaçıyor. benim oğlum bir tanedir denen tek oğlan çocuk biraz güzel ve fettan bir kadınla evlenince feleğini şaşırıp kumardan ,hırsızlığa her türlü sabıkayı elde ediyor.

    asla kötü veya iyi karakteri olmayan, tüm karaktere bir hafta hak verirken ertesi hafta küfür edebileceğiniz muazzam bir yapım. 5 sezon sürmüştü bir 5 sezon daha giderdi bence.

    bu vesile ile bence en efsane sahnesini tekrardan hatırlayalım(3.50 dk başlıyor);

    https://www.youtube.com/watch?v=ahryi_zhrsu

    yakışıklı patronuysa sevgili olup arabada konuşurken kayınvalidesine yakalanan ferhunde'nin yediği o meşhur dayak.
  • olay örgüsünün kulak misafiri olmaya dayalı olduğu dizidir. yine de covid döneminde home ofis çalışmayla beraber tamamını izlettirmiştir.
  • sanırım 5/6 kez baştan başlayıp bitirdiğim dizi her kafa dinlemek istediğimde açıp açıp izliyorum bütün stresimi alıyor sahne karakterler o kadar gerçek ki sanki yan komşum yada geçmişte tanıdığım birileri gibi hele ilk bölümler (şevketin değişmediği hali ) daha bir güzel severek tekrar tekrar izliyoruz efenim
  • özellikle ilk sezonu türkiye'de çekilmiş en iyi dizi sezonu olabilir. son bölümlerine doğru tansiyon zirve yapar ve karakter çatışması çok gerçekçi bir şekilde yansıtılır. toygar ışıklı'nın müziklerinin yanında leyla'nın çıldırdığı sahnede çalan yulunga'yı zaten kim akıl etti bilemiyorum ama böyle bir zevk türk televizyonuna bir daha gelmedi. yaprak dökümü uzayıp biraz değerini kaybetse de çok kaliteli ellerde işlenen bir diziydi. kadın senaristlerin bu tip işlerin altından ne güzel kalktığı ise ortada.

    şimdi de diziyi nejla ve leyla'nın gözünden özetlemek, sonuç olarak da nejla biraz da haklı gibi sanki demek istiyorum efendim.

    spoiler

    birçok kişinin de belirttiği gibi dizide işlenen asıl sorun masum bir ailenin istanbul'a gelince hayatın kötülükleriyle karşılaşması değil; çocuklarını baskıyla yetiştiren ailenin yine o çocukların hayatın gerçekleriyle karşılaştığında yaşadıkları bocalamadır.

    bunu en çok leyla ve nejla'da görürüz. ikisi de ergen sayılabilecek, genç ve hayata aç kızlar. nejla başarılı olan küçük kardeş, leyla ise onu kıskanan ablası. nejla'nın oğuz ile karşılaşıp ondan hoşlanması çok normal. o yaşta bir kız hele öyle bir aileden geldiyse bu tip adamlara rahatça kayabilir. aynı şey leyla için de geçerli.

    oğuz ile nejla'nın arası soğur ve oğuz bu sefer leyla ile yakınlaşır. üstüne ona içki içirip tecavüz eder. leyla ise bundan sonra oğuz ile birlikte olmaya devam eder. bu süreçte nejla'nın aklı hala oğuz'dadır ve oğuz'un leyla'ya tecavüz ettiğini bilmiyordur.

    leyla oğuz ile evlendirilir. burada ali rıza'nın ne kadar zavallı bir insan olduğunu görürüz. devlette yüksek mevkili memur olmak, güya modern ve erdemli bir insan olmak ataerkil bir insan olduğu gerçeğini değiştirmez ve fikret'in uyarılarına rağmen kızını nefret ettiği bir adamla evlendirme midesizliğini gösterir.

    ardından leyla mutlu pozlarına girer. paris'te louvre müzesini değil de channel'i gezer ve ailesine "bakın ben ne kadar mutluyum, bu evlilik o kadar da kötü değil" mesajı vermeye çalışır. gençliğinin ve görgüsüzlüğünün verdiği hevesle nejla'yı da kıskandırmayı boş geçmez.

    nejla ise bunu haklı olarak yedirememektedir. anlamadığı şey ise oğuz'un ne kadar iğrenç bir insan oluşudur ve bu rahatça nejla'nın tecrübesizliğine verilebilir. nejla'ya göre oğuz'u sonradan ayartan leyla'dır ve oğuz leyla ile zorla evlenmek zorunda kalmıştır. oğuz da olayları nejla'ya sonradan böyle yansıtır zaten.

    leyla zengin, nejla'nın daha yeni ayrıldığı sevgilisini koca olarak koluna takmış gezerken nejla da karşısına ilk çıkan "ideal" koca adayını kaçırmak istemez. cem hem zengindir hem de iyidir. ailesi de en az cem gibi tekin ailesine "yakışacak" bir ailedir. hayriye ve ali rıza'nın da onayı çocuklar üzerinde çok etkilidir tabii. nejla'ya o zamana kadar öğretilen her şeye uygun olan cem aslında nejla'ya uygun değildir. cem'i sevemez. onu öpmek ister ama cem "dur ayıp olur" diye nejla'yı kibarca tersler.

    aynı zamanda oğuz uslu durmaz ve nejla'nın aklına girmeye çalışır. cem ile olan birlikteliklerini yediremez oğuz. oğuz'un aslında hep nejla'yı sevdiğini biliyoruz zaten. burada nejla kafasındaki tüm dogmaları kırıp oğuz'a geri döner. bu durumu bir çok insan "ablasının kocasıyla birlikte oldu" diye yorumlar ama bu bana göre böyle değil.

    nejla'nın buradaki başkaldırısı bence değerli (orospuluğa kılıf uydurma demeyin, anlamaya çalışıyoruz). nejla gerçekten para delisi bir kadın olsaydı hiç kendisini riske atmaz ve cem ile evlenirdi. o ise ailesini bir daha görmeme pahasına oğuz ile kaçıp yurtdışına taşınmayı tercih etti. daha özgür ruhlu ve ailesine karşı daha mesafeli olan bir kızdı leyla'ya göre hep zaten. bu bence kötü bir şey değil. nejla o aile yapısına aykırı biri olarak bana göre daha değerli, size göre ise ablasının kocasını ayartan bir orospu. leyla'nın çürük bir temel üzerine kurulan evliliği nejla'nın hislerinden daha değersiz. hıhı.

    nejla ve oğuz kaçarlar ve arkada yıkılmış bir aile, delirmiş bir leyla bırakırlar. tabii bu gerçekleşmez ve nejla'nın suratına atılan ilk tokat oğuz'un kirli işler çevirdiğini öğrenmek ve yurtdışına çıkamamak olur. nejla tabiri caizse göt olmuştur. sürünme dönemi başlar. oğuz'u gerçekten tanıdıkça ondan ciddi anlamda soğur. ceyda ile bebeklerinin olacağını öğrenince de ipleri koparır ve kendi başına yaşamaya çalışır. ortam tilki kaynıyordur ve nejla o tilkilerden birinin tuzağına düşer. hayat kadını olarak gazetelere bile çıkar. kız dizinin başından beri hep nerede aykırı şey varsa içine düşer. ardından ailesi acıyıp onu eve alır.

    bu arada leyla ne yapıyordur peki? ela gözlü çöl ahumuz bu esnada pembe paltosuyla psikolog kapılarını aşındırırken teselliyi psikologdan bulacağına kendisine ilk ilgi gösteren adam olan psikoloğumuzun kocasında bulur. çünkü leyla güçsüz bir kızdır. iyileşmek için bir erkeğe ihtiyaç duyar hep. leyla ataerkil tekin ailesinin olmuş kızıdır bu açıdan. neyse ki bu durum daha da ciddileşmez ve kapanır.

    ardından nejla ve leyla barışırlar. cem ve nejla yeniden yakınlaşırlar. cem nejla'yı gerçekten seviyordur ve nejla artık daha olgun bir kadındır. cem'i belki oğuz'u zamanında istediği gibi istemez ama cem'in sevgisine bu sefer karşı koymaz. yine cem'in ailesini karşısına alarak bu sefer cem ile evlenir. aklına koyduğunu kim ne derse dersin yapabilen bir karakterdir nejla ve bu hiç onaylanan bir şey değildir.

    nejla, leyla'nın da mutlu olmasını ister ve cem'in arkadaşı ile leyla'nın arası yapılır. bu arada geçmiş bu karakterden saklanır ve leyla'nın nişanlısı zamanında nejla'nın yediği naneleri ve şevket'in yolsuzluklarını öğrenince leyla'yı yargılar. leyla da meşhur tiradı "benim suçum ne?" isyanıyla nejla'ya yeniden küser.

    leyla demin de dediğimiz gibi erkeksiz yapamaz efendim. mutlu olabilmesi için hayatında illa bir erkek olmalıdır. bu erkek ise evet oğuz'dur. oğuz bey leyla'nın yeniden normale dönmesiyle ve boşta kalmasıyla leyla'ya yeniden yakınlaşmaya çalışır. bu yakınlaşma leyla'da karşılık bulur. burada da leyla'ya kızamayız çünkü böyle bir kafa yapısına sahip bir kızın "beni yargılamayacak tek insan o" diye düşünüp oğuz'a yeniden yaklaşması çok normal.

    tabii aynı anlayışı tekin ailesi ve nejla gösteremez. leyla hatalarını tekrarlarken üste çıkma sırası nejla'dadır. leyla'yı suçlaması gayet olağan bir durum. aile leyla'yı ikna etmektense yine bir kızlarını daha reddederler. çünkü "kabul edilemez" şeyler kabul edilemezdir. leyla oğuz'un ne mal olduğunu bile bile ona gitmiştir bu sefer. nejla'nın da en büyük kozu budur.

    nejla hanımımız bu esnada cem ile mutlu olmaya çalışır. cem'in ailesinin iğnelemelerinden kurtulamaz ve kendi ailesi de şevket üzerinden nejla'yı rahatsız eder. yeni şevket (oyuncu anlamında) başarısız, ezik karaktere cuk oturmuştur. eski şevket devam etseydi muhtemelen kafamızdaki şevket algısı daha farklı olurdu ama bu yeni şevket'i hiçbirimiz sevemedik ama senaristlerin yakalamaya çalıştığı bu yeni imaja da çok uygun olduğunu söylemem gerekir. bankayı dolandırdıktan sonra hapis yatan ve çıkan şevket'in imajı yerlerdedir. o da trabzon havası koklamış biri olarak akp'nin de yükseldiği bu zamanda "neden müteahhit olmayayım ki" diye düşünür. yaptığı hata akp'li olmaktansa cem'in yardımını kabul etmektir ve işleri batırır. çünkü yeni şevket eziktir. cem kardeşimiz de nejla'nın ailesinin bu saçmalıklarına dayanamaz ve hayatını kaybeder.

    nejla yıkılır. ana babası güya ona destek olacağız diye evine yerleşirler. hayriye nejla'yı iyice soğutma görevini üstlenir ve nejla ailesini kibarca evinden kovar. cem'in ailesi nejla'ya hiç olmadığı kadar kızgındır zaten. burada nejla'ya "ailesine bir ev bile almadı" diye kızabilirsiniz ama nejla babasının saçmalık derecesinde gururlu yapısını bildiği için daha mantıklı bir seçenek olan ve babasının da hayali olan bir kitapçı dükkanı açar babasına. yine de seyirci nejla'yı bencil bulur.

    cem'in kırkı çıkmadan ali ile tanışan nejla bu sefer ailesini bu şekilde utandırır. sonrasında nejla'nın nasıl hırslı bir kadın olduğunu gören ali nejla'dan soğur ve ayrılırlar. aslında ailesinin üzerindeki baskısı olmasa nejla ali ile sadece takılıp sonradan postayı koyacak bir kadınken bu adetler ve "olması gereken" mantığıyla yine bocalar ve biraz da millet laf etmesin diye ali ile evlenir ve bu ilişki zaten yürümez.

    aynı zamanda oğuz yine bir bok yer ve birini öldürür. ezik şevket babasının güvenini kaybedince de "baba bak ben ezik değilim tamam mığ" diye kendince hamile olan kardeşi leyla'nın çocuğunu babasız bırakmamak için suçu üstlenir ve hapse girer. ali rıza felç olur. nejla ise bu aileden hepten soğur. felç olan ali rıza'yı leyla evine alır. içinde yediği naneyi telafi etme isteği vardır. nejla ise o eve gitmek istemez ve babasını uzun bir süre ziyaret etmez.

    dizinin sonunda oğuz hapse girer ya da ölür (tam hatırlayamadım). nejla bir başına istanbul'da kalır. ali rıza bey de ölür. fikret kendisini aldatan kocasıyla barışır ve ailenin geri kalanı trabzon'a döner.

    yaprak dökümü gri karakter yaratmada çok başarılı olduğu için herkesin kendi fikri olabilir tabii. ben de olayları bu şekilde yorumlamayı seçiyorum ve bencil denen nejla'nın dizideki en haklı, aklı başında karakter olduğunu düşünüyorum. kusurları var tabii ki. gel gelelim ailenin prensi şevket gibi hep desteklenip hataları sineye çekilmemiş, ailenin hassas kızı leyla gibi defalarca hata yapıp yine kurban rolüne bürünmemiştir. şevket babasının oğlu olmaya çalışıp olamamış, leyla ise kendisine öğretilen mutluluk algısının dışına çıkamamış bir türkiye özetiyken nejla başının dikine gitmiş ve kendi hislerini herkesinkinden önde tutmuştur. bu açıdan bana göre fikret'ten de daha değerlidir.

    güzel ülkeme bol bol nejlalar diliyorum efendim. saygılar.

    spoiler
  • ali riza bey'in tadinin kacmasindan bikmadim hala bilmem kacinci kez izliyorum.
  • can yücel şiirinden derya köroğlu'nun bestelediği yeni türkü şarkısı:
    sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
    şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar
    mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgar
    çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
    o çocuklar o yapraklar o şarabi eşkiyalar
    çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
    sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
    şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar
    mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgar
    çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
    o çocuklar o yapraklar o şarabi eşkiyalar
    onlar da olmasalar benim gayrı kimim var
hesabın var mı? giriş yap