• üç diyarbekirli tren garına gitmişler.içlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş..

    - bir saat on beş dakika...
    arkadaşlarına dönmüş;

    -daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim..
    oradan buradan derken laf lafı açmış...birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler.koşarak dışarı fırlamışlar ama nafile...tren kaçmış..

    sormuşlar; -sonraki tren ne zaman?

    -bir buçuk saat sonra...

    yine dönmüşler kafeye.yine çay yine laf ve derken yine düdük sesi.koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar...
    neyseki bir saat sonra bir tren daha varmış.

    dönmüşler kafeye.. ama bu kez uyanık duruyorlar.trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar koşmaya başlamışlar.
    -içlerinden biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş...

    üçüncüsü ise geride kalarak yetişememiş...

    bir süre nefesini toparladıktan sonra başlamış katıla katıla gülmeye.
    durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş ;
    -hem treni kaçırdın hem gülüyorsun !
    -abê heyran nasıl gülmiyem?

    onlar beni uğurlamaga gelmişdi
  • temel ile fadime evlenecektir lakin temel, daha önce hayatında hiç ama hiç bir kadınla cinsel birliktelik yaşamamıştır ve bu konuyu en yakın arkadaşı dursun'a açar.

    temel :"dursun, sen benim kardeşim sayılırsın. bu akşam evleniyoruz ve akşam gerdek var ama ben hiçbir şey bilmiyorum, ne yapacağım akıl ver" der.

    dursun da "gardaşım merak etme, fadime ne yaparsa sen de aynısını yap, gerisi gelir" dedikten sonra, gerdek zamanı gelir.

    fadime gelinliği çıkarır, temel damatlığı.
    fadime atletini çıkarır, temel de atletini çıkarır.
    fadime külodunu çıkarır, temel de külodunu çıkarır.
    sonunda fadime yatağa geçer ve bacaklarını ayırarak iki yana açınca; temel de fadime nin karşısına geçip bacaklarını ayırıp iki yana açar.

    fadime de artık dayanamaz ve söylenerek

    "temel, çağır şuradan 2 kişi de siksin bizi bari...".
  • 960 yılı civarında hıristiyan misyonerler iskandinavya'yı istila edip vikingleri tehdit ettiler: eğer pagan adetlerini sürdürürseniz sonsuz ateşin yandığı cehenneme gidersiniz.

    vikingler bu güzel haber için teşekkür ettiler. zira onlar soğuktan titriyorlardı, korkudan değil.
  • saçını siyaha boyayan sarışına ne denir?

    yapay zeka
  • karadeniz'e röportaja gelen gazeteci çiftçi temel'e sorar:

    g: bu inekler ortalama kaç litre süt veriyor?
    t: hangisi? beyazı mı, siyahı mı?
    g: beyazı...
    t: 10 litre...
    g: peki siyahı?..
    t: 10 litre...
    g: peki neyle besliyorsun bunları?
    t: hangisini? beyazı mı, siyahı mı?
    g: beyazı...
    t: otla besliyorum...
    g: peki siyahı?
    t: onu da otla besliyorum...
    gazeteci iyice dellenir. neden peki sürekli hangisi, hangisi diye soruyorsun? zaten cevaplar aynı...
    t: çünkü siyah olan benim de ondan...
    g: haaa... peki beyaz olan kimin?
    t: o da benim...

    debe editi: ünlü şovmen cem yılmaz'ın bir gösterisinde dediği gibi: nereden bileyim, o fıkralardaki adamların gerçek olduğunu...

    edit: bu fıkra mükerrerdir...
  • adam karısını antalyaya yolcu etmek üzere otobüs terminaline getirmiştir. ancak otobüs firması fazladan bilet sattığından adamın karısı açıkta kalmıştır. tartışma başlar. otobüs firması saati değiştirmeyi önerir, adam kabul etmez ve giderek daha da sinirlenmeye başlar. otobüsün içine girip kaptan ve muavinlerle bağrışmaya küfürleşmeye döner olay. sinirinin son haddinde olan adam en son şöyle bağırır "karımı s*ke s*ke antalya'ya götüreceksiniz ulan"

    sonrasında derin bir sessizlik...
  • muhtar köye gelen milletvekili'ne:

    iki problemimiz var, demiş.

    -ilki, sağlık ocağımızda doktor yok.

    milletvekili telefonunu çıkarmış biriyle konuşmuş.

    -doktor yarın geliyor, demiş.

    ikincisi nedir?

    muhtar:

    -bi de... köyümüzde hiçbir cep telefonu çekmiyor.
  • bir gün köylüler nasrettin hocaya:
    " hocam sen güzel vaaz verirsin.hadi bize vaaz ver" demişler. hoca da:
    " tamam vaaz veririm ama bir şartla. her biriniz bir altın verecek" demiş. köylüler kabul etmiş herkes bir altın vermiş toplayıp keseye koyup hocaya vermişler. hoca keseyi almış ve vaaz vermeye başlamış. köylüler pür dikkat hocayı dinliyormuş. hoca vaazını bitirince altın dolu keseyi köylülere vermiş tekrar. köylüler şaşırmış " neden almadın altınları hoca " demişler. hoca da " şöyle ki: siz para verdiğiniz için daha dikkatli dinlediniz beni. bir diğeri de insanın cebinde parası olunca bir bir başka güzel konuşuyor."

    bu fıkradan çıkaralacak bazı dersler var. özellikle şuna değinmek istiyorum çocuklarını dershaneye yollayan aileler çocuklarına daha bir düşkünler parası boşa gitsin istemezler ve okula doğru dürüst gidip durumunu sormazken dershaneye çokça gider ve durumunu sorarlar. buraya kadar herşey normal ne de olsa. ama şurası var ki bu dershaneye yollanan çocuk neden bunun farkında değil? dershaneye gidip ders boş diye sevinen, dersten kaçan öğrencinin amacı nedir? böyle bir zihniyet nasıl oluştu anlamış değilim.
  • fıkra yazılıp okunan bir başlık.

    açıklama yapacak varsa başlık açsın. https://prnt.sc/qnlke6

    (bkz: bunun yeri burası mı)
  • amerika'da iki genç arkadaş uyuşturucu bulundurmak suçundan mahkemeye çıkarılırlar. yargıç hapis cezası vermez, onun yerine gidip diğer gençleri uyuşturucuya karşı uyarmalarını ister. bir ay sonra iki arkadaş yeniden yargıç karşısına çıkar ve yargıç durumlarının ne olduğunu sorar. birinci genç:

    "harika, 100 kişiyi uyuşturucu kullanmaktan vazgeçirdim" der.
    hakim: "nasıl yaptın?" diye sorar...
    "tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki; büyük daire uyuşturucu kullanmadan önceki beyniniz, küçük daire uyuşturucu kullandıktan sonraki beyniniz."

    "aferin" der yargıç ve diğer gence döner.
    "ben 1000 kişiyi vazgeçirdim" der, ikinci genç.
    hakim: "bravo,sen nasıl yaptın?" diye sorar...
    "tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki; küçük daire uyuşturucu yüzünden hapse girmeden önceki kıçınız, büyük daire de hapisten çıktıktan sonraki kıçınız."
hesabın var mı? giriş yap