yaşlanmak

• aynanin karsisina gectiginizde; genc bir bedende yasliligin belirtilerini gormekten, yasli bir bedende gencligin izlerini gormeye gecis ile yasanacak surec.
  bu kirilma noktasinin nasil gerceklesecegini ben de merak etmekteyim.
• bu aralar nasıl 20 oldum diye kendimi sorguladığım durumdur, yaşlanmadık hala gençiz ama bir 18 değiliz. beklenilen olgunluğa sahip miyim?i sorgulatan yaştır, her şey bir sendromdan ibarette olabilir diiiiyil mi
  (bkz: 20 yaş sendromu)
• black friday'den ala ala bir tansiyon aleti almakla sonuçlanan süreç.
• bu yaşımda saçlarımın iyiden iyiye beyazladıgini görünce dahil olduğuma kanaat getirdiğim durum.
• yaşadın gençliği hiç bitmeyecek gibi ama bak savruldu ömrün bir ince duman misali. yaprak yaprak döküldü ömründen seneler ve nice uzun yıl geçti; nice kısa gün gibi. her geçen yıl ömründen neler neler götürdü. artık ne hüzün var, ne bir sevinç içinde. hey gidi yıllar ne çabukta geçti ve nerelerden nereye geldin şimdi. şu an halen son dönemin sürse bile, geçen yılların kadar bir gün o da tükenir, rüyada bir an gibi... sonuçta gençlik denen filmin devamı yoktu; sadece ''yaşlanmak'' diye bir ''son''u vardı. işte... işte gerçek film buydu.
• ben yaşlanmıyorum oğlum büyüyor...
  
  (bkz: ömür törpüsü)
• seninle beraber aynı şirkette çalışan genç insanları gördükçe farkına vardığın durum. 18'lik bebeler büyümüşler ve seninle aynı işi yapıyorlar. hata yaptıklarında kızamıyorsun bile çünkü küçücükler, deneyimsizler. abla gibi davranıp, koruyup kolladığımın farkına varınca yaşlandığımı hissettim.
• erkek çocuğunun gün geçtikçe babaya daha çok benzemesi
• eskiden arkadaşlar beni çağırmadığında mutsuz olurdum, simdi çağırılınca mutsuz oluyorum.
• dünyanın oluşum aşamasından beri neredeysek her an ait oldugumuz yere biraz daha yaklaşmış olmamız