• açılın ağır konuşacağım:

    öncelikle notum: 3 / 10. ayrıca muhsin bey en çok beğendiğim türk filmi olabilir (belki şimdi izlesem o kadar sevmem diye düşünüyorum bu filmden sonra, orası ayrı).

    --- spoiler ---

    - eğer yıl 2017 değil de 1957 olsaydı, bu konuların çok daha iyi işlendiği binlerce film yapılmamış olsaydı, 1941 yapımı citizen kane'i hiç izlememiş ve rosebud araklamasını (gönderme değil maalesef) hiç bilmemiş gibi yine de beğenebilirdim belki.
    - kaza sahneleri, mahalledeki çatışma sahnesi, ödül töreni vb. uzayan bir liste yapabilirim; hepsi o kadar sahte ve amatörce çekilmiş ki başkası adına utandım. (bkz: başkaları adına utanmak)
    - nasıl bir lens kullanımı varsa artık, dandik türk dizisi izliyormuşum gibi hissettim film boyunca.
    - film ortalama zeka altı insanlar için yazılmış herhalde çünkü her şeyin uzun uzun açıklanması izleyiciyi aptal yerine koymaktan başka bir şey değil.
    - semboller, ah o semboller: bisiklet, kolye, yeni hayat... sen citizen kane misin, the maltese falcon musun? olmuyor, olamıyor.
    - hele o tablolar...
    - volvo çok güvenli araç. tamam.
    - sinema ile tiyatro farklı şeylerdir. birinin bunu yavuz turgul başta olmak üzere oyunculara söylemesi gerek.
    - aile de olmamış. bu insanlar şimdiye kadar hiçbir şey konuşmamış da birdenbire mi her şey konuşuldu?
    - kimse babasıyla konuşurken saat 14'te buluşalım demez, hatta kimse saat 14 demez.
    - alkol problemi olan biri nedense iyi aile çocuğu izlenimi bıraktı bende.
    - kendisinden 2 yaş büyük kadını anne rolünde oynatmak izleyiciyi aptal yerine koymaktan başka bir şey değil.
    - anne rolündeki kadın çok kötü oynuyor. türk dizisi zengin ve kötü annesi olmuş tam.
    - besim karakterinin sinirlendiği sahne hiç inandırıcı değil, bir insan bu kadar sinirlenip bağırıp sonra hiçbir şey olmamış gibi fazla gittim demez. dese bile sesi, eli titrer. daha gerçekçi olur.
    - rutkay aziz, sen koca bir gereksizsin azizim. bir insan hep aynı karakteri oynamasından ölüm sahnesinin dandikliğine hiçbir şeyini sevmedim bu karakterin.
    - nur'un gemisi dünyanın en itici yeri olabilir herhalde. birden ayşecik çıkacak ve herkes hayat sevince güzel şarkısını söylerek dans edecekler sandım, öyle olmadı ama yine de dans ettiler, etmez olaydılar.
    bkz: https://www.youtube.com/watch?v=khpolb_zfew
    - kör adem, satılmış doktor, hakim aşırı inandırıcılıktan uzak, kötü yaratılmış karakterler.
    - filmde solculara, kürtlere, alevilere bir selam çakılmış ama konuyla pek alakası yok. derinlik de yok. olmamış.
    - filmin nerede durduğu belli değil, aslında filmle verilmek istenen mesaj da net değil. eğer parayı boşver, eşitliğe bak ise, neden bana besim karakterinin söyledikleri daha mantıklı geldi? bir şirketin çalışanları illa hissedar olmak ve yönetimde söz sahibi olmak zorunda mıdır? meritokrasi neden kötüdür? bunu yapıp çalışma koşullarını iyileştirince şirket daha sağlıklı finansallara sahip olacaksa aslında işçilere iyilik mi kötülük mü yapılmış olunur? kısacası ucuz fakir edebiyatı, geçiniz. kalitelisine canımız feda. (bkz: ladri di biciclette)
    - bu filmi izledikten sonra the irishman'i heyacanla beklemiyorum artık. kurtların kocayınca kuzulara maskara olması nedensiz değildir belki de. umarım yanılırım.
    - bu laflarım da şener şen'e:
    - kimse normal hayatta o şekilde türkçe konuşmaz.
    - 7 yıl beklediğin senaryo bu muydu?
    - sanırım normal yürümen bu şekilde ama hiç normal durmuyor. eğer robot gibi yürümek oyunculuksa, maalesef hiç olmamış.
    - nuri bilge ceylan filmlerini neden beğenmediğini şimdi çok iyi anlayabiliyorum.
    - yine de seni seviyorum ve her filmini izlerim. ama bu olmadı. 3 puanın biri sen, biri nihal yalçın, biri de mahcup için.

    --- spoiler ---
  • kamu spotundan hallice bir film, çok kötü bir senaryo, doğallıktan ve samimiyetten uzak abartılı oyunculuklar
  • ön edit: eleştiriyi yazmadan önce koordinatları belirtmem gerekirdi, bu eksikliği gideriyorum. sosyal medya ünlülerinin çektiği ve salonlarda yayınlanan videoları (evet video) film’den saymıyorum. bu minvalde değerlendirmemi okursanız anlatmak istediğim daha iyi anlaşılır diye umut diyorum.

    edit: üstteki entry’lerde verilmeyen ve beğenmediğim yerdeki örneği verdim. en iyi örneğin bu mu diye mesaj atacak arkadaşlar yorulmasın. :) bazen yüksek beklenti daha fazla hayal kırıklığına yol açar.

    senaryosu, gerçek hayatla alakası olmayan karakterler ve diyaloglar sebebiyle beğenmediğim; vasat altı bir film ne yazık ki.

    filmi izlemeden önce şener şen’in bir röportajına denk gelmiştim. av mevsimi’nden sonra 50’ye yakın senaryo okumuş da hiçbiri gerekli yeterlilikte değilmiş. bu filmin senaryosu mu iyi şener şen?

    türk sineması kendini taklit etmeyi, ordan burdan gördüklerini vasat bir uyarlamayı çekmeyi ne zaman bırakacak acaba. yol ayrımı filminin senaryosunda yeteri kadar derinlik, girift, gizem, ince ince işlenmiş diyaloglar var diyen çarpılır.

    --- spoiler ---

    filmin ilk sahnesiyle son sahnesinin aynı olması; aynı kim ki duk filmlerindeki hayatın döngüselliği, batman the killing joke’daki bitmeyen hikaye gibi hayata dair güzel bir gönderme olsa da filmi vasat altı olmaktan kurtaramamış.

    el insaf ya; o yaşta adam ayı gibi iki adamı nasıl dövebilir?
    --- spoiler ---

    her sahne, her karakter türünün tek örneği, son örneği gibi. hayata dair o kadar az gerçeklik var ki; filmi içselleştirmeniz çok zor. sayın yavuz tuğrul bu nasıl senaryodur; neresinden tutsak elimizde kalıyor. şu senaryoda başrolü şener şen değil de başka biri oynasaydı, facia film derdim. izlemeye gidecekler pek bir beklentiyle gitmesinler, sonra çok üzülürsünüz.

    ithal senarist mi getirsek, napsak? şener şen’i ölmeden ertem eğilmez kalitesinde bir komedi filminde daha görmeyi çok isterim.
  • ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timi geldiğine göre gönül rahatlığı ile gidip izleyebileceğiniz bir filmdir.
  • son zamanlarda izlediğim en iyi türk filmlerden biriydi; belki de en iyisiydi.
    şener şen ve rutkay aziz başta olmak üzere oyunculuklar harikaydı. yer yer dram yer yer komedi filmin içinde çok güzel sentezlenmişti.
    yaşadığımız rekabetçi ve yorucu sistemi çok güzel eleştiren, gerçek mutluluk için doğru noktaları işaret eden, bir film olmanın yanında eğer bazı şeyleri görmeyi biliyorsanız yol gösterebilecek bir iş olmuş; emeği geçenlere çok büyük tebrikler.
  • bu sefer hiç yorumlara bakmadan izleyeceğim ön yargısız gireceğim dediğim ve öyle de yaptığım film. yoksa burdakilerin etkisiyle esas konuya odaklanamayıp eleştirilen kısımları tasdikler dönerdim muhtemelen. size de tavsiyem budur.
    filmin eleştirilecek yanları yok değil evet ama izleyiciye kattıklarının yanında onlar devede kulak kalır cinsten. herkesin kendinden bir parça bulabileceği ve sorgulayacağı noktalar oldukça fazla. gerçekten bir durup "peki benim hayattaki amacım ne?" dedirtiyor insana. bir kere hiç bir şey katmasa bile şener şeni seyretmek, altanın şiirlerini dinlemek çok iyi geldi. izlediğime asla pişman olmayacağım, yorumlara hiç aldırmadan izleyiniz.
  • --- spoiler ---

    oğlum o psikiyatrist sahnesi neydi lan. yakışmış mı koca koca adamlara böyle vasat senaryolu özensiz bir film çekmek?

    --- spoiler ---
  • gerçekçilikten feci uzak kalmış yavuz turgul filmi. şener şen'in de dediği gibi senaryo her şey. ve bu filmin senaryosu çooook klişe, oyunculuklar çok yapmacık, ilişkiler fazlasıyla sahte... üzüldüm açıkçası, o kadar yıldan sonra bir şaheser çıksın isterdim.

    filmde bir özenme eksikliği hissettim hep. şunu da ekliyim iki saat kırk dakika boyunca sıkılmadım, çünkü hep umut ettim, acayip bir dönüşle düzgün bir yola gireceğini düşündüm. olmadı. senaryo çok sıradan sayın turgul. fazlasıyla üzgünüm.

    besim karakterinin mazhar'a bağırdığı sahne çok komik geldi. oynayan abimiz nefeslerini ayarlayamamış, istemsizce gülümsedım. mert fırat keza rezil oynamış. şener şen, yirmi yıldır aynı mimiklerle oynuyor. üzücü, belki de son kez ertem eğilmez komedisine benzer bir filmde oynamalı...

    rutkay aziz'i ise beğendim, zira o role oturmuş. şener şen'le yaptıkları muhabbetler hoşuma gitti.

    filmin kamera çekimlerinde, nedendir bilmiyorum, bir kalitesizlik hakimdi. bu işlerden çok anlamam lakin 30 yıl önce çekilmiş muhsin bey'e bakın, çekimler çok daha kaliteli.

    6/10.
  • elbette filmi begenip begenmeme durumu subjektif bir olgu.

    ama senaryoda yukarida da bircok kisinin belirttiği sikintilarin yoruma cok acik yani yok

    --- spoiler ---

    kaza sonrasi sener sen'in gecirdigi donusum o kadar hizli ki seyircinin bu donusumu icsellestirmesi kolay olmuyor. aynada kendine bakip gulmeye baslayarak yeni hayat'a baslanmasi biraz hizli bir donusum. bu karakterin donusumu bu kadar hizli olunca karakter ile empati gercekten zorlasiyor

    yavuz turgul sanki sinema degil de tiyatro oyunu yazmis ve yonetmis. sahnelerin gecisleri,oyuncularin tirad'lari...

    karakterin bir cogunun derinligi yok daha once de soylendigi gibi. ayni zamanda cogu tek kutuplu. ya anne gibi acimasiz ya nur gibi sevgi yumagi. bu karakterler ile bag kurmak zor

    sanatsal puanin artmasi icin araya serpistirilen entellektuel diyaloglar suni. onceki hayatinda yuzu gulmeyen şener sen'in torunlari tarafından bu kadar sevilmesi, annesinin şener şen'e karsi bu kadar sevgisiz olmasi, inandiriciligi zayiflatan unsurlar.

    --- spoiler ---

    konu şener şen olunca elbette beklentiler yukseliyor. ote yandan aciklamalari ile bu beklentiyi yukselten de biraz kendisi. bu filmle beklentilerin karsiligini izleyicilere verebildigini soylemek ise son derece guc. uzucu olan ise bundan sonra baska bir şener şen filmi gorecek olmamizin garantisi de yok.
hesabın var mı? giriş yap