• kanserle mücadelede oldukça etkili olduğuna dair hakkında pek çok çalışma olan, literatürde curcumin ve turmeric anahtar sözcükleri ile hakkında yapılan çalışmalara ulaşılabilen, çok şifalı bir baharat.

    özellikle beyin tümörlerinde, en baba kemoterapi ilaçlarının bile aşıp aşamadığı belirsiz olan beyin kan bariyerini, yapılan hayvan* deneylerinde aştığı ispatlanmış. hastalarla yapılan çalışmalarda da kayda değer sonuçları var. o yüzden şu anda beyin tümorü hücrelerine ulaştığı bilinen tek besin.

    ayrıca kemoterapi sürecinde "chemoresistance" gelişmesini önleyen ve tümor hücrelerinin ilaçlara olan direncini kıran zerdaçal'ın tek kusuru "yağ"da çözünebilir olması.*

    bu özelliği göz önünde bulundurarak zerdeçalketen tohumu yağı, hindistan cevizi yağı, balık yağı, avakado veya yoğurt ile karıştırarak tüketmek gerektiği çeşitli akademik kaynaklarda yazıyor. bunlar hep amerikan araştırmaları olduğu için yağ çeşitleri böyle antin kuntin tabi. bizim halis muhlis zeytinyağımız, ev yoğurdunun kaymağı gibi bir yağ depomuz varken avakado rendelemeye hiç gerek yok bence.

    ayrıca beyin tümörlerinde, çözünen zerdeçal'ın beyne ulaşmasını kolaylaştırmak ve genel olarak çözünürlüğü arttırmak için zerdaçal'a karabiber eklemek, tercihen aç karnına tüketmek ve bir miktar ısıtılmış yağ kullanmak gerekiyor.

    erkan topuz'a da hakkında bu kadar bilgiyle gidince adam da bir şaşırdı zaten. onun verdiği tarif ise, zeytinyağı, karabiber, nar ekşisi ve zerdaçal'la bir karışım hazırlayıp bunu kahvaltıda esmer ekmek kabuğunu bana bana tüketmek yönünde oldu.

    ha bir de şu anda dünyada kanser oranı en düşük ülkelerden biri hindistan. üstelik kanserli hastalar arasında metastaz oranı en düşük, yaşama süresi en uzun ülke sanırım hindistan. yani adamlar kanser olmuyor, olsa da kanser yayılmıyor, yayılsa da öldürmüyor! ve bu konuda yapılan bazı çalışmalar bu durumun hintlilerin aşırı baharatlı mutfağı, özellikle de zerdeçal, zencefil, köri gibi baharatları çok yoğun tüketilmesi ile yakından alakalı olduğunu gösteriyor.

    sözün özü; faydaları saymakla bitmeyen bu baharatı ucundan kıyısından değil, tam ortasından hayatımıza sokmamız lazım. misal bizim evde artık kaynayan her tencereye en az 1 tatlı kaşığı zerdeçal ekleniyor. yemeklerimizin ortama 6 kişilik yapıldığını düşünürsek fark edilir bir tat değişimi olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. fakat gözle görülür bir renk değişimi var tabi. yayla çorbası gibi beyaz çorbaları yaparken tencereye değil, tabağa eklemek daha mantıklı ama bunların dışında dolmadan köfteye, kısırdan böreğe her yemeğin içinde kendine yer bulabilen bu mucize baharatı yiyin yedirin diyor, entryi bağlayamadan noktayı koyuyorum.
  • (bkz: sma tip 1 hastası ada’ya umut ol kampanyası)

    göz yaşlarımı sel oldurup akıtan baharat.

    annemin covid-19 test sonuçlarını bekliyoruz, yarın akşam belli olacak. pozitif bir hastayla yakın teması oldu.

    komşunun getirdiği aşureden yedim bu bekleme sırasında. rabb razı gelsin, emek vermiş bize ikram etmiş ancak içine hint safranı koyulan bir aşure damak tadıma çok ters. iki kaşık aldıktan sonra özrümü açıklayıp yiyemeyeceğimi belirttim. annem de bir kaşık aldı ve yüzündeki tiksintiyi gördüm.

    farabi oğlum, dayan. şimdi değil. burnumdan derin derin soludum. sakın oğlum sakın, şimdi değil. -ıyy çok kötü di mi oğlum? -evet ya sorma. derin derin nefes al, şimdi değil. göz pınarlarının gürleme istencine gem vur.

    arabama binip eve doğru yol almaya başlayınca koyverdim gitti. tat alıyor, annem tat alıyor, annem tat alıyor! sakallarım ve hatta yakam sırılsıklam olasıya kadar ağladım.

    sağlam bir dayanağı olan umutlara tutunmak ne güzel.

    edit: sonuç negatif. herkese iyi dilekleri ve duaları için teşekkür ederim.
  • yine yakınlarımızda bir yere gelmiş konuşlanmış o uğursuz akrep*. bir arkadaşla uzun uzun konuştuk moral önemli, organik beslenme şart, yüzler gülecek, her rapor, her kan testi dikkatle takip edilecek diye.

    o sırada aklıma geldi. ben bir süredir bu zerdeçalı yemeklere eklemeyi unutuyorum. unutmuyorum da aklımca trip atıyorum zerdeçal'a; "sen benim annemi kurtaramadın ben de seni baş köşede tutmuyorum artık" diyorum güya. sonra fark ettim ki türk kızı tribi zerdeçala işlemez. zerdaçalı bırak kendi genetik mirasımla mı aşık atacağım bu yaştan sonra?
    gerçi çok kötü bir genetik mirasım olmasa da(tansiyon, kalp, şeker, obezite vb.yok denecek kadar az bizim sülalede) artık annemi ve babaannemi bu akrebin kıskaçlarından kurtaramadığım gerçeğini ve teknik olarak risk grubunda olduğumu kabul etmem gerekiyor.

    neyse uzatmayayım, bu zerdaçal kanserden koruyor. net. (bkz: #27978140) kanser olup yana yakıla alternatif aramadan önce bu baharatı mutfağın baş köşesine koymanın bize hiçbir maliyeti olmadığı gibi faydası da önemli. o yüzden ben de tuttum, tuzluğu boşalttım, yerine zerdeçal doldurdum.
    tuz yerine onu getiriyorum sofraya ve türk usulü, yemeğin tadına bile bakmadan boca ediyorum tabağa.
    tuz kadar akıcı değil eklemesi zor oluyor ama 1 haftada kayda değer bir boşluk oluştu tuzluğun üst kısmında.
    bana iyi bir fikir gibi geldi bu tuzluk meselesi. şu entryi okuyan bir tek kişinin bile aklına yatsa kansere karşı bir adım atmış oluruz belki. hint fakiri diye küçümsediğimiz hintlilerin kanser oranı bu küçücük baharat sayesinde bizim ülkemizin 3te 1i iken, biz niye kanserden ölelim ki?
  • kanser doktorum reçete etti. aktarlarda şimdi kapsül halinde satılıyor. günde bir adet tok karnına alıyorum.
  • siğillerinden bu yolla kurtulmuş bir arkadaşım tarafından önerilmiş, tüketmeye başladığımın birkaç hafta sonrasındaki kryoterapi seansımın uzun bir sürecin sonundaki son seans olmasını sağlamıştır.
    önerim üzerine bağışıklığı kuvvetlensin, kansere karşı koruma olsun diye tüketmeye başlayan kardeşimin elinde birkaç senedir duran iki minik siğil bunu kullanmaya başladıktan birkaç ay sonra yok olmuştur.
    antiviral etkisinin siğiller üzerindeki etkisi tarafımızdan denenerek tespit edilmiştir.
    not tested on animals. enjoy!

    edit: ne çok siğili olan varmış!

    -zerdeçal yerine curcumin yani özütü daha da etkili olabilir.
    -"nasıl etki ediyor? " sorusuna cevaben, biraz araştırırsanız zerdeçalın tümor küçültücü ve inflamasyon azaltıcı etkisi var. bunların rolü olmalı.
  • bir çay kağşığı zencefil, bir çay kaşığı zerdeçal ve bir tatlı kaşığı bal ile imal edilebilecek iksir, ses kısıklığına iyi gelir. sahne hummasını çözmez ama, tiyatrocu reçetesidir.
  • içindeki etken madde curcumin suda çözünmediği için yağ ile birlikte tüketilmesi önerilen, karabiber ile doğru kombin edilmediğinde dna hasarına neden olan, dolayısıyla fitoterapi bilgisi olmayanlarca verilen tariflere çok kızdığım, dikkatli kullanılması gereken bitki.

    bitkilerle ilgili bilinmesi gereken altın kural şifa dağıttığı ölçüde toksik etkilerinin de olabileceği. o yüzden hangi formunun, ne kadar kullanılabileceği ile ilgili kesin bilginiz yoksa zerdeçal kullanmaya imtina etmenizi öneririm. hamile ve emziren annelerin, safra ile ilgili şikayeti olanların kesinlikle kullanması yasak olan bu bitkinin, aktarda satılan toz halinin de oral olarak kullanıldığında emiliminin çok az olduğu bilgisini de vermek isterim. kaldı ki yapılan çalışmalarda aktarda satılan birçok toz ürünün avrupa farmakopesi standartlarında olmadığı da belirlenmiştir. bu bitki ile ilgili bilgilere yök tez ya da pubmed sitelerinde curcuma longa, turmeric ya da curcumin isimleriyle arama yaparak ulaşabilirsiniz.
  • küçük kavanoz balın içine 1 yemek kaşığı zerdeçal, bir miktar da karabiber atılıp kış günlerinde her gün aç karınla bir tatlı kaşığı tüketilmesi bağışıklığı inanılmaz güçlendiriyor. gerçekten çok faydalı bir baharat. ben kış boyu yataktan çıkamayan ağzı gözü sümük içinde yaşama sevinci olmayan bir insanken annemin yaptığı bu karışımla kış günlerinde hayata döndüm ve hiç hasta olmadım.

    (bkz: anlayamazsınız)
  • tümör hücrelerinin kan ile beslenmesini önleyerek kanserle mücadelede çok etkili bir rol alan baharat.
  • hayatımda ilk kez kendimi mahalle teyzeleri gibi hissettiren baharattır. kullandığımdan beri (yaklaşık iki aydır her gün) o kadar çok faydasını gördüm ki, önüme gelene zerdeçalın faydalarından bahsediyorum. her salgında boğaz ağrısıyla başlayıp iki üç günü yatakta geçirmeme neden olan hastalıklar artık yok. üşüme nöbetleri, halsizlik yok. mutfak kültürümüzde bu kadar az yer kaplaması üzücü gerçekten.
hesabın var mı? giriş yap