• yıldız olayının efsane olmadığını düşünüyorum. emin değilim çünkü 11 yaşındaydım.

    o gece inanılmaz bir sıcak vardı. çok sıcak olmasını net hatırlıyorum çünkü ertesi gün sabahın köründe basketbol antrenmanım olduğu için uyumaya çalışıp sıcaktan bir türlü uyuyamıyordum. yıldızların aşırı parlak olmasını hatırlamam da bu konuya bağlı.

    11'de uyumaya çalıştım olmadı. 12:30 gibi uyumaya çalıştım olmadı 2 gibi vazgeçip yataktan kalktım. babam uyuyor annemse oturuyordu. ben "çooook sıcaaak yanıyoruuuum" diye rahmetli annemi darlıyordum. o da beni balkona çıkardı. hava alıp etrafa bakıyorduk. sonra annem "aa ne kadar çok yıldız var" dedi. ben de "aaa eveet hepsi de çok güzel parlıyor" dedim. sonra rahmetli annemle ikimizin yıldızı olsun diye bir yıldız seçtik kendimize. annem ona "sevgi yıldızı" diyelim dedi. bir süre sonra "hadi artık sevgi yıldızına iyi geceler de yatalım" dedi. yıldızı selamladık ve 2:30'da yattık. sonrası malum apartmanın duvarlarından gelen çatırdamalarla uyandık. çok şükür o depremde hiçbirimize zarar gelmedi. fakat 22 sene sonra bu olayı hatırlayan sadece ben kaldım.

    işte bu yüzden bence efsane değil yıldız olayı. depremle ilişkili demiyorum ama yıldızlar o gece çok dikkat çekiciydi.

    edit: hikayedeki sevgi yıldızını soran bir arkadaş oldu. baya bir zaman önce baktığımda aklımda kalan "jüpiter" olduğuydu. şimdi kontrol ettim aklımda kalan doğruymuş. stellarium-web.org'dan tam saati ve yeri ayarladığımda görüntü buydu. görsel

    bu tam adresimizden baktığımız yönü gösteriyor.

    rahat uyu annem. jüpiter geride bıraktıklarına sevgi dağıtmaya devam ediyor
  • bir sürü hikaye anlatıldı gelin size bu kadar can kaybının gerçek sebeplerini anlatayım :
    kumul zemine atılan temeller
    beton yapımında kullanılan deniz kumu
    deprem şartnamesine uygun olmayan yapılar
    bilinçsizce yapılan tadilatlar kiriş kaldırmalar..

    bu liste uzar gider. kısaca o kadar insan para hırsı gözünü bürümüş müteahhitler, bunların denetimini yapmayan belediyeler tarafından öldürüldü. şimdi istediğiniz hikayeye inanabilirsiniz.

    edit: imla
  • en bombası da gölcük donanma komutanlığında, depremle denizin altında kalan bazı askerlerin vücutlarının alt taraflarının domuza döndüğü (hani içkili ortam varmış ya o gece), bunu da bu iddiayı ortaya atanın "çok yakın bir arkadaşın dalgıç amcası"nın depremden iki gün sonra görmüş olmasıydı.

    işin boktan yanı, bunu son derece inanmış biçimde bizi de inandırmak isteyen kişinin bizden 3 yaş ve 2 sınıf büyük bir makine mühendisi adayı olması idi.

    hani ulan akıl, bilim, sorgulama? yok. ama efsane, çok.
  • 30 yılımın 28'ini geçirdiğim gölcük'te duyduğum, yaşadığım ve gördüklerime göre;

    askeriyede düzenlenen devir teslim töreninde kuran-ı kerim üzerinde dansöz oynatılması ve ölen askerlerin yüzünün domuz suratı olması= yanlış.

    depremde hiçbir yardım ekibi henüz şehir merkezlerine ulaşamamışken ilk yardım askeriyeden geldi. eğer asker yardıma gelmeseydi kayıplarımız daha fazla olurdu söylemi= doğru.

    deprem öncesinde yaşanan köpek ulumaları, yılanların toprağın üstüne çıkması, solucan, böcek, karıncaların toprak üstünde yaygınlaşması, balıkların kıyıya vurması= doğru.

    binaların secdeye yatması vs= yanlış.

    evden çıkmaya çalışırken kapı açıldığında yandaki apartmandaki başka bir evin yatak odasına çıkılması= doğru.

    anlatılan bütün dinci yalanları= yalan.

    ahmet mete ışıkara'nın depremden önce "deprem olacak" diye bas bas bağırması= doğru.

    denizden çıkan ateş topu(bir ateş öbeğinin yüzeyden yukarı doğru fırlayıp sönmesi, patlaması), ve korkunç ses= doğru.

    yağmalama, hırsızlık, ölü ve yaralıların kolundaki bilezikleri çalma girişimleri= doğru.

    enkazdan canlı çıkıp ölü ya da dirisinin bulunamaması= doğru (organ mafyası)

    sıcak, yıldızların bolca gözükmesi ve sıcaktan uyuyamama durumu= doğru.

    depremden sonra iş makinelerinin enkaz kaldırma işlemleri sırasında belediye işçileri dövüp, "önce bizim bina" diyerek kavga eden depremzedeler= doğru.

    çadırkentlerde erzak yardımları için kendini çok fakir gibi gösteren ama durumu yerinde olan insanların olması= doğru.

    yine yardımlar için (hiç ihtiyacı olmamasına rağmen) 3-4 km yürüyen ve bir poşet erzağı stok yapan insanların olduğu= doğru.

    deprem bir-iki gün önce bazı insanların "yakında kötü bir şey olacak, bir sıkıntı var içimde" demeleri= (halam ve yan komşumuz depremden önceki gece bizzat söylemişlerdi) diğerlerini bilemiyorum. doğru/yanlış diyemiyorum

    gölcük ve kocaeli çevresinde bir olayı anlatırken "deprem önceydi ya da depremden sonra" diye zaman belirteci belirtmeleri doğru. maalesef bu bizim memleketimiz için bir çağ gibi olmuştur...

    bunlar benim bizzat bu gözlerle gördüğüm, şahit olduğum, bildiğim olaylar. aklıma geldikçe editlerim.

    17 ağustos 1999 depremi, insanların hayatlarını değiştirdi. kimilerinin insanlığa inancını yitirirken kimilerine de umut oldu. maalesef güzide memleketim, doğup büyüdüğüm gölcük de ikiye bölündü ve depremden sonra her yıl daha geriye giderek eski yaşam tarzını kaybetti.

    arkadaşlarımı ve eski gölcük'ü çok özledim.
  • bursa'da olup da bu hikayeyi duymayan kalmamıştır herhalde:
    emir sultan türbesi'ndeki gece bekçisi türbenin ışıklarını söndürür ve dışarı çıkar. türbenin dışındayken ışıkların hâlâ yanık olduğunu pencereden görür. ışıkları kapatmayı unuttuğunu zannederek tekrar türbeye girer ve ışıkları söndürür. dışarı çıktığında ise yine ışıkların yandığını görür. bu esnada deprem başlar. saat 03.02'dir. bekçinin içeride gördüğü sadece ışıkların yanık olması değildir. aynı zaman da türbedeki bütün evliyalar ayağa kalkmış ve depremin durması için dua ediyordur. buna şahit olan bekçi aklını kaçırır ve ölür.
    şimdi, bekçi öldüyse bunu bize kim anlattı, bilmiyorum ama bu hikaye müthiş etkili olmuştu bende. 12 yaşındaydım o sırada ve yıllarca etkisinden kurtulamamıştım. birkaç sene boyunca emirsultan mezarlığı'ndan otobüsle geçerken içten içe tırsmıştım da otobüstekilere belli etmemiştim.
  • maşallah efsaneyi götünden uyduran herkes gölcük'teki subaylara laf atmış.

    doğru, gölcük'te o gün devir teslim töreni vardı ve dansöz olmasa da büyük ihtimalle subaylar içki içip, eşleriyle dans ediyor ve kadeh kaldırıyordu. so what amk?

    gel gelelim yıkılan binaları deniz kumundan inşa edenler bu kadeh kaldıran subaylar değildi.
  • sakarya çark caddesindeki bir otelde kalan 2 japon'un deprem olurken binanın üst kısmına kaçarken türklerin manyak mısınız aşağı ineceksiniz diye onları da aşağı indirmeye çalışması ve japonlar da dahil oteldeki herkesin enkaz altında kalıp yaşamını yitirmesi.

    milletçe efsaneler yaratmaya bayılıyoruz, uydur uydur ipe diz.

    edit: gelen mesajlar üzerine düzeltme gereği duydum, bu olay yaşanmış ama japonlar ölmemiş; orada yaşayan arkadaş ve akrabalar senelerdir süregelen bir efsane olduğunu söylediği için yazdım bunu, tüm sözlüğün bilgisine.

    bi de bu konuda duyarlı davranan kesim olmuş acılar üzerinden kimse kimsenin acısıyla dalga geçmiyor, adı üstüne efsaneler yazılmış sadece. 17 ağustos tüm türkiye'nin acısıdır.
  • 8 yaşındaydım hava çok sıcaktı terden zor uyuduğumu hatırlıyorum. uyandığımda evdekilerin üstümde ip atladığını zannettim ve parmağımla oo piti piti yapma moduna girdim. o sıra annem kolumdan tuttuğu gibi beni dışarı kaçırdı. sonra yaşlı ev sahiplerimizi çıkarmıştı evden. o kadar insan vardı erkek kişi ama bunu yapan annemdi. canhıraş bir şekilde kapılarını açmaya çalışıyordu. canım annem sonra yaşlı akrabalarımızın evlerine gitti dışarı çıplak çıkanlara elbise götürmüştü eve girip. benim efsanem annemdi galiba, korkmamıştı hiç. belki korkmuştu ama öncelikleri yüzünden serin kanlı durmuştu.
  • 16 ağustos’a kadar izmir seferihisar’da yazlıktaydık. 5 yaşındaydım ama çok iyi anımısıyorum 1 haftadır herkes “deprem olacak” demeye başlamıştı. depremin ne olduğunu sormak zorunda kaldığım için beynime kazınmış. babanem çok korkardı. güneş tutulması da olacağını öğrenince hepimizi zorla ankara’ya döndürdü 16 ağustos’ta. kendi yaptırdığımız apartman vardı ankara’da. dedem yaptıgı için malzemesine güveniyordu.

    babamlar yol boyu dalga geçmişti babanemle. eve kendimizi akşamüzeri attık. sonrası karman çorman. babanem sabaha karşı cok kişiye el öptürdü . ilkokul mezunu bile olmayan bir kadının hiçbir bilimsel veriye dayanmayan ancak kendini gerçekleştiren efsanesi de kanıtlanmış oldu.
  • tepki gösterenleri anlayamadığım başlık. çok büyük bir kitleyi etkileyen olay üzerinden uydurulan hurafeler paylaşılıyor burada. kimse sizin kaybınıza, hatıralarınıza dil uzatmıyor. herşeye tepki göstereceksek o zaman hiç kimse hiçbir şey konuşmasın çünkü hemen hemen her olayda kötü hatırası olup etkilenen insanlar mevcut. gereksiz alınganlığınızı ve fazla hassasiyetinizi yaşadığınız acıya verip insanlar bir şey söylemiyor ama siz de gelip burada küfür etmeyin kayıplarınıza yaşadıklarınıza önce kendinizin saygısı olsun.
hesabın var mı? giriş yap