29 entry daha
  • akşam şampuana 34 tl vermemle zamın zirvesini yaşadım. artık en adi şampuanların bile kg birim fiyatı 50 tl 'ye yaklaşmıştır. diş macunlarından zaten hiç bahsetmeyelim. 30-40 tl'lik fiyatları gözleri kanatıyor.

    gerçek enflasyonu açıklayın adiler , biz de ona göre işverenimizden maaşlarıma doğru zamları alalım.
  • böyle verimli topraklara, doğal zenginliklere sahipken neredeyse tamamen dışa bağımlı bir ülke haline gelmek zoru başarmak demekti, başardılar...

    edit: bu bağımlılık sonucu kaçınılmaz zamlardır. üreticinin de, tüketicinin de tükendiği, sömürü düzenine itiraz edenin terörist ilan edildiği zamanlarda vurulan kırbaçlardan biridir...
  • bunları düşüne düşüne, konuşa konuşa ömürden ömür gidiyor. şahsen umurumda değil artık.
  • migroslarda satılan elde boyama cam şişelerde yarım litrelik zeytinyağını eylül ayında hediye almıştım. 75 liraydı. 1 hafta önce 92.5 liraya gördüm.
  • daha bunlar başlangıç. ana yemek gelsin görürsünüz zamları.
  • 1 hafta içinde taksiyle 20 tl'ye gittiğim yere 25 tl!'ye gitmeye başladım

    2 poşet içinde et olmayan alışverişe 80 tl yerine 100 tl verdim.

    paketlenmiş 2 adet balığa (2 balık bakın 3 tarafımız denizlerle çevrili) 50 lira verdim.

    dalga geçtikleri her daim kötü öcü olarak gösterdikleri ecevit döneminde bir alışverişi yapıp diğerinde aynı fiyatı göremediğiniz zamanlardan daha beter hale geldi.

    ülkede çalışan büyük kesim önceden min harcamalarını karşılamaya yönelik çalışırken şu anda min alması gereken besin miktarını almak için uğraşmaya başladı.

    dalga geçer gibi elektrik artık kesilmeyecek diyorlar, bütçeden açık veren ekonomi bakanı ortalarda yok, belediye meclislerinde halk için yapılmak istenen şeyler sidik yarışından dolayı engelleniyor, kimse de iş güç için heves kalmadı. biliyor boşa çalışacağını millet. şu duruma getirenler aynı sıkıntıları yaşamadan hesap vermeden gitmezler umarım. tek dileğimiz bu.
  • gayet doğal durumdur. ülkede iyi giden hiçbir şey yokken, ekonomi mi iyi olacaktı?

    1- adalet sistemi batmış durumda. en ufak bir eleştiriye halkı kine teşvik ya da cbaşkanına hakaretten dava açılıyor. bunun yanında anayasaya sürekli aykırı işler yapan partinin kılına dokunulmuyor. hatta oy verenleri suç işlese bile ancak toplumsal baskıyla karakola çay içmeye çağırılıyor.
    2- eğitim berbat durumda. ilkokul seviyesinden tut üniversitelere kadar geri gidiş söz konusu. rektör atamaları konusuna girmiyorum bile.
    3- asker ve polis tamamen iktidar partisinin güdümünde. halka değil iktidar partisine hizmet eder halde. şunu tek bir örnek ile açıklayayım, askerimiz operasyona gidiyor, medyada şehit haberleri mi daha çok yapılıyor yoksa kullanılan silahlar mı?
    4- medya tek sesli hale getirilmiş durumda. en ufak bir eleştiriye ekran kapatılıyor, muhalif kanallara cezalar yağıyor. şu an çok skandal bir gelişme olsa, öyle bir şey olmaz ama hani diyelim ki erdoğan'ın siyasi hayatını zedeleyecek bir haber ortaya çıksa; ancak sosyal medyada bu haberi görebiliriz. o da kısa bir süreliğine. hemen yayından kaldırılır.
    5- toplumsal çürüme. türkiye hiçbir dönemde bu kadar tepkisiz olmamıştı. başörtü krizi yaşanan dönemlerde karşıt görüşler aynı sahnede tepki gösterebiliyordu. şimdi toplumun yarısı makul bir konuda protesto yapsa, diğer yarısı düşmanca tavır alıyor.
    6- beyin göçü. bu bir çok kişinin umurunda değil ama ülkenin kalitesini arttıran en önemli şeylerden biri insandır. yüksek öğrenim görmüş, bir konuda uzman konumuna gelmiş ya da girişimci bireyler artık ülkede gelecek göremediği için haklı olarak hayatını yurtdışında idame ettirme kararı alıyor. bu bugün etkisini göstermeyecek olsa da gelecekte çok büyük problemler yaratacaktır. uzmanlar gidince geriye vasatlar kalır, vasatlar ile hiç bir alanda başarılı olamazsın. yurtdışına gidenler de kıvılcımken ateş olup dönmez. orada hayatını kurar, kalırlar.
  • krizin bu seneki adı bu olacak, biraz bahsetmiştim aslında.

    (bkz: 2021 ekonomik krizi/@mc yakisikli)
    (bkz: 2020 ekonomik krizi/@mc yakisikli)
    (bkz: 2019 ekonomik krizi/@mc yakisikli)

    2015'ten itibaren zamlar ülkenin gerçeği, en acımasız etkileri ise son iki yıldır hissediliyordu ama bu sene işler biraz daha farklı olacak. belli belirsiz bir erken seçim hazırlığı var, bunun da sonucunda tabanı tatmin edecek göstermelik adımların arkasından gelen faturaların kesildiği bir seneden bahsediyoruz.

    ortada bir oksimoron var gibi durabilir, seçim öncesi zam yapmak gibi ama iş öyle değil aslında. önce asgari ücretin inanılmaz artışı ile kitlelere sanal bir rahatlama yaşatıldı, zaten hayatın bir parçası olan zamlar ise olağan şekilde ama sıklığı artarak devam edecek. asgari ücret ile yakalanan eski yaşam standartı* bu sene de sabit kalacak. zaten asıl tabanın konsolide tutulmasını sağlayan şeyler başka dinamikler*** olduğu için bunun bedelini yine hak ettiğinin çok daha altında zam alan kitleler ödeyecek.

    bu sene alım gücü krizinin yılı olacak.
  • malesef bu sene zamlar yılı olacak gibi duruyor, çünkü eldeki mevcut stoklar eridiğinde, ekonomik kriz ve covid-19’da hayatta kalabilmek için sabit fiyattan satış yapmaya devam eden işletmeler tedarik ettikleri ürünleri yeni ve zamlı fiyatlarıyla piyasaya sunmak durumunda kalacaklar. sebebi yeni maliyetler ve rakabet etmek için düşürdükleri kâr oranlarıyla daha fazla dayanamaz hale gelmeleri, hatta nakit akışını yönetemeyen birçoğu da yok olabilir, hammadde ve maliyet artışlarının fiyat artışını destekleyeceğini unutmayalım.

    inşallah olmaz ama fiyatlar psikolojik sınırı aşacak, zaten şimdiden bu ürün de bu fiyat olur mu? dediğimiz bir sürü kalem var.
  • bunlar yeni geleceklerin habercisi. daha durun iyi günlerdeyiz.
1054 entry daha
hesabın var mı? giriş yap