• filmi tek seferde anlayan varsa muridi olurum. güzeldi, o ayrı.
  • benim kişisel tarihim için bir chungking express değildir, nedense o filmdeki ritmi ve akıcılığı bu filmde yakalayamadım ben. esasında bu film çok daha katmanlı. daha dolu, anlattığı fazla. kendime not: sanırım ikinci kere izlenmeli.

    filmde bir yazarın içinde bulunduğu gerçek zaman, bir de -bana göre- kendi iç dünyasına yolculuğunu anlatmak için yarattığı gelecek zaman var. bir şekilde bugünden kaçmak ve 2046'da yeni bir bugün yaratmak için yazılar yazan yazarın türlü türlü ilişkisindeki çıkmazları izliyoruz.

    ve filmin içinden cımbızladığım cümleler var;

    "100 saat sonra

    1000 saat sonra

    aşk bir zamanlama meselesidir. doğru insanla çok erken ya da çok geç karşılaşmak fayda etmez. onunla başka yer ve zamanda karşılaşmış olsam hikayem daha farklı bitebilirdi."
  • bilim-kurgu filmi sanip izlemeye baslayip bes dakika sonra "ne bicim bilim-kurgu filmi lan bu?" tepkisini verdigim film. zaten filmin afisinden anlamam gerekirdi.
  • sadece muzikleri icin bile izlenebilecek film. siboney hayatimin sarkisidir ve bu filmde 3 kere araliklarla calmaktadir. bu bile yetti bana. film harika.
  • masal.

    "bir kadın var, adı b. ayakları üstünde dönüp, kendi kendine - ama içinden başkasıyla - konuşan. bir adam var, adı b. yıpranmış. ne kadar zamandır 'tekerrür ekspresi'nde mahsur kalmış. her şeyin birbirine karıştığı ve kayboluşun tek çare olduğu. arada vagonlarda gezinen kondüktör kadınları trenin bozulan ısıtma sistemine başka bir çareyken. her şey çaresizken ve tren hâlâ akıp giderken belki akmayan zamanı akıtmak, belki atlayamayan nefsini atlatmak için yazmaya başlamış. b. bunun öyküsüymüş. ilk gördüğünde bilemediği. gecenin sonuna kadar içip sadece elini tuttuğu. ortalığa dağılmış ve kimsenin 'bırak dağınık kalsın' demediği bir saatte bir kaldırımda yan yana sabahlayacak kadar seveceği. elbet seveceğini henüz bilmediği. zaten b.'nin de b.'yi sevmediğini, çünkü başka bir harf olduğunu. 'tekerrür ekspresi'nin en gedikli yolcusuymuş b. fakat allahın insanlara ecelleri hariç cüz'i irade vererek salıverdiği gibi dünyaya; sahneler, söylenenler ve bazen de içilenler her daim farklı olsa da belirsizliğe devrilen tekerrürün ta kendisiymiş. böylelikle b. kendisi olmaktan vazgeçip bir karaktere dönüşmüş. elbet zaman trenin kat ettiği miller gibi akmış. karakterine biçilen hâdler dahilinde, durulan her istasyonda verilen aralarda, bir araya gelmiş iki b. tüm o enginleri yaran gelecek treninde insanlığın geçmişten beri sorup da cevap bulamadığı meselelere dalmışlar. b. 'karanlık taraf' demiş, diğer b. ise gülümsemiş. b. genel olarak gidiyormuş. hayattan, hong kong'dan veya istanbul'dan; ancak 'gidiciyim' demesi güldürmüyormuş b.'yi. iki b arasındaki benzerlikler o kadar karartıcı bir şehvetteymiş ki, sadece el ele tutuşmuşlar. trenin yangın söndürme sistemine hiç güvenmemiş b. diğer b., sükût. bir, on, yüz, bin saat sonra değil, iki ay sonra iki b. de meyin esrikliğinde bir araya gelmişler; eller hiç bırakılmadan. 'ellerini bıraksam düşerim' demeye yüz tutmuş b., onun yerine 'benimle terk eder misin burayı?' demiş. diğer b. yine sükût. b. endişelenmiş; 'belki de cevap vermemesinin nedeni vermediği tepki' değildi demiş kendi kendine, eklemiş 'belki de beni sevmiyordu' demiş. o anda geçmiş zamanda konuşacak kadar gömülmüş geçmişe. tekerrürün en başına dönmüşken. bu akan öyküyü iki b. de değiştirmek istemiş. ama eli - bazen kana batırarak da olsa - kalem tutan soruyu soran b.'ymiş. mahsur kaldığı trenin içinde, 'bana kalan tek şey, vazgeçmekmiş' diye son vermiş bir sonraki tekerrürü artık yaşamak istemez hâlde."
  • in the mood for love'a göre daha karışık bir anlatım olsa da sahneler, görüntüler yine harika. film biraz uzun ve zor. soundtrack seçimleri yine harika. bir kere izlenip unutulacak bir film değil kesinlikle.
  • hatıraların gittiği bir yer var mıdır? arasak bulabilir miyiz? bulsak gidebilir miyiz?

    ya da wong kar wai'nin dediği gibi mi?

    "sonunda anladım
    bazı şeyler kontrol edilemez.
    bana kalan tek şey pes etmekti.

    aşk zamanlama meselesidir. doğru insanla çok erken ya da çok geç karşılaşmak fayda etmez.
    onunla başka yer ve zamanda karşılaşmış olsam hikayem daha farklı bitebilirdi."

    biter miydi gerçekten?

    hiç vazgeçmezsek her zaman bir şansımız olabilir mi?

    bir erkek, bi çok kadın; bir kadın, bir erkek; bir kadın, bir çok erkek. hepsi başka zamanlarda başka insanlarda kaybolmuş. aşkı anlatan bir çok film izledim. içlerinde hiç unutamadıklarım ya da hiç hatırlamadıklarım var.
    ama aşksızlığı anlatan üstelik bunu insanın içine düşüp hiç çıkmak istemediği kadar acı bir şarkıyla anlatan bir hikaye var mıdır?
    var...!
    anlatılacak bir şey yok. kaybettiklerimi bulacağımız başka bir zaman başka bir yer olmadığı gibi.
    sadece izlemeyin kapatın gözlerinizi ve dinleyin dediğim, film.
    https://www.youtube.com/watch?v=fumoe8u1rbc

    keşke aşkın kısa ve basit bir cevabı olsa. ama önce onun kısa ve basit sorusunu sormak gerekir.

    aşk bittiğinde nereye gider?
  • aylardir kotu hafizamla gecen mucadele sonucu adini hatirladigim film. universitedeyken her gece uyumadan once izlerdim. filmden bir kac kare ve muzik aklimda kalmisti. tekrardan izleyip bir oh cekmenin zamani geldi artik.
  • "sanki çok uzun bir trene binmiş anlaşılmaz gece boyunca çakırkeyif bir geleceğe doğru yol alıyordu. herkes 2046'ya aynı niyetle gider. eski hatıraları hatırlamak için. çünkü 2046'da hiçbir şey değişmez. ama hiç kimse bu doğru mu bilmiyor. çünkü hiç kimse dönmedi."
  • 2046 aşk zamanının devamı niteliğinde görünmesine karşın aslında kar-wai'nin önceki filmlerindeki satır başlarını içinde eriten ve anımsatan bir yapım. yani bir nevi yönetmenin lineer olmayan anlatımının sonucunda filmlerinin filmi.. 60'larda geçen öyküsünü, gazeteci kahramanın yazdığı fütüristik hikaye ile birleştirerek gerçek ve hayali karakterleri aynı arayış içine hapsediyor. bu arayışın ne olduğunu söylememiz gerekirse, belli bir zamanda sıkışmış
    hayatların güzel ve olumlu olan anılarını arayışı ya da gerçekleşemeyen arzuların çırpınışı diyebiliriz.

    aşk buradada tabiki hikayenin özünü oluşturuyor. geçmişte, anılarda ve arzularda sıkışıp kalan karakterler boşluk duygusunun patlaması ile gelecekteki yeni bir fantezide hayat buluyor. aşkı arayan her insanın başına muhtemelen gelmesi olağan bir durum.

    bu büyüleyici film için methiye yazmak sanırım basit kaçıyor.
hesabın var mı? giriş yap