• şu anki sistemde bir sorun olduğu muhakkak. ancak bu sorunun ne kadarını öğretim yöntemine bağlayabiliriz pek bilmiyorum. lakin biraz konu hakkında konuşmak isterim. efendim iki yönteminde bir okuma eşiği vardır. o okuma eşiğini atlayan her çocuk nasıl öğrenmiş olursa olsun okuduğunu anlama konusunda sadece zeka algısı içerdiği derecede hakimdir. burada bana göre asıl sorun değişen toplum, eğitim, öğretmen ve veli profilidir. bir de her ne kadar atatürk türk milleti zekidir dese de pek öyle olmadığımız aşikar.

    her iki yöntem de aslında bir nevi ezbere dayalıdır. çok komik bu durum. neyse. cümle yönteminde ilk önce harfler öğretilir aslında. her harf yazılır, sonra o harflerle heceler yazılırdı. o heceler kıı aaa ka diye değil ka diye direkt olarak verilirdi. sonra cümleler verilir ayrıştırma işine geçilirdi.

    ses temelli cümle yönteminde ise sesler verilir. her sesin kendi okunuşu vardır. sesli harflerle birleştirilir ve heceler oluşur. o heceler birleşip kelimeleri. genellikle bakanlık sahaya inmediği için çocukların hece hece birleştirme yapacağını düşünse de öyle olmaz. onlar ses ses birleştirir. mesela çocuk se-lam diye okumaz aksine s se sel sela selam diye okur. çünkü işin özünde öğrettiğiniz yöntem harf birleştirme yöntemidir. çocuk harf harf algılar. zaten mantıka da aykırıdır çocuğun hece hece okuması zira okumayı bilmeyen bir insan heceleme yapamaz. bu da komik. neyse bir 4 5 yıldır çocukların böyle okuduğu bakanlığa bildirilir. bakanlık da duruma çözüm olarak: kapalı hecelerin birleştirilmesine dikkat edin gibi bir saçmalık ortaya çıkarır. çık da önemli değil. sahaya inmeden ancak bu kadar.

    gel gelelim ezber kısmına. esas komik kısmı budur. ilk okuma yazma öğretiminde zeka çok az kullanılır. tamamen görsel bir etkinlik. harfleri birleştirme mantığını anlayan bir çocuğa yazma yaptırmadan günde 2-3 saat çalışarak 1 ayda okuma öğretebilirsiniz aslında.

    neyse konudan sapmayım.

    bu arada paragraflarım konu bütünlüğünü bozuyor farkındayım. özür dilerim. mobildeyim. mobilde olunca çoğu yazacağım şeyi de unutuyorum. kafam çok dolu. neyse

    ilk 2 hafta falan mantığı kavratırsınız çocuklara. e lıı. el. çoğu çocuk elıı diye okur. bir kaç gün içinde ise el al gibi net okumalara geçerler. bundan sonrası her sese ait 16 hecenin sürekli tekrarına dayalı ezber sistemidir. e l aynı görüldüğü an el olduğu yerleşmiş olmalıdır. bazıları hayır o ezber değil diyor. hayır ezber. algıya geçmesi eşikten sonra. bu da çok pratik ile olabilen bir şey. çocuğu bu heceleri ve devamında gelen 3 harfli heceleri ezberleyrmeyecek kadar zorlamazsanız okuma eşiğini geçemiyor. cümle temelli sistemde ezber direkt kelime üzerine olduğu için bir kelime içinde 4 ayrı heceyi algılayana kadar 1 kelime algılamış oluyor.

    peki değişen profil olayın neresinde. burasında. zorlanmayan çocuklar. zorlanmayınca ne oluyor? mantığı öğrenen çocuk gün geçtikçe ilerlemiyor. ilk grupta hangi hızda okuyorsa son grupta da aynı hızda devam ediyor.

    atatürk'ün zeki dediği ama olmayan çocuklarımız zorlanmadıkları için eşiği atlayamıyor. bu da onların okuduğunu anlamayan çocuklar olmasına neden oluyor.

    sistem bunun neresinde? sistem bunun şurasında ki tüm harfleri öğrenip birleştiren çocukları başarılı sayıyor. teknik olarak haklı mı? haklı. velev ki öğretmen memnun olmadı. bırakabilir mi? hayır. velinin bırak demesi dilekçe vermesi lazım.

    sistem bununla sınırlı değil. sistem zaten zor olan bu sistemin yanında bir de matematik öğretiyor. yetmiyor yazı yazmasını da öğretiyor.

    okulu nasıl anlatıyorsun veliye? çocuklar hem öğrenecek hem eğlenecek. çok sıkıcı şeyler bunlar. inanılmaz sıkıcı. sonuç. çirkin yazan çocuklar.

    dikte yapılmalı. ne olmalı? karpuz diyeceksin çocuk yazacak. karpuz. kııaaarrrpıııuuuuzzzzz diye uzata uzata söyleyeceksin ki çocuk kelime içindeki harfleri çözebilsin. zor.

    cümle temelli de nasıl? karpuz. kafada zaten karpuz olarak kayıtlı. yaz. tahtaya metin yazdın deftere geçir dedin. nasıl okuyorsa öyle yazıyor. harf harf. sonuç. çok yavaş yazan çocuklar.

    veli neresinde? olumsuzluklardan söz ettiğimize göre hiç bir yerinde değil. velinin olduğu yerler nereler? başarılı öğrencilerin olduğu yerler. istisna? elbette var aptal mısınız siz?

    çözüm? okuma yazma kademesi. nasıl? 5-6-7 yaş aralığı. aylık da yapabiliriz. giriş yapılacak bu yaşlarda. 2 senelik formatta okuma yazma üzerine günlük 4 saat üzerinden. ilk senede çok iyi okudu. gönder 1. sınıfa. ikinci senesinde iyi okudu gönder 1. sınıfa. üçüncü senesinde iyi okudu gönder 1.sınıfa. üçüncü senesinde hâlâ okuyamıyor? gönder özel eğitim okullarına. zaten o kadar seneye kalmadan öğretmenleri fark edecektir. ama yok hâlâ bir sıkıntı varsa sorunun temeline inilmeli en azından. 1.sınıfa başlayan çocuk çatır çatır okumalı. sonra? 2 senede 4 yılın müfredatı verilir ve okuduğunu anlayan çocuklar çok daha başarılı olur.

    ve sen kardeşim buraya kadar okudun ama çevrendeki çocuklar böyle değil. evet sen iyi bir çevredesin bunları göremiyorsun ve sana çok mantıksız geliyor. belki de sallayan biriyim. ama sınav sonuçları ortada.

    tekrar özür diliyorum. mobilde yazdığım zaman ne yazdığım pek anlaşılmıyor. ellerim düşüncelerim kadar hızlı değil bir kaç dakika önce düşündüğümü hatırlayacak kadar zeki değilim. affola.

    bu arada ben yazmaya başladığımda saat 12 olmamıştı. muhtemelen atladığım yerler vardır. anlamsız gelen yerleri çok kasmayın.
  • başlık açan yazar beyanına katılıyorum .ses veriyoruz okumaya geçiyorlar .burda sorun yok ama dikte çalışmaları ve okuduğunu anlama çalışmaları hayattan sogutuyor hem bizi hem çocukları.ne yazdigini anlamiyor ki öyle çok kelime var bir de anlamsızlar şaka gibi. harf sırası zaten yanlış. elakin diye başladık bu sene. ilk anlamlı cumlemiz ela kalk. saçma sapan hele bir yazılım biçimleri var.1 değişti l degisti vallahi benim elim değişen sisteme ayak uyduramiyor 40 yıllık 5 in yazilis yönü bile değişti .bilemiyorum altan kim kiskaniyor bizi kim intikamını çocuklarımızdan alıyor bilemiyorum ama düşünen , anlayan , sorgulayan bir nesil değil gelen . ama onların da suçu değil . ayrıca tümevarim daha önce denenmiş olamamış ne diye ısrarla 10 yıldır uygulatılıyor onu da bilemiyorum.bize fikrimizi soran olmadı.bana kalsa en iyi sistem 5 + 7 ve 2000 öncesi uygulanan mufredat.
  • hükümet iktidara geçtikten sonra sistemin değiştirilmesi manidardır.
  • bence sorun okuma yazma öğretmede değil. biliyorsunuz ki daha yeni liseye ve üniversiteye geçiş sistemi değişti.

    açıklanan açıklamalarda “daha güncel, yaşamdan örneklendirilmiş ve günlük hayatla bağdaşlaştırılacak soru tarzları gelecek. ezberden uzak durulacak.” gibi şeyler duyduk. asıl sorun burada. devlet okulundaki öğrencilerden kaçı laboratuvarı kullanarak, öğrendiği bilgileri günlük hayatla bağdaştırıyor? %10luk kesim var yada yoktur. çünkü müfredat tamamen ezber.

    lise müfredatında o kadar ağır ve boş bilgiler var ki, eğer çocukta ezber yeteneği yoksa o çocuk gerizekalı yerine konuyor. müftedat böyle çünkü. fizik, kimya, biyoloji derslerinde öğrendiklerini kağıt üstünde uygularsa mantık falan kavrayamaz. bunu gerçek hayatta uygulayacak. eliyle deney yapacak. gerekirse laboratuvar patlasın ama o çocuk onun mantığını görsün. f=m.a’yı verip çekilmeyelim. nereden geldiğini, nasıl uygulandığını, gündelik yaşamda nerede kullanıldığını gösterelim.

    lisede 8 saat ders görüyor bu çocuklar. son 1,5-2 seneleri de üniversite sınavı için heba oluyor. 8 saat fazla değil mi? o kadar gereksiz ve saçma sapan dersler var ki... seçmeli demokrasi, seçmeli astronomi... bunları çocuğa öğretmiyoruz ki derslerini koyalım. kaldır bu seçmelileri. kaldır resim/müziği. şimdi diyeceksiniz ki resim ve müzik niye kalkacak. kalkmalı. çünkü öğrenciye bir şey öğretilmiyor. o ders boş geçeceğine dersi kaldır. öğretmeni de yormazsın kendini de. ama hakkıyla işleyen hocalar da var. haklarını yememek lazım.

    işin özü, eğitim sistemindeki ana sorun müfredatın ezbere dayanması. hani şu sık kullanılan tabir vardır öğrenciler yarış atı gibi derler. %100 doğru bir tabir bu. çünkü en çok ezberleyenin öne geçtiği bir sistemdir bu. çok zeki olmuşsun, üstün zekaymışsın alakası yok. sadece ezber var.
  • tamam kardeşim ses temelli öğretelim, öğretelim ama sen türkçe gibi yapboza benzeyen sondan eklemeli ortadan çıkarmalı baştan kök bulmalı bir dili nasıl bu çocuklara anlatacaksın? sonrada öğretemezsin çünkü hani sen artık içgüdüsel olarak bir kelimeyi şu şe-kil-de ayırabiliyorsun ya o çocuk onu senin kadar rahat yapamaz. misal türkçeyi sonradan öğrenen insanlar en çok eklerde ve kelime kurmakta zorlanırlar ve öğrenmeleri seneler alır.
    ben türkçe bilmek derler ama türkçe biliyorum diyemezler, çünkü biliyorum demek için bile saydığım kadarıyla 4 farklı işlem gerçekleştirmek gerekir. (bizden yabancı dil öğrenenlerde bu yüzden telaffuzda zorlanırlar çünkü onlarda hece değil ses önemlidir dediğin gibi.)
    demem o ki türkçe altayik bir dildir ve hecelerle konuşulur, diğer altayik dillerden farkı latin alfabesi kullanmasıdır. türkçe'yi ses sistemiyle öğretmeye çalışmak japoncayı yada koreceyi bu şekilde öğretmeye çalışmaktan farksızdır.
hesabın var mı? giriş yap