• holivud kanaliyla kendi acil servis numaralarimizdan daha cabuk hatirlamamizin olasi oldugu 911 servisiyle olan benzerligi biraz buruktur bu tanimlamanin.
  • olay üzerine yapılmış bir dijital şiir (?) - "word art" çalışması için bkz:

    http://www.thewordproject.com/nineleven.htm

    ("nineleven" kısmı büyük harflerle olacak - dikkat: nineleven diyorum; nineeleven değil)
  • dokuzuncu nesil çaylak.
  • 10 tanrısaldır. 9dan 11e geçmek ise tanrıyı elpas eden bir rakamlar birliği. 9-11 neredeyse bütün amerikan filmlerinde illuminati desteğini ve sembolizmini göstermek maksadıyla saatler 9-11 de durur. (dokuza beş kala gibi). 911 telefon numarası da bu yüzden vardır. ikiz kulelerin patlatılması da bir tür ayin olmalı. bu ikiz kuleler öncesinde bir çok amerikan filminde bu görüntü sahnelenmiştir. ama biz akp chp mhp asker enflasyon gibi bi sike yaramayan mevzularda boğulurken, new world order ve all seeing eye anamızı sikince anlayacağız dünya kaç bucak.
  • 9/11 = 0,818181818...... şeklinde bir cevabı vardır.

    (bkz: dünyanın en yüzeysel adamı)
  • 11 eylül'ün onuncu yılında - senem çevik

    amerikan ve dünya tarihini değiştiren 11 eylül 2001’in üzerinden on yıl geçti. new york’taki ikiz kulelere düzenlenen terör saldırılarının ardından başta ortadoğu coğrafyası olmak üzere dünya eskisi gibi olmadı. hatta 2008’dan beri yaşanan toplumsal hareketlenmeler ve yönetim değişikliklerini de 11 eylül sonrası geliştirilen yeni stratejilere bağlamak mümkündür.

    11 eylül terör saldırıları dünyanın süper gücü amerika’ya büyük bir şok yaşatarak gücünü tehdit etmiştir. gücünü tüm dünyaya yeniden kanıtlaması gereken amerika bunu ancak yeni bir savaş kazanmak ile başarabilirdi. kısacası 11 eylül yenilgisinden sonra amerika’nın bir kazanım elde etmesi gerekiyordu ki, bu kazanım toplumsal zeminde gurur duygusuna dönüşebilsin.[1] terör örgütü el-kaide’yi ortadan kaldırmak amacıyla 2001’de afganistan işgal edilmiş a.b.d başkanı bush dünyayı teröre karşı birlikte mücadele etmeye çağırmıştır. bir müslüman ülkeye savaş açan ve tüm müslümanları terörist olarak algılamaya başlayan abd o dönemde uluslararası düzeyde ciddi bir yıpranmışlık içindeydi. ancak, ortadoğu’da filizlenen terör örgütlerinin de insan kaynaklarını kesmek istiyordu. diktatörlükler tarafından yönetilen bölge ülkelerinin ellerinde geniş petrol yatakları ve her an terör eylemlerine bulaşma riski taşıyan işsiz insan yığınları vardı. bölgedeki yönetimlerin değişmesi ve ortadoğu’nun yeni dünya düzeni çerçevesinde yeniden şekillenmesi gerekiyordu. a.b.d’deki cumhuriyetçi yönetim o dönemde bu değişikliği doğrudan müdahale yöntemi ile başarabileceğini düşünüyordu. ancak amerikan kamuoyunu yeni bir savaşa hazırlamak ve bu savaşın meşruiyetine ikna etmek gerekiyordu.

    ekonomik ve siyasi bir gerileme döneminde gerçekleşen saldırılar sosyal olarak da bağlılığını sorgulamaya başlayan amerikan toplumunu birbirine kenetlemiştir. toplumları kenetleyen ve örgütleyen psikolojik faktörlerin başlıcası “korku” dur. korku aynı zamanda ürün, davranış ve duyguların pazarlanmasında kullanılan temel bir faktördür. örneğin yaşam ile ilgili korkular sağlık sektöründe kullanılırken, başarısızlık korkuları eğitim sektöründe, fiziksel görünüş ile ilgili korkular diyet ve tekstil sektöründe kullanılmaktadır. ülkeler de geleceklerini teminat altına almak için korku faktörünü kullanırlar. böylece ulusal bilinç gelişerek milliyetçi fikirler artış gösterir. bu doğrultuda 11 eylül saldırıları amerikan toplumuna gerçekçi bir korku yaşatmış, yaşanılan gerçek korkunun yanı sıra dönemin a.b.d. başkanı george w. bush’un korku üzerine kurulu bir siyaset gütmesi de toplumu psikolojik olarak geriletmiştir. korku siyaseti sonucunda içe kapanan amerikan toplumu sovyetler’in yıkılması ile boşalan “düşman” kontenjanına müslümanları yerleştirmiştir.

    11 eylül 2001 tarihinde küresel medya başarılı bir algı yönetimi stratejisi uygulayarak abd’nin gücüne ve gururuna yeniden kavuşmasına, toplumsal aşağılanmayı azaltmasına neden olmuştur. güçlü medya araçlarının kullanılması sayesinde abd hükümeti amerikalıları ve dünya ülkelerini teröre karşı birlik olmaya ikna etmiştir. küresel medya aynı zamanda amerikan imajının güçlüden mağdura evrilmesinde ve amerikan milliyetçiliğinin yeniden canlanmasına yardımcı olmuştur.[2] tüm dünyanın el-kaide terörizminin yarattığı felaketi görmesi ile amerikan toplumunu ve dünya devletlerini teröre karşı ortak çaba göstermeye ikna etmek daha kolay olmuştur. irak’ı işgalin halk tarafından kabullenilmesini de medyanın algı yönetimi stratejilerinin bir sonucu olarak görebiliriz.[3] toplumun savaşa hazırlanmasında 11 eylül’ün psikolojik yıkıntısı kadar dönemin amerikan hükümetinin irak’ta var olduğu iddia edilen kitle imha silahları (wmd) ile ilgili medya propagandası da etkili olmuştur. başkan bush 11 eylül’ün hemen ardından “şer ekseni” terimini ortaya atmış, irak, kuzey kore ve iran’ı bu şer ekseni içinde yeni dünya düzeninin düşmanı ilan etmiştir.[4] bu sınıflandırmanın yanı sıra, amerikan hükümeti irak ile el-kaide arasında siyasi bağlantılar olduğunu iddia etmiş ve bu “bilgi” medyada sıklıkla tekrar edilmiştir.[5] şer ekseninin bir parçası ilan edilen saddam hüseyin yönetimindeki irak, amerikan halkı için bir anda “düşman” ve “tehdit” haline getirilmiştir. afganistan ile başlatılan savaş ve hüsran unutulmuş, gözler yavaşça irak ve iran’a çevrilmiştir. bu algıların oluşmasında korku propagandasına bağlı olarak ortaya atılan kitle imha silahları iddialarının yeri tartışmasız önemlidir. öyle ki, bu propaganda sonucu 11 eylül ile doğrudan ilgisi olmadığı halde rejimi ve yönetimi beğenilmeyen, ortadoğu’da dengelerin değişmesi için yeniden şekillendirilmesi gereken bir bölgeye müdahele “güvenlik” nedenlerinden ötürü meşru hale getirilmiştir.[6] bu bağlamda a.b.d. başkanı bush verdiği demeçlerde irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu, bu bilginin istihbarat teşkilatları tarafından kesinleştirildiğini; dolayısıyla irak’ın komşularına ve dünya barışına bir tehdit oluşturduğunu söylemiştir.[7] böylece irak işgali ve savaş süresince verilen sivil-askeri kayıplar toplum nezdinde “barış için”, “vatan için”, “amerika için” meşrulaştırılmıştır. savaşın bir hüsran olarak devam etmesi ve bush yönetiminin desteğini kaybetmesi ile birlikte irak’ta nükleer silahların bulunması konusundaki raporların hatalı olduğu, yapılan incelemelerde kitle imha silahlarının bulunmadığı belirtilmiştir.[8] ancak tüm açıklamalara karşın, irak’ın ve saddam hüseyin’in dünya için bir tehdit oluşturduğu ifade edilmiş, böylece olası toplumsal tepkilerin önlemi alınmıştır.

    a.b.d yönetimi terörizmle savaş doktrini çerçevesinde yanlızca teröristlerle savaşmamış aslında müslüman ülkelere de savaş açmıştır. çünkü, afganistan ile başlayan ve irak ile devam eden a.b.d’nin ortadoğu macerasının her an iran ve diğer ülkelere kayabileceği tehdidi ortaya çıkmış, islamiyeti karşısına alan bir ülke imajı çizilmiştir. bu bağlamda, zaman zaman a.b.d medyasında sunulan imgeler ve haberler düşmanlara ve öteki olarak görülenlere karşı savaşmanın doğru olacağını ima etmiştir. terörizme karşı bir mücadele başlatıldığı için de toplumun teröre karşı göstereceği her çeşit refleks halkın zihninde meşrulaştırılmıştır. ne yazık ki toplumun psikolojik olarak aşağılanmış olmasından ve 11 eylül’ün yarattığı travmadan dolayı medyanın kullandığı algı yönetimi stratejileri müslümanlar ve araplar ile ilgili toplumda belirgin bir önyargı yaratmıştır. 11 eylül ile ilgili haberlerin çıkmasından sonra genel olarak amerika’da müslümanlara yönelik günah keçisi ilan etme ve önyargılı yaklaşma tutumları görülmüştür. müslüman imgeleri ve bu dini çağrıştıran kıyafetleri giyen kişiler şüpheli durumuna gelmiştir. 11 eylül saldırılarını düzenleyen teröristlerin ve onların dini bağlantılarının da bu tipik müslüman imajını yaygınlaştırmada katkısı olduğunu söyleyebiliriz. bu olgu medya propagandasının kamuoyunun tutumlarını ve ötekileri algılamasını büyük oranda etkilediğini göstermektedir. dünya ticaret merkezi saldırılarından ve ardından gelen medya bombardımanından sonra müslümanlar bir hedef haline gelmiş ve batı dünyasının tüm istenmeyen yönlerini bir mıknatıs gibi üzerlerine çekmişlerdir. bu süreçte müslümanlar değersizleştirilmiş ve değişik şekillerde insanlık dışı hale getirilmiştir.[9] bir açıdan tüm bu çabalar istemeden de olsa belirli bir “müslüman” kalıbı yaratmış ve bu şablona doğulu, terörist, tehlikeli, güvenilmez ve yegane “öteki” tanımlamalarını yerleştirmiştir. bir başka deyişle, 11 eylül olayları amerikan toplumu için sovyetler’in yıkılmasından beri eksik olan yegane “öteki” yani yeni bir düşman ortaya çıkarmıştır.

    son on yılda a.b.d görünürde daha ılımlı bir lider seçmenin ötesinde halen müslüman dünyası ile çatışma halinde olmaktan uzaklaşamamıştır. amerika’nın ortadoğu bölgesine olan bir asırlık ilgisi doğrultusunda 11 eylül’ün etkilerinin daha uzun yıllar bölgede hissedileceği görülmektedir. 11 eylül’ün onuncu yılında a.b.d halen afganistan ve irak’ta fiilen savaşırken, bir yandan ortadoğu’da rejim değişikliği taraftarı olan isyancıları desteklemekte diğer yandan da iran’a karşı önlemler almaktadır. amerika’nın iran’a karşı geliştirdiği siyasetin toplumsal kabulu yine bir yönlendirme ürünü olacaktır. olası yeni bir müdahaleye toplumsal desteğin sağlanıp sağlanamayacağı geliştirilecek savaş propaganda söyleminde gizlidir. afganistan ve irak müdahaleleri toplumların kitlesel duygularının kolayca şekillenebildiği, kitlelerin yönlendirmeye yani psikolojik operasyonlara son derece açık olduğunu göstermektedir.

    [1] friedman’a göre amerika’nın arap-müslüman dünyasına terörizme taviz vermeyeceğini kanıtlaması gerekiyordu bu nedenle de arap-müslüman dünyasından bir ülke ile savaşması gerekliydi. thomas l. friedman, “because we could”, the new york times, http://www.nytimes.com/…nion/because-we-could.html, erişim tarihi: 9 eylül 2011.
    [2] markus kemmelmeier, “sowing patriotism, but reaping nationalism? consequences of exposure to the american flag”, political psychology, vol 29, no 6, 2008, s. 859-879.
    [3] matt everett, “faked provocations: symbolic traumas and a pretext for war”, the journal of psychohistory, vol 35, no 4, 2008, s. 366-393.
    [4] michael r. gordon, “strategy: in bush’s ‘axis of evil’, why iraq stands out”, the new york times, september 9, 2002, http://www.nytimes.com/…l-why-iraq-stands-out.html, erişim tarihi: 8 eylül 2011.
    [5] maureen dowd, “magnet for evil”, the new york times, august 20, 2003, http://www.nytimes.com/…inion/magnet-for-evil.html, erişim tarihi: 8 eylül 2011.
    [6] video, http://www.youtube.com/watch?v=f_a77n5wkwm, “bush admits that iraq had nothing to do with 9/11”.
    [7] “bush’s speech on iraq: ‘saddam hussein and his sons must leave’”, the new york times, march 18, 2003, http://www.nytimes.com/…n-his-sons-must-leave.html, erişim tarihi: 7 eylül 2011.
    [8] “report concludes no wmd in iraq”, october 7, 2004, bbc news, http://news.bbc.co.uk/2/hi/3718150.stm, erişim tarihi: 8 eylül 2011.
    [9] william b. hart ii, fran hassencahl, “dehumanizing the enemy in editorial cartoons”, içinde communication and terrorism, (ed.), bradley s. greenberg, new jersey, hampton press, 2002, ss. 137-151.

    http://www.ppd.org.tr/…d=17:b-senem-cevik&itemid=11
  • olayın ardından bush kabinesinin ilk tepkileri şöyle olmuş; http://time.com/3972185/bush-admin-911-photo/
hesabın var mı? giriş yap