• takriben 4 5 yas doneminde baslayip, ilkokul 3.-4. sinifa kadar suren karizma algisidir.

    cocuklugumu 80 lerin sonlarinda, 90 larin basinda yasamis bir insan olarak kendimden ornek vermem gerekirse bu karizma algisinin basinda gelen karakterler olarak he man, voltron, saber rider ve transformers tadinda karakterler gelmektedir.

    oyle ki; er kisi yatarken "ah ulan siyah aslan'i verseler altima da okula onla gidip ayse'ye karizma yapsam" dusuncelerine dalar, arka fonda siyah aslan'in direksiyonunda kendisini hayal ederken. evet siyah aslan'in direksiyonu vardir. hatta ben kendimden ornek verip, okul cikisima "her nedense" susam sokagi'ndaki hakan abi onderliginde minik kus, kirpik, necdet amca falan hepsinin gelmesini isterdim. butun okulun götü düsücekti falan... nasi karizma olgusuysa artik... tabi bu kismen 6 yasimda oluyo... zaman icinde bu karizma olgusu-algisi-bok püsürü kendini gelistiriyor...

    bir sonraki safhada dedigim gibi daha cok guclu karakterler bu hakan abi'nin yerine geliyor. mesela he man. o kadar agir basiyor ki, himencilik oynarken kimin he man olacagi konusunda kavgalar cikiyor, en sonunda en guclu olan herkesi dovup he man oluyor. ve o kisi hic bir zaman ben olamiyorum. ya da cok klasik bir ornek olarak voltron. kim kafasi, kim tasagi karar verme asamasinda "ben sag elim ulan!" diyip, kilic niyetine 1 metrelik sinif cetvelini kafa oldugunu iddia eden arkadasinin kafasina indiren cocuk... tabi yine kendimden ornek vermem gerekirse, eve yeni alinan televizyon kutusunu kesip, bicip; koluma bacagima takmam; akabinde kask seklinde birsey yapmak ve kafama takmam sureti ile kendimi saber rider zannetmem, cocuklugumun hatirlamak istemedigim kisimlarindandir.

    bunun disinda "fiçu fiçu fiçu" seklinde sesler cikartarak bir anda emekler pozisyona gecmek; oturur pozisyona gecmek ya da ne biliyim; en basitinden kendini araba zannetmeni saglayacak bir pozisyona gecmek sureti ile "optimus prime'im ben!" diye gezen bir cocuk da bunlara ornek gosterilebilir. gerekli malzemeyi bulamadigi icin iki adet krikrak*'yi birbirine baglayarak michelangelo olacagini sanmak*; uzerindeki giysiye; tam kalbin uzerine denk gelicek seklinde "yildirim" seklinde bir cikartma, karton, resim yapistirip butun gun "guc acik!" ; "guc kapali!" diyerek dolasmak* da cabasidir. ozellikle tam boyle kavga edip de dayak yenecegi anlasildigi zaman; o kadar saf, pürüzsüz bunye bir anda kendini delicesine inandirmis bir sekilde "guc acik!" diyerek yukardan yildirimlar esliginde kendisine bir captain power gucu gelmesini bekler. lakin tek gelen yildirimlar esliginde olmasa da, yine de en azindan yukardan gelen ve ***duppa duppa*** sesi esliginde dayaktir. ve o bunye bir daha hic bir zaman o kadar saf ve pürüzsüz olmaz. lakin kafasi gözü yarilmistir; cildinde baya pürüz vardir.

    netekim cogu uzmanlara gore bu surec; cocuk icin normal bir surec olup; buyudukce, ergenlige adim attikca duzelecektir. lakin buyudugunde bile duzelmeyenler olabilmektedir ve surada daha once incelenmistir ; (bkz: #5788513).

    guc acik !

    edit : bu alginin olusmasina yardimci oldugu icin (bkz: voltron in dusman kestikten sonraki karizma durusu).
  • insanoğlunun algıların en sınırsız, köşesiz-kenarsız- çembersiz olduğu döneme ait oluşundan mıdır bilinmez, karizmanın manasını hemen hergün yeniden yazabilecek yetenekte olan algı türüdür.

    son yıllarda özellikle görsel medyadan rahatlıkla etkilenebildiğindendir belki, dünün çocukları bugün okula çakı ile gider, çete kavgalarına yarenlik eder olmuştur. tek kanallı televizyonun pal sokağı fularlı çocukları, heidi gibi sütlerini tastan dikmeye çalışır, pıtırcık hayalleri içerisinde uykuya dalar, karizma denildiğinde akıllarına gelen afacan beşler gizli yediler olur iken dünya daha mı güzeldi? sanırım kısa bir süreliğine de olsa, öyleydi.

    yıl 1980 ankara kavaklıdere,
    mahallede bulunan lastiğe sarılı tomar paranın mahallenin abi-ablalarına tesliminden sonra elbirliği ile titiz bir şekilde iz sürülerek sahibinin arandığı, bulunamayınca da o abi-ablaların mahalle bakkalından o para ile yapılan kola,şeker, bisküvi, gofret,sakız gibi alışverişleri bir bayram edasıyla, küçüklü büyüklü bulma/arama/tarama ekibine, milimetrik nizamda adalet ile dağıtıp, ufaklıkların gözünde yücelmiş abiler ablalar yarattığı bir gün hatırlıyorum ben.

    o vakitler "karizma"nın içi daha mı güzeldi? öyle sanki.
  • otobüste atari oynamak: heeey maceracı don juan senii
    aliyenin külodunun rengini bilmek: o güçlü bi erkek, yapcak tabi
    matematikte kimsenin çözemediği soruyu tahtada anlatarak çözmek: offff erkekimm tapıyorummm
    yere düşen kızı elinden tutup kaldırmak: kyle masters im benim

    1987 kayseri
  • - m bison a perfect çekmek*
  • oldukça masumca olan algılardır. sene 1989-1990 civarı, kırtasiyenin vitrinini süsleyen voltron kalem kutusu pırıl pırıl duruyor. fiyatı 50 bin lira, her gün geçerken özene özene bakarım. kulağından kalemtraş çıkar, gtünden silgi çıkar gibi dedikodular dolaşmakta zira kimse bilmiyor. bir gün okulda bir çocuk sahip olur, bütün okul onu konuşuyordur. ne kıskanmıştım veleti, kızlara "bak burasına basınca şu çıkıyor" diyen ben olmalıydım.

    daha sonra atari 2600 furyası çıktı. mahallede sadece 1 tane zengin veletinde olurdu ve sadece yalaka arkadaşlarını oynamaya çağırırdı. hatta oynatmazmış bile, o oynarken izletir hava atarmış. mahallede karizması apayrıydı, gelir iki joystick muhabbeti yapar ortamı gaza getirirdi.

    ergenlik çağlarında ise koltuk altında yeni yeni çıkmaya başlayan tüyler karizma göstergesiydi. bak bende 3 tane çıktı, olm bende 5 tane var şeklinde erkeklik gösterileri yapılırdı.

    şimdi kıymeti kalmadı veletlet üç kuruşa playstation oynayabiliyor, kalem kutu kimsenin umrunda değil, yalnız kıl konusu hala geçerli...
hesabın var mı? giriş yap