• insanların kendilerini neden özünde hiç bir anlam ifade etmeyen sorumluluk, çalışkanlık, faydalı bir birey olmak vs... gibi kavramlara bağladıklarını düşünürken çat diye önüme çıkan sonuç.

    bir insanın yegane sorumluluğu kendisinin ve bu dünyaya getirdiği yavrusunun hayatta kalmasını sağlamaktır, tıpkı doğadaki diğer bütün hayvanlar gibi. fakat "medeniyet" dediğimiz tek dişi kalmış canavar neredeyse konuşmayı söktüğümüz andan itibaren önümüze çeşitli kavramlar, arzulanacak şeyler, hayaller sunarak bizi köleleştirmeye başlar. dedim ya bize hayaller verir, arzular verir, sonra der ki "bunları elde etmek için para kazanmalısın." işin kötü yanı ailelerimiz, onların büyükleri, atalarımız, atalarımızın ataları... hepsi bu "beyin yıkama" işlemine maruz bırakılmış ve doğru olanın bu olduğunu düşünmektedirler.

    bizi ayırırlar; ırkımıza göre, milliyetimize göre, dinimize göre, mezhebimize göre, hatta desteklediğimiz spor klüplerine göre. bize bunları savunmamız, hatta uğruna öldürmemiz ve gerekirse ölmemizi öğretirler. size soruyorum, tam olarak şu dakika, şu saniye, şu an dünyadaki bütün askerler silah bıraksa, üniformalarını çıkartsalar, özgür olmayı ve insanları özgür bırakmayı seçseler buna kim dur diyebilir? elbetteki ilk başta kaos olacaktır, fakat paranın olmadığı bir dünyada yasalara kimin ihtiyacı olacak? ben normal akıl sağlığına sahip bir insanın aç kalmadığında hırsızlık yapmayacağına, hakları tehdit edilmedikçe öldürmeyeceğine inanacak kadar çok insan tanıdım, çok fazla olay yaşadım.

    peki ya hak meselesi? yasalar olmazsa hakları ne belirleyecek? kim savunacak? cevabı çok basit;

    bir insanın hakları bir başka insanın haklarının başladığı yere kadardır. doğa hepimize bu özgürlüğü vermiştir. istediğimiz herşeyi yapmakta serbestiz ta ki bir başka insanın haklarını çiğnediğimiz yere kadar. e tamam ama bunu kim savunacak, haklarımızı kim koruyacak? tabi ki toplum olarak biz, birbirimizin haklarını koruyacağız. birimizin hakkı çiğnendiği zaman toplum olarak zanlıyı cezalandıracağız. cezalandırmaktan kastım öldürmek veya hapsetmek değil. dışlamak, topluluğumuzdan sürgün etmek olabilir mesela bu ceza.

    e herşey tamam fakat yasalar olmazsa, para olmazsa kim üretecek?

    öncelikle şunu söyleyeyim herkes üretecek, herkes kendisine ve bakmak istediği bireylere yetecek kadar üretecek. dünyada araziden, topraktan ve hayvandan bol birşey yok. herkes evinin önüne yapacağı orta halli bir bahçe ile gayet sağlıklı yaşayabilir. ahırında besleyeceği koyunu, ineği ile sütünü ve etini üretebilir. sakın bana endüstriyel üretimden bahsetmeyin, keza bu yazıdaki amaç zaten doğayı katleden bu endüstriyel düzene karşı bir tavır sergilemek, mümkünse fazladan bir kişiyi uyandırmak. o yüzden bana gelip "vay efendim araba olmazsa ulaşımı nasıl sağlayacaksın?", "yok efendim telefon olmazsa nasıl iletişim kuracaksın?" gibi saçma sorularla gelmeyin. insan binlerce yıl bu lüksler olmadan varolmuştur, gayette başarılı bir şekilde var olmuştur ki şu an buradayız.

    peki ya arazi? tamam ev yapayım, bahçe ve ahır kurayım ama bunun arazisinin bana ait olduğunu ne belirleyecek?

    elbetteki verdiğiniz emeğin etrafına çekeceğiniz çitler. kendi evinizi, ahırınızı, bahçenizi yaptınız, ürünlerinizi ektiniz, yetiştirdiniz, kendinize yetecek kadar verim alıyorsunuz. e tamam işte orası sizindir. zaten kolay kolay kimsede sizin sınırlarınıza girmeyecektir. çünkü buna ihtiyaç olmayacak, diyorum ya bu dünyada hepimize yetecek kadar yer ve ürün var. ama zamanında birileri bütün bunların kendilerine ait olduğunu ve bunlara sahip olmamız için onların işlerini yapmamız gerektiğini söylemiş, bizde sorgusuz sualsiz kabul etmişiz. kendimize krallar, imparatorlar, başkanlar seçmiş, bize ait olanları onların kontrol etmesine müsade etmişiz.

    işte bu yüzden insanların özgür olmaktan korktuklarını düşünüyorum. bizi hazıra, üretmekten çok tüketmeye o kadar alıştırmışlar ki artık geri dönemiyoruz, zaten bize ait olanı isteyemiyoruz. şimdi diyeceksiniz "ulan bu entry'yi girdiğin bilgisayarda o karşı olduğun endüstriyel toplumun, sistemin, tüketimin bir ürünü değil mi?" sonuna kadar haklısınız, fakat şu anın şartları bu şekilde, elimin altında bir bilgisayar var ve ben bunu kullanıyorum. ha yarın tüm ordular silah bırakmaya, insanlar para kullanmayı bırakmaya, kralları tahtlarından indirmeye ve kendi kendilerini, bireysel olarak yönetmeye karar verir. ilk ateşi ben yakıp, zaten çok fazla olmayan tüm mülkiyetimi ilk ben atacağım ateşe.

    özgürlükten korkmayın arkadaşlar, özgürlük barış demek, özgürlük huzur demek. size dayatılan kavram ve arzulardan mümkün olduğunca uzaklaşın, uzaklaştıkça daha çok mutlu hissettiğinizi göreceksiniz. korkuyor olabilirsiniz, doğal, bende korkuyordum, fakat korka korka attığım ilk adımdan sonra zaten ne geri dönebildim ne de korkularımın gerçek olduğunu gördüm. şu an tam olarak özgür değilim, olamamda zaten, benim özgürleşmem için sizinde özgürleşmeniz, sistemin dışına çıkmanız gerek. umarım bir kişi olsun ne demek istediğimi anlayıp gözlerini açar ve oynanan dev tiyatroyu farkedip kendini bu oyunun dışına atar.
  • "özgür olmaktan korkuyorum, başka türlü yapamam, öyleyse varım." [catherine clemet'e göre jean-paul sartre]
hesabın var mı? giriş yap