188 entry daha
  • nuri bilge ceylan’ın türk sinemasındaki rakipsizliğini perçinleyen film.adam rakipsiz derken kastettiğim şey şu.

    üstüne konuştuğumuz konu ne ise sinemayı ona göre kategorilere ayırabiliriz. nbc ise konumuz, o zaman sinemayı ikiye ayırıyorum ben. birincisi nbc gibi fotoğrafçılık kökenli, fotoğraf sinemacılığı, ikincisi mizansene, koreografiye dayalı sinema. ikincisini daha çok gişeye endeksli sinemada görebiliyoruz. bunun dünya üstündeki en kaliteli temsilcisi de spielberg’dir, tersini diyenin alnını karışlarım.

    bu fotoğraf sinemacılığının kaynağı tabii ki avrupa sineması. hatta piri tarkovsky olsa gerek. bu yaşımdan sonra, hele hollywood sinemasıyla büyümüş ve ona alışmış bi sinemasever olarak tarkovsky seyredebilecek titrim yok ne yazık ki.. ama onu kendisine idol seçmiş –ki uzak’ta tarkovsky seyreden bi karakterimiz vardı, sonrasında kasedi değiştirip porno koymuştu ama neyse- nbc ise, belki de bizim memleketi anlatan hikayeler seçtiği için, seyretmekten son derece keyif aldığım bi yönetmen. uzatmayalım,

    benim yönetmenlik anlayışım yönetmenin mizansenleri nasıl kurgulayabildiğiyle, koreografileri ve kamera hareketleriyle orantılı. hatta o yüzden çoğu sinefilin eleştirdiği ve “teknik” diyerek aklınca aşağıladığı koca bi tek plan savaş sahnesi içeren children of men benim nezdimde başyapıttır. fotoğrafçı sineması her ne kadar bana yabancı da olsa iyi örnekleri –mayıs sıkıntısı da türk filmi başyapıtıdır- her zaman ilgimi çeker. işte bizim memlekete has olan şey bu fotoğrafçı sinemasını gayet iyi kıvıran bi büyük yönetmene sahip oluşumuz ama o seviyeye gelmiş sayabileceğimiz tek bi tane bile aksiyon (macera değil, hareket manasında kullanıyorum bu kelimeyi) yönetmenimiz olmaması.

    nbc’nin kasaba filmiyle başlayan serüveni sadece güzel resimler yakalamaya dayanan sinemacılığının ilk örneğiydi. ama son örneği oluverdi. çünkü nbc sonra işi daha ileri götürdü ve daha derin senaryolar ve özellikle başka kimsenin beceremediği gerçek diyaloglar yazmaya başladı. mayıs sıkıntısı nbc’nin diyaloglardaki gerçekliği sağlamak için doğaçlamaya bel bağladığı bi filmdi. ama sonra –ki özellikle uzak’ta gördük- eline kağıt kalem alıp daha sınırları belli diyaloglar yazmaya başladı. ve patlamadı. tek başarısının iyi resimler çekmek olmadığını kanıtladı ve gayet gerçek diyaloglar da yazmaya başladı.

    işte nbc bu yüzden türk sinemasında rakipsiz. çünkü aksiyon sineması yapan bi tane meslektaşı bile gerçek diyalog yazmaktan uzaklar. nbc onların yapamadıklarını da yapıp gerçek filmler çekmeye başladı. şimdi itiraz gelebilir, zeki demirkubuz da iyi diyaloglar yazıyor denebilir. hatta uğur yücel de yazı tura’da gerçek diyaloglar yazabilmişti. ama işte nbc’yi daha çok diğer kanat sinemacılarla kıyaslıyorum. örnek vermek gerekirse b sınıfı amerikan dizilerinden fırlamış diyalogların son derece düzgün bi türkçeyle aktarıldığı ıssız adam gibi filmlerle..

    yani iyi bi film seyretmek isteyen, ama kendi tarzı fotoğraftan çok harekete odaklı bi sinema olan sinefil bile –naçizane kendimi kastediyorum- nbc’ye mahkum oluyor. çünkü nbc dışında iyi türk filmi çeken adam yok. tamamen uydurma diyaloglar, asla yaşanmayacak saçma sapan mizansenler türk sinemasını domine ediyor. bi tane bile iyi gişe filmi örneği yok son on senede. sürekli parlatılan yavuz turgul’un bile elini vicdanına koyan her sinefilin vasatın altında sayacağı filmleri iyi film demenin çok aşağısında çünkü.

    gerçek diyaloglar, gerçek hikayeler seyretmek istiyorsanız nbc (ve belki bi iki aynı kulvarda koşan başka yönetmen) sinemasına muhtaçsınız kısaca. bu kulvardan da kısaca bahsedeyim.

    en kolay tabir bunlara “sanat filmi” demek. ama internette gördüğüm bi eleştiri daha güzel kategoriliyordu bu filmleri. bu sinema daha çok entelektüel birikimleri yüksek sinemacılar tarafından icra ediliyor. ve neredeyse hepsinin ortak özelliği “varoluşçu” felsefeye yakın olmaları, o minvalde hikayeler anlatmaları. o okuduğum yazı bu tavrı eleştiriyordu ve bizim gibi akdeniz ülkesinin sıcak insanlarının bu varoluşçu ve karamsar hikayeleri benimsemelerinin zor olduğunu söylüyordu. yani nbc’nin (ya da demirkubuz’un) filmlerinin az seyirci çekmelerinin tek sebebi filmlerinin ağır tempolu olması değildi. türk izleyicisi biraz daha iyimser hikayeler seyretmek istiyordu.

    rakipsizlik yine kendini gösteriyor işte. çünkü iyi örnek sayabileceğiniz hangi türk filmini öne sürseniz hepsi bu karamsarlıktan, varoluşçu felsefeden nasiplerini almış filmler. ne iyimser, ne cıvıl cıvıl, ne hareketli hiç bi film iyi değil. çünkü bu memlekette entelektüel birikime kavuşan insan sayısı o kadar az ki, çıkardıkları filmler de kendi birikimleri ve türk seyircisinin beklentileriyle sınırlı. o yüzden iyi türk filmi seyretmek için bu varoluşçu filmlere daha uzun bi süre muhtacız.

    kendi adıma çok fazla şikayet etmiyorum bu durumdan ama özellikle nbc sinemasında gözlemlediğim bi şey var. daha çok fotoğraf çekmeye dayanan bi sineması olduğundan bazı anlarda, diyalogsuz sahneler fazla sırıtıyor. karakterlerini konuşturmak yerine göstermeyi tercih ediyor ama bazen o sahne diyalogsuz haliyle gerçeklikten bi nebze olsun sıyrılıyor. mesela bu filmde hacer’in oğlunu kanlar içinde gördüğü sahnedeki sessizliği az buçuk türk annesinden çok fransız ya da rus annesini çağrıştırıyor. oysa hacer’e çizilen türk karakteri o an sessiz mi kalırdı yoksa yaygara mı koparırdı emin değilim. işte nbc tercihini hep insanların konuşmamalarından kullanıyor. ya da hacer’in oğluna patronun parayı vereceğini söylemesi üstüne oğlanın pek tepki vermemesi de benzer bi örnektir. nbc olabildiğince diyalogdan kaçıyor ve bu biraz yaşadığımız yere yabancı diyebilirim. tamam italyanlar kadar geveze değiliz ama biz pek konuşmadan edemeyen bi toplumuz.

    diyalogdan kaçıyor ama diyalog gerekince de şak diye hedeften vuruyor. servet karakterinin tek bi cümlesi yoktu ki gerçek olmasın. doğaçlamanın daha az seyrettiği bi film olduğundan burada payeyi senaryoya vermek gerektiğini düşünüyorum. gerçek diyalog yazmak bu kadar zor bi iş olmamalı ama işte şimdilik bunun en öndeki temsilcisi –ve neredeyse tek- nbc’dir orası kesin.

    filmin tek kötü noktası ise ismi. bi ismin bi filmi bu kadar spoil ettiğine daha önce hiç şahit olmadım. gerçi nbc’nin filmi olması dolayısıyla film içinde sıradışı hiç bi hareket görmeyeceğimizi biliyorduk, o yüzden oğlu hacer’in ve servet’in odasına elinde bıçakla dalmayacaktı, bunu tahmin edebilirdik. fakat filmin isminin üç maymun olması daha sonra eyüp’ün de durumu öğrenip bi şey yapmayacağını daha o anda seyirciye çıtlatıyordu. oysa bunları yine de seyredip öğrenmeliydik. üstelik üç maymun klişesi de ağızlara sakız olup orijinalliğini yitirmiş bi betimlemedir. o yüzden nbc’nin filme bu ismi koymasının altında derin bi mana yatmamakta denebilir. ya da nbc zaten “filmimdeki olayların nasıl gelişeceği o kadar önemli değil, siz o olayları nasıl resmettiğime, gösterdiğime bakın” demek istiyordur. olabilir ama benzer şekilde mayıs sıkıntısı’nın adını da “cebimdeki kırık yumurta” diye koyabilir miydik o zaman.. yumurta kırıldığında bütün sinema “ayyyy” demişti çünkü. istediğiniz kadar öncelikli derdiniz güzel resimler çekmek olsun, bu sinema ve hikaye anlatıyorsunuz. seyircinin hikayenin nasıl gelişeceğini birebir seyretme lüksünü elden almak bana pek doğru gelmiyor.

    yazdıkça yazıyorum, daha yazacaklarım vardı oysa –boğulmuş kardeş figürü üstüne mesela- ama yeter artık keselim. son olarak diyebilirim ki nbc filmografisinde ilk iki sıralamam hala değişmedi. bence en iyi filmi hala mayıs sıkıntısı’dır. hadi uzak ve bu kapışırlar diyelim ikincilik için.

    haa dur şunu yazmam gerek. o kadar karamsarlık ve varoluşçuluk lafından sonra iddiam şudur ki, eğer nbc mayıs sıkıntısı’nı çekmemiş olsaydı, uzak’la ve üç maymun’la cannes’da ödüllerini alıp artık adını iyice duyurup, sonra mayıs sıkıntısı’nı çekseydi, birincisi mayıs sıkıntısı’yla altın palmiye alır ve sonra türk seyircisi “du bakalım, ödül almış bu film” deyip mayıs sıkıntısı’na gitseydi çoğu film sonrasında “buna mı ödül vermişler” serzenişinde bulunmazdı. mayıs sıkıntısı da çok ağır tempoludur ama türk seyircisini tavlayacak kadar iyimser ve cıvıl cıvıl sayılabilir.

    zaten kendi adıma hala en sevdiğim nbc filminin o olması tesadüf değildir herhalde.
246 entry daha
hesabın var mı? giriş yap