• görmedim, duymadım ve bilmiyorum dan öte sosyolojik bir deneye konu olmuş maymunlardır.
    efendim bu deney şu şekilde gerçekleşir.

    üç maymun bir kafese konulur. kafesin tavanına bir miktar muz asılır. doğal olarak maymunlar bir süre sonra muzlara yönelir. muzlara ulaşmak isteyen maymunlara basınçlı su sıkılır ve maymunlar geri püskürtülür. akıllanmayan maymunlar tekrar muzlara doğru hareketlenirler. basınçlı su tekrar sıkılır, bir süre sonra maymunlar pes edip kafeste amaçsızca oturmaya başlarlar.

    üç maymundan bir tanesi kafesin dışına çıkartılarak yerine yeni bir maymun konulur. yeni gelen maymun doğal olarak tavandaki muzlara yönelir. fakat basınçlı sudan korkan diğer ikisi tarafından dövülerek muzlardan uzak tutulur. yeni gelen maymun diğerlerinin saldırısından çekinerek bir süre sonra onlara uyar ve muzlara ulaşmaktan vazgeçer.

    daha sonra eski maymunlardan ikincisi de kafesin dışına alınarak onun da yerine yeni bir maymun konulur. şimdi kafesimizde bir adet basınçlı su sıkılmış, bir adet dayak yemiş ve bir adet olaylardan bi haber yeni bir maymun vardır. yeni maymun muzlara ulaşmaya çalışır ve tabi diğer ikisi tarafından dövülerek muzlardan uzaklaştırılır.

    son olarak eski maymunların sonuncusu da kafesten alınarak yerine yeni bir maymun konulur. şimdi kafesimizde iki adet dayak yemiş ve bir adet herşeyden bi haber bir maymunumuz var. yeni gelen doğal olarak muzlara yönelir. diğer iki maymun nedenini bilmeseler de muzların yasak olduğunu bilirler. yeni gelen maymunu güzelce döverler. artık deney sonuçlanmıştır. kafesimizdeki yeni üç maymun hiçbirzaman başınçlı suya maruz kalmamalarına rağmen muzlara ulaşmaktan vazgeçmişlerdir.

    bu üç maymunu da toplum baskısı maymunları olarak literatüre ekleyebiliriz.
  • üç maymun bir yeşilçam alegorisidir. türk melodramlarının en klişe mevzularını kullanarak kurulan senaryo, melodramatik yapıyı tersine çevirerek gerçekliğe bağlamıştır. bu klişeler gerçek hayatta, sıradan insanların başına geldiğinde neler olabileceğini göstermiştir. ortada bütün aileyi siken bir patron vardır, aldatan kadın, ihaneti gören genç oğlan, mutfak tezgahında parlayan bıçak, feodal bir baba.

    ama filmde bütün bu malzeme başka bir boyuta taşınır. kocasını hapse gönderdikten sonra güzel kadına asılan zengin patron yerine, patrona aşık olan ve peşini bırakmayan kadın, kadının patronla birlikte olduğunu gördüğünde hiç müdahale etmeyen oğlanın, annesini sahilde patron karşısında aşağılanırken görünce dayanamayıp adamı öldürmesi, feodal babanın önce intihar etmek üzere olan karısına "saçmalama, geç yat" (süper bir repliktir bu, zira tüm sekans buraya kadar diyalogsuz olarak adamın iç dünyasındaki savaşı verir) deyişi, sonra oğlunu kurtarmak için bütün parasını başka bir evsize verişi...

    bir de zamanı kullanma biçimi ceylan'ın. konvansiyonel sinemanın hızlı ritmine karşı, ceylan'ın sinemasında zaman bize anları ve o anların değerini hissettirir. film zamanını gerçek zamana yakın bir biçimde kullanarak modern dünyanın tahrip ettiği zaman algımızı tamir etmeye çalışır sanki. bizi durmaya ve dinlemeye, anlamaya yöneltir.
  • daha once hic nbc filmi izlememis, haliyle adamın tarzından bihaber olan ve sırf ödül aldığı için bu filme gelen tiplerin
    tepkileri baya bi eglenceliydi.
    ben dun beyoglu sinemasinda, film arasında orta yaslı bi cift arasında soyle bi diyaloga sahit oldum :

    adam : ne var ki simdi bunda ! bu filme ödül verenin aklına şaşarım. tren geliyo, tren gidiyo baska da bisi yok.
    kadın : niye öyle diyorsun ya.
    adam : ne diyim ki ? müzik bile yok ya. yıldız tilbe de olmasa ölücez sessizlikten.
    kadın : yapma arif ikinci yarıyı bekleyelim, daha once bi suru filmde oldu ilk yarı cok kotuydu ikinci yarı cok guzel olabilir.acele etme
    adam : bence bi bok olmaz yine tren gelir gider. bi de bu adam papyon takıp festivale gitmis. ne alakası varsa.
    kadın : arif abartma ya.
    adam : abartmıyorum. uykum geldi. ne o ya yesil yesil her yer.
    kadın : cık git o zaman. ben izleyecem ikinci yarıyı
    adam : neyse. bi sey sorabilir miiyim ?
    kadın : hayır soramazsın. sus.

    film sonrası

    --- spoiler ---
    adam : ben sinemadan bisi anlamadıgımı farkettim. ne oldu simdi adam öldü mü ? ölmedi mi ?
    kadın : bi sus allahını seversen.
    --- spoiler ---

    (bkz: belki de susmak gercegi anlatmanın tek yoluydu)
  • nuri bilge ceylan'ın çok şey anlatan filmi... cannes film festivali'nde izleyebileyebildiğim film. kapının önünde adamın biri yanlış filme geldiğini düşünüyor takım elbisesiyle. kızına diyor ki, ben three monkeys sanıyordum bu filmi. ama bilette 3 maymun yazılı. adam 3 maymun'u okuyamıyor anlayamıyor bile. fransız baba kız birbirlerine bakıyorlar. biletleme olayında filmin orijinal ismi yazılı diye çıkaramıyorlar olayı. dönüp evet bu three monkeys zaten ama orda türkçesi yazılı diyorum. adam onu bunu boşver nuri bilge seylan'ın filmi mi diyor, evet diyorum. sonra nuri bilge seylan telaffuzunu bir kez daha hep birlikte duyuyoruz zaten. film başlıyor. ışınlanmış gibi kendimi istanbul'da buluyorum. sakatlaşan ve daha da sakat yöntemlerle tamir ettiğimiz ilişkilerimizi, dil ucumuzdan dönen, döndürdüğümüz dürüstlüklerimizi, kırpıp kırpıp gerçekmiş gibi gösterdiğimiz yalanlarımızı, kendi kendimizi nasıl yalnız ve desteksiz bıraktığımızı izliyorum. nasıl sağlam bir kurgu, nasıl gerçek çekim teknikleri diye diye bitiveriyor film. elinizi uzatsanız orda adam. ama salonla birlikte dakikalarca alkışlıyorsunuz filmi. kendi içimizdeki 3 maymunları anımsattığı için.
  • dikkat bu entry alabildiğine spoiler içermektedir.
    senaryo kesinlikle daha özenli olabilirdi.ıssız olay yerini terkeden servetin niye gece yarısı eyüpü kaldırıp suçu üstlenmesini teklif ettiğinin cevabı yok.vicdan ? olay yerinde düşen plaka, cesedin etrafından dolanıp geçen umarsız ailenin ihbarı !!.ölen küçük kardeşin ikide bir ortalıkta görünmesinin senaryoya katkısı nedir? muhtemelen bir suçluluk duygusu söz konusu bu çocuğun ölümüyle ilgili ama ilginçtir bu ölüm yalnızca babayla ağabeyi sarsmış görünüyor, annede hiç bir iz bırakmamış sanki.hakikaten merak ediyorum yahu.
    öte yandan nbc uzak filminden sonra bir sonraki filmini sabırsızlıkla beklediğim bir yönetmen olmuştur.uzak ve iklimler ortalama türk aydınının portresiydi.üç maymun ise daha tabana yönelik bir eleştiri.hem de anlayana en ağırından...kafa ütüleyen cep telefonu melodisi hacerin nezdinde toplumun ortalama müzik zevkinin göstergesi değildir de nedir, ki her gün envai çeşidini duyabilirsiniz otobüste dolmuşta...servet karakterini tanımak için iki dakikalık bir sahne yetti bana.servet mesela ben çok duygusalım diyor bi şiir duysam ağlarım ama ilerleyen sahnelerde aynı servet kocan hapisten çıktı tamam ben de hoşlandım ama artık bitti diyor.anlıyoruz ki karakterimiz bir o kadar da realist.bu filmde her karakterin ahlaki bir defosu, eksiği var.hacer servete kaderimsin diyor.hacerin eksiği servet gibi adamları tanımayacak kadar saf olmak ama ben saf olduğunu düşünmedim.daha çok aşk kisvesine büründürülmüş, boğucu hayatından bir umut servet yardımıyla kurtulma çabası gibi geldi bana.bütün bu olanların baş sorumlusu da mağdur gibi görünen baba oluyor bence.teklifi patronunu çok sevdiği için kabul etmiyor tabii... o da paraya zaaf gösteriyor.film için baş yapıt diyemem ama şurası kesin ki nuri bilge ceylan türk sineması için alışılmadık bir soluktur.severek izliyoruz kendisini...
  • nuri bilge ceylan' ın özgün bir sinemacı olduğunu bir kez daha gösteren filmdir kanımca. filmin konusuna dair sosyolojik ve psikolojik tahlillere girmeyeceğim. (gerek konu, gerek görüntü, gerek kurgu açısından gayet güzel bir film olmuş.) beni bu filmde en çok etkileyen noktadan bahsedeceğim.

    ----spoiler-----

    izlemeyenlerce sorulduğunda, filmin konusu olarak anlattıklarımın,aslında filmde hiç de gösterilmeyen olaylar olduğunu dehşetle farkettim. gerçekten de filmde; konunun örgüsünü oluşturan olayların hiçbirini görmüyor izleyici. örneğin; filmin başında politikacı tiplemesinin trafik kazası yapışına, şoförünün onun yerine hapse girişine,anneyle politikacının ilişkisinin başlayışına, babanın hapisten çıkışına, çocuğun politikacıyı öldürüşüne hiç tanık olmuyor. bunları olay olarak birebir göstermemiş nuri bilge ceylan. ancak konunun akışından olaylar çıkarılabiliyor. böyle bir teknikle, aslında izleyiciyi de üç maymundan biri haline sokmakta yönetmen bir anlamda. olayları görmüyor ancak biliyor izleyici. oldukça tehlikeli ve cesaret isteyen bir teknik kullanılmış. olay akışının kopması ve konunun karmaşıklaşması gibi bir riski de taşıyor bu teknik zira. ancak alnının akıyla altından kalkmış bu işin nuri bilge ceylan. tebrik ediyorum türk sinemacılığına böylesine özgün eserler kazandırdığı için.
  • --- spoiler ---

    en çok yıldız tilbenin konuştuğu film

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    eyüp ve ismail'in, arabada oldukları sahnede emniyet kemeri takmaları; hiçbir ahvâl ve şerâitte gerçeklikten taviz vermeyen nuri bilge ceylan'ın, kötü örnek olma ihtimaline adeta içi elvermeyerek, bir an için ''sanat sanat içindir''den feragat edip ''sanat toplum içindir''e geçiş yapmasıdır.

    --- spoiler ---
  • agzini kulagini gozunu kapayan 3 maymuna denir.. "gormedim duymadim birazdan kusacagim" anlamina gelir..
  • eleştirilerin aksine yıldız tilbe'li cep melodisinin filmin en kritik unsurlarından biri olduğunu sanıyorum. nasıl biri cep telefonuna yıldız tilbe'nin hem de öyle sözleri olan bir şarkısını yükler ki? normalde daha genç yaşlarda aşk heyecanı yaşayan veya yaşamak isteyen bir kenar mahalle kızı belki.. ama hacer'in telefonunda da bu melodi var: "sen de sev ama sevilme, aşk acısı çek ben gibi". aslında hacer'in hala aşka özlem duyan bir yanı olduğunu gösteriyor olabilir mi? zaten, patron servet de, soğuk karşıladığı hacer'e, ancak bu melodinin verdiği mesajı adeta içgüdüsel olarak algılayınca tavrını değiştirip ilgi göstermeye başladı. gerçi, bu kadarını bu şekilde yorumlayabiliyorum ama ben de pek anlamadım filmi, görünen mesajları anladım da daha derinde ne var açıkçası anlamadım pek...
hesabın var mı? giriş yap