• sehir icinde yasayan ayilar.
  • yasama haklari diger insanlara gore oldukca az olmasi gereken insan musvetteleri.
  • (bkz: sokak cinneti)
  • istanbul icin ornek verelim:

    istanbul sehrinin yaklasik 10 milyonluk kesimi koylerden kente gocmus kitle tarafindan olusturuluyor.

    bu on milyonluk kitlenin dogan cocuklari koy kulturu ile kent kulturu arasinda sikismis ve kimligini bulamamis durumda...

    yine bu on milyonluk kitlenin buyuk kismi adina "istanbul" denemeyecek varoslarda, koy hayatindan ve sicakligindan cok daha uzak sartlar altinda yasamlarini surdurmekte (bagcilar, esenler, umraniye, dudullu, avcilar, bayrampasa, sultanbeyli gibi.)

    bu insanlarin elbette sehir icinde gezmesi, oralara gitmesi ve istanbulu yasamasi gerekiyor. ve malesef onumuzdeki 20 yil bu insanlarin sehre ve sehir hayatina, modernizme ve hosgoruye alismasi, gorgu kurallarini ogrenmesi icin gececek.

    ve bu insanlara maganda deyen insanlar biraz tavirlarini degistirip onlara yol gosterecek. yoksa gostermeyecek mi?
  • hak ve hukuka azıcık da olsa değer veren kimselerin katlanamayacağı grup. ayrıca bu mafya bozuntularına kendini ezdirmemek için okullarda ilkokul 3 ten itibaren en az bir savunma sporu zorunlu ders yapılmalı.
  • bugün bunlardan birine mağruz kaldım. yüce rabbim yine sabrımı sınadı.

    butiğimin bulunduğu apartmana yeni biri taşınıyordu ve nakliye firmasının işçileri sürekli kapının önündeydi. evden çıkan eski koltukları tam butiğin karşısına koymuşlardı ve zaten sabahtan beri kendi aralarında bağıra çağıra türkçe ve kürtçe konuşmaları yetmezmiş gibi bir de tam karşıma kurulup, magandaların nerden geldiğini çok merak ettiğim özgüvenleriyle butiğin içini süzüyorlardı.

    benim bünye ya sabır çekiyor, dakika dakika sinir katsayım yükseliyor ama burnu büyük şehirli kadın, kekoları aşağılayan kendini beğenmiş olmayayım diye malzeme topluyordum. müşteriler gelip gidiyor diye tatsızlık çıkarmak da istemiyordum.

    aralarından biri özellikle terbiyesizliği ele almış, özellikle butiğe bakarak bağıra çağıra konuşuyor, biri buna sen bekar mısın? diye soruyor, o evet diyor sonra aralarında kürtçe konuşup iğrenç kahkahalar atıyorlardı. ters ters bakıyordum ama bu öküz kadın nasıl olsa bir şey diyemez bana mantığıyla hiç oralı olmuyordu.

    sonra yoldan geçen bir başka kadınla başka bir mevzu yüzünden tartıştı bu insan müsveddesi. kadın uzaklaştıktan sonra yanındaki ne oldu diye sorunca "karı laf ediyo amına koduğumun ne konuşuyosa!" deyince bende sigortalar attı. kapının önüne çıktım ve ağızlarını toplamaları gerektiğini, sabahtan beri yaptıklarının yettiğini, burda onların küfürlerini dinlemek zorunda olmadığımı gayet kibar! bir dille söyledim. tabi öküz dediğin bir kere de anlamıyor karı dediğinden laf yemek de ağırına gidiyor. hadsiz bir de diklenmeye kalktı bana ve böylece laz damarıma iyice basmış oldu. kendisine gerekli cevabı bu bünye itinayla verdi ve hödük anında ortadan kayboldu.

    caanım istanbul'u rezil hale getiren, saygısız, seviyesiz, cahil, terbiyesiz bu yaratıklardan nefret ediyorum. elimde olsa bu tiplerin hepsini toplayıp dipsiz kuyulara atarım. kimse bu lafıma kızmasın. insan olmayana layık olan bu.
  • biraz önce denk geldiğim iki lavuk. taksi ile eve geliş yolunda aracın üzerine gelip "abicim sen aracı geri alacaksın" derken kendisi arabadan çıkmadan silahini göstererek inmiş ve silahi beline takmış vaziyetteydi.
    bunu yapan iki lavuk yas küçük olarak 25 falandir. taksici adamcağız geri geri 300 metre daracik yolda aracı geri aldı, arabadan inip kavga etsem bir türlü, polis çağrsam bir türlü ve sakin kalıp " abi boşver geri alalım" dedim de yani şehrin ortasında böyle lavuklar dolu.
    elindeki silaha güvenen, samimi söylüyorum kendi canım taksicinin canı kadar önemli olmadı o an.
    aldım plakayı bakalim.
  • dolmuşçuların, otobüs şofölerinin, taksicilerin büyük çoğunluğunun dahil olduğu grup.
  • bu ülkede aşağı yukarı herkes şehir magandasıdır. en bariz örnekleri de trafikte görülür. ne yayaya yol verirler, ne sinyal verirler, ne de hız sınırına uyarlar. şehir içinde küçücük caddeden 80km hızla geçerler. geceleri mükemmel müzikleriyle desibel desibel evlerimize teşrif ederler.

    daha dün şehir içinde karşıdan karşıya geçiyorken soldan gelen araç bizi görmesine rağmen çılgıncasına hızlandı ve arkamızda sert bir şekilde durdu. camını indiren 20li yaşlarının başındaki hanım ablamız burası plaj değil diye çığırdı. uyku sersemiydim ve çok da ayıkamamış bir halde evet burası şehir içi, ondan dedim. anlamadı sanırım, mal mal suratıma bakıp ardından gitti.

    magandalar arabaların insanlar için olduğunu, şehir içinde, yani insanlar için var olan şehirde, insanların öncelikli olduğunu anlamayan varlıklardır.

    maganda olmak, insanlığın en alt seviyesinde yer almak demektir. maganda olmayın.
hesabın var mı? giriş yap