adem kasidesi
-
mehmet kaplan'ın şiir tahlilleri'nde kaside-i adem adıyla geçen, altmış dokuz beyitlik şiirdir. içindeki binbir türlü söz oyununu kavrayabilmek için osmanlıca bilmek elzemdir. varlık-yokluk dediğin nedir ki, ikisi arasında bir "şapka" var fazladan. işte bu da tam metin:*
can verir âdeme endişe-i sahbâ-yı adem
cevher-i can mı aceb cevher-i minâ-yı adem
çeşm-i im’ân ile baktıkça vücûd-i ademe
sahn-ı cennet görünür âdeme sahrâ-yı adem
galat ettim ne reva cennete teşbih etmek
başkadır nimet-i asayiş-i me’vâ-yı adem
tutalım anda da olmuş ni’âm-ı gûnâgûn
öyle muhtac-ı tenavül müdür âlâ-yı adem
kimse incinmedi vaz’ından anın zerre kadar
besledi bunca zaman âlemi bâbâ-yı adem
var ise andadır ancak yoğise yoktur yok
rahat istersen eğer eyle temennâ-yı adem
ne gam u gussa ne renc ü elem ü bîm ü ümid
olsa şâyeste cihan cân ile cûyâ-yı adem
yok dedikçe var olur yok mu garâbet bunda
nâm-ı hestî mi nedir hall-i muamma-yı adem
etse bir kerre telâtum hep eder kevneyni
garka-i mevc-i fenâ cûşiş-i deryâ-yı adem
mâder-i dehr mevâlidi ki durmaz doğurur
der-kenar etmek içindir anı bâbâ-yı adem
çarhın evladını baştan çıkarır dâye-i dehr
etmese terbiye sık sık anı lâlâ-yı adem
herkesin kısmeti yokdan gelir amma bilmez
yeri var âleme men eylese selvâ-yı adem
merdümî neş’et-i âdem’de yok oldu gitti
vechi var dense benî âdem’e ebnâ-yı adem
iki kâğıttan ibaret nüsah-ı kevn ü mekân
biri ibkâ-yı vücud ü biri efnâ-yı adem
selb ü icab ü taayyün ederek âlemden
bir netice verir elbette kazâyâ-yı adem
mim-i imkânını mahv eylese mollâ evvel
yoksa nefy etmese de âhırıdır lâ-yı adem
şeyhe bak ketm-i ademden deyu takrir eyler
bilmez amma ki nedir mani-i ifnâ-yı adem
sığmaz ol daire-i kevn ü mekâna ne bilir
geçmeyen arş’ı nedir mülk-i mualla-yı adem
yok yere zahid urur da da’vi-i hestîden dem
yakasın tutmuş iken pençe-i kübrâ-yı adem
sanırım masraf u irâdı gelir hep baş başa
oldu serrâ-yı vücûda göre darrâ-yı adem
zeyd-i vârid ile sulh olmadı amr-ı âid
yoğise âlemin aslı ne bu gavga-yı adem
kays u leyla’sı dahi zeyd ile amr’ı gibidir
diyecek olsam olur ol dahi esma-yı adem
farkı gûya bu iki suretin aklımca benim
birisi hubb-ı fenâdır biri bagzâ-yı adem
nakş-ı nâmık’la aceb nâmık olur mu hâtem
var gibi bunda vücûd ehline ima-yı adem
şeyh efendi sana der miydi ki vârından geç
varlığın olmasa da sidre-i me’vâ-yı adem
hizmet et sen ana vârınla ki tâ himmet edip
eylesin ol da seni ârif-i mana-yı adem
çekme dünyalık için gam dil-i nâbûdîde
var iken mâhasal-ı rızk u atâyâ-yı adem
herkese bâr-ı belâ kendisinin varlığıdır
gam u âlâmdan azade berâyâ-yı adem
sarf edip vârını aklın var ise var yok ol
rahat istersen eğer eyle temennâ-yı adem
bir bu mihnetgeh-i hestîye küçükten geldik
yoksa kim eyler idi terk-i kühencâ-yı adem
durmasa böyle felek bâri yıkılsa gitse
bir zaman olsa yeri hayme-i bâlâ-yı adem
avutan halkı bu gam-hânede oldur yoksa
olmasa müşkil idi telsiye-bahşâ-yı adem
doğrusu rahat ederdik gidip âlem ademe
yerine gelse anın sâha-i pehnâ-yı adem
bermurad olmayıcak ben yere geçsin âlem
necm ü mihr ü mehi olsun eser-i pâ-yı adem
çâk çâk eyler idim ceyb-i kabâ-yı ömrü
olmasa zeyli tırâzîde-i damga-yı adem
ben o bîzâr-ı vücudum ki dil-i gamzedeme
üns-i mavtın görünür vahşet-i sahra-yı adem
şafak-ı subh-ı bekadır nazarımda gûya
mevce-i bahr-ı siyâh-ı şeb-i yeldâ-yı adem
öyle bîmar-ı gamım kim olamam âsûde
câme-hâb olsa bana şeh-per-i anka-yı adem
dil-harâbım ben o hey’ette ki nisbetle bana
beyt-i ma’mûr olur hâne-i bîcâ-yı adem
öyle bîmar-ı gamım sahn-ı fenâda gûya
yaptı enkaz-ı elemden beni bennâ-yı adem
ahter-i matlabım âfâk-ı felekten doğmaz
günde bin şey doğurur leyle-i hublâ-yı adem
düşmeden sâye-i kilk-i emelim levh-i dile
nokta-i kiklim olur hâl-i müheyyâ-yı adem
cevheri su kesilir tâbiş-i ye’simle eğer
çeşm-i ümîdime dûş olsa merâyâ-yı adem
yok olur ismi dahi aynı müsemmâsı gibi
emelim olsa eğer dâhil-i huylâ-yı adem
bî-vücudum o kadar ben ki aransak ikimiz
ben bulunmam bulunur belki müsemmâ-yı adem
hayretim çarha sükûn-âver-i tab’-ı ta’til
vahşetim bâis-i peydâyi-i sevda-yı adem
vâlihim öyle ki aks-i nigeh-i germimden
reng-i hayret alır âyine-i deryâ-yı adem
vahşetim öyle ki olsa nazar-ı ünsüm olur
tîr-i rem-gerde-i âhû-yı sebük-pâ-yı adem
ye’sim ol mertebe kim sûret-i ümmîdimdir
mâverâ-yı felek-i mahv-ı heyûlâ-yı adem
bulanır girye-i hûnînim ile bahr-ı vücud
sararır âhım ile sebze-i sahra-yı adem
öyle diltengî-i hestî ile rencûrum kim
hûn olur nâlelerimden dil-i ferdâ-yı adem
buna takat mı gelir ya buna can mı dayanır
meğer imdad ede hestî-i dih-i ecza-yı adem
aferin ey ney-i kilk-i hüner-i îsî-dem
eyledin nefha-i i’caz ile ihyâ-yı adem
şule-i nefha-i cansûzum ile lîk yanıp
olmadan dâğ-ı tenim şem’-i şeb-ârâ-yı adem
bir gazel söylesen olmaz mı berâ-yı hatır
ne kadar sıklet ise nazm-ı mukaffâ-yı adem
hâl-i anber-şikenin fitne-i eczâ-yı adem
nigeh-i sihr-eserin nâtıka-bahşâ-yı adem
can bulur tarf-ı lisanınla hurûf-ı hestî
çâk olur nâveg-i gamzenle süveydâ-yı adem
ârâz-ı handeye lâl-i nemekînin cevher
cevher-i harfe femin nokta-i yektâ-yı adem
seni görse dökülürken katarât-ı ekşim
havf-ı gamzenle olur ağabeyle pâ-yı adem
kavs-i ebrûsunu kursa yıkılır tâk-ı felek
tîr-i müjgânını alsa titirer cây-ı adem
can atardı ademe tîr-i nigâhından ecel
tîr-i hışmından eğer yanmasa beydâ-yı adem
anlamış nisbetini mihr ü vefâ-yı yâre
eden oldur dil-i bîçareyi cûyâ-yı adem
âkifâ tarh-ı suver eyledi hîçâhîçe
var mı hâmem gibi bir hendese-pîrâ-yı adem
ârifân yokluk ile etmede isbât-ı vücud
ben ise varlık ile eyledim inşâ-yı adem
yoğu var eylemeğe hayli çalıştım lâkin
oldu sa’y ü talebim hep lev ü levlâ-yı adem
bu kasîde kaleme kaf-ı fenadan geldi
olsa nâmı yakışır beyzâ-yı anka-yı adem
kimisi nîstî-yi alemle taleb-efzâ-yı adem
kimi hestî-yi alemle taleb-efzâ-yı adem
mahv-ı hâk-i reh-i şâhenşeh-i kevneynim ben
ne tevellâ-yı vücûd ü ne teberrâ-yı adem -
- alıntı -
hatta ebuzziya'dan* beri üzerinde o kadar durulan "adem kasidesi" bile bu dairenin içindedir. mr. gibb'in* * meşhur bir ingiliz şiirine verilmiş ünvana kıyasla "bedbinlerin marsaillaise'i" adını verdiği bu şiirde, dil, hayal sistemi, mısraı idare ediş tarzı, mazmunların kuruluşu, skolastik bilginin hayallerde oynadığı rol, kafiyenin tesadüflerine göre gelişme, her şey eski estetiğe sıkı sıkıya bağlıdır.
/.../
"adem kasidesi" asıl mihveri:
öyle diltengî-i hestî ile rencûrum kim
hûn olur nâlelerimden dil-i ferdâ-yı adem
beyti, daha doğrusu bu beyitteki "diltengî-i hestî" "yaşama azabı-angoisse" kelime veya tabiri gözden kaçırılmadan okunmalıdır. bittabi burada gerek bu kelime ve gerek adem*-vücut* karşılaştırması ve cevher, hatta bazen varlık kelimesinin şiirde kazandığı "existence" tabirine yakın mana üzerinde fazla ısrar edecek değiliz. bununla beraber bu kelimeler, paşa'nın şiirinde sık sık geçtiği gibi, birbirine de az çok sıkı bir şekilde bağlıdırlar. /.../
- alıntı -
19. asır türk edebiyatı tarihi, s. 95-97. -
şairi akif paşa'dır.
-
edebiyat tarihçileri bu şiiri ve akif paşa'yı gözardı ederler sürekli, sebebini ben de bilmiyorum. oysa bu kaside incelendiğinde, biçim ve yorumlama bakımından klasik divan şiiriyle ayrışan özellikleriyle yeni türk edebiyatının şekillenmesi yolunda bir mihenk taşı olma özelliği taşıdığı görülebilir.
bildiğiniz gibi kasideler, şairlerin genellikle vesayet altında, birine veya bir şeye hitaben yazdıkları, belirli bölümlerden oluşan methiye ve hicviye şiirleridir. oysa adem kasidesi'nde akif paşa, kendi felsefi görüşünden oluşan ve dönemine göre fazlasıyla aykırı sayılabilecek bir adem* güzellemesi yapmıştır. şiire bakarak akif paşa'nın batı felsefesiyle kesinlikle bir etkileşim içinde olduğunu ve hatta bambaşka bir farkındalık boyutuna ulaştığını söyleyebilirim. şiir üzerinde hem tasavvufi hem de materyalist bir okuma yapılabilir. akif paşa varlık kavramına klasik tasavvufi görüşün aksine varlığın dışına çıkarak bakmış ve daha kapsayıcı olarak belirlediği 'yokluk'* ile karşılaşmıştır*. ve daha da ileri giderek onu varlığın cevheri olarak nitelendirmiştir. tabi bir başkası çıkıp bu kaside üzerine daha farklı yorumlar da yapabilir. bu bile akif paşa'nın, mazmunlarıyla yorum farklılıklarına izin vermeyen eski şiir anlayışından ne kadar uzaklaştığını, modern şiir adına ne kadar büyük bir atılım yaptığını gösterir.
hürriyet kasidesine baktığınız zaman mesela akif paşa'nın etkilerini görebilirsiniz. namık kemal'in kendisi dahi bu adamı bir yol gösterici olarak kabul ederken, baba edebiyat araştırmacılarının eski şiir anlayışıyla yazan şairler arasında göstermesi düşündürücü. -
adem kasidesi, biçim ve içerik bakımından divan şiirine bağlı olsa da yeni şiiri haber veren bir şiirdir.
adem kelimesi kasidenin redifini oluşturuyor. bildiğiniz gibi divan edebiyatında şiirdeki redifin adı verilirdi, burada da adem kelimesi redif olarak kullanılıyor ve şiire ad olarak da veriliyor.
önemli bir husus da şu; adem ile âdem'i birbirine karıştırmamak gerekiyor. adem kelime manasını olarak "hiçlik, yokluk" demektir, âdem ise "insan" demektir. bu iki kelimenin eski harfli yazılışı zaten farklıdır, eski harfli metin üzerinden okursanız ayrımı daha kolay yapabilirsiniz.
adem kasidesi üzerine daha fazla bilgi elde etmek istiyorsanız eğer mehmet kaplan şiir tahlilleri kitabına bakmanızda fayda vardır.
bende burada birkaç beyit yazıp şahsımca yorumlamak isterim. böylelikle hem metnin zenginliğini görmüş oluruz hem de farklı kişilerce nasıl yorumlanabileceğini görürüz.
örnek olması açısından aşağıdaki beyiti ele almak istiyorum.
"mâder-i dehr mevâlidi ki durmaz doğurur
der-kenar etmek içindir anı bâbâ-yı adem"
beyitin günümüz çevirisini yapacak olursak eğer şöyle bir çeviri olabilir;
"zamanın annesi durmaksızın doğurur, adem babası (doğanları) yutsun diye"
burada açıkcası yunan mitolojisine bir atıf, telmih vardır. yunan mitolojisinde kronos zamandır. (kronoloji de burasan gelmektedir.) kronos evleniyor ve çocukları oluyor. kronos'un eşi durmaksızın çocuk doğurup kronosa veriyor. kronos da bu çocukları belli bir zaman sonra yutuyor veya yiyiyor da diyebiliriz.
bu beyitte de hiçlik böyle bir şekilde anlatılıyor. insanoğlu durmaksızın doğuyor ve zaman yani baba-yı adem onları durmadan yutuyor, yok ediyor, hiç ediyor.
akif paşa güzel bir telmih de ve teşbih de bulunmuştur açıkcası.
çok zengin ve alt yapısı olan bir metindir, metinden büyük bir keyf almak için belli bir alt okumaya da ihtiyaç vardır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap