• az önce karanlık bir bölgede ay'a merhaba derken aklımda beliren bazı soruları kendime sormama vesile olan kraterlerdir.
    ay'ın görebildiğimiz yüzeydeki kraterlerin oluşumu önce mantıksız geldi. çünkü önünde kocaman bir dünya var ve ay'a çarpacak olan göktaşını dünya kendisine çekerek atmosferde yakmak suretiyle yok etmesi gerekiyordu. nasıl ki jüpiter dünyayı koruyorsa kütlesi sebebiyle dünya'nın da ay'ı koruması gerekmekte bu durumda. ay'ın dünya'ya bakan yüzeyinin önünde dünya var yani. sonra bir müddet düşündükten sonra ay'ın çekim gücüne daha yakın göktaşlarının ay'a çarpması gayet fizik kuralları dahilinde olduğunu gözlemledim. neyse merak eden olur da arama yapar diye yazayım dedim. her yaştan insan okuyor sözlüğü.
  • jüpiter’in dünyayı göktaşlarından çekim kuvveti sayesinde koruduğu biliniyor. evet ama, aynı çekim kuvveti sebebiyle, normalde dünya’ya çarpmayacak göktaşlarını da, dünya’ya yönlendirebilirler. yani düşünsenize, bizi hep korusaydı dünyada dinazorları ortadan kaldıran o çarpışma olmazdı. (en güçlü teori bu)

    benzer bir durum dünya ay ilişkisi için de düşünülebilir.
  • bir uydunun altındaki gezegeni ile kütleçekim kilidine girmesi için belli bir zaman gerekir. yani ay geçmişte kütleçekim kilidi içerisinde değildi ve bu nedenle şimdiki gibi tek bir yüzü bu tarafa bakmıyordu. dolayısıyla varolan kraterlerin oluşmaları pek de garip olmaz.
  • "ay'ın önünde koskoca dünya var" ama ne kadar önünde? ay ile dünya arasındaki uzaklığın arasına güneş sistemindeki bütün gezegenler sığıyor. hiperbolik yörünge izleyen bir göktaşı pek tabii ay'ın dünya'ya bakan yüzeyine çarpmış olabilir.
  • ayın hep aynı yüzü dünyaya dönüktür.

    link

    (bkz: kütleçekim kilidi)
    (bkz: tidally locked)

    bu kraterin olduğu yüzey muhtemelen daha öncesinde ayın arka tarafında yer almaktaydı ancak çok şiddetli bir çarpışma sonrasında ayın dünyaya dönük olan yüzeyine denk geldiler.

    bu arada ay dünyamızdan her sene daha da uzaklaştığı için önünde sonunda bir gün ay ile vedalaşacağız.
  • bu baslikta ciddi yanlislar var. (bugun bilinen) dogruya en yakin bilgi minute earth videosu izlenerek aktarilmis ama o videoda da yanlislar var ve
    konuyla ilgili en onemli noktalar atlanmis. bu "minute x science" serileri iyi guzel oluyor ama onlara tamamen guvenmeyin, bazen odevlerini iyi yapmayabiliyorlar. aklima gelen ve daha once bahsettigim bir tanesi daha minute physics'in sacmalamasindan kaynaklanmisti (bkz: pembe iphone kullanan erkek/@hooker with a penis) yani bu tip videolari suzgecten gecirin.

    ay'in olusumunu aciklayan impact theory, gercekten de dunyanin bebeklik doneminde mars boyutlarinda bir cismin dunyaya carpmasi ve ay'in kutlesi kadar maddenin kopmasi ile aciklaniyor. bu teori hala elimizdeki en 'calisir' teori, ve bu teoriye gore gercekten de baslarda (cok cok kisa bir sure) dunya ve ay tidally locked degillerdi, dolayisiyla ay 'in kendi ekseni etrafindaki donmesi, yorunge dolanmasindan daha hizliydi, ancak ay'in dunyaya bakan yuzeyindeki kraterleri 'tidally locked olmadigi sirada arka tarafa dusen gok taslari' seklinde aciklamiyoruz.

    zaten bu aciklama bir kabulu beraberinde getiriyor: tidally locked uydularin 'sadece arka tarafina' (far side of the moon) gok tasi dusebildigi kabulu. (yoksa neden bize bakan tarafinda krater gorebilmek icin ilgili kraterin arka taraftayken dustugunu varsayalim?)

    ama is boyle degil. ay'in yuzeyine patir patir olmasa da epey sik meteorit dusuyor ve bunlari dunyadan gozlemek mumkun. buyrun bi tane mnras yayini, sevilla'daki teleskoplarla gozlendi bu impact. buyrun nasa'nin 2018 icin lunar impact monitoring programi, ay'in dunya'ya bakan yuzunun %10 ile %50si aydinlikken gozlem yapmayi tercih ediyorlar. sebebi cok, birisi ornegin aydinlik olmayan tarafina dusen krateri gozleme olasiliginin daha yuksek olmasi (goruntude kontrast olussun diye), ayrica ay ile ilgili insanlarin pek az bildigi bir sey paylasayim, eger kraterlera bakmak istiyorsaniz, hilal evrelerinde kraterler cok daha havali gorunur (golgeleri cok uzun oldugu icin) ama en gercekci bilgiyi tam olarak 'yarim ay' evrelerinde elde edersiniz, cunku bu evredeyken gunes isinleri kraterlere 90derece dik geldigi icin golgelerinin boyu, kraterin derinliginin tam karsiligi olur. goreli olarak olcum yapmaniza olanak saglar.

    velhasil lafi daha fazla uzatmadan bir kaynak daha birakayim: lunar meteor impacts and how to observe them. bildigin bu isin kitabi var yani.

    yani gozlemlerimizle aslinda ay'in dunyaya bakan yuzune de (buna gavurlar 'near side of the moon' diyor) krater dusebildigini gorduk. ama burada ilginc bir nokta var.

    ay'in uzak tarafini sovyetlerin 1950lerde gonderdigi uydu etrafindan dolanip fotograf cekene kadar hic goremedik, bu tarihe kadar hep ay'in dunyaya donuk %50'sini (liberasyon ile birlikte %59'unu) gorebildik. bu haritalama doneminden bahsederken sir patrick moore'u anmazsak olmaz.

    eger ay'in yuzeyi, haritalamasi ve bir takim hesaplarin nasil yapildigini lise/universite seviyelerinde ogrenmek veya ogretmek istiyorsaniz suradaki egzersizleri severek tavsiye ederim.

    biz simdilik tonton patrick moore amcamizin elle cizdigi near side of the moon haritasina bir bakalim (edit: eksiup). burada gordugunuz koyu bolgeler mare diye gecen, deniz anlamina gelen bolgeler. ay'i butun pareidolia zaafiyetimizle insana benzetmemizden dolayi "ay dede" deme sebebimiz bu lekelerdir, gavurlar da arada "man in the moon" der (grammer nazi'ler dikkat, "man on the moon" degil!). bunlari ciplak gozle de biraz daha koyu gorursunuz zaten. kendilerinin jeolojik yapisini hic anlamamistik ki, 50lerde sovyetlerin uydusu ay'in arka tarafinin fotograflarini gonderince dumur olduk, burada bir tane bile deniz yok, ve buradaki krater sayisi bize donuk tarafina oranla manyak gibi fazla. surada iki tarafin da fotografini yanyana gorebilirsiniz. su goruntu biraz daha net anlatacaktir durumu.

    1959'da bunu gordugumuzde dumur olduk, ve aciklamasi epey zaman aldi. yani tidally locked bir cismin arka tarafinin surekli bombardimana ugramasi normal de, neden hic deniz yok arkada?
    daha sonra ay'in jeolojisini daha iyi anlamak icin ic yapisini, dolayisiyla gravitasyonel ozelliklerini anlamaya cabaladik. sonucta da daha enteresan bir seyle karsilastik, ay'in arka tarafinin yuzeyi daha kalin.

    yani ay'in dunyaya donuk yuzeyinin derinligi 70-80 km civarindayken, arka tarafinin yuzey derinligi (kalinligi?) 150-160 km gibi iki katina cikiyor. yine bazi hipotezler 'acaba arka tarafa surekli meteorit dustugu icin mi boyle oldu' dedirtti ancak bu hipotezler cok hizli bir sekilde curudu. bu hipotezlerin curumesinde arka taraftaki 'tek' deniz sayilabilecek' yapinin payi da var. yukaridaki goruntulere baktiysaniz 'yahu arka tarafta da asagilarda kucuk bi bolge var koyu renkli, onu gormezden geliyorsun' demis olabilirsiniz. orasi ay'in guney kutbu olarak gecer ve diger adi aitken basin'dir. bu aslinda bir mare degil, devasa bir kraterdir, ay'in en ihtiyar krateri olarak gecer. bunun incelenmesi 60larin ortalarina denk gelir ve 70lerin ortalarinda ay'in arka tarafinin gercekten adam akilli haritasinin cikarilmasiyla daha net bir tablo ortaya cikar. (meraklisina) bugun sadece bu yuzeyin kimyasina ve yukseltilerindeki farklilik dagilimlarina bakilarak regolith'in ne kadarinin orijinal ay yuzunden oldugu, ne kadarinin ay'in alt katmanlari aktiften asagilardan geldigi hesaplanabilmektedir. regolith demisken, sevgili thomas gold'u da anmazsak olmaz: (bkz: thomas gold/@hooker with a penis)

    oyleyse arka tarafin yuzey kalinligi (~150km) ile on tarafin yuzey kalinligini (~70km) aciklayacak bir model lazim, ve aslinda basit bir model bunu aciklarken ayni zamanda krater dagilimlarindaki dramatik farki ve mare'lerin tek tarafta toplanmasini da acikliyor.

    simdi impact theory'e geri donelim.

    impact theory'nin soyledigi fantastik mars buyuklugundeki cisim dunya'nin bebeklik asamasindayken dunyaya toslayip ay'i kendisinden kopardiginda, ay bi basina bizden uzaklasarak donup dolanirken, yakin olmasi ve kutlesinin yetersiz olmasi (ve fiziksel bin tane daha sebeple) tidally locked konuma geliyor, turkcesi donme dolanma kilitlenmesi. ancak bu tidally locked olma durumu o kadar hizli gerceklesiyor ki, daha ay'in hic bi tarafi sogumamis oluyor, yani ay neredeyse koptugundan beridir aslinda bize ayni yuzunu donuk tutuyor. ay'in kutlesi dunya'nin kutlesinden cok daha az oldugu icin de, dunya'dan cok daha hizli soguyor, ancak tidally locked olmasindan dolayi bu soguma izotropik olmuyor, sonucta da ay'in bize uzak tarafi once soguyor, bu arada bize yakin tarafi hala sicak kalabiliyor. ay'in bize yakin tarafi niye daha sicak kaliyor? cunku dunya hala sicak ve burnunun dibindeki ay'in sadece tek yuzeyini deli gibi isitiyor.

    yani elimizde iki tarafi farkli sicaklikta yuvarlak bi ay var. bunun ustune, ay'in bu evrede yogun bi sekilde aluminyum, kalsiyum gibi elementler barindirmasi var, bu elementler soguk olan tarafta hemen katilasirken sicak olan tarafta hala eriyik halde duruyor, sonra da soguk olan tarafta silikatlarla birleserek bugun regolith dedigimiz malzemeyi (sanirim atasini, ya da kendisini emin degilim?) olusturuyor. bu olay heterojen oldugu icin de, ay'in arka tarafinin yuzey kalinligi daha fazla oluyor.

    bu sirada ayin dunyaya donuk tarafi ince ve sicak, tam soguyacakken alt katmanlarda hala sicak tabaka yer aliyor, ancak bu sirada bugun bile gozleyebildigimiz meteoritler tabii ki rahat durmuyor ve her iki yuzeye de dusuyor. noluyor? arka tarafa dusen meteoritler bildigin kapkalin aluminyum yuzeye tosluyor, ote yandan bize donuk tarafa dusen meteoritler incecik bir katmana carpip alt katmandaki eriyik siviyi yuzeye cikariyor, hoooop al sana yuzeyde magma. tabii bu magma acimiyor, ortaligi dumduz ediyor ve bugun gordugumuz mare'ler olusuyor.

    kraterlerin buyuklukleri ve dagilimlarinin yas ile bir iliskisi var. bu iliski iki varsayima dayaniyor:
    1) ay bebekliginde ciddi bir bombardimana maruz kaldi ve bu bombardiman asagi yukari her tarafina esit miktarda oldu
    2) uzayda kucuk boyutlu cisimlerin sayisi buyuk boyutlu cisimlerin sayisindan fazladir.

    oyleyse buyuk kraterler ve etraflarindaki kucuk kraterlerin sayisinin orani bize yas hakkinda ipucu verebiliyor, hatta buyuk kraterin icinde kucuk kraterler varsa ne ala! su ornek makaledeki birkac grafik fikir verecektir.

    bu kraterlerin bir de ortasindan bir cikinti cikabiliyor. bu ancak buyuk kraterlerde gorebildigimiz bir sey, cunku buyuk carpisma ciddi enerji demek. bu kadar kuvvetli carpismalarda yuzeydeki madde bildigin sivi gibi davraniyor. (yanlis hatirlamiyorsam jeologlar daglari tepeleri olusturan devasa yuzey hareketlerini de bildigin akiskanlar mekanigi ile modelliyor?) 1975 tarihli su makale bu cikintilari (central peak) inceliyor ve orada guzel bir detay var, adamlar 'ulan bu cikintilar acaba volkanik aktivite gostergesi mi?' diye inceliyorlar ve 1953'te patrick moore'un yayinina da atifta bulunuyorlar (o zamanlar o da volkanik aktivite sanmis). 1953 diyorum... vay canina. guzel bir ornegini tycho kraterinde gorebilirsiniz.

    bu central peak'ler ile ilgili eglenceli bi tane krater var ay'da, o da central peak falan degil ama ne hikmetse kraterde dogal bi kopru olusturmus, yani krateri boydan boya geciyor. suradan gorebilirsiniz. kucucuk bi krater ama nasil bu hale geldigini bilmiyoruz. ayrica hatirlarsaniz yukarilarda bi yerlerde ay'a yarim ay evresindeyken baktigimizda krater boyutlarini olcebiliyoruz demistim. bu goruntulerde de guzel bir ornegi var, soldaki goruntude gunes ufuktan (ay ufugundan) 42 derece yuksekteyken, sagdakinda 80 derece yuksekte, dolayisiyla gozlemci icin epey farkli veri seti olusuyor.

    bugun elimizde deli gibi bir ay haritasi var, o kadar ki, ay'in yuzey cekim ivmesinin cok detayli haritasini bile cikardik.

    nasa'nin grail diye bir cihazi var. (bkz: gravity recovery and interior laboratory) bunlar aslinda iki cihaz, ay'in etrafinda ayni yorungeye karsilikli oturtuluyorlar, ay'in yuzeyindeki yukseltilerden dolayi farkli kutlecekim etkilerine maruz kaliyorlar, boylece ay'in gravitasyonel haritasini manyak gibi detayli cikariyorlar. o kadar basarili oluyorlar ki, bazi kraterlerin altindaki mascons denilen yogun kutle cekimine sahip yerlerin haritasini bile cikariyorlar, bu bolgelerden gecerken uydularin motorlarini 3 kat daha kuvvetli calistirmak zorunda olduklarini belirtiyorlar.

    yani biz 60 senede ay'in arka tarafini gormek, haritalamak, yuzeyine inmek ve hatta bir yigin ornek getirmek gibi islere girismisken elimizde deli gibi veri toplandi, dolayisiyla insan 'dogal kopru olusan krater bulma' gibi olaylarin daha fazla olmayacagini dusunebilir, ancak daha gectigimiz aylarda ay'in yuzeyindeki krater sayisinin sandigimizdan cok fazla oldugunu fark ettik. toronto'daki astronomlar bir convolutional neural network algoritmasi gelistirip kendisine 90bin tane yuksek cozunurluklu ay fotografi veriyorlar ve 'hadi bana capi 5kmden buyuk kraterleri bul' diyorlar. sonunda alet bi sayi veriyor, bizim bildiklerimizin iki kati cikiyor. hemen false-positive ne kadar cikmis hesapliyorlar, %11 civarinda hatali tespit yapiyor yazilim. sonunda da 6000 tane bilinmeyen yeni krater tespit edilmis oluyor.

    kisacasi ay'in yuzeyi hakkinda atip tutuyoruz ama daha krater sayisini bile dogru duzgun bilmiyoruz, yine de beni biraksaniz konu hakkinda sabaha kadar yazabilirim, ama insan okuyacak bunu, o yuzden bu entry bi yerde bitmeli, bira bitince entry de bitmis sayildi, idare edin.
  • az araştırmışsın bence , sonuçta hepsi teorik ama , genel kabul gören simülasyonları incelersen daha isabetli olur sanki
hesabın var mı? giriş yap