*

  • (bkz: aydin ors)
  • (bkz: aydın ünal)
  • ne dense, ne yazılsa azdır. ted ankara koleji çatısı altında tanıştığım en "insan" hocadır. hoca değil öğretmendir. öğrencilerine tarihten çok insanlığı, adabı, düzgün konuşmayı, oturup kalkmayı, sevecenliği, hoşgörüyü hatta aşkı öğretirken meslektaşlarına öğrencilerinin karşısında değil de "yanında" olmanın onları kazanmak için ne kadar önemli bir etken olduğunu öğretir. gözleri her daim güler... düşüncelidir... onunla paylaşılan herhangi bir sorunu görmezden gelmesi veya ilgilenmemesi mümkün değildir. bu yüzden koridorlarda o kocaman gülümsemesiyle dolaşırken etrafı ona şirin şirin laf atan, peşinden koşup hatırını soran, önünü kesip bir problemini ileten veya bir şey danışan, onun kendilerini çocuğu gibi sevdiğine inanan öğrencilerle doludur. işte aydın hoca yolda görünce gözlerinizi kaçırıp sırtınızı döndüğünüz öğretmenlerden böyle ayrılır.

    aydın hoca'nın koridoru diğerlerinden oldukça farklı ve dikkat çekicidir; çünkü boydan boya akademik başarı üzerine yazılmış makaleler, gazete küpürleri ve uyarıcı yazılar ile donatılmıştır. odası ise önünden kaçarak geçilen diğer kat muavini odalarının aksine duvardaki hatıra fotoğraflarına bakan, mezunların bıraktığı notları/yazdıkları mektupları okuyan, masasının üzerinde duran leblebiden otlanan, ders notu alan, tarihsel tartışmaya giren hatta özel meselelerini paylaşan tiplerle doludur. erkek öğrencilerin fotoğraflarına bakmak için kendisinden albüm isteyen kızlara çapkın çapkın bakıp "bırakın bu sosyetik aktiviteleri gerizekalılar" demesiyle hayran bıraktırır, "hocam valla bi şey yok" dedirtir.

    ders zili çalmadan 1 dakika önce "zil-çal-dı!" diyerek öğrencileri koridora çağırır, geç kalanları "böyle şey olmaz!" diyerek uyarır.

    ahmet gür ve selahattin şişman ile müthiş bir üçlü oluşturur. onlara bazen uğur karabalak ile fuat cezayirli de katılır.

    tüm bu sempatikliğine ve samimiyetine rağmen hiçbir zaman saygısızlığa uğramaz. bazı hocaların bağırıp çağırarak, somurtarak ve uyarı vererek sağlayamadığı disiplini kendisi "sevgi" ile kazanmıştır.

    iyi ki bu başlık aydın ünal diye değil de aydın hoca diye açılmıştır; çünkü kendisi her zaman her yerde ted ankara koleji'nin hoppidi hoppidi yürüyen sevimli aydın hoca'sı olarak kalacaktır. yıllar önce bir akşam, odasında çagepi beklerken telefon konuşmasına şahit olunmuş, hitaplarından veli veya onu tanımayan bir okul görevlisi olduğu anlaşılan bir kimseye kendini aydın hoca diye tanıtmış, karşıdakinin duraklaması üzerine olsa gerek birden hatırlayarak soyadını eklemiştir. odadaki herkesin derse gülümseyerek girmesini sağlamıştır.

    edit: bu entari geçen sene girilmiş idi efem.. şimdilerde aydın hoca müdür olmuş
    yukarıda yazdıklarım göz önünde bulundurulduğunda bu kararın ne kadar mükemmel bir karar olduğu ve bizleri ne kadar mutlu ettiği tahmin ediliyordur herhalde
hesabın var mı? giriş yap